«Ebû'l-As bana doğruyu söyledi. Verdiği sözü de yerine getirdi».[1]
Ebu'I-As İbnu'r-Rabî el-Abşemî ei-Kuraşî, yakışıklı, hiçbir eksiği olmayan mükemmel bir gençti. Güzel huy ve özelliklerin hepsini kendisinde toplamış örnek bir gençti.
Kış yaz seferler düzenleyen Kureyş'in ticaret sevgisi Ebû'l-As'a da geçmişti. Develeri Mekke'yle Suriye arasında gidip geliyordu. Onun kervanında yüz deve ve ikiyüz kişi bulunurdu. Halk, ticaret için mallarını ona verirlerdi. Çünkü onun becerikli, dürüst ve emin birisi olduğunu anlamışlardı.
Ebû'l-As'ın teyzesi, Muhammed'in hanımı olan HadiGe bint-i Hu-veylid, onu kendi oğlu yerine koyuyor, ona kalbinde ve evinde seve seve oturabileceği bir yer ayırıyordu.
Muhammed İbn-i Abdillah'ın Ebû'l-As'a olan sevgisi ise Hadîce'-ninkinden daha az ve daha aşağı değildi.
Muhammed İbn-i Abdillah'ın evinde yıllar süratle ve kolayca geçmişti. En büyük kızı Zeyneb büyümüştü. Mekke eşrafının oğullan gönüllerinden onu geçirmişlerdi.
Bu neden olmasındı?! Çünkü o, Kureyş kızlarının soyu en köklü, anası babası en şerefli, ahlâkı ve terbiyesi en güze! olanıydı.
Fakat onu nasıl elde edebilirlerdi?!
Onların arasına kızın teyze oğlu Ebû'l-As İbnu'r-Rabî girmişti.
Zeyneb bint-i Muhammed'in Ebû'l-As'la birleşmesinin üzerinden sadece birkaç yıl geçmişti ki, Mekke ilâhî ve yüce nurla aydınlanmış, Allah, Peygamber'! Hz. Muhammed'i doğru ve hak dinle göndermiş, ona en yakın akrabalarını uyarmayı emretmişti. Kadınlardan ona ilk iman eden, hanımı Hadîce bint-i Huveylîd, kızları Zeyneb, Rukıyye, Ummu Külsûm ve o sırada küçük olmasına rağmen Fâtıma olmuştu.
Ancak damadı, Ebû'l-As, baba ve dedelerinin dîninden ayrılmayı istememiş, hanımını candan ve içten sevmesine rağmen, onun girdiği dine girmeyi kabul etmemişti.
Rasûlüllah'la (s.a.v.) Kureyş arasındaki kavga artınca, Kureyşliler aralarında şöyle konuştular :
«— Yazıklar olsun size!... Gençlerinizi, kızlarıyla evlendirmekle Muhammed'in dert ve tasalarını siz yüklenmiş oldunuz. Eğer kızlarını ona geri verseydiniz, şimdi sizin yerinize onlarla uğraşırdı..,»
«— İyi düşündünüz» deyip Ebû'l-As'a gittiler. Ona :
«— Hanımını terket Ebû'l-As! Onu babasının evine geri gönder. Biz seni Kureyş kadınlarının en güzellerinden dilediğinle evlendiririz» dediler. Ebû'l-As :
«— Hayır, ben hanımımı terkedemem. Üstelik bütün dünya kadınlarının ona denk olmasını istemem» dedi. Fakat Rukiyye île Ummu Kulsûm kocaları tarafından boşanıp babasının evine gönderildiler. Ra-sûlüllah (s.a.v.) onların geri gönderilmelerine memnun olmuştu. Ebû'l-As'ın da diğerleri gibi yapmasını istiyordu. Fakat henüz hem buna zorlayacak kuvvete sahip değildi, hem de —henüz— mü'min kadının müşrik erkekle evlenmesi haram kılınmamıştı.
Rasûlüllah (s.a.v.) Medine'ye hicret edip oradaki durumu güçlenince ve Kureyş Bedir'de onunla savaşmaya çıkınca, Ebû'l-As da onlarla birlikte çıkmaya mecbur kalmıştı...
Çünkü onun müslümanlarla çarpışma arzusu ve onlara dil uzatma gayesi yoktu. Fakat kavmi içindeki mevkisi, onu birlikte gitmeye sevketmişti... Bedir, şirkin burnunu sürten, elebaşlarmın sırtını yere getiren, Kureyş'in kötü yenligisiyle sona ermişti. Kimisi öldürülmüş, kimisi esir edilmiş, kimisi de kaçarak kurtulmuştu.
Esirlerin arasında Zeyneb bint-i Muhammed'in kocası Ebû'l-As'da vardı.
Hz. Peygamber esirlere, kendilerini esirlikten kurtaracak bîr fidye vermelerini şart koşmuş, esirin kavmi içindeki durumuna ve zenginliğine göre fidyeyi, bin dirhemle dörtbin dirhem arasında takdir etmişti.
Esirlerin fidye paralarını götürmek üzere Mekke'yle Medîne arasında elçiler gidip gelmeye başlamıştı...
Zeyneb, kocası Ebû'l-As'm fidyesini götürmek üzere adamını Medine'ye gönderdi
O, Ebû'l-As'm gelin gittiği gün annesi Hadîce bint-i Huveylid'in kendisine hediye ettiği bir gerdanlığı fidye olarak göndermişti. Gerdanlığı görünce Peygamber'in yüzünü derin bir hüzün kapladı ve kızına acıdı. Ashabına dönüp :
«—Zeyneb, Ebû'l-As'm kurtulması için bunu göndermiş, mümkünse onun esirini serbest bırakıp, fidyesini geri gönderin» dedi.
«— Tamam ya Rasûlallah! Seni memnun etmek için arzu edileni yapacağız» dediler.
Ancak Rasûlülfah (s.a.v.) serbest bırakılmadan önce Ebû'1-As'a, kızı Zeyneb'i gecikmeden kendisine getirmesini şart koştu.
Ebû'I-As Mekke'ye varır varmaz sözünü yerine getirmeye koştu...
Karısından gitmek için hazırlanmasını istedi. Ona; babasının adamlarının Mekke yakınlarında bir yerde onu bekleyeceklerini söyledi. Karısına yol azığı ve bir binek hazırladı. Kardeşi Amr Îbnu'r-Rabî'den yen-gesiyle birlikte gitmesini ve onu götürecek olanlara bizzat kendisinin teslim etmesini istedi.
Amr İbnu'r-Rabî yayını omzuna aldı, ok kuburunu da yüklendi Zeyneb'i hevdecine [2]bindirdi. Gündüz açıkça Kureyş'în gözleri önünde, onu Mekke'den çıkardı. Halk bunun üzerine galeyana geldi. Peşlerine düştüler. Pek uzaklaşmadan yetiştiler.
Bu sırada Amr yayını gerdi, oklarını da önüne yaydı :
«— Kim Zeyneb'e yaklaşacak olursa, boynuna bir ok şaplarım» dedi. Çünkü attığı her oku hedefine isabet ettiren iyi bir atıcı idi.
Ebu Sufyan İbn-i Harb, Amr'ın yanına gelip şöyle dedi :
«— Yeğenim! Bize ok atmaktan vazgeç de seninle konuşalım». Amr ok atmaktan vazgeçince :
«— Senin yaptığın doğru değil.
Bütün arapiar, babası Muhammed karşısında başlarına gelen felâketi unutmamışken, sen Zeyneb'i halkın gözleri önünde açıkça Mekke'den çıkardın.
Eğer onun kızını açıkça çıkarırsan ki öyle yaptın kabileler bizi korkaklık, beceriksizlik ve aşağılıkla suçlarlar. Onu geri götür ve bir kaç gün kocasının evinde tut. Halk bizim onu geri aldığımızdan söz etmeye başlayınca, tekrar onu gizlice aramızdan götür ve babasına ver. Bizim onu babasından ayrı tutma isteğimiz falan yok...»
Amr bunu kabul etti ve Zeyneb'i Mekke'ye geri götürdü...
Birkaç gün sonra geceleyin onu Mekke'den çıkarıp kardeşinin dediği gibi, bizzat babasının elçilerine teslim etti.
Ebû'l-As, hanımı ayrıldıktan sonra bir müddet Mekke'de kaldı. Fetihten biraz önce, ticaret için Suriye'ye gitmişti. Yüz deveye varan kervanıyla ve yüzyetmişten fazla adamıyla Mekke'ye dönerken Rasû-lüllah'ın (s.a.v.) bir seriyyesi onu yakalamak İçin Medîne yakınlarına çıkmıştı. Seriyyedekiler kervana elkoyup, adamlarını yakaladılar. Fakat Ebû'l-As ellerinden kurtulduğu için onu ele geçiremediler.
Ebû'l-As gece karanlığında gizlice ve korka korka Medine'ye girdi. Zeyneb'in evine gitti. Ondan sığınma hakkı istedi. Zeyneb de ona sığınma hakkı verdi.
Rasûlüllah (s.a.v.) sabah namazına gitmişti. Mihraba durdu, tekbîr aldı. Cemaat da tekbir aldı. O sırada Zeyneb kadınlar sofasından şöyle haykırdı :
«— Ey cemaat! Ben Muhammed'in kızı Zeyneb'im. Ben Ebû'î-As'a aman verdim. Siz de aman veriniz».
Rasûiüllah (s.a.v.) selâm verince, cemaate dönüp :
«— Benim duyduğumu siz de duydunuz mu?» dedi.
«— Evet! ya Rasûlallah» dediler.
«— Gamın elinde olan Allah'a yemin olsun ki; bu konuda başka birşey bilmiyorum. Ben de sizin duyduğunuzu duydum. Şüphesiz müs-lümanların en zayıfı bile eman verebilir». Rasûiüllah (s.a.v.) daha sonra evine gitti ve kızına şöyle dedi :
«— Ebû'l-As'ı evinde ağırla ama artık senin ona helâl olmadığını bil».
Daha sonra kervanı ele geçiren ve adamlarını esir eden seriyye mensuplarını çağırıp :
«— Biliyorsunuz, malına el koyduğunuz bu adam bizdendir. Eğer iyi davranıp malını ona geri verirseniz arzu ettiğimiz şey'olur. Şayet geri vermeyi kabul etmezseniz, o ma! Allah'ın size gönderdiği ganimettir, sizin en tabiî hakkınızdır» dedi.
Ebû'l-As malını almaya gelince;
«— Ebû'l-As! Rasûlüllah'ın (s.a.v.) amca oğlu ve damadı olarak, senin Kureyş içinde şerefli bir yerin var. Müslüman olmak istemez-misin? Eğer müslüman olursan, biz de sana bütün malları geri veririz. Böylece Medine'de bizim yanımızda, Mekkeliler'in sendeki mallarıyla refah içinde yaşarsın».
«—Beni yeni dînime zulümle başlamaya davet etmeniz ne kötü!» diye cevap verdi.
Ebû'l-As kervanı ve mallarını Mekke'ye götürdü. Oraya varınca, her hak sahibinin hakkını verdi ve şöyle dedi :
«— Ey Kureyşliler! Herhangi birinizin benden alacağı var mı?»
«— Hayır, biz senin sözüne sadık ve iyi bir kimse olduğunu gördük» dediler.
«— Mademki hakkınız olan şeyleri size ödedim. Şimdi ben, Allah'tan başka Tanrı olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şehadet ediyorum...
Vallahi, Medine'de Muhammed'in yanında müslüman olmama, sadece, sizin mallarınızı yemek istediğimi zannetmenizden korkmam engel olmuştur...
Allah o malları size geri gönderinceve bende emaneti üzerimden atınca, müslüman oldum».
Ebû'l-As Mekke'den ayrılıp Rasûlüllah'a (s.a.v.) geldi. Rasûiüllah (s.a.v.) onu iyi bir şekilde karşıladı ve hanımını ona geri verdi. Ondan şöyle bahsediyordu :
«— O bana doğruyu söyledi ve sözünü yerine getirdi».[3]
[1] Allah'ın Rasûlü Hz. Muhammed (s.a.v.)
[2] Hevdec: Kadınların binmesi için devenin sırtına konulan kdcük mahfe!.
[3] Ebu'l-As İbnu'r-Rabî hakkında geniş bilgi İçin aşağıdaki eserlere bakınız
1- Ez-Zehebî, Siyeru a'lami'n-nubela, I/239
2- Usdu'l-ğabe, VI/185 veya biyografi na: 6035
3- Ensabu'l-eşraf, s. 397 ve devamı
4- Ef-İsabe, İV/121 veya biyografi 692
5- EHstîab (el-İsabe'nin hamişinde), İV/125
6- İbn Hİşam, es-Sîretu'n-nebevİyye, 11/306-314
7- EI-Bidaye ve'n-nihaye, VI/354
8- Hayatu's-sahabe, dördüncü ciltteki fihristlere bakınız.
Dr. Abdurrahman Re’fet el-Bâşâ, Sahabe Hayatından Tablolar, Uysal Kitabevi: 1/288-293.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder