Fâtima binti Esed, İslâmın başlangıcında Müslüman olmuştur. Rasûlüllah efendimiz, İslâmiyeti, önceleri açıktan açığa bildirmedi. Üç yıl bir gizlilik devresi geçti. Tedrici, yani yavaş yavaş bir yol takip ediliyordu. Üç sene sonra, nihayet İslâmiyeti açıktan bildirme zamanı gelmişti. Nereden ve kimden başlanacağı Resul-i Ekreme vahiy ile bildirildi. Allahû Teâla Şuara suresinin 214. ayet-i kerimesinde mealen şöyle buyurmaktadır:
"Ey Rasûlüm, sen, önce en yakın akraba ve hısımlarını Allahın dinine davet ederek, ahiret azabı ile korkut!"
Rasûlüllah efendimiz, akrabalarını bir araya topladıktan sonra, onlara şu konuşmayı yaptı:
Hamd ancak Allahû Teâlâ'ya mahsustur. O'na hamdederim. Ancak O'ndan yardım isterim. Yalnız O'na inanır, O'na güvenirim. Ben gözümle görmüş gibi bilir ve size de şunu bildiririm ki; Allahû Teâla'dan başka ilâh yoktur. O birdir, eşi ve ortağı yoktur. Sizi O'ndan başka ilah olmayan, Allahû Teâlâ'ya iman etmeye davet ediyorum. Ben O'nun bütün insanlara gönderdiği, son Peygamberiyim. Vallahi siz, uykuya daldığınız gibi öleceksiniz. Uykudan uyandığınız gibi de diriltilecek ve bütün yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz. İyiliklerinizin karşılığında iyilik, kötülüklerinizin karşılığında ceza göreceksiniz. Bu da ya devamlı Cennette veya devamlı Cehennemde kalmaktır. İnsanları ahiret azabıyla korkuttuğum ilk .kimseler, sizlersiniz. Ey Abdülmuttaliboğulları! Ben size çok üstün ve kıymetli, dünya ve âhiretiniz için faydalı şeyler getirdim. Araplar içerisinde kavmine bundan daha hayırlısını getiren bir kimse bilmiyorum. Ben sizi, dile kolay, hafif ve mizanda ağır gelecek iki kelimeye davet ediyorum. O da, "Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü erine Muhammeden abdühü ve resulüh" Allahû Teâla'dan başka ilâh olmadığına ve Muhammedin O'nun kuiu ve Rasûlü olduğuna şehadeî ederim deminizdir.
Rasûlüllah efendimiz akrabalarına bu konuşmaları yapınca, birçoğu Müslüman oldu. Hz. Fâtima binti Esed de bunlar arasında idi. Kendisinden önce veya daha sonra olmak üzere, Zevci Ebû Talib'in dışında, bütün çocukları da İslâmı kabul ettiler. Hatta Resûl-i Ekrem efendimiz, yakın akrabalarına konuşmalar yapıp, "O hâlde, hanginiz bu yolda bana tâbi olup, vezirim ve yardımcım olur?" buyurunca, henüz, 12-13 yaşlarında bulunan Hz. Ali hemen ayağa kalkmış, Resul-i Ekrem de ona, "Sen otur" buyurmuştu.
Rasûlüllah efendimiz, bu suallerini üç defa tekrar etmişler, üçünde de hemen cevap Hz. Ali'den gelmişti. Hz. Ali bu suallere söyle cevap vermişti:
“Ya Rasulallah! Her ne kadar yaşça en küçük ben isem de, sana ben yardımcı olurum.”
Hz. Ali'nin, daha oniki, onüç yaşlarında iken, Rasûlüllah efendimize, hiç kimseden korkmadan, çekinmeden, bu yolun yolcusuyum, gönül vermişlerdenim manasındaki bu sözleri, Resul-i Ekrem efendimizi son derece sevindirdi. İşte Allahü Teâlâ, Hz. Fatıma binti Esed'e böyle salih evlatlar vermişti.
Fatıma binti Esed üstün bir ahlaka sahipti. Güzel ahlakı vardı. Yaşayışı mükemmel, Resul-i Ekrem efendimizin yanında itibarlı bir hanımefendi idi. Peygamberimizin sevgisine kavuşma bahtiyarlığına erişmişti.
Rasûlüllah efendimiz onu methetmişlerdi. Fatıma binti Esed, çocukluğundan beri Peygamberimize çok yakınlık göstermiş, Ondan hiçbir yardımı esirgememiştir. Rasûlüllah efendimiz, Ebu Talib'den sonra, kendilerine en fazla yakınlık gösterenin Falıma binti Esed olduğunu buyurmuşlardır. Hz. Fatıma binti Esed, Resuî-i Ekremin bakımında çok titizlik göstermişti. Kendi çocukları dururken, önce Rasûlüllahı doyururdu. Kendi çocuklarının temizliğinden önce, Onun mübarek başını tarar, mübarek saçlarını gül yağıyla yağlardı. Bu yüzden Resul-i Ekrem efendimiz, onun için, "O benim annemdi" buyurmuşlardı. Bu bildirilen sözün, iki cihanın Efendisinin mübarek ağzından çıkması, Fatıma binti Esed için büyük bir saadet idi.
Zaman akıp gitmiş, Fatıma binti Esed'in ömrü de sona ermişti. Peygamberimiz, gömleğini sırtından çıkararak, Fatuna binti Esed'e kefen yaptırmıştı. Bilahare Peygamber efendimiz, Fatıma binti Esed'e Cennet elbiselerinin giydirilmesi için böyle yaptıklarını söylemişlerdir.
Cenaze namazını da kıldırdıktan sonra buyurdular ki:
Allahû Teâla'nın emriyle, yetmiş bin melek onun cenaze namazını kıldılar.
Cenaze namazı kılınmış, artık defnedilecekti. Rasûlüllah efendimiz bizzat kendileri kabre indiler. Kabir hayatının rahat ve hoş olması için, kabrin köşelerini genişletir gibi işaret buyurdular. Kabirden çıkınca gözleri yaşarmış, gözlerinden akan yaşlar kabre damlamıştı.
Orada bulunan Hz. Ömer ve başkaları, Rasûlüllahın, Fatıma binti Esed'den başka hiçbir kimseye böyle yapmadığını söylemişlerdir. Bundan sonra Resul-i Ekrem efendimiz, Fatıma binti Esed için şöyle duâbuyurmuşlardır:
“Allahû Teâlâ seni mağfiret etsin, bağışlasın, seni mükâfatlandırsın. Ey annem! Allahû Teâlâ sana rahmet eylesin. Kendin aç iken beni doyurdun. Kendin giymez, bana giydirir; yemez, bana yedirirdin. Dirilten de, öldüren de Allahû Teâlâ'dır. O daima diridir. O ölmez.”
Allahım! Annem Fatıma binti Esed'i affeyle, bağışla. Ona hüccetini bildir. Kabrini genişlet. Ey merhametlilerin en merhametlisi olan Allahım! Ben Peygamberin ve geçmiş Peygamberlerin hakkı için bu duamı kabul buyur.[61]
kaynak
[61] Siyeru A'lamu'n Nubeiâ/Zehebî; Sireti İbn-i Hişam; Hayatü's Sahâbe/M. Yusuf Kândehievî; Hilyetü'l Evliya; El-İsabe Fi temyizi Sahâbe/İbn-i Hacerü’l Askalani; Suverun Min Hayatü's Sahâbe/Abdurrahman Ref'at el-Başa, Beyrut/ty; Meşhur Kadınlar/Mehmed Zihni Efendiden Bedreddin Çetiner, İst/19823
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder