16 Mayıs 2011 Pazartesi

İddet Nedir?


İddet, ölüm veya boşanmadan sonra, nikaha ait eserlerin son bulması için şer'an belirlenmiş bir müddet demektir. Bu müddet son bulmadıkça kadın -ve bazı hallerde erkek- başkası ile evlenemez.
  İddetin müddetini tespit hususunda kadın tarafına bakmak gerekir. İddet: Ölüm, boşanma veya nikahı fesh muamelesinin vuku bulduğu zamandan başlar, belirli müddetlerin sona ermesiyle yahut kadının doğum yapması ile son bulmuş olur.
  Boşama veya ölüm iddetinin başlaması kameri ayın ilk gününe tesadüf eder ise hilalin çıkış ve girişine; ayın ortasındaki günlerden birine rastlarsa günlere itibar olunur.
  Ayın ortalarına tesadüf etmesine göre, hayız görmeyen bir kadın boşandığı zaman, doksan gün; kocası ölüp de hamile bulunmayan bir kadın da yüz otuz gün iddet bekler.
   Esas itibariyle iddetin nevileri üçtür:
   a) Hayız ile son bulacak iddet
   b) Aylar ile tamamlanacak iddet
   c) Doğum ile sona erecek iddet
1836 - Soru: Kocası ölmüş bir kadın, hamile değil ise ve kocası ölmeden önce hamile intac edecek bir yakınlık da vuku-bulmamış ise gene dört ay on gün bekleyecek midir?Cevap: Aralarında cinsi mukarenet vuku bulmamış olsa bile gene dört ay on gün bekleyecektir.
1837 - Soru: Erkek iddet bekler mi? İslam fıkhında böyle bir şey var mı?Cevap: Evet, erkeklerde de iddet bekleme vardır. Fıkıh kitaplarımızda buna "İddet-i rical" adı verilmektedir. Bahsi geçen iddet, kadında olduğu gibi mutlak manada bir iddet olmayıp, ya boşadığı kadının veya alacağı kadının durumundan doğan izafi bir iddet olmaktadır, "îddet-i rical", 12 yerde olmaktadır. Onlardan birkaç örnek vermekle yetineceğiz.
1) Dört tane hanımı bulunan bir kimse, bunlardan birini boşadığı zaman, boşadığı kadının iddeti dolmadıkça başka bir kadınla evlenemez.
2) Boşadığı kadının kız kardeşini, teyzesizi veya halasını nikahlamak dilediği zaman, boşadığı kadının iddeti dolmadıkça bunlardan biri ile evlenemez.
3) İddet bekleyen bir kadınla evlenmek isteyen bir kimse, o kadının iddetinin dolmasını bekler.
4) Karısını üç talakla boşamış bulunan bir kimse, onunla yeniden evlenmek diler ise, iddetinin dolması ve başka bir kocaya varıp, onun ölümü veya bu kadını boşamasından sonra, iddetin dolmasını beklemesi gerekir.
5) Müslaman iken irtidad etmiş veya aslında putperest bulunan bir kadının nikahlanabilmesi için İslamiyeti kabul etmesi beklenir. (Bu hususta daha geniş malumat için Nimetü'l-İslam adlı kitabın Münakehat ve Müfarakaat bahsine bakılmasını tavsiye ederiz)
1838 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Kocası olduğu bilinmeyerek nikahlanıp, cinsi mukarenette bulunulan Hind'in kocasının meydana çıkmasıyla (sonraki vardığı adamdan) ayrılmış olsa, iddet lazım gelir" (H.Ec. c. 1/26)
Açıklama: İkinci evlilikten rahimde çocuk olup olmadığının anlaşılması için kadın, ayrılışı takiben üç adet göresiye kadar iddet beklemek zorundadır.
1839 - Ali Efendi Fetvalarından: "Ölüm iddetinde bulunan Hind, iddeti tamam olmadan nefsini başkasına nikahlamakta güçlü ve salahiyetli değildir" (H.Ec. c. 1/29)
Açıklama: İslam dininin bu hususta koyduğu engelleyici hüküm, neslin kime ait bulunduğunun tesbiti, doğacak çocuğun töhmetten kurtarılması ve onun yetişmesindeki hizmetlerin kime ait olacağının açıklanması içindir.
1840 - Abdürrahim Fetvalarından: "Kocası İslam (dinine girmek)ten yüz çevirdiği için (kaadi tarafından) araları ayrılan (boşanan) Müslüman kadın, başkası ile evlenmek dileğinde iddet lazım gelir" (H.Ec. 1/32)
Açıklama: Gayrimüslim bir kadın, İslam dini ile müşerref olunca kocasına, İslam dinini kabul etmesi teklif edilir. Erkek, bu teklifi reddederse, Müslüman kadının o erkeğin nikahı altında devamına dini müsaade olmadığından, kaadi tarafından nikahları fesholunur. Bu şekilde kocasından ayrılmış bulunan bir kadına iddet beklemek icap eder. Üç adet görüp temizlenmedikçe başkası ile evlenemez.
1841 - Ali Efendi Fetvalarından: "Kocası başka bir memlekette olan Hind'e adil bir kimse olan Amr gelip, "Kocan öldü" diye haber verse, Hind bu habere inanacak olursa kendisini başkasına nikahyalabilir" (H.Ec. 1/26)
Açıklama: Bu fetva, kocasının öldüğünü adil bir kişinin haber vermesi üzerine, kadının o şahsın sözü ile hareket edebileceğini ortaya koymaktadır. Kadın, bu hususta bir kişiden başka şahit bulamazsa, o kişinin verdiği habere de itimadı varsa, onun beyanına dayanarak ölüm iddetini tamamladıktan sonra yeni evliliğe gidebilir.
1842 - Feyziye Fetvalarından: "Hind'in başka bir şehirde bulunan kocasının mürted olduğu, adil bir kimse tarafından haber verilse, Hind (bu babere) inanması neticesinde ve iddeti dolduktan sonra kendisini bir başkasına nikahlamaya güçlü olur" (H.Ec. c. 1/39)
1843 - Soru: Kocasından boşanıp da iddet beklemekte olan bir kadın, iki defa adet görüp temizlendikten sonra kocası ölecek olsa iddeti son bulmuş olur mu?Cevap: Bu sorunuzun cevabı, boşanmanın şekline göre hükümde değişiklik gerektirir. Şöyle ki: O kadın, talak-ı ric'i ile boşanmış idiyse kocasının ölümü üzerine ölüm iddetini beklemesi, yani dört ay on günlük müddeti doldurması gerekir. Şayet talak-ı bayinle boşanmış ise bir adet daha görmesiyle iddeti son bulmuş olur.
1844 - Soru: Boşanmada iddetin üç hayız görmek olduğunu biliyoruz. Fakat hayız görmeyen bir kadın boşanacak olursa iddetini hangi esasa göre bekleyecektir?Cevap: Böyle bir kadın, boşandığı tarihten itibaren üç ay iddet bekler.
1845 - Soru: Fasid bir nikahla evlenmiş bulunan ve aralarında cinsi mukarenet vaki olan bir kadını, başka bir kimsenin hemen nikahlaması doğru olur mu?Cevap: Eğer cinsi mukarenet vaki olmasaydı onu hemen nikahlamasında bir mahzur yoktu. Fakat aralarında cinsi mukarenet vuku bulduğundan dolayı, kadının iddet beklemesi gerekir. Bu iddet fasid bir nikahtan dolayı değil, aralarındaki cinsel mukarenet sebebiyle olmaktadır.
1846 - Abdürrahim Fetvalarından: "Mecbub'un halvette bulunduktan sonra boşadığı karısına -ihtiyat olarak- iddet lazım gelir" (H.Ec. 1/78)
Açıklama: Mecbub, husyeleri çıkarılmış veya tenasül uzvu kesilmiş bulunan erkeğe denilmektedir. Böyle bir koca, kimsenin bulunmadığı bir mekanda karısı ile başbaşa kaldıktan sonra onu boşasa, ihtiyatla amel etmiş olmak için kadın iddet bekler.
  İddetin teşrii hikmetine gelince; bu her şeyden önce bir ubudiyyet vazifesi bulunmaktadır. Beşeri noktadan ele alındığı zaman bilinen bazı hikmetlere istinad etmektedir. Şöyle ki: Rahmin, gebelikten uzak olup olmadığını anlamak, doğacak çocuğun nesebini sarahatle tayin edip hukukunu korumak, nikah nimetinin zeval bulmasından dolayı teessürünü açığa koymak, evliliğin kadrine riayet ve itinada bulunmak ve bazı hallerde zevciyyetin iadesi için düşünmeye müsait bir müddet elde etmek gibi içtimai, ferdi ve ahlaki gayeleri içine almış bulunmaktadır.
  Bunları açıklığa kavuşturmak için tafsilde fayda mülahaza etmekteyiz.
  Şöyle ki: Sahih bir nikahla nikahlanmış olup da cinsi mukarenetten, sahih veya fasid halvetten sonra talak-ı ric'i veya talak-ı bayin ile kocasından ayrılan yahut denklik bulunmaması gibi bir sebeple nikahı fesh olunup ayrılan ve hayızdan kesilmiş bulunmayan hür kadınların iddet müddeti eksiksiz üç hayızdır. Boşama, hayız haline tesadüf ederse bu hayza itibar olunmaz, bundan başka üç hayız müddeti beklemek icap eder.
  Sahih bir akidle nikahlanmış olup da hamile bulunmayan kadınların kocaları vefat edince, hayattaki karısı dört ay on gün iddet bekler. Aralarında cinsi mukarenet veya halvet bulunsun veya bulunmasın hüküm budur.
  Sahih bir akidle nikahlanmış olup da hamile iken kocası vefat eden veya boşanmak suretiyle kocasından ayrılan bir kadının iddeti doğum ile son bulur. Çünkü doğum, kadının rahminin beraatine açık bir delildir. Birden fazla çocuğa hamile bulunan kadının iddeti, son çocuğun doğması ile nihayete ermiş olur.
  İddet bazan da iki müddetin hangisi daha uzun ise onunla olur. Şöyle ki:
  Kocasının ölüm hastalığı sırasında talak-ı bayin ile boşanmış bulunan bir kadın, henüz iddeti son bulmadan kocası ölse, "Eb'adül-eceleyn"e tabi olur. İçinde üç hayız bulunan dört ay on gün ile iddet bekler. Şayet üç hayzı ikmal etmeden önce bu müddet geçecek olsa, hayızları tamamlayıncaya kadar iddeti uzar.
  İslam alimlerinin bu husustaki tetkikatı oldukça geniş ve doyurucudur. Bu kitabın hacmi bunların hepsini içine alacak genişlikte olmadığından biz bu kadarla yetineceğiz.
1847 - Abdürrahim Fetvalarından: "Kocanın (boşamayı) bağladığı şartın olması ile kocasından ayrılan Hind'in iddeti, ayrılma gününden değil, şartın vuku bulduğu günden başlamış olur" (H.Ec. 1/77)
1848 - Ali Efendi Fetvalarından: "Hıristiyan Hind'in Müslüman kocası vefat etse Hind'e iddet lazım olur" (H.Ec. 1/75)
1849 - Abdürrahim Fetvalarından: "Kocası başka memlekette olup da boşanma haberi gönderilen Hind'in iddeti, haberin ulaşmasından itibaren olmayıp, boşamayı takip eden zamandan olur" (H.Ec. 1/77)
1850 - Abdürrahim Fetvalarından: "Hind'in kocası başka memleketten gelip, "Ben seni üç ay önce boşadım" diye ikrar etse, iddeti ikrar gününden muteber olur" (H.Ec. 1/77)
1851 - Abdürrahim Fetvalarından: "Hind, ölmüş bulunan kocası Zeyd'den dolayı (beklediği) iddet tamam olmadan kendisini Amr'a nikahlasa, halvette bulunmadan ve gerdeğe girmeden önce Amr da vefat etse, Hind'in iddeti, Zeyd'in vefatı gününden itibaren olur" (H.Ec. 1/77)
1852 - Behce Fetvalarından: "Küçük yaştaki Hind'in kocası ölse, iddeti dört ay on gün olur" (H.Ec. 1/67)
Açıklama: Sahih bir akidle nikahlanmış olan kadın, hamile değil ise dört ay on gün iddet bekler. Aralarında cinsi mukarenet vaki olsun veya olmasın hüküm budur.
1853 - Behce Fetvalarından: "Taldk-ı ric'i ile boşanan kadının, iddeti içinde kocası vefat etse, iddeti ölüm iddetine çevrilir. Fakat, taldk-ı bayın ile boşanmış bulunan kadının iddeti (ölüm iddetine) çevrilmez" (H.Ec. 1/68)
1854 - Ali Efendi Fetvalarından: "Boşanmış bulunan kadın, uzuvları belirmiş ölü bir çocuk düşürse iddeti son bulur" (H.Ec. 1/76)
Açıklama: Uzuvları tamamen veya kısmen belirmiş olarak vaki olan düşük, doğum hükmündedir. Bu itibarla böyle bir düşükle iddet tamam olur. Fakat uzuvları belirmemiş ise üç hayız ile iddetini tamamlar.
1855 - Feyziye Fetvalarından: "Hind, ben seninle evlendiğim zaman kocamdan dolayı beklediğim iddet dolmamıştı diye dava etse, koca Amr inkar edip kadın (iddiasını) isbat edemese tefrik olunmaz" (H.Ec. c. 1/35)
Açıklama: İslam hukukunda bir davanın makbul olması için iddia sahibinin delil göstermesi gerekir. İnkar edene de yemin teklif edilir. Bu esasa göre koca inkar edip kadın da delil göstermezse dava düşer.
1856 - Netice Fetvalarından: "Sinn-i iyas içinde olup da boşanmış bulunan Hind iddeti içinde iken (kendisini) boşayan erkek ölse, Hind'in iddeti ölüm iddetine dönmez" (H.Ec. 1/61)
1857 - Netice Fetvalarından: "Hind, kocasına nitaben, "Beni bir ay önce üç talak ile boşadın" dediğinde, koca, "Ben o zaman mecnun idim, hatırlayamam" dese, kadın da aklı başında iken boşadığını ispat etse, son cinsi mukarenetten itibaren iddet beklemesi lazım gelir" (H.Ec. 1/61)
1858 - Behce Fetvalarından: "Birinci kocadan (boşanıp da) iddeti dolmadan önce ikinci kocanın (kendisi ile) gerdeğe girmesi neticesinde, tahlil-i şer'i hasıl olmaz" (H.Ec. 1/62)
Açıklama: İddetin müddeti dolmadan önce ikinci koca ile birleşmesi neticesinde hülle yapılmış olmaz. Binaenaleyh, bu kadın iki kocaya tekrar nikahlanamaz.
1859 - Behce Fetvalarından: "İddet bekleyen bir kadın, (şer'an kabul olunan) bir cihet bulunmadıkça kocasının evinden çıkıp başka bir mahalde gecelemeye güçlü (ve salahiyetli) olmaz" (H.Ec. 1/71)
Açıklama: Kadın, iddeti dolasıya kadar, içinde iddet beklediği evden dışarı çıkamaz. Gerek talak-ı ric'i ile gerekse bayin talakı ile boşanmış olsun hüküm aynıdır. Kendisini boşayan kocası izin verse bile dışarı çıkması caiz olmaz. Çünkü bu hususa Allah'ın hakkı taalluk etmiş bulunur. Kocası vefat etmiş bulunan bir kadın ise, bu yerden geceleri çıkamazsa da gündüzleri çıkabilir. Bazı ihtiyaçlarını temin etmek için dışarıya çıkmaya lüzum hasıl olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder


Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı