İSLAMDA KADIN ŞAHSİYETLER



KADIN ŞAHSİYETLER


KUR'AN-I KERİM'DE önceki peygamberler döneminde ortaya çık­mış değerli bir takım kadın şahsiyetlerden bahsedilmektedir. Sünnette de Hz. İbrahim'den günümüze kadar kadınların şahsi yönlerini yansıtan, sahabe hanımlarından söz eden birçok hadisler gelmiştir. Umarım anlataca­ğımız kadın şahsiyetler islamm geliştirdiği müslüman kadının şahsiyetiyle ilgili öğretileri daha iyi açıklayacaktır. Öyle ki, örnek kadın şahsiyetler, sayıca fazla, olgunluk açısından da çok üstündür. [306]

Hz. İbrahim'in Hanımı Sâre


Seçkin güzelliği:
Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Rasulullah şöyle buyurmuştur: "Sâre ile yola giden Hz. İbrahim, meliklerden birinin veya zorbalardan birinin şehrine uğradı. Bunu duyan halk, İbrahim kadınların en güzelini[307] buraya getirdi' dedi. Melik ona bir elçi gönderdi."[308]
Sıkıntı anlarında Sâre'nin sebatı:
Yukardaki hadis devam ediyor: "Melikin gönderdiği elçi İbrahim'e sorar: 
-"İbrahim yanındaki kim?"Hz. İbrahim: 
"Kız kardeşimdir" dedi. Arkasından Sâre'nin yanma vardı ve ona: 
-"Beni yalancı çıkarma, onlara kız kardeşim olduğunu söyledim. Vallahi seninle benden başka yeryüzünde mü'min yoktur"dedi. Daha sonra Sare'yi, Melik'in sarayına gönderdi."
Sare'nin Allah'a yönelişi:
Hadis devam ediyor: 
"Sare, Melik'in yanına varınca, Melik, Sare için ayağa kalktı. Sare de abdest aldı, namaz kıldı ve duasında: 
-"Ey Allahım! Sana va Rasulüne iman ettiğimi, namusumu kocam dışında herkesten koruduğu­mu biliyorsun. Bana kâfiri musallat etme!1 deyince, kâfirin nefesi kesilmeye, horlamaya, hatta ayağı ile yere vurmaya başladı."
Bir işin akıbetini önceden sezmesi:
Hadisin devamında şu bilgileri okuyoruz: 
-"Nefesi kesilerek ayağını yerlere vuran kralın durumunu gören Sâre: 
-"Ey Allah'ım! Bu ölürse benim öldürdüğümü söylerler. Ona şifa ver'.dedi Melik, ikinci defa Sare'nin yanına gelince Sâre kalktı, abdest aldı, namaz kıldı. Duasında: 
'Ey Allah'ım! Sana ve Rasulüne iman ettiğimi ve namusumu kocam hariç herkesten koruduğu­mu biliyorsun. Bana şu kâfiri musallat etme1 deyince kral yine sar'a hastalığı­na tutulmuş gibi inlemeye ve ayağıyla yerlere vurmaya başladı. Bunun üze­rine Sâre: 
'Ey Allah'ım adam ölürse benim öldürdüğümü zannederler' dedi. Bunun üzerine Melik, ikinci veya üçüncü kez sar'adan kurtuldu.
Allah'ın Sâre'yi mükâfatlandırması:
Yine hadis devam ediyor: 
"Bunun üzerine adam sar'a hastalığından i-kinci defa yahut üçüncü defa kurtuldu. Bu durum karşısında kral: 
'Vallahi siz bana bir şeytan göndermişsiniz. Bu kadını İbrahim'e geri götürün, Hacer'i de Sare'ye hibe edin' dedi. Daha sonra Sare, İbrahim peygamberin yanına dö­nüp geldi. Olayı anlattıktan sonra: 
'Anladın mı, Allah, kâfiri zelil etti ve bir cariyeyi de bana hizmetçi verdi' dedi.[309]
Sare'nin misafirleri karşılaması ve meleklerin müjdesine nail olması: Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Elçilerimiz, İbrahim'e müjde getirdikleri zaman 'selam', dediler. O da 'selam' dedi; çok durmadan hemen (elçilere) kızarmış bir buzağı getirdi. Ellerinin ona uzanmadığını görünce, durumlarını beğenmedi ve (olanlardan dolayı) içine bir korku düştü. "Korkma, biz Lût kavmine gönderildik" dediler. Ayakta durmakta olan karısı güldü. Biz de ona İshak'ı ve İshak'ın ardından Yakub'u müjdeledik. (İbrahim'in karısı) 'Vah, dedi, ben bir koca kan, bu kocam da bir ihtiyar iken doğuracak mıyım? Bu, cidden şaşılacak bir şey." (Elçi melekler) dediler ki: 'Allah'ın işine mi şaşıyorsun? Allah'ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizde ey ev halkı! O, Öğülmeye layıktır, iyiliği boldur." (Hud, 69-73). [310]

Hz. İsmail'in Annesi Hacer


Allah'a tevekkül etmesi:
İbn Abbas der ki: "Kuşak kullanan ilk kadın, Hz. İsmail'in annesidir. Sare'ye karşı hamileliğini belli etmemek için bir kuşak edinmişti. Hz. İbrahim karısı ve emzikli bulunan İsmail ile Mescid'in biraz yukansında Zemzem kuyusunun üstünde büyükçe bir ağacın yanına gelmişlerdi. O günlerde Mekke'de kimse yoktu. Mekke'de İsmail için su yoktu. Hanımının yanına içerisinde su ve bir miktar hurma olan bir kap bıraktı. Sonra Hz. İbrahim yola çıktı. Korkuya kapılan Hacers defalarca: "Ey İbrahim, bizi hiç kimsenin olmadığı bir çöle bırakarak nereye gidiyorsun?" dedi. Fakat Hz. İbrahim ona kulak asmadı. Hacer: 'Böyle yapmanı Allah mı emretti?' diye sorunca Hz. İbrahim: 'Evet' dedi. Hacer: 'Öyleyse o bizi zayi etmez' dedi, geri döndü. Diğer bir rivayette[311] 'Ey İbrahim,bizi kime bırakıyorsun?' diye sordu. Hz. İbrahim 'Allah'a' deyince, Hacer 'tamam ben O'na razıyım' dedi."[312] Hacer'in bölgenin zor şartlarına rağmen sebat etmesi: Hadis devam ediyor: Hz. İbrahim ayrıldı. Ailesinin kendisini göreme­yeceği kadar uzaklaşınca yüzünü beyte çevirdi. Elini semaya kaldırdı ve şöyle dua etti: "Ey Rabbımız! ben çocuklarımdan kimini namaz kılabilmele-ri için senin mukaddes evinin yanında çorak bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz, insanların gönüllerini onlara meylettir. Şükretmeleri için onları meyvalarla rızıklandır."
İsmail'in annesi bir taraftan İsmail'i emziriyor diğer taraftan da İbra­him'in kendilerine bıraktığı sudan içiyordu. Su bitince Hacer ve oğlu susadı-lar. Hacer endişe içerisinde İbrahim'e bakındı. Çocuğun başına birşey gel­mesinden korktuğundan, İbrahim'i aramaya çekinerek gitti. Yakınında bu­lunan Safa tepesine çıktı, etrafta "kimseyi görebilir miyim?" diye çevreye baktı. Bir müddet sonra Safa tepesinden indi. Çöle varınca belindeki kuşağı­nı gevşetti. Güçlü bir erkek gibi koşmaya başladı. Oradan Merve tepesine vardı, kimseyi görebilir miyim diye sağa sola bakındı. Yedi defa Safa ile Merve arasında telaşla koştu. Rasulullah diyor ki: "Bu nedenle insanlar Safa ile Merve arasında sa'y ederler."
Allah'ın Hacer'e ikramı:
Hacer, Merve'ye varınca: "Bir ses duyar ve kendi kendine 'sus' der ve kulak kesilir. Aynı sesi tekrar işitir. Devamla Hacer: 'Sen yardıma ihtiyacın olduğunu işittirdin1 diyen bir ses duydu. Tam bu sırada Meleğin zemzemin bulunduğu yeri ayağıyla veya kanadıyla su çıkıncaya kadar eştiğini gördü. Hemen suyun etrafını çevirdi. Etrafım çevirmesine karşın su yine de üstten taşıyordu. İbn Abbas diyor ki: Rasulullah şöyle buyurmuştur: 'Allah, İsmail'in annesine merhamet etsin. Eğer o, zemzem kuyusunu aynen bırak-saydı veya kaynağın ağzını daraltmasaydı şimdi zemzem bir nehir olurdu. Ravi diyor ki: 'Hacer ve çocuğu suya kanınca melek ona 'kaybolmaktan korkmayın, Allah'ın şu Beytini şu çocuk ve babası yapacaktır. Allah, Beytullah çevresinde kalanları kaybetmez."
Hayata katılması ve güzel tedbiri
Mekke'de yaptıkları ev yerden birazca yüksekte idi. Ev sağdan, soldan gelen rüzgarlardan etkilenirdi. Birgün Curhum kabilesinden bir grup, Mekke'nin yüksek kısımlarından aşağıya doğru iner, havada dönüp dolaşan bir kuş görürler. Bu kuş yakınlarda bulunan bir suya gidiyor, âcrler. Mekke vadisinde nelerin olup bittiğini öğrenmek için bir veya iki kişiyi gönderirler. Mekke'ye gidenler, Mekke'de su olduğunu söyler. Bunun üzerine onlar da Mekke'ye giderler. (Ravi anlatıyor:) "İsmail'in annesi Hacer suyun başında Mekke dışından gelenler Hacere müsaade edersen biz de suya varalım" derler. Hacer: 'Buyurun gelin, ama bu suda, herhangi bir hakkınız yoktur' der. Onlar da "tamam" diyerek suyun başına inerler. İbni Abbas Rasulul-lah'ın şöyle dediğini nakleder: "Böylece İsmail'in annesini buldular. O (Hacer) insanlığı, kardeşliği, seven biriydi. Onlar suyun başına indiler, ardından da ailelerine haber gönderdiler. Sonunda Hacer'le Curhum'lu aile­ler arasında yakın bağlar kuruldu. Hz. İsmail büyüyünce yeni tanıştıkları kişilerden ve ebeveyninden Arapça öğrendi. Gençlik çağma geldiğinde Mekke'ye yeni yerleşen bir ailenin kızıyla evlenmiştir.[313]

Rasulullah'in Hanımı Huveylid'in Kızı Hz. Hatice


Ali b. Ebi Talib'in bildirdiğine göre Rasulullah: "İsrail oğullarının en hayırlı kadım İmran kızı Meryem, bu ümmetin en hayırlı kadını ise Hz. Hatice'dir, buyurmuştur.[314]
Hz. Hatice'nin Rasulullah'ı çok sevmesi:
Ümmü'1-mü'minin Hz. Aişe diyor ki: "Rasulullah'a gelen ilk vahiy, uykuda gördüğü salih rüyadır. Rüyada gördükleri sabah aydınlığı gibi aynen ortaya çıkardı. Ayrıca ona yalnızlık sevdirildi. Hira mağarasına gider, birçok geceler ailesine dönmeksizin orada ibadet ederdi. Bunun için yanında azık götürürdü. Azığı bitince Hz. Hatice'nin yanına gelir erzak alırdı. Günler böyle akıp giderken Hira mağarasında O'na vahiy geldi."[315]
Hz. Hatice'nin yüksek zekası ve güzel tevekkülü:
Hadis devam ediyor: "Nihayet Rasulullah Hira mağarasındayken ken­disine vahiy geldi. Melek, "Oku!" dedi. Rasulullah (s.a.v.): 'Ben okuma bil­mem' dedi. Rasulullah diyor ki 'Bunun üzerine melek beni tuttu, takatımke-silinceye kadar beni sıktı, sonra bıraktı ve: 'Oku' dedi. Ben de: 'Ben okuma bilmem' deyince, ikinci defa takatim kesilinceye kadar beni sıktı ve yine bı­raktı. Arkasından yine: 'Oku' dedi. "Ben okuma bilmem" deyince üçüncü de­fa beni sıktı ve bıraktı. Daha sonra şu âyetleri getirdi: "Yaratan Rabbının a-dıyla oku! O, insanı alak'tan yarattı. Oku! Senin Rabbın kerem sahibidir." Bu olay üzerine Rasulullah'ın kalbi çarparak Hz. Hatice'nin yanına döndü ve "Beni Örtün! Beni örtün!" dedi. Rasulullah'ın kalb çarpıntısı kesilene kadar örttüler. Rasulullah kalkınca olayı Hz. Hatice'ye: 'Kendimden korktum' diyerek anlattı. Hz. Hatice ise: 'Hayır! Vallahi, Allah sana asla kötü karşılık vermez. Çünkü sen, akrabalarını ziyaret eder, işini tam yaparsın, fakiri doyu rursun, misafire ikram eder, gerçekten zor durumda kalmışlara yardım eder­sin."[316]
Hz. Hatice'nin şefkatle Rasulullah'a destek olması ve Ona güzel davranması:
Hadis yine devam ediyor: "Hz. Hatice Rasulullah'ı amcasının oğlu Varaka b. Nevfel b. Esed b. el-Uzza'nın yanına götürdü. Varaka, cahiliye döneminde hristiyan olmuştu. İbranice yazar, gücü yettiği Ölçüde de İncil'i İbranice olarak kaleme alırdı. Varaka, kör, çok yaşlı biriydi. Hatice ona dedi ki: 'Ey amcamın oğlu, kardeşinin oğluna kulak ver.' Varaka: 'Ey kardeşimin oğlu, gördüklerini anlat' dedi. Rasulullah gördüğü şeyleri anlatınca Varaka 'O gördüğün, Yüce Allah'ın Musa'ya gönderdiği Cebrail'dir. Keşke ben güç­lü biri olsaydım. Kavmin seni memleketinden çıkardığında keşke hayatta olsaydım' dedi. Varaka'nın bu sözlerini duyan Rasulullah: 'onlar beni memlekelimden de mi çıkaracaklar?' diye sordu. Varaka: 'Evet, senin getirdiğin şeyleri getiren hiç kimse yok ki memleketinden çıkarılmamış olsun. O gün­lere kalırsam sana çok yardımım dokunur' demiştir."
İmam Ahmed'in rivayetinde ise: "Rasulullah: 'insanlar bana inanmaz­ken, Hatice iman etmiştir. însanlar beni yalanlarken, o beni tasdik etmiştir. İnsanlar benden mallarını esirgerken, o beni malıyla desteklemiştir* buyurmuştur.[317]
Hz. Hatice'nin Rasulullah'a salih evlat vermesi:
Hz. Aişe anlatıyor: "Rasulullah'a 'dünyada Hatice'den başka kadın yok mu?' dediğim zaman, Rasulullah: 'O bir başkadır. Bana evlat verdi' demiştir."[318]
İmam Ahmed'in rivayetinde ise şöyle geçer: "Diğer kadınlardan çocu­ğum olmadığı halde, Yüce Allah bana ondan çocuk vermiştir."[319] Rasulullah'ın Hz. Haticeyi sevmesi:
Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre: "Rasulullah 'Onun (Hatice'nin) sevgisiyle dolduruldum' buyurmuştur."[320]
Rasulullah'ın Hz. Hatice'ye verdiği değer:
Hz. Aişe diyor ki: "Rasulullah, Hatice ölünceye kadar başka hiçbir kadınla evlenmemiştir."[321]
Rasulullah'ın Hz. Hatice'yi anması
Hz. Aişe anlatıyor: "Rasulullah'm hanımlarından Hatice'yi kıskandı­ğım gibi hiç kimseyi kıskanmadım. Onun gibisini görmedim. Rasulullah onu çok anardı. Her koyun kestiğinde önce parçalar, Hz. Hatice'nin dostları­na birer miktar gönderirdi."[322]
Yine Hz. Aişe anlatıyor: "Hatice'nin kardeşi Hale bint Hüveylid, Rasulullah'm yanına girmek istedi. Rasulullah, Hz. Hatice'nin içeri girmek istediğini bir an hatırlayarak sıçradı ve: 'Allah'ım, Hale..." dedi. Hz. Aişe diyor ki: 'Artık kıskandım, dişleri dökülüp diş etlerinin kenarlarından başka bir beyazlığı kalmayan,ölüp gideli hayli zaman olmuş Kureyş kadınlarından bir kocakarının nesini anarsın? Allah, onun yerine sana daha hayırlısını ver­miştir' dedim."[323]
İmam Ahmed'in rivayetinde ise Rasulullah, Hz.Aişe'ye: 'Allah ondan daha iyisini bana vermedi' şeklinde karşılık verdi.[324]
Yüce Allah'ın Hz. Hatice'yi övmesi:
Ebu Hureyre anlatıyor: "Cebrail Rasulullah'a geldi: 'Ey Allah'ın Rasu-lü, içerisinde katık yahut yemek veyahut da içecek bulunan bir kapla sana gelecek. Hatice yanına varınca: 'Rabbım'dan ve benden ona selam söyle. Onu cennette içerisinde gürültü ve meşakkat bulunmayan bir köşkle müjde le'dedi."[325]

Rasulullah'ın Kızı Fatımatu'z-Zehra


Babasını gözetmesi - Küçüklüğünde:
Abdullah anlatıyor: 'Rasulullah Ka'be'de namaz kılarken, Kureyş, meclislerinde toplandı. Onlardan biri: 'şu riyakâr adamı görmüyor musu­nuz? İçinizden kim filancanın devesini keser, işkembesini, kanını ve ceninin eşini, onları buraya getirir, Muhammed secdeye varınca onları omuzları arasına kor?, dedi. Bunun üzerine en azgınlarından biri işi üzerine aldı. (Bu kişi Utbe b. Ebi Muayt'tır). Rasulullah secdeye varınca devenin pis artıklan-nı Rasulullah'ın omuzları arasına koydu. Rasulullah secdeden kalkamaz. Bunu gören kureyşliler birbirlerine bakarak gülüşürler. Bu esnada küçük bir cariye durumu Fatıma'ya bildirir. Fatıma koşarak geldi. Secdeden kalkama-yan Rasulullah'ın omuzlarından koyduktan pislikleri aldı. Kureyş müşrikle­rine dönüp hakaret etmeye başldı."[326]
~ Gençliğinde:
Selh (r.a.)'den rivayet edilmektedir: "Ona, Rasultıllah'ın Uhud günü aldığı yaralardan soruldu da Sehl: 'Rasulullah'm yüzü yaralandı, iki Ön dişi kırıldı, başındaki miğfer de kırıldı. Farıma, Rasulullah'ın yarasından akan kanı siliyor onu tutuyordu, Kanın durmadığını görünce bir hasırı yaktı külünü Rasulullah'm yarasına basınca kan durdu."[327]
Hz. Fatıma'nın, AH b. Ehi Tatib ile evlenmesi Ali b. Ebi Talib anlatıyor: "... Rasulullah'm kızı Fatıma ile yuva kurma­ya karar verdiğinde Kaynukaoğullanndan boyacılık yapan biriyle boya malzemesi olarak kullanılan izhir otu satmak üzere anlaştım. Onu satarak elde ettiğim parayla da düğün yemeği hazırlamayı düşünmüştüm."[328]Hz. Fatıma'nın sabrı ve kocasının evini koruması: Hz. Ali'nin bildirdiğine göre: "Hz. Fatıma, Rasulullah'a bazı kölelerin geldiği haberini alınca, un öğüttüğü eldeğirmeninin kendisine verdiği rahat­sızlıktan şikayet ederek, Rasulullah'm bir köle vermesini arzu eder. Ne var ki Rasulullah'ı bulamaz. Durumu Hz. Aişe'ye anlatır. Rasulullah gelince Aişe, kızı Fatıma'nın kendisine geldiğini söyler. Hz. Ali der ki; 'Eve geldik. Yatağımıza girmiştik. Rasulullah gelince yataktan çıkmak istediysek de bi­ze  'yerinizde  durunuz' dedi.  Benimle Fatıma'nın arasına oturdu. Rasulullah'm ayaklarının soğukluğunu göğsümde hissettim. Bize dedi ki; 'Size istediğinizden daha hayırlı şey öğreteyim mi?' Yatağınıza girince veya yatağınıza varınca otuz üç defa 'sübhanallah', otuzüç defa 'elhamdülillah' otuzdört defa da 'Allahüekber1 deyin. Böyle yapmanız sizin için köleden daha hayırlıdır."[329]
Ebu Davud'un rivayetinde ise Hz. Ali şöyle demiştir: "Rasulullah'm kızı Fatıma yanımdaydı. Değirmen çekmekten elleri incindi. Su tulumuyla çok su çekmekten boynu ağrıdı. Ev kirlenince elbiseleri toz içiresinde kaldı. Ebu Davud'un diğer bir rivayette ise ekmek pişirmekten yüzünün rengi değişti."[330]
Rasulullah'm ona kızması:
Misver b. Mahreme anlatıyor: "Ali, Ebu Cehl'in kızına talip oldu. Fatıma bunu duyunca babasının yanına geldi ve: 'Herkes seni, kızlarına da-rılmış da onlara bakmıyor sanıyor. Bak işte Ali, Ebu Cehl'in kızıyla nikahlanıyor" dedi. Bunun üzerine Rasulullah, derhal kalktı hutbe okudu. Teşehhüdden sonra 'Ben Zeyneb'i, Ebu'l-As b. Rebia'ya nikahladım. O, Zeyneb üzerine evlenmeyeceğine söz verdi ve bu sözünü tuttu. Biliniz ki Fatıma benden bir parçadır. Ona kötülük yapılmasını istemem.' Diğer bir ri­vayette ise: 'Dininden dönmesi için kızıma baskı yapılmasını istemem.1 Bir başka rivayette ise: "Vallahi onun dininden fitneye düşürülmesinden korku­yorum. Kesinlikle ben helal olan birşeyi haram, haram olan bir şeyi helal ya­pamam. Allah'a yemin olsun ki Rasulullah'm kızıyla Allah düşmanının kızı bir erkeğin yanında asla birleştirilemez." demiştir. [331]Artık Hz. Ali Ebu Cehl'in kızıyla evlenmekten vazgeçti.[332]
Rasulullah'm, kızına, damadına ve torunlarına ikram etmesi:
Hz. Aişe anlatıyor: "Rasulullah, bir sabah üzerinde siyah kıldan yapıl­mış dikişsiz bir elbise olduğu halde evinden çıktı. Hz. Hasan gelip huzuruna girdi. Arkasından Hz. Hüseyin geldi, o da içeri girdi. Daha sonra Fatıma gel­di, o da huzuruna girdi. Son olarak da Hz. Ali geldi ve o da içeri girdi. Rasulullah "Ey ehli beyt, yüce Allah sizden ricsi (kötülüğü) gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor."[333]
Hz. Aişe diyor ki: "Biz Rasulullah'm hanımları hepimiz O'nun yanındaydık. Yanında hiç birimiz ayrılmadan Hz. Fatıma geldi. Rasulullah Fatıma'nın geldiğini görünce: 'Hoş geldin kızım' dedi. Sağına veya soluna o-turttu. Ona gizlice birşeyler söyledi. Hz. Fatıma ağlamaya başladı. Fatıma'nm üzüntüsünü gören Peygamberimiz, ikinci defa kulağına birşeyler fısıldadı. Fatıma bu sefer gülmeye başladı. Hz. Aişe diyor ki: 'Rasulullah ya­nımızdan ayrılınca Fatıma'ya: 'Sana ne dedi?, diye sordum. Fatıma: 'Rasululah'ın verdiği sırrı kimseye açamam' karşılığını verdi. Rasulullah'ın vefatından sonra birgün Fatıma'ya: 'Rasulullah'ın sana söylediği şeyi bana anlatmadığın için benim sende hakkım var. Şimdi tam zamanı, bana anlat' dedim. 'Fatıma anlatmaya başladı: 'Kulağıma ilk fısıldadığında Cebrail'in kendisine Kur'an'ı her sene bir defa arz ederken bu sene ise iki defa arzettiği-ni söyledi. Rasulullah bana: 'herhalde ecelim yaklaştı, Allah'tan kork ve sabret. Çünkü ben senin en güzel selefinim1 dedi. Fatıma diyor ki bunu duyunca gördüğünüz gibi ağladım. Endişemi gören Rasulullah ikinci defa kulağıma fısıldadı ve: 'Ey Fatıma! Mümin kadınların, yahut bu ümmetin kadınlarının efendisi olmaya razı değil misin?' dedi." (Diğer bir rivayette:[334] Böyle deyince de güldüm.)[335]
Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai'nin rivayetinde ise Fatıma, Rasulullah'ın yanma girince Rasulullah ayağa kalktı, kızını öptü ve yanına oturttu. Rasulullah, kızı her geldiğinde böyle yapardı. Rasulullah hastalanınca Fatı­ma, yanına vardı, yatakta bulunan Rasulullah'a sarıldı ve onu öptü, şeklinde geçmektedir.[336]
Ebu Hureyre anlatıyor: "Rasulullah gündüz evinden çıktı. O bana birşey söylemiyordu ben de O'na. Bu Kaynuka çarşısına varıncaya kadar sürdü. Oraya varınca Fatıma'nın evinin avlusunda oturdu ve "Yavrucak burada mısın?" (Yani Hasan burada yok mu?) diye seslendi. Fatıma, Hasan'ı biraz geç gönderdi. Ravi diyor ki: Herhalde annesi, saçını yıkıyor, elbisesini giydiriyordu. Hasan kaçarak geldi. Rasulullah onu kucakladı, öptü ve "Ey Allah'ım onu sev, onu seveni de sev diye dua etti."[337]
İbn Ömer, Rasulullah'ın "onlar (Hasan ve Hüseyn) dünyadaki iki gü-lümdür" dediğini rivayet etmiştir.[338]
Fatıma'nın ve oğlunun Rasulullah'a benzemeleri:
Hz. Aişe: "Fatıma yürüyerek geldi. Yürüyüşü Rasulullah'ın yürüyüşü gibiydi" demiştir.[339]
Hz. Enes: "Rasulullah'a, Hasan'dan daha fazla benzeyen kimse yok-tu."[340]
Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai'nin rivayetinde ise: "Duruşunda, oturuşunda» hal hareket ve vakar itibariyle Rasulullah'a 'Fatıma'dan daha fazla benzeyen hiç kimseyi görmedim" şeklinde geçmektedir.[341]
Yüce Allah'ın Fatıma'ya ikramı:[342]
Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Rasulullah Fatıma'ya şöyle demiştir: "Cennet kadınlarının efendisi olmayı istemez misin?" [343]

Müminlerin Annesi Hz. Aişe


Amr b. As, Rasulullah'a: "En sevdiğin insan kimdir?" diye sorar. Rasulullah "Aişe" karşılığını verir. Amr b. As diyor ki: "Erkeklerden en çok sevdiğin kimdir? diye sordum. Rasulullah: "Aişe'nin babasıdır" cevabını verdi.[344]
Hz. Aişe'nin yetiştiği özel çevre:
Urve b. Zubeyr, Rasulullah'ın hanımı Aişe'nin şöyle dediğini nakleder: "Babamla anamın İslam dini ile mütedeyyin olmayarak yaşadıklarını hiç hatırlamadım. O zamanlar da Rasulullah her gün sabah ve akşam bize gelir­di. Müslümanlar, eza ve işkenceye uğrayınca (Rasulullah, Habeşistan'a hicret izni vermişti) Ebu Bekir de Habeşistan'a gitmek üzere Mekke'den ay­rıldı. Ebu Bekir, Berk'ul-Gımad'a (Yemen'de bir yer) varınca, Kare kabilesi reisi İbnu'd-Duğunne ile karşılaştı. Ebu Bekir'e:
— Nereye gitmek istiyorsun? diye sordu, Ebu Bekir:
— Beni kavmim Mekke'den çıkardı. Tenha bir yere çekilmek ve orada Rabbıma ibadet etmek istiyorum deyince, İbnu'd-Duğunne:
— Ey Ebu Bekir, senin gibi biri ne yurdundan çıkar ne de çıkarılır. Şüphesiz sen kimsede olmayan şeyi ihsan eder, eşini dostunu ziyaret eder, aile çevresinin yükünü çeker, misafire ikram eder hayır işlere yardım eder­sin. Ben senin koruyucun olayım. Mekke'ye dön de yurdunda Rabbına iba­det et, dedi.
Bunun üzerine İbnu'd-Duğunne ile beraber Mekke'ye geri dönmüştür. O akşam İbnu'd-Duğunne, Kureyş eşrafını dolaşarak:
— Ey Kureyş, Ebu Bekir gibi biri ne Mekke'den çıkar ne de zorla çıkarı­lır. Hayır işlere yardım eden, akrabayı ziyaret eden, aile yükünü çeken, misafir ağırlayan ve en kıymetli malı ihsan eden birini mi Mekke'den çıkar­mak istiyorsunuz? İbnu'd-Duğunne, Ebu Bekir'i emanına aldı. Ebu Bekir hakkında söylediklerini yalanlayarak:
— Ebu Bekir'e söyle evinde Rabbına ibadet etsin, istediğini okusun, namazını kılsın. Okuduğu ile bize zarar vermesin. Biz, onun kadınlarımızı ve çocuklarımızı dinlerinden vazgeçirmesinden endişe ediyoruz.
Kureyş'in bu sözlerini Ebu Bekir'e anlattı. Ebu Bekir de bu şartlara göre Rabbına ibadet etmek, namazını aşikare kılmamak, evinin dışında Kur'an okumamak üzere evinde ikamet etti. Daha sonra Ebu Bekir, evinin yanında bir mescid yaptı. Orada namaz kılmaya, Kur'an okumaya başladı. Hz. Ebu Bekir'in ibadetini beğenen müşrik kadınları ve çocukları ona bakmak için birbirleriyle okuyunca göz uçlarını tutamazdı. Bu durum Kureyş müşrikleri­nin eşrafını korkuttu. İbn'ud-Duğunne 'ye haber yolladılar. İbn'ud-Duğunne gelince ona dediler ki:
— Ebu Bekir, Rabbine evinde ibadet ettiği müddetçe emanında kalma­sına müsade etmiştik. Ebu Bekir ise haddi tecavüz ederek evinin önünde bir mescid yapmış aleni namaz kılmaya, Kur'an okumaya başlamış. Kadın ve çocuklarımızın yoldan çıkarılmasından korkuyoruz. Ebu Bekir'i bu işten vazgeçir. Eğer Ebu Bekir sadece evinde Rabbına ibadet etmekle yetinirse bunu yapsın. Yok eğer buna karşı çıkarak alenen namaz kılmak alenen Kur'an okumak isterse verdiğin emanı sana iade etmesini iste. Sana verdiği­miz sözden caymayı çirkin gördük. Fakat biz onun açıktan ibadet etmesine kesinlikle söz vermiş değiliz.
Hz. Aişe der ki: Bunun üzerine İbnu'd-Duğunne Ebu Bekir'e geldi de:
— Ey Ebu Bekir! Benim sana hangi konuda söz verdiğimi pek iyi bilir­sin. Şimdi sen ya o hususa rivayet edersin yahutta verdiğim emanı geri verir-sin.Bir kimseye verdiğim emammdan vazgeçmiş olduğumu Arap milletinin işitmesini arzu etmem, dedi.
Bunun üzerine Ebu Bekir:
— Öyleyse senin himayeni bırakıyor, yüce Allah'ın himayesine giriyo­rum, dedi.
O sırada Rasulullah, Mekke'de idi. Rasulullah müslümanlara şöyle di­yordu:
— Sizin hicret edeceğiniz şehirin iki kara başlık arasında içerisinde hurmalıklar bulunan bir yer olduğu bana gösterildi! Bunun üzerine halk, grup grup Medine'ye hicret etti. Ayrıca Habeşistan'a hicret edenlerin bir kıs­mı da Medine'ye gelmişlerdi. Hz. Ebubekir, Medine'ye hicrete hazırlanınca Rasulullah: "sabret, bana da hicret etme izni verilmesini umarım" dedi. Hz. Ebubekir ise: 'Ey Allah'ın Rasulü babam anam sana kurban olsun. Böyle bir müsadeyi sen de umar mısın?' diye sordu Rasulullah 'evet, umarım' karşılığını verdi. Bunun üzerine Ebubekir, Rasulullah'la beraber hicret et­mek için kararından vazgeçti. Hicret için evinde bulunan en kuvvetli iki he­cin devesini dört ay ağaç yaprağıyla evinde besledi.
Hz. Aişe der ti: "Birgün zeval vaktinin ilk saatinde Ebu Bekir'in evinde oturuyorduk. Ev halkından biri Ebubekir'e: İşte Rasulullah, başını bir sar­gıyla sarmış bir halde genelde gelmediği bir vakitte geliyor' dedi. Hz. Ebubekir de:
— Babam anam ona kurban olsun, mühim bir hadise olmadıkça bu saat­te gelmek âdeti değildi' dedi. Hz. Aişe anlatmaya devam ediyor: Rasulullah geldi. Eve girmek için izin istedi sonra da içeri girdi. Ebu Bekir'e dönerek:
— Yanında kim varsa dışarı çıkar, buyurdu. (Musa b. Ukbe'nin rivaye­tinde, Hz. Aişe demiştir ki: 'Ebubekir'in yanında ben ve Esmadan başka kimse yoktu)[345] dedi. Hz. Ebubekir: Babam anam sana feda olsun. Onlar se­nin ehlindir, karşılığını verdi.
Rasulullah:
— Bana Mekke'den çıkma izni verildi, dedi. Ebu Bekir de:
— Ey Allah'ın Rasulü! Babam sana kurban olsun, ben de senin yanında bulunmak isterim, dedi.
Rasulullah 'olur' karşılığını verdi. Ebubekir:
— Ey Allah'ın Rasulü, babam sana feda olsun. Şu iki deveden birini seç al, teklifinde bulundu. Rasulullah:
— Parasıyla alabilirim, buyurdu.
Hz. Aişe diyor ki: 'Biz, Rasulullah ile Ebu Bekir'in yolculuk ihtiyaçlanm çarçabuk hazırladık. Her ikisi için bir dağarcık içinde bir miktar azık düzenleyip koyduk. Ebubekir'in kızı Esma, kuşağından bir parça yırttı, onunla dağarcığın ağzını bağladı. Bu nedenle Esma'ya 'iki kuşaklı' manasında 'Zat'ün-Nitakayn' denildi. Hz. Aişe der ki: "Sonra Rasulullah ile Ebubekir (evimizin arkasındaki bir pencere deliğinden çıkarak) Sevr dağın­daki bir mağaraya ulaştılar."[346]
Fethu'l-Bari'de şunlar kayıtlıdır: Hz. Aişe, Ebu Bekir es-Sıddık'in kızı es-Sıddıka'dır. Annesi Ümmü Rüman'dır. Hicretten yaklaşık sekiz sene önce İslam'ın gelişinden sonra doğmuştur. Rasulullah'm vefatında on sekiz yaşındaydı. Vefatı Muaviye dönemine rastlar. Hicri 58'{len sonra olduğu söylenmiştir. [347]
Yüce Allah'ın Hz. Aişe'yi Rasuiullah'a eş seçmesi:
Hz. Aişe anlatıyor: "Rasulullah şöyle buyurmuştur: 'Sen, rüyamda (iki)[348] veya (üç) [349]defa bana gösterildin. Melek seni ipekten bir parça içeri­sinde bana getirerek: 'îşte hanımın!' dedi. Yüzündeki örtüyü kaldırdım bak­tım ki sensin. Seni görünce: 'Eğer bu Allah'ın takdiri ise kabul ediyorum' dedim.[350]
Hz. Aişe'nin düğün töreni:
Hz. Aişe şöyle anlatıyor: "Ben altı yaşında bir kız iken Nebi (s.a.v.) beni kendisine nikahladı. Medine'ye hicret ettik. Haris b. Hazre'çoğullarının yur­dunda konakladık. Bu ara sıtmaya tutuldum. Bu yüzden saçım döküldü. (Hastalıktan sonra) saçım gürleşti, uzayıp omuzlanma döküldü. Bir kere ben, arkadışlarımla beraber salıncakta oynarken annem Ümmü Ruman beni çağırdı. Ben de annemin yanına geldim. Bana ne yapacağını bilmiyordum. Annem elimi tuttu evin kapısının önüne geldiğimizde beni durdurdu. Ben de yorgunluktan kaba kaba soluyordum. Nihayet solumam biraz yatıştı. Sonra annem biraz su aldı. Onunla yüzümü başımı ovdu. Sonra beni eve koydu. Evde Ensar'dan birtakım kadınlar hazır bulunuyordu. Beni: 'Hayır ve bere­ket üzere geldin, hayırlı kısmet getirdin* diye (alkışladılar). Annem beni bu kadınlara teslim etti. Bunlar da benim kıyafetimi düzelttiler. Bir anda habersiz bir şekilde Rasulullah ile karşılaşmam beni ürpertti. Ensar kadınları beni Rasuiullah'a takdim ettiklerinde ben dokuz yaşında bir kızdım."[351]
Hz. Aişe'nin ilmi seviyesi:
1. İlim öğrenme hırsı: Ebu Melike'nin bildirdiğine göre: Rasulullah'ın hanımı Hz. Aişe bilmediği bir şey duyduğunda onu öğrenene kadar tekrar ederdi. Rasulullah "hesaba çekilen kişiye azab çektirilir" buyurmuştur. Hz. Aişe: "Rasululah'a 'yüce Allah kolay bir hesapla hesaba çekilecek buyurmu-yor mu?, diye sordum.' Rasulullah bana şöyle karşılık verdi: 'Âyette geçen hesap verme işi, insanların mizana sunulması ile ilgilidir. Kim de inceden inceye hesaba çekilir ve helak olur."[352]
Rasulullah'ın hanımı Hz. Aişe, Peygamberimize: "Uhud gününden da­ha sıkıntılı bir günle karşılaştın mı?" diye sordu. Rasulullah senin kavmin­den pek çok sıkıntı gördüm. Bunların en zorlusu Akabe günüydü." O gün kendimi İbn-u Abdi Yaleyl b. Abdi Kulal'e arzettim de o benim isteğime kar­şılık vermedi. Kederli olarak oradan ayrıldım. Kendimi çok uzaklarda bul­dum. Kafamı kaldırdım, baktım ki üzerimde bir bulut duruyor. Kafamı bulu­ta çevirince bana hitabeden Cebrail'i gördüm. O şöyle dedi: "Bilesin ki Yüce Allah, kavminin sana söylediklerini senin de onlara söylediğini işitmiştir. Şimdi yüce Allah sana onlardan dilediğini yerle bir etmen için dağlar mele­ğini gönderdi. Bu melek bana nida etti. İstersen Mekke'nin iki dağını kavuş­turarak onları yok edeyim' dedi. Rasulullah da: 'Hayır, Yüce Allah'tan nesil­lerinden yalnızca Allah'a ibadet eden, ona hiçbir şeyi ortak koşmayan kişiler çıkarmasını isterim."[353]
Hz. Aişe şöyle anlatıyor: "Rasuiullah'a Hicr-i İsmail'in -Kabe'nin eski duvarı- Kabe'den olup olmadığını sordum. Rasulullah:
— Evet, buyurdu. Ben yine:
— Kureyş için ne engel vardı da Hicri Beyt'e dahil etmemişler,' diye sordum.
Rasulullah: "Kureyş'in bu Hicri Kabe'ye katmaya bütçeleri yetmedi, cevabını verdi. Ben: 'Kabe'nin kapısı niçin bu kadar yüksektir?' diye sordum. Rasulü Ekrem: 'Senin kavmin dilediklerini Beyt'e koymak, dilediklerini de koymamak için' cevabını verdi. Sonra Rasulullah: 'Ey Aişe! Eğer kavmin Kureyş, cahiliye devrine yakın olmasaydı, ben, cidarı (Hicr'i) Beyt'e kat­mak, Beyt'in kapısını da zemin seviyesine indirmek isterdim. Fakat böyle yapıldığında kavminin kalbinin kırılmasından endişe ederim' buyurdu. Müslim'in rivayetinde: 'Eğer kavmin için benden sonra Kabe'yi yeniden yapma durumu ortaya çıkarsa, gel de yapmadıkları kısmı sana göstereyim" diyerek, Aişe'ye yedi zira'a yakın bir yer gösterdi.[354]
Mesruk diyor ki: "Aişe'nin yanında bir yere yaslanmıştım. Aişe dedi ki: 'Ey Aişe'nin babası! kim şu üç şeyden birini söylerse Allah'a büyük bir yalan isnat etmiş olur. Mesruk diyor ki: 'Onlar nedir diye sordum' Aişe: "Kim Muhammed Rabbını görmüştür derse Allah'a büyük yalan isnat etmiş olur." Ravi Mesruk diyor ki: 'Aişe'nin bu sözünü duyunca hemen doğruldum', Ey Müminlerin annesi! Bana bak, benim hakkımda acele hüküm verme. Yüce Allah "Mahummed onu açıkça ufukta görmüştür" ve yine "Allah'ın büyük ayetlerinden bir kısmını görmüştür" buyur muyor mu?' dedim. Hz. Aişe dedi ki: 'Bu konuyu Rasulullah'tan soran ilk kişi benim. Bunu bana şöyle açıkladı. "Gördüğüm Cebrail'di. Gerçek suretini bu ikisinin dışında daha önce hiç görmemiştim. Bu gördüğümde semadan iniyordu. Cüssesi yer ile göğün arasını kaplamıştı. Ayrıca "Gözler ona erişemez, o gözlere erişir. O çok lütuf sahibi ve herşeyden haberdardır" ve "Allah, bir insanla konuşmaz. Ancak ilhamla yahut perde arkasından konuşur; yahut bir elçi gönderip izniyle dilediğine vahyeder. O yücedir hikmet sahibidir" âyetlerini duymadın mı?' dedi. (İkincisi) Kim Muhammed, Allah'ın kitabından birşey gizlemiştir derse Allah'a büyük yalan isnat etmiş olur. Çünkü yüce Allah; "Ey Rasul! Sana Rabbinden indirileni tebliğ et. Şayet böyle yapmazsan O'nun risaletini tebliğ etmiş olmazsın" buyurmuştu. (Üçüncüsü) Kim, Muhammed Yarın ne olacağını bildirir derse Allah'a büyük yalan isnat etmiş olur. Çünkü yüce Allah 'Ey Habibim de ki: Allah'ın dışında kimse göklerde ve yerde olan gaybı bilemez.1 buyurmuştur. "[355]
Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Rasulullah şöyle buyurmuştur. "Kim Allah'a kavuşmayı arzularsa Allah da ona kavuşmayı ister, kim de Allah'a kavuşmayı istemezse AUah'da ona kavuşmayı istemez." Hz. Aişe diyor ki: Rasulullah'a, "Ey Allah'ın Rasulü! Ölümü istememek de böyle mi? Hepimiz ölümden hoşlanmayız." diye sordum. Rasulullah "Hayır. Mümin Allah'ın rahmetiyle, rızasıyla ve cennetiyle müjdelenince Allah'a kavuşmak ister. Dolayısıyla AUah'da o kuluna kavuşmayı ister. Kafir de Allah'ın azabıyla, gadabıyla müjdelenince Allah'a kavuşmayı istemez, Allah da ona kavuşma­yı istemez." Bu Müslim'in rivayetidir.[356]Hz. Aişe'den şöyle nakledilir: "Rasulullah yalın ayak, çıplak ve sünnetsiz olarak hoşrolunacaksınız" buyurdu. Hz.Aişe "Ey Allah'ın Rasulü! Erkekler ve kadınlar birlirlerine bakmazlar mı?" diye sordu. Rasulullah "(o günkü) durum onların bununla ilgilenmelerinden çok daha önemlidir." buyurdu.[357]
Hz. Aişe diyor ki: "Rasulullah'a: 'O gün yer başka yere gökler de başka göklere çevrilir1 âyetinde belirtilen günde insanlar nerede olacaklar?' diye sordum da 'sırat üzerinde olacaklar' karşılığını verdi.[358]
Urve diyor ki, hacceden Abdullah b. Amr yanımıza geldi. Ondan şunu işittim. " Rasulü Han'ın şöyle dediğini duydum." Allah, ilmi size verdikten sonra sizden çekip almaz. Fakat, alimleri almak suretiyle ilmi çekip alır. Geriye cahil insanlar kalır. Bunlardan fetva istenir onlar da kafalarına göre fetva verirler; hem kendileri sapar, hem de başkalarını saptırırlar" Bu hadisi Rasululuh'ın hanımı Hz. Aişe'ye anlattım.. Daha sonra Abdullah haccını yaptı. Aişe dedi ki: "Ey kız kardeşimin oğlu, Abdullah'a git, ondan bana nak­lettiğin hadisi araştır." dedi. Ben de Abdullah'ın yanına gittim, hadisi sor­dum; bana söylediği hadisin aynısını rivayet etti. Derhal Aişe'nin yanına var­dım, durumu ona haber verdim. Bu işi beğenen Aişe: 'Vallahi, Abdullah b. Amr hadisi iyi zabtetmiş" dedi.[359]
Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre, Rasulullah'ın vefat ettiği sırada Pey­gamberimizin hanımları miraslarını istemek için Osman'ı Ebubekir'e gön­dermeyi düşündüklerinde Aişe onlara şöyle demiştir: "Rasulullah (s.a.v.) şöyle demedi mi? "Biz miras bırakmayız bizim bıraktığımız sadakadır."[360] 2. Hz. Aişe'nin ilminden örnekler:
Urve, Rasulullah'ın hanımı Aişe'ye şunu sorar: "Ta ki Rasuller ümitleri­ni kestiklerinde ve kendilerinin yalancı çıkarıldıklarını sandıklarında..." âyeti hakkında ne dersin? Hz. Aişe der ki: 'Rasulleri yalanlayan kavmidir. Dedim ki: 'Rasuller, kavimleri tarafından yalanlandıklarını kesin olarak bildiler, zan ile değil, dediğimde Hz. Aişe: 'Ey Urvecik! Bunu rasuller elbet­te kesin olarak anlamışlardı' dedi. Aişe'ye dedim ki: 'belki de âyet, Rasullerin yalanlanması değil aldatılmasıyla ilgilidir." (Ayette geçen 'küzzibû', yalanlamak; 'küzibû' ise aldatılmak manasındadır). Hz. Aişe dedi ki: 'Allah korusun. Hiçbir Rasul, Allah tarafından aldatıldığını düşünmez.' Peki bu âyet hakkında ne diyorsun? diye sordum. Hz. Aişe: 'Yalanlandıklarını sa­nanlar, Rablarına iman eden, peygamberlerini doğrulayan, uzun süre sıkıntı­ya düşüp kendilerine yardımın geç ulaştığı Rasullere uyanlardır. Rasuller, kavminden kendilerini yalanlayanlardan ümitlerini kesince, Rasullere u-yanlar kendilerinin yalanlandıklarını sandılar da hemen peşinden Allah'ın yardımı geldi1 karşılığını verdi."[361]
Urve şöyle anlatıyor: "Ben Hz. Aişe'ye: "Yüce Allah'ın 'Safa ile Merve Allah'ın nişanlarındandır. Kim Ev'i (Kabe'yi) hacceder, ya da umre yaparsa, onları tavaf etmelerinde kendilerine bir günah yoktur. Kim kendiliğinden bir iyilik yaparsa bilsin ki, Allah karşılığını verir, (yaptığını) bilir' (Bakara, 158) âyeti hakkında ne dersin? diye sordum. Ve yemin ederim ki Safa ile Merve arasında sa'y etmek hiç kimse üzerine bir günah olmaz' dedim. Aişe:
— Ey kardeşimin oğlu, sen fena söz söyledin. Eğer bu âyetin hükmü senin te'vil ettiğin gibi olsaydı, âyet "Safa ile Merve arasında sa'y etmemekte günah yoktur" şeklinde olurdu. Şu kadar ki bu âyet Ensar hakkında indiril­miştir. Ensar müslüman olmalarından önce Müşellel mevkii yanında bulu­nup kendisine ibadet edegeldikleri Menat putu için ihrama girip telbiye eder­lerdi. İşte Ensardan ihrama giren kimseler Safa ile Merve arasında sa'y etmeyi günah sayarlardı. Ensar müslüman oldukları zaman müşkil saydıkla­rı bu vaziyeti Rasulullah'a şöyle sordular:
- Ey Allah'ın Rasulü! Bizler Safa ile Merve arasında sa'y etmeyi gü nah sayıyorduk, (bu iş bize ağır geldi) dediler.
Bunun üzerine Yüce Allah "Şüphesiz Safa ile Merve Allah'ın alametle-rindendir" âyetini indirdi. Hz. Aişe anlatmaya devam ediyor: 'Rasulullah, Safa ile Merve arasında sa'y etmeyi kendi fiili ile kanunlaştırmıştır. Artık bu iki tepe -arasında dolaşmayı yani sa'yı terketmek kimse için caiz değildir' dedi. Ravi Zühri diyor ki: 'Aişe'nin bu hadisi hakkında Abdurrahman'ın oğlu Ebu Bekir'in fikrini sordum, cevaben şöyle dedi:
- Aişe'nin cahiliye devrinde Safa ile Merve arasında sa'yı günah sayan bir zümre bulunduğunu haber vermesi şüphesiz ki bir ilimdir. Fakat ben bunu işitmiş değilim."[362]
Şureyh b. Hani dedi ki: "Ebu Hureyre Rasulullah'ın şöyle buyurduğunu bize haber verdi: 'Her kim Allah'a kavuşmayı dilerse Allah da ona kavuşma­yı diler, ve her kim Allah'a kavuşmayı hoş görmezse Allah da ona kavuşma­yı hoş görmez.' Bunun üzerine ben Hz.Aişe'ye gelerek:
- Ey mü'minlerin annesi! Ben Ebu Hureyre'yi Rasulullah'tan bir hadis rivayet ederken dinledim. Eğer (mesele) öyleyse biz helak olduk demektir1 dedim. Aişe; Helak olan Rasulullah'ın sözüyle helak olmuştur! Ne o?' dedi.
Rasulullah 'Her kim Allah'a kavuşmayı dilerse Allah'da ona kavuşmayı diler, ve her kim Allah'a kavuşmayı hoş görmez ise Allah da ona kavuşmayı hoş görmez' buyurmuş. Halbuki bizde ölümden hoşlanan hiçbir kimse yoktur' dedim. Bunun üzerine Hz. Aişe:
-  Bunu Rasulullah söyledi ama o senin anladığın manada değildir. Lakin gözü yukarıya dikildiği, göğsü hırıldamaya başladığı tüyler diken di­ken olduğu ve parmaklar yumulduğu zaman o anda her kim Allah'a kavuş­mayı dilerse Allah da ona kavuşmayı diler; ve her kim Allah'a kavuşmayı hoş görmezse Allah da ona kavuşmayı hoş görmez manasınadır' dedi."[363]
Amir b. Sa'd b. Ebi Vakkas, babasından naklen rivayet etmişti. Babası Abdullah b. Ömer'in yanında oturuyormuş. Birden etrafı taş duvarla çevril­miş evin sahibi Habbab çıkagelmiş ve:[364] "Ey Abdullah b. Ömer! Ebu Hurey-re'nin ne söylediğini duyuyor musun? (Baksana) Rasulullah'ı 'Her kim cena­ze ile birlikte onun evinden çıkar, cenazenin namazını kılar, sonra defhedilinceye kadar cenazenin arkasından giderse o kimseye iki kırat ecir vardır. Her bir kırat Uhud dağı kadardır. Cenazenin namazını kılıp da dönen kimse­ye ise Uhud dağı kadar bir ecir vardır' buyururken işitmiş." Bunun üzerine İbn Ömer, Habbab'ı Ebu Hureyre'nin söylediklerini sorarak gelip kendisine haber vermesi için Aişe'ye göndermiş. İbn Ömer mescidin çakıllarından bir avuç almış onları elinde evirip çeviriyormuş. Nihayet-elçi dönüp gelmiş ve Aişe'nin: 'Ebu Hureyre doğru söylemiş' dediğini bildirmiş. Bunun üzerine İbn Ömer, elindeki çakılları yere vurarak: 'Vallahi biz bir çok kıratlarda kaçırmışız' demiş."[365]
Hz. Aişe anlatıyor; "Kureyş ile onların dininde bulunanlar müzdelife'de vakfe yaparlardı. Kendilerine Hums denilirdi. Diğer Arap kabileleri ise Arafat'ta vakfe yaparlardı. İslam gelince, Allah, Rasulullah'a, "Arafat'a gi­derek orada vakfe yapmasını sonra oradan akın etmesini emretti. Bu ise Allah Teala'nin: "Sonra siz de başka insanların akın ettiği yerden akın edin" âyeti kerimesidir."[366]
Yusuf b. Mahek şöyle anlatıyor: "Ben, mü'minlerin annesi Aişe'nin ya­nındaydım. Tam bu sırada Onun yanına Irak'lı biri çıkageldi. Ona: 'Kefenin hangisi daha hayırlıdır?' diye sordu. Hz. Aişe; 'Yazık sana! (ölümden sonra hissedemeyeceğin için sana hangi şey zarar verebilir ki' dedi. Bu sefer o I-rak'lı kişi: 'Ey mü'minlerin annesi, bana kendi mushafını göster1 dedi. Hz. Aişe: 'niçin' diye sordu. Adam: 'Ben ümit ederim ki Kur'an'ı senin mushafına göre telif ederim. Çünkü Kur'an telif edilmiş olmayarak okunuyor' dedi. Bunun üzerine Hz. Aişe diğer sûrenin kıraatından önce Kur'an'ın hangi sûresini okumuş olsan sana ne zarar verir ki? Kur'an'dan ilk nazil olan sûrelerde uzunca cennet ve cehennem konusu işlendi. Nihayet insanlar İs­lam'a döndükleri zaman, helal ve haram ile ilgili âyetler nazil oldu. Şayet ilk önce 'Şarap içmeyin' yasağı inseydi insanlar elbette 'Biz ebeden şarabı bırakmayız' derlerdi. Ve şayet yine ilk önce 'zina etmeyin' yasağı inmiş ol­saydı insanlar muhakkak 'Biz zinayı ebediyyen bırakmayız', diyeceklerdi. 'Yeminle söylüyorum ki ben henüz oyun oynayan bir kız çocuğu iken Mek­ke'de Muhamed'e 'Hayır, buluşma zamanları o (uyarıldıkları) saattir. O saat cidden çok feci ve acıdır' âyeti inmişti. El-Bakara ile En-Nisa sûreleri ancak ben Rasulullah'ın yamndayken inmişlerdir' dedi. Ravi diyor ki: Bun­dan sonra Hz. Aişe, o Irak'lı için mushafı çıkardı. O şahsa surelerin âyetlerini imla ettirdi."[367]
3. Hz. Aişe'nin evindeki ilim meclisleri:
Zürare şöyle anlatıyor: "Sa'd b. Hişam b. Amir, Allah yolunda gazaya niyet ederek Medine'ye geldi ve Medine'de kendine ait olan bir akar'ı sata­rak, bedeli ile silah ve at satın almak, böylece ölünceye kadar Bizanslılar'a karşı cihadda bulunmak istedi. Medine'ye gelince Medinelilerden bazı kimselere rastladı.Onlar kendisini bu işten nehyettiler ve ona 'Rasulullah'ın hayatında altı kişilik bir cemaatın bunu yapmak istediğini fakat Rasulul­lah'ın onları bundan nehyettiğini ve kendilerine 'Benim şahsımda sizin için güzel bir örnek yok mu?' buyurduğunu haber verdiler. Onlar bunu söyleyin­ce Sa'd daha önce boşadığı karısına ric'at etti ve ric'at ettiğine şahid de getir­di. Peşinden İbn Abbas'a gelerek ona Rasulullah'ın vitir namazını sordu.
İbn Abbas: "Ben sana Rasulullah' in vitrini yeryüzünde yaşayanlardan en iyi bileni göstereyim mi?1 dedi. Sa'd 'kimdir o?' diye sordu. İbn Abbas 'Aişe'dir. Hemen ona git de sor. Sonra gel ve sana verdiği cevabı bana haber ver' dedi. Sa'd 'Bunun o üzerine ben, Aişe'ye gitmek üzere yola çıktım ve Ha­kim b. Eflah'a vararak Aişe'ye beraber gitmek üzere onu yanıma almak iste­dim. Hakim: 'Ben ona yaklaşmam. Çünkü ben, onu şu iki fırka hakkında bir şey söylemekten nehyettim de o bana razı olmayarak bildiğini yaptı...' dedi. Ben Hakim'e yeminle ısrar ettim. Bunun üzerine benimle geldi. Beraberce Hz. Aişe'ye gittik. Yanına girmek için izin istedik. Aişe, bize izin verdi; yanına girdik. Hakim'i görünce tanıyarak: "Sen Hakim misin?" dedi. Hakim: 'Evet' cevabını verince Hz. Aişe: 'Yanındaki kimdir?' diye sordu. Hakim: 'Sa'd b. Hişam'dır' dedi. Hz. Aişe: 'Hangi Hişam?' diye sordu. Hakim: 'Amr'ın oğlu' dedi.
Bunun üzerine Hz. Aişe ona rahmet okudu ve: 'Hayırdır inşaaHah1 dedi. (Katade: "Hişam, Uhud harbinde vurulmuştu" der.) Ben de: 'Ey mü'minlerin annesi! Bana Rasulullah'ın ahlakını anlat!' dedim. Hz. Aişe de: 'Sen Kur'an okuyorsun değil mi?' dedi. Ben de: 'Evet okuyorum' dedim. Hz. Aişe: 'İşte Rasulullah'ın ahlakı Kur'an'dı.' dedi. Bunun üzerine ben kalkmaya davran­dım ve ölünceye kadar hiç kimseye birşey sormamaya niyet ettim. Sonra ak­lıma geldi de: 'Bana Rasulullah'ın gece namazını anlat' dedim. Hz. Aişe: 'Sen Müzzemmil süresini okuyorsun değil mi?1 diye sodu. Ben: 'evet okurum' cevabını verdim. Hz. Aişe: 'işte Allah bu sûrenin başında gece namazını farz kıldı. Bunun üzerine Rasulullah ve ashabı bir sene gece namazına kalktılar. Allah, bu sûrenin sonunu oniki ay semada tuttu. Nihayet bu sûrenin sonunda tahfifi indirdi de artık gece namazı farzdan sonra kılman bir nafile oldu...' dedi. Daha sonra: 'Ey mü'minlerin annesi, Rasulullah'ın vitrini bana haber ver1 dedim. Hz. Aişe: 'Biz, onun misvakını ve abdest suyunu hazırlardık. Allah da onu geceleyin ne zaman uyandırmak dilerse, uyandırırdı. Bunu mü­teakip misvak kullanır, abdest alır ve dokuz rek'at namaz kılardı.
Bu rek'atların yalnız sekizincisinde oturur Allah'ı zikreder; ona hamd eder ve duada bulunurdu. Sonra selam vermeden ayağa kalkar, dokuzuncu rek'atı da kılardı. Sonra oturarak Allah'ı zikreder, ona hamdeder ve duada bulunurdu. Sonra bize işittirecek derecede selam verirdi. Selam verdikten sonra oturduğu yerde iki rek'at namaz kılardı. İşte yavrum bu namaz onbir rek'attır. Rasulullah yaşlanıp biraz kilo alınca, vitri yedi rek'at kılmaya baş­ladı. Bu iki rek'atı yine eskiden kıldığı gibi kıldı. Böylece bu da dokuz rek'at oldu yavrucuğum. Rasulullah bir namazı kıldı mı artık ona devam etmeyi severdi. Şayet kendisine uyku veya bir sızı galebe çalar da gece namazını kılmazsa gündüzün oniki rekaz namaz kılardı. Rasulullah'ın bütün Kur'an'i bir gecede okuduğunu bütün bir gece sabaha kadar namaz kıldığını ve Ramazandan başka tam bir ay oruç tuttuğunu bilmiyorum' dedi.
Bunun üzerine ben, İbn Abbas'a giderek Hz. Aişe'nin söylediklerini o-na anlattım. İbn Abbas "Aişe doğru söylemiş! Ona yakın olsam mutlaka o-nun yanına gider, bunları ağzından dinlerdim" dedi. Bunun üzerine ben: "Eğer senin, onun yanına girmediğini bilseydim, onun hadisini sana söyle­mezdim'dedi."[368]
Abdurrahman b. Şemmase şöyle anlatıyor: "Hz. Aişe'ye birşey sorma­ya geldim 'sen kimsin?' diye sordu. Ben de "Mısırlılardan biriyim" dedim. Sonra Hz. Aişe "bu gazanızda sizin valinizin size mualemesi nasıldır?" diye sordu. O da "Kendisinden bir fenalık görmedik. Bizden birimizin devesi ölse hemen ona deve verir; kölesi ölse köle verir, yiyeceğe muhtaç olsa yiyecek verir." dedi. Bunun üzerine Hz. Aişe; "Doğrusu, Rasulullah'tan işittiğim bir-şeyi sana haber vermekten, onu kardeşim Muhammed b. Ebi Bekir'e yaptık­ları beni men'edemez! Şu evimde Allah'ım! Bir kimse ümmetimin işlerinden bir vazife alırda onlara zorluk gösterirse sen de ona zorluk göster! Bir kimse ümmetimin işlerinden bir vazife alır da onlara hoş muamele ederse sen de onlara hoş muamele eyle" buyurdu."[369]
Mesruk şöyle anlatıyor: "Biz, Hz. Aişe'nin huzuruna girdik. Yanında Hassan b. Sabit vardı. Hassan kendine ait olan bir takım beyitleri aruz veznine uydurarak şöyle şiir söylüyordu:
"Namuslu, iffetli, zeki ve şüpheli bir şeyle itham edilmeyen."
Hz. Aişe de ona: "Lakin sen böyle değilsin. (Yani gıybet ettin ve iftiracı­ların sözüne daldın) dedi. Mesruk Hz. Aişe'ye: "Hassan'ın senin yanına gir­mesine neden izin veriyorsun? Halbuki Yüce Allah "Onlardan onun büyü­ğünü üzerine alan kimseye büyük bir azab vardır" buyuruyor, dedim. Bunun üzerine hz. Aişe bana "Hangi azab körlükten daha şiddetli ve daha büyük­tür?" dedi. Ve onun lehine "Şüphesiz Hassan, Rasulullah adına İslam'ı mü­dafaa eder yahut müşriklerin hicivlerine karşılık verirdi, sözlerini de söyler­di" dedi.[370]
Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe anlatıyor: "Hz. Aişe'nin yanına girdim ve kendisine: "Bana Rasulullah'ın hastalığından bahsetmez misin?" dedim. Aişe "Hayhay" dedi ve devam ederek: "Rasulullah'ın hastalığı ağırlaşü. Bir ara "cemaat, namazı kıldılar mı?"diye sordu. Biz: "Hayır, seni bekliyorlar ey Allah'ın Rasulü" dedik. Rasulullah "Öyleyse benim için leğene su koyun" buyurdular. Dediğini yaptık, Rasulullah yıkandı, sonra kalkmak için dav­randı, fakat bayıldı. Sonra ayılarak "Cemaat namazı kıldılar mı?" diye sordu. "Hayır seni bekliyorlar ya Rasulullah" dedik. Yine benim için leğene su ko­yun" buyurdu. Dediğini yaptık ve yıkandı. Sonra kalkmak için davrandı fakat yine bayıldı sonra ayılarak "Cemaat namazı kıldılar mı?" diye sordu. Biz: "Hayır seni bekliyorlar Ey Allah'ın Rasulü" dedik. Cemaat, mescide ka­panmış Rasulullah'ı bekliyorlardı. Bunun üzerine Rasulullah cemaata na­maz kıldırması için Ebubekir'e haber görderdi. Gönderilen zat Ebubekir'e vararak "Rasulullah cemaata namaz kıldırmanı emrediyor" dedi. Ebubekir yumuşak kalpli birisiydi. Hz. Ömer'e "Ey Ömer cemaata namazı sen kıldır" dedi. Ömer "Buna sen daha layıksın" karşılığını verdi. Böylece o günlerde cemaate namazı Ebu Bekir kıldırdı. Sonra Rasulullah kendinde bir parça hafiflik hissederek biri Abbas olmak üzere iki kişinin arasında öğle namazına çıktı. Ebubekir cemaata namaz kıldırıyordu.
Ebubekir onu görünce geri çekilmeye davrandı. Fakat Rasulullah, geri çekilmemesini işaret etti. Yanındaki iki kişiye "beni onun yanına oturtun de­di. Onlar da kendisini Ebubekir'in yanıbaşına oturttular. Ebubekir ayakta Peygamber (s.a.v.) namazına uymuş, cemaat da Ebubekir'in namazına uy­muş olarak namaz kılıyorlar, Peygamber (s.a.v.) ise oturuyordu. Ubeydullah diyor ki: "Daha sonra Abdullah b. Abbas'ın yanına girerek Rasulullah'ın hastalığı hakkında Aişe'nin bana anlattıklarını ona arzettim. Onlar da hiçbir-şey inkâr etmedi. Yalnız "Abbasla birlikte Rasulullah'ın koluna giren zatın adını Hz. Aişe sana söyledi mi? dedi. Ben de hayır, dedim. İbn Abbas "O A-li'ydi."dedi.[371]
4. Hz. Aişenin sahabe'nin hatalarını düzeltmesi
Ubeydullah b. Umeyr şöyle anlatıyor: "Abdullah b. Amr'ın, kadınlara gusledecekleri zaman saçlarının örgülerini çözmelerini emretmesi Hz. Aişe'ye ulaşınca: 'Bu İbn Amr hayret birisi! Kadınlara, gusledecekleri za­man saçlarını çözmelerini emrediyor, niçin saçlarını traş etmelerini emret­miyor? Ben ve Rasulullah tek bir kaptan (su alarak) guslederdik, başıma üç defadan fazla su dökmezdim' dedi."[372]
Umre bint Abdurrahman anlatıyor: "Ziyad b. Ebi Süfyan, Hz. Aişe'ye İbn Abbas'ın: 'Kim, kesilmek üzere bir kurbanlık gönderirse, gönderdiği kurbanlık kesilinceye kadar hac yapana haram olan şeyler kurbanlık ona da haramdır' sözünü bildiren bir mektup yazdı. Bunun üzerine Hz. Aişe: 'İş İbn Abbas'ın dediği gibi değil. Ben, Rasulullah'ın kurbanının ipini kendi elimle çözdüm sonra Rasulullah onu eliyle bağladı ve babamla gönderdi. O kesilinceye kadar Allah'ın helal kıldığı hiçbirşey Rasulullah'a haram olmadı' buyurdu."
Muhammcd b. el-Menteşjr şöyle anlatıyor: "Hz. Aişe'ye İbn Ömer'in: 'Üzerimde koku izi ile ihramli olmayı hoşgörmem' sözünü zikrettim. Bunun üzerine Hz. Aişe: 'Ben Rasulullah'a güzel koku sürdüm, sonra o, kadınlarını dolaştı, sonra da üzerinde koku izi varken ihrama girdi' dedi.
Mücahid diyor ki: "Ben, Urve b. ez-Zübeyr ile beraber Medine mesci­dine girdim. Abdullah b. Ömer'i Aişe'nin hücresine dayanıp oturmuş halde bulduk. Bazı insanlar da mescidde kuşluk namazı kılıyorlardı. Biz, İbn Ö-mer'e bunların kuşluk vaktinde mescidde toplanıp kıldıkları namazların hükmünü sorduk. İbn Ömer: 'Kuşluk namazı için bu şekilde mescidde top­lanmaları bid'attır1 dedi. Sonra Urve, İbn Ömer'e Rasulullah (s.a.vO kaç kere umre yaptı diye sordu. İbn Ömer: 'Birisi Recep ayında olmak üzere dört umre yaptı' dedi. Biz, İbn Ömer'in bu son cevabındaki hatayı kendisine reddetmek istemedik. Bu sırada biz, mü'minlerin anası Hz. Aişe'nin, kendi odasında dişlerini yıkamasından çıkan hışırtıyı duyduk. (İzin alarak yanına girdiği­mizde, Urve teyzesi sıfatıyla Aişe'ye: 'Ey Anne! Ey müminlerin annesi! Ebu Abdurrahman Abdullah b. Ömer'in söylediği sözü işitiyor musun?' dedi. Aişe ne söylüyor?1 dedi. Urve b. Zubeyr: 'İbn Ömer: Rasulullah birisi Recep ayında olmak üzere dört umre yaptı diyor" dedi. Bunun üzerine Hz. Aişe: "Allah, Abdurrahman'a rahmet etsin! Halbuki Rasulullah'ın yaptığı umrele­rin hepsine tanık olmuştur. Rasulullah Recep ayında katiyyen umre yapma­mıştır' dedi."[373]
Abdullah b. Ubeydullah b. Ebi Melike şöyle anlatıyor: "Osman'ın kızı Ümmü Eban Mekke'de vefat etmişti. (Namaz ve defninde) hazır bulunmak için bizler de bu cenazeye gelmiştik. îbn Ömer ile İbn Abbas da bu cenazede hazır bulundular. Ben İbn Ömer ile İbn Abbas'ın arasına oturmuştum. (Veya ravi) şöyle dedi: Yahut ben bu ikisinden birinin yanına oturmuştum da diğeri de gelip benim yanıma oturmuştu, (bu sırada evden kadınların feryadı yük seldi). Bunun üzerine İbn Ömer, yanında bulunan Osman'ın oğlu Amr'a "şu kadınları ağlamaktan nehyetmez misin? Çünkü Rasulullah, "şüphesiz ölü, ailesinin kendisine ağlamasından dolayı azab duyar' buyurdu" dedi. Buna karşı Abdullah b. Abbas da: 'Bu sözü Ömer (r.a.) da bazen söylerdi1 dedi. Devamla İbn Abbas, Ömer vefat ettiğinde bunu Aişe (r.a.)'ya hatırlattım. O da; Allah Ömer'e rahmet etsin! Valahi, Rasulullah (s.a.v.), "Allah mü'mine ailesinin ona ağlamasından dolayı azap eder" demedi. Rasulullah (s.a.v.); "Allah ailesinin ona ağlamasından dolayı kafirin azabını artırır" buyurdu. Devamla, "size Kur'an yeter. Onda; "hiç kimsenin günah yükü başkasına yüklenmez" buyrulur. İbn Abbas bu noktada: "Vallahi! Güldüren de ağlatan da O'dur" dedi.[374]
Uruc, Hz. Aişe'nin şöyle dediğini rivayet ediyor: Hz. Aişe "Buraya fila­nın babası (Ebu Hureyre) geldi. Odamın şu tarafına oturdu. (Sözüne hiç ara vermeksizin devamla) Rasulullah'tan hadis söyleyip, bunları bana duyur­mak istiyordu. Halbuki ben teşbih ediyordum. Ben ibadetimi bitirmeden kalktı gibi. Eğer ona yetişebilseydim muhakkak onu böyle aralıksız söyle­mekten men ederdim. İyi bilin ki, Rasulullah sözü sizin sözünüzü zincirledi­ğiniz gibi birbirine ekleme suretiyle söylemezdi" dedi.[375] Başka bir rivayette Rasulullah öyle tek tek konuşurdu ki saymak isteyen onu sayabilirdi.) dedi.[376]
Bedreddin ez-Zerkeşi yalnızca Hz. Aişe'nin sahabe rivayetlerini dü­zeltmesini konu alan "el-îcabe li iradi ma İstedrakethü Aişetü ale's Sahabeti" adlı bir eser kaleme almıştır. Zerkeşî kitabın mukaddimesinde: "Bu kitapta, sadece Hz. Aişe'den gelen hadisleri veya başkalarına muhalif görüşlerini ve­ya sadece Aişe'nin bildiği açık sünnet veya sağlam ilmi açıklamalarını veya zamanının alimlerine karşı ileri sürdüğü hadisleri veya kendi zamanındaki meşhur kişilerin yanlarındaki hadisleri bırakıp Hz. Aişe'den aldıkları hadis­leri veya verdiği fetvaları, veyahutta doğruluğuna inandığım ictihadlarını topladım" demiştir.[377]
Zerkeşi, Hz. Aişe'nin Ömer b. Hattab, Ali b. Ebi Talib, Abdullah b. Abbas gibi meşhur yirmi üç sahabinin rivayet ettiği hadisleri düzeltmiştir. Bazen bu sayı ellidokuza kadar ulaşmıştır.
el-İcabe'nin muhakkiki Prof. Said el-Afganî: "Hz. Aişe konusunda se­nelerce çalıştım. Öyle ki onu anlatacak bir kelime bulamıyorum. Özellikle Hz. Aişe'nin susuz bir ortamda, dalgaları birbiri ile boğuşan engin bir deniz gibi bilgi yığınlanyla karşına çıkmasına şaşarsın. Fıkıh, hadis, tefsir, hukuk, edebiyat, şiir, ahbar, ensab, mefahir, tıp ve tarih gibi başarılması zor olan bir­çok konular karşısında Hz. Aişe'yi bulursun. Bununla da kalmaz. Bütün bu bilgileri henüz onsekiz yaşına varmadan elde etmesi daha da calibi dikkat­tir.[378]
Hz. Aişe'nin tevaazuu ve ilmî anlayışı:
Şureyh b. Hâni diyor ki: "Hz. Aişe'ye mest üzerine mesh etmeyi sor­dum. Bana: 'Benden daha bilgili olan Ali'ye git' dedi. (Başka bir rivayette de: 'Rasulullah'la beraber yolculuk ederdi, şeklindedir.') Ravi diyor ki: "Hz. Ali'ye gittim. O, Rasulullah'tan naklen, mesh müddettinin yolcu için üç gün üç gece, mukim için ise birgün bir gece olduğunu söyledi..."[379]
Kerib şöyle anlatıyor: "İbn Abbas, Misver b. Mahreme ve Abdurrah-man b. Ezher, Kerib'i Hz. Aişe'ye gönderdiler ve: 'Hepimizden ona selam söyle ikindi namazından sonra iki rekat namaz kılınıp kılınamayacağını sor' dediler. Ayrıca Rasulullah'ın nehyettiği bize ulaştığı halde senin bu namazı kıldığını duyduk' de. İbn Abbas: 'Ömer'le beraber insanlar arasında bu iki rekata en düşkün bendim, demiştir.1 Kerib: 'Bunun üzerine Aişe'nin yanına gittim. İstedikleri şeyi ona sordum' dedi. Aişe: 'Ümmü Seleme'ye sor' dedi. Daha sonra beni gönderenlerin yanına dönüp Aişe'nin dediğini onlara anlat­tım. Bunun üzerine beni Aişe'nin yanına gönderdikleri gibi Ümmü Sele me'ye gönderdiler. Ümmü Seleme: 'Rasulullah'ın bu namazı yasakladığını duydum ancak kendisinin ikindi namazı ile beraber bu namazı kıldığını gör­düm1. Sonra Ensar'dan Haram oğullarından kadınlarla otururken Rasulullah geldi. Rasulullah'a bir cariye gönderip şöyle tenbihledim: 'Git Rasulullah'ın yanına otur ve: 'Ey Allah'ın Rasulü, Ümmü Seleme, bu namazı yasakladığı­nızı duydum ve aynı zamanda o namazı kıldığınızı görüyorum diyor,' de. Eğer eliyle işaret ederse gerisinde dur. 'Cariye bunları aynen yaptı. Cariye Rasulullah eliyle işaret eder etmez arkasına geçti. Rasulullah namazı bitirin­ce cariyeye dönüp: 'Ey Ebu Ümeyye'nin kızı, ikindiden sonra kıldığım iki re­kat namaz, Abdulkays'tan bir kısım insanların gelip beni meşgul etmelerin­den dolayı kılmadığım öğlen namazından sonraki iki rek'atıdır buyurdu."[380]
İbrahim diyor ki: "Esved'e, Hz. Aişe'ye hangi kapların içinde şıra (nebiz) yapmanın mekruh olduğunu sordun mu? dedim. "Evet" dedi. Öyleyse Rasulullah hangi kaplarda şıra yapılmasını nehyetti? diye sordum? İçi boşaltılmış kuru kabak kabında ve ziftle sıvalı küp ve testide' diye cevap verdi. Ben çanak çömleği de sordun mu? dedim. Aişe: 'Ben Rasulullah'dan yalnızca duyduklarımı söylerim. Duymadıklarımı da mı size söyleyeyim?' dedi."[381]
(Hicab emrinden önce) Aişe'nin mükemmel işlere girmesini Enes anlatıyor: "Uhud günü, hezimete uğrayan müslümanlar Rasulullah'ın etra­fından dağılmışlardı... Bu sırada Ebu Bekir'in kızı Aişe ile Ümmü Süleym ayaklarını, halhallan görünecek kadar sıvamışlardı. Sırtlarına yüklendikleri su kırbalarından susayanlara su verdiklerini, kırbalar boşaldığında onları tekrar doldurduktan sonra tekrar susayanlara su verdiklerini gördüm."[382]
Hz. Aişe'nin perde arkasından sonra daha büyük işlere teşebbüsü:
Hz. Aişe diyor ki: "Ey Allah'ın Rasulü! Cihadı biz en büyük amel görü­yoruz. Biz de cihad edelim mi? Rasulullah: 'Sizin en güzel cihadınız şartları­na uyarak yaptığınız haçtır' buyurdu. Diğer bir rivayette[383] ise: 'Sizinle beraber biz de savaşa katılıp cihad etmeyelim mi?' deyince Rasulullah: 'sizin için en güzel cihad hacdır, haccı mebrurdur' demiştir. Aişe diyor ki: 'Rasulullah'tan bunu duyduktan sonra haccetmekten hiç geri durmadım.'[384]
Hz. Aişe anlatıyor: "Hac aylarında hacca niyet ederek evimizden ayrıl­dık. Şerefe (Mekke'den altı mil uzaklıkta bir köy) varınca Rasulullah ashabına: 'Yanında kesilecek hayvanı olmayanların sadece umre yapmasını arzularım. Eğer yanında hayvanı olan varsa umre yapmasın' buyurdu. Bu esnada Rasulullah yanıma geldi: Bana: "Niçin ağlıyorsun?' diye sordu. Dedim ki: 'Ashabına söylediklerini duydum. Hayvanı olanları umre yap­maktan vazgeçirdin.' Diğer bir rivayette ise Hz. Aişe: 'Ey Allah'ın Rasulü! İnsanlar iki ecir alıp dönerlerken ben bir ecirle mi döneyim? diye sorar. [385]Diğer bir rivayette de: 'Ey Allah'ın Rasulü! İnsanlar Allah'ın iki hakkını (ibadetini) yaparlarken ben sadece bir tanesini yapıyorum'[386] deyince, Rasulullah: 'Sende ne var?' diye sorar. Hz. Aişe: 'Namaz kılamıyorum' karşılığını verince, Hz. Peygamber: 'Adem'in kızı Aişe, bu sana zarar ver­mez. İnsanlara yazılan sevap sana da yazıldı. Haccını yap. Umulur ki Yüce Allah seni de umreye kavuşturur' demiştir."[387]
Hz, Aişe'nin, faziletli kişinin faziletini anlatması
Hz. Aişe anlatıyor: "Rasulullah'ın hanımlarından Hatice'yi ve onda gördüklerimi kıskandığım kadar kimseyi kıskanmadım. Rasulullah Hati­ce'yi çok anar, koyun kesince onu parçalara ayırır; muhakkak Hatice'nin dostlarına birer parça gönderirdi. Birgün Rasulullah'a: "Sanki dünyada Hati­ce'den başka kadın yok1 diye kıskançlığımı belirtince, Rasulullah: 'O bir başkaydı. Benim ondan çocuğum oldu' buyurmuştu."[388]
Hz. Aişe diyor ki: "Daha sonra Rasululah'ın hanımları Zeynep binti Cahş'ı gönderdiler. Zeyneb evde Rasulullah'la daha çok kalırdı. Dindarlıkta Zeyneb'den daha hayırlı kimse görmedim. Allah'tan daha çok korkan, sözü doğru, akrabasını ziyaret eden, çok sadaka veren ve Allah'a yaklaşmasına yarayacak amellerde kendisinden fedakârlık eden biriydi. Kararından he­men dönmesi dışında hiçbir kusuru yoktu. Aişe diyor ki: 'Zeyneb, Rasulullah'tan içeri girmek için izin istedi. Bu esnada Rasulullah Fatıma gel­diğinde üzerinde bulunan dikişsiz elbiseye bürünmüş olarak Aişe ile bera­berdi. Rasulullah, Zeyneb'e izin verdi. Zeyneb içeri girdi: 'Ey Allah'ın Rasu­lü! Ebu Kuhafe'nin kızı Aişe konusunda adaletli olmanı söylemem için ha­nımların beni sana gönderdi' dedi. Aişe dedi ki: 'Sonra Zeyneb üzerime gel­di, hakkımda ileri-geri laflar ediyordu. Ayrıca karşılık vermeme müsaade e-der mi diye de Rasulullah'ın gözüne bakıyordum. Zeynep daha konuşuyor­du. Baktım ki Rasulullah Zeyneb'e karşılık vermemi yadırgamayacak; ben de Zeyneb'e cevap vermeye başladım ve ona galip gelinceye kadar da bırak­madım."[389]
Hişam'ın babasından bildirdiğine göre İfk Olayında Aişe'nin üzerine en fazla gelen Hasan b. Sabifti. Kadınlardan biri Hasan b. Sabit'e sövünce Hz. Aişe: "Ona sövme! Çünkü o, 'Rasulullah'ı müdafaa eden biridir" demiştir.[390]
Urve b. Zübeyr'in bildirdiğine göre; Aişe, yanında Hasan b. Sabit'e sövülmesine razı olmazdı. Çünkü o şu beyiti okumuştur dedi:
Benim ve onun babası, benim ve Muhammed'in namusu sizden korun­muştur.[391]
Hz. Aişe'nin zühdü ve cömertliği
Abdullah b. Eymen babasından şunları nakleder: "Bir gün Aişe'nin yanına vardım. Üzerinde beş dirhem değerinde dikişsiz yünden yapılmış bir elbise vardı. Dedi ki: 'Şu cariyene bak. Bu elbiseyi evde giymekten gurur duyuyor. Rasulullah döneminde aynısından bir elbisem vardı. Medine ka­dınları onunla süslenmek istediklerinde bana kira ücretini gönderirlerdi."[392]
Hz. Aişe'nin yeğeni Avf b.Tufeyl onun annesine şöyle der: "Anlatıldığına göre Abdullah b. Zübeyr'le Aişe arasındaki bir alış-veriş ya-hud Abdullah b. Zübeyr'in Aişe'ye verdiği bir hediye olayında Abdullah: "Vallahi Aişe'yi ya bu işten vazgeçirirsin, yahutta ben ona hacr korum, (alış­verişten men ederim)' demiştir. (Rivayete göre Rasulullah ve Ebu Bekir'den sonra insanlar arasında Aişe'yi en çok seven Abdullah b. Zübeyr'di. Aişe'ye iyilikte bulunur. Allah'ın kendisine verdiği şeylerden muhakkak Aişe'ye de ikram ederdi.[393] Abdullah b. Zübeyr'in bu sözünü duyan Aişe: 'Gerçekten o böyle mi dedi?' diye sordu. Yanındakiler: 'evet, aynen öyle söyledi' deyince, Aişe: 'Allah'a yemin olsun ki, Abdullah b. Zübeyr'le asla konuşmayacağım' diye yemin etti.
Aişe'den uzun süre uzak kalan İbn Zübeyr, Aişe ile konuşmak için bir aracı aradı. Bunu duyan Âişe: 'Vallahi ne aracı istiyorum ne de yeminimi bozacağım1 diye yemin etti. Uzun süre Aişe'den uzak kalan İbn Zübeyr, Zühre oğullarından Misver b. Mahreme ile Abdurrahman b. Esved b. Abdiyeğus'un yanlarına vararak: 'Allah için beni Aişe'ye götürün. Benimle konuşmamak için Aişe'nin yemin etmesi vallahi helal olmaz dedi. İbn Zübeyr'in teklifini kabul eden Misver ile Abdurrahman elbiselerini giyip, doğruca Aişe'nin yanına gittiler ve Aişe'yle görüşmek için izin istediler. Ona: 'Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun. İçeri girelim mi?1 dediler. 'Girin' dedi. 'Hepimiz mi girelim?1 dediler. Aişe de: "Evet hepiniz gi­rin' dedi. Aişe, İbn Zübeyr'in kendileriyle beraber olduğunu bilmiyordu.
İbn Zübeyr, onlarla beraber içeri girince perdenin arkasına geçti. Aişe'ye sarıldı, ağlayarak Aişe'den kendisiyle konuşmasını istedi. Bu arada Abdurrahman da: 'Allah aşkına konuş!' diye ısrar ediyordu. Aişe, İbn Zü­beyr'le konuşmayı kabul etmedi. Ona Rasulullah'ın insanlar arasında soğuk­luk olmaması gerektiği sözünü, üç geceden fazla müslüman kişinin kardesiyle dargın kalamayacağı uyarısı hatırlatıldı. Yoğun ısrarlardan ve Öğütler­den sonra Aişe ağlayarak: 'Ben yemin ettim. Yeminden dönmek zor' dedi. Yeniden Aişe'ye ısrar etmeye başladılar. Sonunda Aişe, İbni Zübeyr'le ko­nuştu. Yeminine karşılık kırk köle azad etti. Aişe, bu yeminini hatırlayınca ağlar, gözlerinden akan yaş, başörtüsünün boynunu örten kısmını ıslatıldı.[394]
Hz. Aişe'nin verası
Amr b. Meymun el-Evdi diyor ki: "Ömer b. Hattab oğluna: 'Ey Abdul­lah, mü'minlerin annesi Aişe'ye git ve: 'Ömer b. Hattab sana selam söylüyor" dedikten sonra ona, Beni (öldükten sonra) dostumun (Rasulullah'ın) yanma defnedip, defnetmeyeceğini sor, dedi. Aişe dedi ki: 'Rasulullah'ın yanına ben defnedilmek isterdim. Ama bugün onu kendime tercih ediyorum'.S Abdullah babasının yanına dönünce, Hz. Ömer 'Ne oldu?' diye sordu. Abdullah: 'Bu konuda sana izin verdi.' karşılığını verdi. Hz. Ömer: 'Benim i-çin en önemli konu öldükten sonra nerede kalacağım konusudur. Ben ölün­ce, beni Aişe'nin yanına taşıyın. Ona selam verin. Sonra Aişe'ye: 'Ömer b. Hattab senden izin istiyor1 de. Eğer müsaade ederse beni Rasulullah'ın yanı­na gömün. Razı olmazsa müslümanlann kabristanına defnedin' demiştir. (Bu olay, Hz. Ömer'in yaralanmasından sonra vukubulmuştur.)[395]
İbn Ebi Melike anlatıyor: "îbni Abbas henüz ölmemiş olan bitkin halde bulunan Aişe'ye Rasulullah'ın yanına gömülmesini teklif edince, Aişe 'insanların bana övgü yağdırmasından korkarım' demiştir. İbni Abbas'ın he­men arkasından İbn Zübeyr girer. Aişe: 'Biraz önce İbn Abbas geldi. Beni ö-ven sözler sarfetti. Artık, unutulmak istiyorum' dedi.[396] Aişe, Abdullah b. Zübeyr'e: 'Beni diğer arkadaşlarımın yanına defnedin. Rasulullah'ın yanına defnetmeyin. İnsanların beni layık olmadığım şeylerle övmesini istemiyo­rum' demiştir." [397]
Hz. Aişe'nin cesareti
Enes anlatıyor: "Uhud günü insanlar hezimete uğramış, Rasulullah'ın etrafından dağılmışlardı. Ebu Bekir'in kızı Aişe ile Ümmü Süleym halhalları görünecek kadar ayaklarını sıvamış, sırtlarına su kırbalarını almışlardı. Kırbalardaki suyu insanların ağızlarına döküyorlar, su bitince kırbaları tek­rar doldurup, askerlerin ağızlarına döküyorlardı."[398]
Henüz onbir yaşında olan Aişe'nin, Uhud günündeki durumu bu. Oniki yaşında olan Aişe'nin Hendek günü ne durumda olduğunu bir düşünün. Aişe diyor ki: "Hendek günü askerlerin durumunu incelemeye çıktım. Arkamdan arzın yani toprağın iniltisini duydum. Dönüp baktım ki Sa'd b. Muaz'la kardeşinin oğlu Haris b. Evs kalkan taşıyorlardı. Yere oturdum. Sa'd'ın üze­rinde demir bir zırh vardı. Gözleri zırhtan dışarı çıkmıştı. Sa'd'ın gözlerine ; birşey olmasından endişelendim. Sa'd yürürken:
Keşke deve bu hicvi biraz anlasa
Ecel zamanı gelince ölüm ne güzeldir, diyordu.
Aişe anlatıyor: "Kalktım, bir tarlaya doğru yürüdüm. Tarlada müslü-man askerler vardı. Aralarında Ömer b. Hattabla yanında miğferli biri vardı. Ömer b. Hattab bana: 'Niçin geldin? Yemin olsun ki, sen cesur bir kadınsın. Ama seni beladan emin kılan nedir?1 dedi. Aişe diyor ki: Ömer beni o kadar kınadı ki yer yanlsa da içine girsem diye düşündüm. Miğferli adam miğferi­ni çıkardı meğer o Talha b. Ubeydullah'mış. Ömer'e: 'Ey Ömer! Çok ileri  gitin. Allah'tan başka sığınacak, kaçacak bir yer var mı?' dedi. Kureyş'ten İb-ni Araka denen biri Sa'd'a ok atarak: 'Al sana ok. Ben İbni Araka'yım' dedi. İbni Araka'ın attığı ok, Sa'd'ın kolundaki şah damarına isabet etti, daman kopardı. Sa'd: 'Ey Allah'ım, Kureyza ile gözlerim aydın oluncaya kadar beni Öldürme' dedi. Onlar onun mevalilerinin anlaşmalı bulunduğu bir kabileydi. Bir müddet sonra Sa'd'ın kolundan akan kan durdu. Yüce Allah, müşrikleri yok edecek güçte fırtına gönderdi. Böylece Yüce Allah, savaşta mü'minlerin imdadına yetişti. Allah, güçlüdür, azizdir. İmam Ahmed rivayet etmiştir.91 Ömer b. Hattab'ın bildirdiğine göre:"... O kızı Hafsa'nın yanına vanr ve: 'Ey kızcağızım, sen Rasulullah'tan istediğin şeylerle, gününün öfkeli geçmesine sebep mi oluyorsun?[399] diye sorar. Hafsa: 'Allah'a yemin olsun ki onunla sadece meşveret ediyoruz' der. Hz. Ömer anlatıyor: Dedim ki: 'Kızım, seni Allah'ın azabından Rasulünün de gazabından sakındırdığımı biliyorsun...' Daha sonra Aişe'nin yanına vardım. Ona da: 'Ey Ebu Bekir'in kızı! Demek Rasulullah'ı incitecek duruma geldin...' dedim.[400]
Ebu Meryem Abdullah b. Ziyad el-Esedî anlatıyor: "Talha, Zübeyr ve Hz. Aişe, Basra'ya doğru yola çıktılar ve Ammar b. Yasir ile Hasan b. Ali'ye haber gönderdiler. Kufe'de ikisi bize ulaştı. Birlikte minbere çıktılar. Hasan b. Ali minberin en üstünde idi. Ammar'da Hasan'ın biraz aşağısından ayağa kalktı ve bizi oraya topladı. Ammar'ı "Hz. Aişe, Basra'ya geliyor. Vallahi O dünyada ve ahirette peygamberinizin hanımıdır. Fakat Allah, ona mı yoksa kendisine mi itaat edeceğinizi bu şekilde sınamak istiyor, derken işittim.[401]
Kendi aleyhine de olsa doğruyu rivayet etmesi:
Hz. Aişe diyor ki: "Size benden ve Rasulullah'tan haber vereyim mi? Bir gece Rasulullah benim yanımdaydı. Döndü, ridasım koydu, ayakkabılarını çıkarıp ayağının yanına koydu. İzarının ucunu döşeğin üzeri­ne sererek yan yattı. Az sonra uyuduğumu zannetti. Ridasım aldı, yavaşça ayakkabısını giydi. Kapıyı açıp dışarı çıktı ve sessizce kapıyı kapadı. Hemen gömleğimi başıma örttüm, izarımı bütün vücudumu kapatacak şekilde giy­dim, sonra Baki (kabristanına) kadar arkasından gittim. (Rasulullah) kalktı, uzunca bir müddet ayakta durdu; sonra ellerini üç defa yukan kaldırdı.
Böyle yapmaktan vazgeçince ben de bıraktım. O koştu, ben de koştum, O sıkı sıkı yürüdü, ben de sıkı sıkı yürüdüm, O çabucak dönünce ben de döndüm, onu geçip (eve) girdim. (Hemen) yan yattım. Rasulullah içeri girdi. "Ey Aişe! sana ne oldu? Soluk soluğa kalmışsın' dedi. Ben de 'Bir şey yok' dedim. Bunun üzerine buyurdu ki: 'Bana haber ver.' Yahut da 'Latif ve Habir olan bana haber verir' dedi. Ey Allah'ın Rasulü! Babam ve anam sana feda olsun' dedim ve ona (durumu) anlattım.' Rasulullah: 'Demek önümde gördü­ğüm karaltı sendin' dedi. Ben de 'evet' dedim. Bunun üzerine acıtacak şekil­de göğsüme vurdu, sonra da 'Allah'ın ve Rasulünün seni görmeyeceğin mi sandın?' dedi. Ben de 'Evet, insanlar ne kadar gizli tutarsa tutsun Allah onu bilir' dedim. Rasulullah: 'Senin gördüğünde Cebrail geldi, bana seslendi (bunu) senden gizledi. Senden gizleyerek ben de cevap verdim. Elbiseni çıkardığın için yanına girmedi. Seni uyuyor zannettim, bu sebeple uyandır­mak istemedim. Üstelik gecenin karanlığından korkmanı uygun bulmadım.' Cibril bana: 'Rabbın, Baki kabristanına gelmeni ve onlara istiğfarda bulunmanı emrediyor' buyurdu. Hz. Aişe diyor ki: 'Onlara nasıl dua edeyim ya Rasulullah, dedim. Bunun üzerine: 'Selam, mü'minlerin ve müslümanla-rın üzerine olsun, Allah bizden önce gelenlere de sonra geleceklere de mer­hamet etsin. İnşaallah biz de sizlere katılacağız de' buyurdu."[402]
Yine Hz. Aişe anlatıyor: "Rasulullah, bal ve tatlıyı çok severdi. İkindiden sonra (eve) döndüğü zaman hanımlarının yanma gelir, birinin yanına girerdi. (Bir gün) Ömer'in kızı Hafsa'nın yanına girdi. Her zamankin­den daha uzun bir müddet içeride kaldı. Ben bunu kıskandım ve bu durumu sordum. Bana: 'Hafsa'nın kavminden bir kadın ona bir tuluk bal hediye etti. Rasulullah'a baldan bir şerbet sundu' denildi. Bunun üzerine ben: 'Vallahi ona bir hile yapacağım' dedim." Şevde bint Zem'a'ya: "O sana gelecek, sana yaklaştığı zaman zamk şırası yedin' de. O sana: 'Hayır' diyecek. O zaman 'peki bu koku ne?1 diye sor. O sana: 'Hafsa bana bal şerbeti sundu' diyecek. O zaman sen ona: 'O urfut ağacının balıdır1 de. Ben de böyle diyeceğim. 'Safîyyet sen de onu (içtin)' de. Şevde dedi ki: "Vallahi, Rasulullah kapıya ge­lir gelmez, senin korkundan dolayı söylediğin şekilde Rasulullah'a davran­mayı düşündüm. 'Ey Allah'ın Rasulü, zamk şırası mı yedin? diye sordum. Rasulullah 'hayır' deyince Şevde 'öyleyse bu koku nedir?1 diye sordum. Rasulullah: 'Hafsa bana bal şerbeti içirdi. Üzerimde kokan odur' dedi. Dedim ki: 'o balı yapan arılar urfut (pis kokulu bir çeşit meşe ağacı) yemişler.1 Nihayet Rasulullah dönüp dolaştı ve benim (Aişe'nin) yanıma geldi. Ben de aynı şeyleri söyledim. Safiyye'nin yanma varınca o da Rasulul-lah'ı aynen karşıladı. Hafsa'nın evine gittiğinde Hafsa: 'Ey Allah'ın Rasulü, ondan daha içer misin?' teklifinde bulundu. Rasulullah: 'Hayır buna gerek yok' buyurdu. Ravi Aişe diyor ki: Şevde 'Vallahi bunu (bal şerbetini) Rasulullah'a haram ettik' deyince 'ağzını tut' dedim."[403]
Ümmü'l-mü'minin Aişe'nin bildirdiğine göre Rasulullah hastalanıp yatağa düşünce 'Ebu Bekir'e gidin de cemaate namaz kıldırsın' buyurdu. Hz. Aişe diyor ki: "Dedim ki: 'Ebu Bekir senin yerine namaz kıldırırsa insanlar ağlama sesinden başka bir şey duyamaz. Ömer'e emret de o namaz kıldırsın.' Böyle dememe rağmen Rasulullah 'Ebu Bekir'e haber verin insanlara namaz kıldırsın' buyurdu."
Hz. Aişe diyor ki: "Hafsa'ya dedim ki, 'Rasulullah'a söyle, EbuBekir çabuk hüzünlenen biridir. Eğer senin yerine geçerse ağıttan insanlar onun sesini duyamaz. Onun için Ömer'e emret de, o namaz kıldırsın." Hafsa aynen dediklerimi yapınca Rasulullah: "Yeter ey Yusuf a tuzak kuranlar. Ebu Bekir'e söyleyin de namaz kıldırsın" buyurdu. Bunun üzerine Hafsa, Aişe'ye demiştir ki: "Benim sana bir iyiliğim dokunmaz."
Bir rivayette[404] de Aişe şöyle demiştir: Rasulullah'a sık sık değişiklik için başvurmama; ondan sonra makamına geçecek olanı, insanların ebediy-yen sevmelerinin mümkün olmadığı düşüncesinden başkası sevketmezdi. Kanaatıma göre Rasulullah'ın yerine geçecek kişi insanların onun sebebi ile kavga ettikleri kişi olacaktı. Bu nedenle Rasulullah'ın Ebu Bekir'den vazgeçmesini istedim.[405]
Hz. Aişe'nin büyük bir zan altında tutulması ve îfk hadisesi:
Hz. Aişe şöyle anlatıyor: "Rasulullah (s.a.v.) sefere çıktığında hanım­ları arasında kur'a çekerdi. Kur'a kime çıkarsa Rasulullah ile beraber o giderdi. (Benî Mustalık) gazasına gitmek istediği zaman da Rasulullah kur'a çekti ve benim ismim çıktı. Rasulullah ile beraber sefere çıkmıştı. Bu sefer, hicap âyeti indikten sonra idi. Beni, mahfil içinde yüklediler ve (konak yerinde) mahfil içinde indirilirdim. Nihayet Rasulullah (s.a.v.) gazanın bitiminden sonra Medine'ye geri dönme kararı aldı. Medine'ye yaklaştığı­mızda (bir konak yerine indi. Gecenin bir kısmını orada geçirdikten sonra) yola koyulma emrini verdi. O sırada def-i hacet ettikten sonra mahfilime döndüm. Bir de göğsümü yokladım ki Yemen'in göz boncuğundan (dizilmiş) kolyemin koptuğunu anladım. Dönüp gerdanlığımı aradım. Onu aramak beni yoldan alıkoymuştu. (Öyle zannetmiştim ki benim devemi ben mahfilimde bulunmadıkça sevketmezler.) Halbuki yolda bana hizmet eden­ler gelip mahfilimi yüklemişler ve onu bindiğim devenin üzerinde götür­müşlerdi. Onlar beni mahfilin içinde sanıyorlarmış. O zaman kadınlar hafif idi. Ağır vücutlu değillerdi. Az yemek yerlerdi. Bu cihetle hizmetçiler mahfili yüklemek üzere kaldırdıklarında mahfili ağırlığının pek farkına varmayarak yüklemişlerdi. Özellikle de ben küçük yaşta bir kadındım. Bu yüzden deveyi sürüp götürmüşler. Ordu gittikten sonra ben kolyemi bul­dum. Ordugâha geldiğimde kimse yoktu. Oradan evvelce bulunduğum yere döndüm. Öyle zannetmiştim ki beni mahfilde bulamayınca dönüp beni alır­lar. Ben bu düşünceyle oturduğum yerde uyuya kalmışım. Safvan b. Muattal -ki arkadan gelerek geride kalan şeyleri toplamaya ve menzile götürüp ashabına vermeğe memur idi.- Askerin arkasından sabaha yakın bulundu­ğum yere gelmiş ve bir karaltının uyuduğunu görerek yanıma yaklaşmış (ve beni tanımış). Bu zat beni örtünmeden önce görmüştü. Safvan devesini çök-türdüğü zaman (hayret ederek) 'Biz Allah'ınız ve O'na dönüp varacağız1 demişti. Ben de bu sese uyanmıştım. Uyanınca hemen feraceme burundum. Vallahi tek bir kelime bile konuşmadık. Ondan istirca'ından başka birşey işitmedim. Devesinden inip devesini çöktürdü. Ben de deveye bindim. Safvan, bindiğim deveyi tutarak önde yürüdü. Nihayet kafile konak yerine indikten sonra öğle sıcağında askere yetiştik. Bu sırada (hakkımda iftira ederek) helak olan helak olmuştu. Bu büyük iftiranın başını çeken Abdullah b. Ubey b. Selul'du. (Ravi Urve devam ediyor.) 'Bu olay yayılıyor, SeluTun yanında konuşuluyordu. O bu durumdan faydalanarak, aleyhte propaganda yapıyordu. İfk hadisesinde Hasan b. Sabit, Mistah b. Esase, Hamne bint Cahş ve isimlerini bilmediğim bir grup, çok aşırı gitmişlerdi...Buna rağmen Hz. Aişe, yanında Hasan'a sövülmesinden hoşlanmaz ve Bfeasan'm şöyle söylediğini belirtirdi: 'Benim onun babası. Benim Muhammed'in namusu sizden korunmuştur."
Hz. Aişe: "Medine'ye gelince ben bir ay hastalandım. Meğer orada halk arasında ashab-ı ifldn bühtanları dolaşıyormuş. Bunlardan tamamen haber­sizdim. Zira hastalığımın beni işkillendiren bir yanı vardı. Rasulullah'tan, başka hastalıklarım sırasında görmüş olduğum ilgiyi bu sefer görmüyor­dum. Ancak yanıma giriyor, selam veriyordu. Ve (adımı anmadan 'hastamız nasıl?') diyor bununla iktifa ediyordu. Benim ifk olayından haberim yoktu. Nihayet iyileşmeye başlamıştım. Bir gece ben Mistah'ın annesiyle kazayı hacet mahallimiz olan "menası" tarafına çıkmıştım. Buraya ancak geceleri çıkardık. Bu adet evlerimizin yanma helalar yapılmadan önceydi. O zamanlar bizim halimiz ilkel arapların çöldeki adetine benziyordu. Ben, Mistah'ın anası (Selma) -Ebu Ruhm b. el-Muttalib b. Abdimenaf in kızı, Mistah b. Esase b. Ubad b. el-Muttalib oğlu olur- ile kazai hacet mahalline yönelip giderken ayağı çarşafına takılıp düşmüştü. Araplar arasında felaket zamanında söylenmesi adet olan 'düşmanın helak olsun1 yerine Selma, 'Mistah helak olsun!1 diye (oğluna) beddua etti. Ben kadına: 'Ne fena söyledin. Bedir'de hazır bulunan bir kişiye beddua ediyorsun' dedim. Kadın bana: 'Ortada dönen bühtanları duymadın mı?1 dedi. Ben: 'Ne söylüyorlar ki?1 dedim. İftira edenlerin yaptıklarını bana anlattı. Artık hastalığımın üstüne bir hastalık daha eklenmişti. Eve dönünce yanıma Rasulullah geldi. 'Hastalığınız nasıl?' diye sordu 'Ya Rasulullah! Ebeveynime gitmek üzere bana izin veriniz' dedim. Ben bu haberi ebeveynimden tahkik etmek istiyordum. Rasulullah bana izin verdi. (Ben de ebeveynimin yanma geldim) ve anneme: 'Anneciğim, halk arasında dönüp dolaşan bu ne iştir?' dedim. Annem: 'Ey kızım! Kendini üzme, sen kendini düşün.' Vallahi bir kadın senin gibi hüsnü cemale malik ve kocasının yanında sevimli olsun birçok ortakları bulunup da aleyhinde dedi-kodu etmemeleri pek nadirdir. 'Sübhanallah, halk niçin böyle söz söylesin? doğrusu hayret vericidir' dedim. 'O gece sabaha kadar gözümün yaşı dinmedi. Gözüme uyku girmedi. Rasulullah o sabah Ali b. Ebi Talib ve Usame b. Zeyd'i yanına çağırmıştı. Vahiy gecikince ehli ile ayrılması konusunda onlarla istişare etmişti. Usame, Ehl-i Beyt için nefsinde bilip gönlünde beslediği sevgiyi Rasulullah'a tavsiye ve işaret etti: 'Ya Rasulullah! pak hanımınız (size layık) ehlinizdir. Biz Hz. Aişe hakkında hayırdan başka birşey bilmeyiz' dedi. Hz. Ali'ye gelince o: 'Ey Allah'ın Rasulü, Allah, sana dünyayı dar etmemiştir. Aişe'den başka kadın çoktur. Aişe'nin cariyesi Berire'ye sorunuz. O doğrusunu size söyler' demişti. Rasulullah Berire'yi çağırıp: 'Ey Berire hanımından sana şüphe veren birşey gördün mü?' diye sordu. Berire: 'Hayır, ya Rasulullah, görmedim. Sizi hak peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki ben hanımımdan katiyyen ayıp olarak sadır olmuş olaydan başka birşey görmedim: Aişe küçük yaşta bir kadındı. Hamur yoğururken uyurdu da evin besi koyunu gelip hamuru yerdi.' dedi. Bunun üzerine Rasulullah o günü Mescid-i Saadette bir hutbe okuyarak; Abdullah b. Ubey'in aleyhinde konuştuğundan dolayı mazur görülmesini isteyerek: 'Ey müslümanlar, ehlim konusunda bana eza eden bir şahıs hakkında bana kim yardım eder de benim için ondan intikam alır? Vallahi ben, ehlim hakkında hayırdan başka birşey bilmiş değilim. Bu müfteriler bir adamın da ismini ortaya koydular ki bu zat hakkında da hayırdan başka birşey bilmiyorum. Bu kimse şimdiye kadar ancak benimle beraber ehlimin yanına girmiştir' dedi. Bunun üzerine Sa'd b. Muaz ayağa kalkarak: 'Ya Rasulullah! Size ben yardım edeceğim. Eğer sözünü ettiğiniz bu kişi Evs'dense, onun boynunu vururuz. Eğer Hazrec kardeşlerimizdense ne yapmak lazımsa siz emredersiniz. Biz emrinizi yerine getiririz' dedi. Bu defa da Hazrec'den Sa'd b. Ubadc ayağa kalktı. Bu Hazrec'in eşrafmdandır, bu olaydan Önce salih bir kimseydi. Fakat bu defa kabile hamiyyet ve gayretiyle Sa'd b. Muaz'a karşı:
'Vallahi sen yalan söylüyorsun. Sen onu (Abdullah b. Ubey'i) öldüremezsin ve öldürmeye gücün de yetmez, dedi. Bu defa da Useyd b. Hudayr ayağa kalkarak, Sa'd b. Ubade'ye karşı: 'Allah'ın beka ve ebediyetine karşı yemin ederim ki sen yalan söylüyorsun. Vallahi biz elbette onu katlederiz. Sen muhakkak münafıksın ki münafıklar hesabına bizimle mücadele ediyorsun' diye karşılık verdi. Bu suretle Evs ve Hazrec kabileleri ayaklandılar. Hatta birbirleriyle  savaşa  yeltendiler.  Rasulullah  ise  henüz  minberde bulunuyordu. Hemen minberden indi ve onları teskin etti. (Hz. Aişe anlatmaya devam ediyor.) Bana gelince... Ben o gün ağladım. Ne gözümün yaşı dindi, ne de gözüme uyku girdi. Sabahleyin babam ve anam yanıma geldiler. Ben bu şekilde iki gece ağladım. O kadar gözyaşı döktüm ki ağlamaktan yüreğim parçalanacak sandım. Bir ara ebeveynim yanımda oturdukları ve ben ağlamakta bulunduğum sırada Ensardan bir kadın izin istemiş, ben de izin verdim. O da oturup benimle ağlıyordu. Biz bu vaziyette iken ansızın Rasulullah içeri girdi, oturdu. Halbuki Rasulullah benden önce hakkımda dedikodu başladığı günden beri yanıma oturmamıştı. Rasulullah bir ay beklediği halde kendisine hakkımda birşey   vahyolunmamıştı. Rasulullah şehadet ederek: 'Ey Aişe, hakkında bana şöyle şöyle sözler söylendi. Eğer sen bu isnadlardan berî isen yakında Allah seni temize çıkarır. Yok eğer böyle bir günaha yaklaştınsa Allah'tan mağfiret dile ve tevbe et. Çünkü kul, günahını itiraf ve sonra tevbe edince, Allah da ona af İle muamele eder' dedi. Rasulullah bu hitabesini bitirince gözyaşlarını dindi. Hemen babama: 'Rasulullah'ın söylediği söze benim adıma cevap ver1 dedim. Babam: 'Vallahi kızım! Rasulullah'a ne diyeceğimi bilmiyorum' dedi. Sonra anneme: 'Rasulullah'ın söylediği söze karşı benim namıma cevap ver* dedim. O da: 'Vallahi ben de Rasulullah'a ne diyeceğimi bilmiyo­rum' dedi. Ben genç bir kadındım. Kur'an'ın birçok kısmını okumamıştım. Bu cihetle şöyle dedim: 'Vallahi biliyorum ki, siz, halkın dedikodusunu işittiniz, nefsinizde büyütüp ona inandınız. Ben size beriyim desem -Allah bilir ki beriyim- benim bu sözümü tasdik etmezsiniz. Eğer bir işle itiraf et­sem -Allah kat'i surette suçsuz olduğumu biliyor- siz muhakkak beni tasdik edersiniz. Vallahi bu vaziyette benim ve sizin için anlatılacak bir Örnek bulamıyorum, ancak Yusuf un babası (Yakub'u) Örnek buluyorum. Yakup, oğullarına: 'Artık bana düşen güzel bir sabırdır. Söylediklerinize karşı da sı­ğınağım Allah'tır' demişti. Ben bu sözü söyledim sonra yatağıma döndüm. Ben yalnız Allah'tan beraat umuyordum. Lakin hakkımda bir vahiy inzal olunacağını hiç tahmin etmiyordum. Kendimi bana ait bir mesele için Kur'an lisanı ile konuşulmaktan çok hakir addederdim. Fakat Rasulullah'ın uyku­sunda bir rüya görmesiyle temize çıkarılmayı Allah'tan umuyordum. Vallahi Peygamber yerinden kalkmamıştı ve oradakilerden hiç biri odadan dışarı çıkmamıştı. Nihayet Rasulullah'a vahiy geldi. Vahyin ağırlığından terlemeye başladı. Hatta vahiy sırasında kış günleri bile ter dökerdi. Vahiy izleri gidince sevincinden gülüyordu ve bana ilk söylediği söz şu oldu: 'Ya Aişe Allah'a hamd et! Allah seni (bu iftiradan) kat'i surette temize çıkardı'. Bunun üzerine anam bana: 'Kızım, kalk da Rasulullah'a teşekkür et' dedi. Ben: 'Hayır, kalkmam ve yalnız Allah'a hamd ederim' dedim. Allah Teala şöyle buyuruyordu:
"O yalan haberi getirip (ortaya) atanlar, içinizden bir topluluktur. Siz onu sizin için bir şer saymayın. Bilakis o, sizin için hayırdır. Onlardan her kişi işlediği günahın cezasını görecektir. Onlardan o (yalan)ın en büyüğünü idare edene de büyük bir azab vardır. Onu işittiğiniz zaman inanan erkek ve kadınların, kendiliklerinden güzel zanda bulunup: 'Bu apaçık bir iftiradır1 demeleri gerekmez miydi? (İman bunu gerektirirdi. Bir mü'min hem de Rasulullah'ın zevcesi hakkında böyle bir iftiraya nasıl kulak asardı?) Ona dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Madem ki şahitleri getirmediler, o halde onlar yalancıların ta kendileridir. Eğer size dünyada ve ahirette Al­lah'ın lütuf ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız bu yaygaradan size mutlaka büyük bir azab dokunurdu. Çünkü siz onu dillerinizde (birbirinizden) ahveriyorsunuz ve hakkında hiç bilginiz olmayan bir şeyi (düşünüp taşınmadan hemen) ağızlarınızla söylüyorsunuz ve onu önemsiz bir iş sanıyorsunuz. Oysa o, Allah(ın) yanında büyük bir günahtır. Onu işittiğiniz zaman: 'Bunu konuşmamız bize yakışmaz, haşa, bu büyük bir iftiradır' demeniz gerekmez miydi? Allah size öğüt veriyor ki eğer inananlar iseniz böyle bir şeye bir daha asla dönmeyesiniz diye. Allah, size âyetlerini açıklıyor. Allah bilendir, hikmet sahibidir. İnananlar içinde edepsizliğin yayılmasını isteyenler için dünyada da ahirette de acı bir azab vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz. Eğer size Allah'ın lütuf ve rahmeti olmasaydı ve Allah çok şefkatli ve merhametti olmasaydı (bu iftiranızdan dolayı) büyük bir azaba uğrardınız. Ey İnananlar! Şeytanın adımlarını izlemeyin. Kim şeytanın adımlarını izlerse o, (şeytan) ona edepsizliği ve kötülüğü emreder. Fakat Allah, dilediğini temizler. Allah işitendir, bilendir. Sizden fazilet ve servet sahibi kimseler, yakınlığı bulunanlara, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere birşey vermemeğe yemin etmesinler, (onları) affetsinler, geçinsinler. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah bağışlayan, esirgeyendir. O, namuslu, birşeyden habersiz inanmış kadınlara zina iftira edenler, dünyada da ahirette de lanetlenmişlerdir. Onlar için büyük bir azab vardır. O gün dilleri, elleri ve ayaklan yaptıklarına şahitlik edecek, o gün Allah onlara hak ettikleri cezalarını tam verir ve onlar da bilirler ki Allah, apaçık haktır. Kötü kadınlar, kötü erkeklere, kötü erkekler kötü kadınlara, iyi kadınlar İyi erkeklere, iyi erkekler iyi kadınlara mahsustur. Bunlar (Peygamber, Aişe ve Safvan) onların dediklerinden uzaktır. Kendilerine Allah'tan bir mağfiret ve cömert bir rızık vardır." (Nur, Bakara, 226).
Allah Teala benim masum olduğuma dair bu âyetleri indirince Hz. Ebubekir es-Sıddik-Mıstah b. Esase'ye kendisine yakınlığı ve fakirliği sebe­biyle infakta bulunuyordu "Vallahi Mistah'a ebediyyen infakta bulunmaya­cağım" dedi. Hz. Ebubekir: Hz. Aişe'ye bunları dedikten sonra Cenab-ı Al­lah: "Sizden fazilet ve servet sahibi olanlar yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere vermekte kusur etmesinler, affetsinler, aldırış etme­sinler. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah Gafur'dur, Rahimdir. (Nur, 22) âyetini indirdi. Bunun üzerine Ebubekir: "Hayır, severim, vallahi Allah'ın beni bağışlamasını çok isterim" dedi ve daha önce Mistah'a vermekte olduğu şeyleri tekrar verdi. Ve dedi ki: 'Vallahi, (o nafakayı asla kesmeyeceğim' Hz. Aişe anlatmaya devam etti: 'Rasulullah, Zeyneb bint Cahş'a benim durumumu sordu, Zeyneb'e: 'Ne biliyorsun ya da ne gördün?' dedi. Zeyneb: 'Ey Allah'ın Rasulü, gözümü ve kulağımı onun aleyhine ber şey söylemekten muhafaza ederim. Allah'a yemin olsun ki onun hakkında yalnız iyilik biliyorum' dedi. Hz. Aişe diyor ki: Rasulullah'ın zevceleri arasında o, benimle rekabet eden biriydi, Allah onu ehli ifke katılmaktan korudu. Zeyneb'in kız kardeşi Hamne ise (iftiraya taraftar ola­rak) Hz. Aişe aleyhinde hareket etmeye başladı. -İftira edenler içinde o da helak oldu. Dedikodular kendisine söylenen bir kişi şöyle diyordu: 'Allah'ı eksik sıfatlardan tenzih ederim. Nefsim, kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki elbisesini hiç açmadım' dedi ve sadece Allah'a hamdetti. Hz. Aişe: 'O adam bu hadiseden sonra Allah yolunda şehid oldu' dedi."[406]
Allah'ın, Aişe'yi yüceltmesi
Hz. Aişe, Rasulullah'ın (s.a.v.) kendisine şöyle dediğini rivayet eder: "Sen, bana uykumda iki defa gösterildin. Seni ipekten bir elbise içinde gördüm. Bana: 'Bu senin hanımındır1 dendi (peçeni) kaldırıp baktım ki sensin' 'Şüphesiz ki bu Allah'tandır' dedim."[407]
Hz. Aişe şöyle naklediyor: "Rasulullah bana 'Ey Aîşe, bu Cebrail'dir, sana selam söylüyor1 dedi. Bunun üzerine 'Allah'ın selamı,, rahmeti ve bereketi onun. da üzerine olsun' dedim"[408]
Hz. Aişe anlatıyor: "Rasulullah (s.a.v.) :'Ey Ümmü Seleme, Aişe hariç sizden hiçbirinizin yorgamndayken Allah bana vahyetmedi' buyurdu."[409]
Ammar b. Yasir naklediyor ve diyor ki:"..,. Allah'a yemin olsun ki o dünyada ve ahirette Rasulullah'ın zevcesidir."[410]
Rasulullah'ın Hz. Aişe'yi yüceltmesi
Enes şöyle rivayet ediyor: Rasulullah "... Aişe'nin diğer kadınlara olan üstünlüğü tirit (yemeğinin) diğer yemeklere olan üstünlüğü gibidir' buyurmuştur."[411]
Hz. Aişe rivayet ediyor: "Rasulullah, Fatıma'ya: 'Ey kızım, benim sevdiğimi sen de sevmek istemez misin?' dedi. O da: 'Evet isterim1 karşılığını verince, Rasulullah: 'Öyleyse (Hz. Aişe'yi göstererek) bunu sev' dedi."[412] Aişe (r.a.) rivayet ediyor: "Rasulullah (s.a.v.) vefat etmesine neden olan hastalığında sık sık 'yarın nerdeyim? yarın nerdeyim?' diyordu. Bu sözü ile Aişe'nin gününü istiyordu. Diğer hanımları istediği yerde olması için ona izin verdiler. Vefat edinceye kadar Hz. Aişe'nin evinde kaldı. Hz. Aişe diyor ki: 'Rasulullah, sıranın dönüp bana geleceği günde vefat etti. RasuluUah'm, başı göğsüme yaslı iken Allah onun ruhunu aldı."[413]
Sahabe'nin Hz.Aişe'yi yüceltmesi
Hz. Aişe rivayet ediyor. Hz. Aişe, Esma'dan kolyesini emanet vermesi­ni istedi. Hz. Aişe onu kaybetti. Rasulullah da (kolyeyi) aramak üzere sahabeden birkaç kişiyi gönderdi. (Yolda) namaz vakti gelince abdestsiz olarak namaz kıldılar. Daha sonra Rasulullah'a gelince bu durumu ona bildirdiler. Bunun üzerine hemen teyemmüm âyeti nazil oldu. Useyd b. Hudayr (Hz. Aişe'ye hitaben): "Allah, senin iyiliğini versin. Vallahi! Seninle ilgili bir âyet inmedi ki Allah, onu senin için bir çıkış yolu, müslümanlar için de bir bereket kılmasın."[414]
Yine Hz. Aişe rivayet ediyor. Rasulullah'ın hanımları iki guruptu. Birinde Hz. Aişe, Hafsa, Safiyye ve Şevde vardı. Diğerinde de Ümmü Seleme ve Rasulullah'ın diğer hanımları vardı. Müslümanlar Rasulullah'ın Hz. Aişe'ye olan sevgisini biliyorlardı. Müslümanlardan biri Rasulullah'a bir hediye göndermek istediği zaman, Rasulullah, Hz. Aişe'nin evine gelinceye kadar onu bekletir, Rasulullah Aişe'nin evinde olduğu zaman; hediye sahibi onu Hz. Aişe'nin evine gönderirdi.[415]
İbn Ebi Melike anlatıyor: "İbn Abbas, Hz. Aişe'nin vefatından önce onun huzuruna girmek için izin istedi.... 'Rasulullah'ın amcasının oğlu ve müslümanların ileri gelenlerinden biri' denildi. Hz. Aişe: 'Ona izin verin" dedi. İbn Abbas, Hz. Aişe'ye: 'Beni nasıl bilirsin?1 dedi. Hz. Aişe: 'Allah'tan korkup sakındığın müddetçe iyi bilirim' cevabını verdi. İbn Abbas: 'İnşaallah sen de hayır içindesin. Rasulullah, sadece seninle bekarken evlen­di ve iffetin hakkında âyet nazil oldu.' Başka bir rivayette[416] 'Ey mü'minlerin annesi 'Rasulullah'ı yüceltmede ve Ebi Bekir'i şereflendirmede öne geçtiniz' dedi."[417]

Ümmü Seleme


Habeşistan'a Hicreti
Hz. Aişe anlatıyor: "Ümmü Habibe ve Ümmü Seleme, Habeşistan'da, içinde tasvirler bulunan bir kiliseyi gördüklerini anlattılar. Bunu Rasulul­lah'a anlattıkları zaman Rasulullah: 'Onların içinde salih bir adam vardı, o ölünce kabrinin üzerine bir mescid yaptılar ve içine o resimleri yaptılar. Kıyamet günü Allah indinde mahlukatin en şerlileri onlardır' buyurdu."[418]
Rasulullah'ın, Ümmü Seleme'nin kocası Ebu Seleme'yiyüceltmesi
Ümmü Seleme anlatıyor: "... Ebu Seleme gözleri açık olarak vefat ettiğinde, Rasulullah onun yanına geldi, Ebu Seleme'nin gözlerini kapadı ve: 'Ruh kabzedilince göz onu takip eder' buyurdu. Bu olay üzerine onun ailesinden bir takım insanlar feryad etmeye başladılar. Bunun üzerine Rasulullah: 'Nefislerinize karşı sadece hayırla dua ediniz. Doğrusu melekler sizin dediklerinize inanırlar' buyurdu. Sonra da: 'Allah'ım, Ebu Seleme'yi bağışla, onu hidayete erenlerin derecesine yükselt, onun zürriyetinin koru­yucusu ol; bizi ve onu bağışla ey alemlerin Rabbı! Kabrini geniş ve aydınlık kıl1 diye dua etti.[419]
Ümmü Seleme'nin, Rasulullah'ın emrine uyarak sabretmesi
Ümmü Seleme dedi ki: "Ebu Seleme Öldüğünde o garip yerde doğdu, garip yerde öldü' deyip söylenerek ağlamaya başladım. Ağlayacağım sırada Medine'nin dışından bir kadın bana yardım etmek için gelirken Rasulullah onu yolda karşıladı, ona: 'Allah'u Teala şeytanı evden iki defa kovmuşken onu yeniden eve sokmak mı istiyorsun?' deyince ağlamaktan vazgeçtim.""[420]
Kocası Ebu Seleme'ye Bağlılığı
Ümmü Seleme dedi ki: "Rasulullah'ın şöyle dediğini işittim: 'Bir müs-lüman ki başına bir bela geldiğinde, biz, Allah'tan geldik Allah'a döneceğiz. Ey Allah'ım! bu belama karşılık bana mükâfat ver, ondan daha hayırlısı ile beni destekle derse Allah, o musibeti kaldırıp hayırlısını verir.' Ebu Seleme ölünce 'Müslümanlardan Rasulullah'a hicret eden Ebu Seleme'den daha ha­yırlı kim var?' dedim. Allah Teala bana Ebu Seleme yerine Rasulullah'ı ver­di..."[421]
Ümmü Seleme'nin Rasulullah'la evlenmesi
Ümmü Seleme'den nakledildiğine göre o şöyle demiştir: "Rasulullah Hatıb b. Ebi Beltaa'yı kendisiyle evlenmem için bana gönderince 'benim bir kızım var, ben de çok kıskanç biriyim' dedim. Bunun üzerine Rasulullah: 'Kızına gelince ona muhtaç olmasın diye Allah'a dua ederiz, Ümmü Sele­me'den de kıskançlığı kaldırması için Allah'a dua ederiz' dedi."[422]
Ümmü Seleme'den rivayet edilmiştir: Rasulullah kendisiyle evlendi­ğinde üç gün yanında kaldı. Sonra; Senin zayıflığından dolayı değil ama u-sul, zifaftan sonra dulun yanında üç gün kalmaktır. Ancak yine de eğer ister­sen yediye tamamlayayım. Yediye tamamlarsam diğer eşlerim için de yedi güne tamamlamam gerekir. Eğer istersen onların günlerini de üçler döne rim. Ümmü Seleme: "Üçe tamamla" dedi.[423]
Ümmü Seleme'nin şahsiyeti
Hz. Aişe anlatıyor. Rasulullah'ın hanımları iki gruba ayrılmışlardı. Birinci gurupta Aişe, Hafsa, Safıyye ve Şevde diğer grupta ise Ümmü Sele­me ve Rasulullah'ın diğer hanımları vardı... Gurubu Ümmü Seleme'ye dedi ki: 'Rusulullah'a git ona söyle: İnsanlara desin ki: 'Rasulullah'a kim hediye vermek istiyorsa, Rasulullah, hanımlarından hangisinin evinde ise hediyeyi oraya versin.1 Bunun üzerine Ümmü Seleme teklifi Rasulullah'a iletti."[424]
Ümmü Seleme'nin müslümanların işleriyle ilgilenmesi ve müslümanların liderine kulak vermesi:
Rasulullah'ın hanımı Ümmü Seleme anlatıyor: "Rasulullah'tan duyma­dığım bir şekilde insanların havuzdan bahsettiklerini duydum. Bir gün cari­yem, saçımı tararken, Rasulullah'ın minberden: 'Ey insanlar1 dediğini duy­dum. O zaman cariyeye önümden çekil, dedim. Cariye: 'O erkekleri çağırı­yor kadınları çağırmıyor' deyince ben de insanlardanım dedim. Rasulullah buyurdu ki: 'Havza en önce ben varacağım. Hiç biriniz arkamdan gelemez. Gelen de yolunu kaybetmiş deve gibi sağa-sola rastgele seğirtir. Bu durum karşısında 'niçin böyle oluyor?1 derim. Bana: 'Senden sonra onların neler yaptıklarını bilmiyorsun' denilir. Ben de 'uzak olsunlar' derim."[425]
Usame b. Zeydin bildirdiğine göre "Cebrail, Rasulullah'a geldi. Rasulullah'ın yanında Ümmü Seleme vardı..." Ravi devam ediyor: "Sonra Cebrail kalkıp gitti. Rasulullah, Ümmü Seleme'ye: 'Bu kimdir?' dedi Ümmü Seleme: 'Bir seraskerdir' dedi. Ümmü Seleme diyor ki: 'Allah'a yemin olsun ki o seraskerden başkası olamaz. Nihayet Rasulullah'm Cebrail'den bahsetti ğini duyunca o kimsenin kim olduğunu anladım."[426]
Ümmü Seleme hadisi kısaca bu. Cebrail ile Rasulullah arasındaki konuşmayı Hz. Aişe şöyle açıklamıştır: "Sonra Rasulullah hutbede şunları anlattı: 'Cebrail, Rasulullah'a geldi. (Ahzab gazvesinden döndükten sonra gelmiştir). O'na: 'Demek silahını bıraktın! Vallahi biz onu bırakmadık, haydi silahını onlara yönelt!' deyince Rasulullah 'Nereye?' diye sordu,. Cebrail, Beni Kurayza'yı göstererek: İşte şuraya1 dedi."[427]
Ümmü Seleme'nin musibetlere karşı dayanıklılığı
Hz. Ömer'den nakledilmiştir, Rav^ âıyor ki: "Hz. Ömer, Hafsa'nın yanına vardı ve: 'Ey yavrum1. RasuM'ah'tan istedikleriyle onun günboyu öfkelenmesine seb^p olan sen misin?1 &$£ çıkıştı. Hafsa: 'Vallahi, artı ' O'ndan birşev inmeyeceğiz1 diyerek, babasra&fcf-skm etti. Hz. Ömer dedi/ 'AlbKn azabjp/an Rasulullah'ın da öfkesinden difetonoede sakındım biliyorsun.' H/afsa'nın yanından ayrılıp akrabam olan t>mmâ Seleme^ nına vardiff/f. Hafsa'ya söylediklerimi ona da söyledim. TJmmü S%m biçim a&fmsın Ömer? Her şeye karıştığın yetmiyormuş hanım arasına da mı girmek istiyorsun?' dedi. Hz. Ömer tir sözü bana Öyle tesir etti ki, yapmak istediğim vazgeçmek zorunda kaldım. Orron yanından da aynldn Ummıi Sekmenin ecrim Allah tan umarak yet buyurdu. gözetmesi ve Abdullah b.  girdiler, ondan  günlerinde meydana  buyurmuştur: 'Kabe'ye  Bunlar yeryüzünün bir Ümmü Seleme anlatıyor: "ft; Ebu Seleme'nin çocuklarına tasadduk Onları tabii ki şuraya feuraya tetnikacak i de ıçootjklarjsnî1 diye sordum. Rasulullah sevabını alırsın."
Ümmü Seleme'nin keskin zekası,         .
in nasıl olacak?1 Rasulullah: 'O
Misver b. Mabrem» ve Meryamet günü niyetine göre haşrolu-seferi içm Medine^çn çıktı... Ajol Medine Çölüdür."l30 yazıldıktan sonra Rasululla kesip tıraş olun1 buyurdu, R kimse Easulullah'ın
mek zorunda kaldı. Ashab'tan kimse kalkmayınca Rasulullah, Ümmü Seleme'nin yanına vardı ve Ona insanların tavrını anlattı. Ümmü Seleme: fEy Allah'ın Rasulü! Sen onların yapmasını mı arzuluyorsun? Dışarı çık, kimseyle birşey konuşma, deveni kes, berberini çağır seni tıraş etsin' dedi. Rasulullah, Ümmü Seleme'nin dediği gibi dışarı çıktı, kimseyle konuşmadı, devesini kesip tıraş oldu. Bunu gören ashab kalktı, (kurbanını) kesip birbirlerini tıraş etmeye başladılar..."
Ümmü Seleme'nin hadis rivayeti
Ümmü Seleme'den gelen bir rivayette: "Rasulullah (s.a.v.), bir ay süreyle hanımlarından bir kısmının yanına girmemeye yemin etti. Yirmi Okuz gün geçince,  onların  yanında akşamladı  yahut  sabahladı.
ulullah'a: 'Ey Allah'ın Rasiilü! Bir ay süreyle hanımlarına uğramayaca'emin etmiştin" denilince, Rasulullah: 'Bir ay yirmidokuz gün sürer'"•ekir b. Abdurrahman'm bildirdiğine göre Mervan, cünüp olarak dıgım bir ^jşjnm oruç utUp tutamayacağını sormak üzere Ebu Bekir b. yem, saçımı ümmü seıeme'ye gönderdi. Ümmü Seleme: "Rasulullah, dum. O zamaı. ^ nanım|ariyia beraber olup cünüp olarak sabahladığm-yor kadınları çatbozar ne de sonra onu kaza ederdi."
Gelen de yolunu kajvor ki: "Bir kadın< Rasulullah'a gelip: 'Ey Allah'ın Usame b. Zeydin bhv 'i^det süresi dört ay on gündür. Cahiliye Rasulullah'ın yanında Umm«nra vı] sonunda üzerinizden tezek atardı-Cebrail kalkıp gitti. Rasulullah,, sı 5]en kadın küçük bir eve girer, en kötü Seleme: 'Bir seraskerdir' dedi. Uı bir sene boyunca böyle kalırdı. Sene ki o seraskerden başkası olamaz. £ 1([juna sürer, sonra odadan çıkarılır ve ğini duyunca o kimsenin kim oldug. arkasına doğru atardı.
"Bir kısım idareciler olacaktır, siz onları tanıyacaksınız, yadırgayacaksınız.' (Bir kısım davranışlarını severken bir kısım davranışlarını kötü göreceksi­niz). Kim onları tanırsa, ondan uzak durursa, onların günahlarına ortak olmaz; kim de kalbiyle onlara buğzederse onların yaptığı günahlardan emin olur. İdarecilerin günahlarını hoşgörüp onlara uyanlar ise böyle değildir." Ashab-ı Kiram: 'onlarla savaşmayalım mı?' diye sordular, Rasulullah: 'Namaz kıldıkları müddetçe hayır!' buyurdu.[428]
Rasulullah'ın hanımı Ümmü Seleme'nin bildirdiğine göre, Rasulullah şöyle buyurmuştur: "Gümüş kaptan su içen kimse, karnında ancak cehen­nem ateşi taşımaktadır."[429]
Ümmü Seleme der ki: "Rasulullah yanıma geldi, yanımda Muhannes vardı. Muhannes'in Abdullah b. Ebi Umeyye'ye şöyle dediğini işittim: 'Ey Abdullah! Allah Teala yarın sizi şu kavmi yenmeye müyesser kılarsa, sana Gaylan'ın şişman kızı var, ne diyorsun? O kız ki şişmanlıktan dört büklüm karşılar, sekiz büklüm arkaya döner.' (Şişmanlıktan karnı dört büklümdür, arkadan sekiz büklüm görünür) Rasulullah, devamında Ümmü Seleme'ye hitaben: 'Hunsalar sizin yanınıza asla girmesin1 buyurdu."[430]
Ümmü Seleme'nin bildirdiğine göre: "Rasulullah bir evde yüzü morar­mış bir cariyeyi görünce: 'Ona rukye yapın, ona göz değmiş' buyurdu."[431]
Ubeydullah b. el-Kutbiyye dedi ki: "Haris b. Ebi Rabia ve Abdullah b. Safvan ben de beraberlerinde iken Ümü Seleme'nin yanına girdiler, ondan 'yere batacak ordudan' sordular. Bu olay İbni Zübeyr'in günlerinde meydana gelmiştir. Ümmü Seleme dedi ki: 'Rasulullah şöyle buyurmuştur: 'Kabe'ye biri sığınacak, kendisine bir ordu gönderilecek. Bunlar yeryüzünün bir çölünde iken yere batırılacaklar.' Rasululah'a dedim ki: 'Ya Rasulullah! Ordunun içinde istemeyerek bulunanın durumu nasıl olacak?' Rasulullah: 'O da onlarla beraber yere batacak. Fakat o kıyamet günü niyetine göre haşrolu-nacak" buyurdu. Ebu Cafer der ki: 'Bu çöl Medine Çölüdür."'[432]
Ümmü Seleme'nin bildirdiğine göre Rasulullâh Ammar'a: "Seni azgın bir kavim şehid edecektir' buyurmuştur.[433]

Zeynep Binti Cahş


Zeyneb'in Rasulullâh ile evlenmesi Allah'ın emriyle olmuştur. Yüce Allah şöyle buyurur:
"Allah'ın kendisine nimet verdiği, senin de hürriyetine kavuşturduğun kimseye (Zeyd b. Harise) "Eşini yanında tut, Allah'tan kork, derken Allah'ın açığa çıkaracağı şeyi içinde gizliyor, insanlardan korkuyordun. Korkuya en layık olan Allah'tır. Zeyd, o kadından alakasını kesince biz onu sana nikahladık ki böylece evlatlıkları kadınlarıyla ilişkilerini kestikleri zaman o kadınlarla evlenme konusunda müminlere bir güçlük olmasın, Allah'ın emri her zaman yerine getirilmiştir." (Azhab, 37). Zeyneb'in istihare namazına düşkünlüğü
Enes anlatıyor. Zeyneb'in iddeti. bitince Rasulullâh, Zeyd'e: "Bana onu anlat" dedi. Ravi diyor ki: Zeyd, Rasulullah'ın yanından ayrılıp Zeyneb'in yanına vardı. Zeyneb hamur yoğuruyordu. Zeyd der ki: "Onu görünce onun değerini anladım, ona bakamaz oldum. Zira Rasulullâh onun ismini anmış-tır. Zeyneb'e sırtımı çevirip biraz geri durunca: 'Ey Zeyneb, Rasulullâh senin fikrini almak için beni sana gönderdi' dedim. O da: 'Rabbime danışmadan birşey yapacak değilim' karşılığını verip namazgahına gitti. 'Allah'ın kendi­sine nimet verdiği kimseye dersin ki...' âyeti indi. Bu âyet inince, Rasulullâh izinsiz olarak Zeyneb'in yanına girdi."[434]
Zeyneb'in düğün yemeğinin üstünlüğü
Enes şöyle anlatıyor: "Rasulullâh, hanımlarından hiçbirinin (düğününde) Zeyneb'inki kadar ziyafet vermedi, zira (onun düğününde) koyun kesmişti."'[435]
Yine Enes'ten rivayet edilmiştir: "Rasulullâh Zeyneb bint Cahş ile zifa-. fa gireceği gün, düğün yemeği olarak et ve ekmek hazırlandı; ben de yemeğe davet etmek üzere gönderildim. İnsanlar geliyor, karınlarını doyurup gidi­yor; sonra başkaları geliyor yemeklerini yedikten sonra gidiyorlar. Yemeğe o kadar çok insan davet ettim ki, artık çağıracak kimseyi bulamadım."[436]
Enes b. Malik der ki: "...Rasulullah Zeyneb'le evlenirken, Ümmü Süleyi;: 'Rasulullah'a hediye versek mı?1 dedi. Ben de dedim; Hurma, yağ ve keş yoğurdu hazırladı, onları bir kapta çorba yapar gibi topladı. (Hurma, yağ ve keş yoğurdu karıştırılınca tiride benzer bir yemek ortaya çıkar). Bu yemeği benimle Rasulullah'a gönderdi. Oradan ayrılıp Rasulullah'ın yanına vannca 'elindeki yemeği koy' dedi, sonra bana isimlerini vererek: 'şu adam­ları çağır, yolda karşılaştığın kişileri de yemeğe çağır1 dedi. Ravi der ki; Rasulullah'ın dediğini yaptıktan sonra döndüğümde evi dolu buldum. Rasulullah, elini bu yemeğe koydu, yemek hakkında güzel sözler söyledi. Sonra onar onar insanları yemeğe davet ederek: 'Allah'ın ismini anarak yemeğe başlayın, herkes önünden yesin1 buyurdu."[437]
Hafız b. Hacer diyor ki: "... Allah'tan ki çorba, ekmek ve et aynı anda geldi hepsinden yiyebildüer."[438]
Evlilik sabahı hicab âyetinin inmesi
Enes (r.a.) anlatıyor: "Rasulullah Zeyneb bint Cahş'la zifafa girdiği gün düğün yemeği verdi. Düğünde ekmek ve et yiyen halk karnım doyurunca, Rasulullah her zifaf gecesi sabahı gibi mü'minlerin annelerinin odalarına girdi, selam verdi onlara dua etti. Hanımları da onun selamını alıp kendisine dua ettiler. Odasına dönerken birbirleriyle konuşan iki kişi gördü, onları görünce odasına girmekten vazgeçti. Rasulullah'ın döndüğünü gören o iki kişi derhal savuşup gittiler. Bu adamların gittiğini Rasulullah'a ben mi söyledim yoksa başkası mı haber verdi, onu hatırlamıyorum. Odasına geri döndü. Benimle arasına bir perde gerdi. Hicab âyeti bu esnada indi."[439]
Zeyneb'in Rasulullah'ın yanındaki yeri
Hz. Aişe der ki: "... O (Zeyneb bint Cahş), Rasulullah'ın hanımları arasında iyilikte benimle yanşan tek kişiydi."[440] Zeyneh 'in faziletleri
Hz. Aişe anlatıyor ve diyor ki: "Zeyneb'den daha hayırlı, Allah'tan çok sakınan, doğru sözlü, akrabayı çok gözeten, çok sadaka veren, sadaka verme ve Allah'a yaklaşma hususunda ondan daha gayretli bir kadın asla go.nıe-dim.[441]
Yine Hz. Aişe rivayet ediyor: "Rasulullah (ifk hadisesi konusunda) Zeyneb bint Cahş'a benim hakkımda soru sormuştu ve ona: 'Onun (Aişe'nin) hakkında ne biliyorsun ya da ne gördün?' demişti. Zeyneb de: 'Ey Allah'ın Rasulü (onun hakkında kötü birşey yapma hususunda) kulağımı ve gözümü muhafaza ederim. Allah'a yemin olsun ki, (onun hakkında) sadece iyilik bilirim' dedi. Haram şeylerden sakınmasından dolayı Allah, onu korudu."[442] Zeyneh'in Rasulullah'ın diğer hanımlarına karşı öğünmesi
Hz. Enes rivayet ediyor ve şöyle diyor: "Zeyneb, Rasulullah'ın diğer hanımlarına karşı: 'Sizi aileleriniz evlendirdi, beni de yedi kat göğün üstünde Alah Teala evlendirdi1 diye övünürdü."[443]
Zeyneh'in Rasulullah'a Kavuşması
Hz. Aişe anlatıyor: "Rasulullah'ın bazı hanımları O'na: 'Hangimiz sana daha önce kavuşacağız?' dediler. Rasulullah: 'Eli en uzun olanınız' buyurdu. Bunun üzerine bir kamış alıp ölçmeye başladılar. Şevde eli en uzun olanla­rıydı. 'Zeyneb'in ölümünden sonra, anladık ki, onun elinin uzunluğu sadaka vermesiymiş. İçimizden Rasulullah'a en erken o kavuştu. Çünkü o sadaka vermeyi çok severdi."[444]

Ümmii Süleym (Ğumeysa Binti Milhan)


Rasulullah: "Cennete girince orada ayak sesi duydum. Yammdakilere bu kimdir? diye sordum. Gumeysa bint Milhan olduğunu söylediler.[445]
Onun seçkin evliliği
Cabir b. Abdillah'ın belirttiğine göre: "Rasulullah: 'Bana cennet gösterildi. Orada Ebu Talha'mn hanımını gördüm' buyurmuştur."[446]
Ğumeysa'nın Ebu Talha ile evlenme kıssası, onun güçlü iman ve kişili­ğinin delilidir. Sabit el- Bennan, Enes'ten bu kıssayı şöyle nakleder: 'Ebu Talha Ümmü Süleym'e talip olunca, Ümmü Süleym: 'Ey Ebu Talha, gerçekte sen reddedilebilecek biri değilsin; ne var ki sen kâfir bir adamsın; ben ise müslüman bir kadınım. Benim seninle evlenmem helal olmaz. Müslüman olursan, mehrim işte budur, başka şey istemem. (Oysa ki Ebu Talha'nın Medine'de birçok hurma ağacı vardı.)[447] Ümmü Süleym'in teklifi üzerine Ebu Talha müslüman oldu. Müslümanlık onun mehri oldu. Sabit el-Bennani der ki: 'Kocasından Ümmü Süleym'in aldığı mehirden daha güzel birşey alan başka bir kadın duymadım."[448]
Ümmü Süleym, güzel mehir seçmekle Ebu Talha Rasulullah'ın seçkin ashabından, cesur komutanlardan ve Allah yolunda intak eden cömertlerden oldu.
Kocasının faziletleri
Enes anlatıyor: "Uhud günü müslümanlar bozguna uğrayıp Rasulul­lah'ın etrafından dağılınca, Ebu Talha kalkanıyla Rasulullah'ı koruyordu. Ebu Talha güçlü yayıyla iyi bir atıcıydı. O gün iki veya üç yay kırmıştı. Ok kuburu ile dolaşan biri: 'Okları Ebu Talha'ya tut' diyordu. Bunu duyan Rasulullah, ordunun durumunu görmek için çadırından dışarı çıkmak iste­yince Ebu Talha: 'Ey Allah'ın Rasulü! Annem babam sana feda olsun dışarı çıkma. Aksi takdirde atılan oklardan biri korkarım sana isabet edebilir. Canım sana feda olsun..." Kılıç, Ebu Talha'nın elinden iki yahut üç defa yere düştü."[449]
Enes b. Malik der ki: 'Ebu Talha, Medine'de Ensarın en çok mal sahib o-lanıydı. Malı arasında en çok sevdiği ise Mescid-i Nebi'ye bakan 'Beyruha' adındaki bahçesiydi. Rasulullah, Mescidden bahçeye geçe, berrak tatlı su­yundan içerdi. Enes der ki: 'Sevdiklerinizi Allah yolunda infak etmedikçe birre ulaşamazsınız1 âyeti inince Ebu Talha ayağa kalkarak: 'Ey Allah'ın Ra-sulü, Yüce Allah en sevdiklerinizi infak etmedikçe birre ulaşamazsınız1 buyuruyor. En sevdiğim mal Beyruha'dır. Onu Allah yolunda sadaka olarak veriyorum. Karşılığında birre ulaşmayı Allah'tan umuyorum. Bu bahçeyi Allah nasıl diliyorsa o yerlere ver' dedi. Rasulullah, Ebu Talha'nın bu teklifi­ni 'tamam diyerek kabul etti ve: 'Bu malın ecri sahibine gider. Veyahutta bu mal çok kârlı bir maldır' buyurmuştur. (Rasulullah'uı son sözü hakkında ravi şüphe etmiştir). Rasulullah: 'Ey Ebu Talha, ne ne dediğini anladım. Haydi bahçeyi akrabaların arasında paylaştır1 buyuranca, Ebu Talha: 'olur ey Al­lah'ın Rasulü' diyerek bahçeyi akrabaları, amcasının oğulları arasında pay­laştırdı."[450]
Ümmü Süleym'in kocasına karşı davranışı ve sabrı
Enes anlatıyor: "Ebu Talha'nın, Ümmü Süleym'den olan oğlu ölünce, Ümmü Süleym çevresindekilere: 'Benden önce Ebu Talha'ya çocuğunun du­rumunu söylemeyin' dedi. Ravi der ki: 'Ebu Talha eve gelince, Ümmü Sü­leym akşam yemeğini hazırladı. Ebu Talha, yemekyedi içti, o gün Ümmü Süleym daha öncekinden daha farklı bir şekilde kendini hazırlamıştı. Kocasıyla yatakta birleşti. Kocasının arzusunun geçtiğini anlayan Ümmü Süleym: 'Ey Ebu Talha, söylesene, insanlar bir aileye emanetlerini verseler, sonra da onların bu isteği engelleme hakları var mıdır?1 diye sordu. Ebu Talha: 'hayır bu doğru olmaz deyince: 'O halde çocuğun öldü...' dedi. Bu ka­dar geç söylemesine kızan Ebu Talha: 'Beni bu hale bırakıp bu işe bulaştır­dın. Sonra da çocuğumun Öldüğünü söyledin1 dedi. Doğruca Rasulullah'ın yanına varıp O'na ailesiyle arasında geçenleri olduğu gibi anlattı. Rasulullah: 'Allah, geçen gecenizi mübarek kılsın" buyurdu. O geceki birleş­meden Ümmü Süleym hamile kalmıştı. Ravi anlatıyor: Rasulullah bir sefer­de idi. Yanında Ümmü Süleym de vardı. Prensip olarak Rasululah seferden döndüğünde geceyse Medine'ye girmezdi. Medine'ye yaklaştıklarında Üm­mü Süleym'i doğum sancısı tuttu. Bu sebeple Ebu Talha Ümmü Süleym'in yanında kaldı. Rasulullah (s.a.v.) Medine'ye doğru yola çıktı."
Ravi der ki: "Ebu Talha şöyle demiştir: 'Ey Rabbim, ne arzuladığımı biliyorsun. Rasulün Medine'den çıkınca ben de onunla çıkmak, Medine'ye girince de O'nunla Medine'ye girmek istiyorum. Senin iradene bağlıyım.' Ümmü Süleym de: 'Ey Ebu Talha, ben daha önce hissettiğin şeyleri hissetmiyorum hadi yürü gidelim' dedi ve yola düştüler. Medine'ye gelince Ümmü Süleym doğum sancısına tutuldu. Bir oğlan çocuğu doğurunca annem bana: 'Ey Enes, Rasulullah görmeden bu çocuğu kimse emzirmesin1 dedi. Sabah olunca çocuğu alıp Rasulullah'a götürdüm. Rasulullah'la yolda karşılaştım. Yanında damga vardı.. Beni görünce 'herhalde Ümmü Süleym doğurdu' dedi. Çocuğa damgayı vurdu." Enes der ki; 'Çocuğu Rasulullah'a götürdüm., kucağına koydum. Bir miktar kaliteli Medine hurması istedi. Hurmayı ağ­zında çiğnedi iyice erittikten sonra çocuğun ağzına çaldı. Çocuk, Rasulullah'ın sürdüğü hurmayı yalamaya başladı. Çocuğun hurmayı yaladı­ğını gören Rasulullah: 'Ensarın hurma sevgisine bakın!' diyerek, çocuğun yüzünü okşadı. Ona Abdullah ismini verdi."[451]
Rasulullah'ın, Ümmü Süleym'e davranışı
Enes'in anlattığına göre: "Rasulullah hanımları dışında Ümmü Sü­leym'in evinden başka hiçbir eve sürekli gitmezdi. Bunun sebebi sorulunca O: 'Ona merhamet ediyorum. Zira erkek kardeşi yanımda şehid edildi' demiştir. "[452]
Enes der ki: "Rasulullah, Ümmü Süleym'in evinin yakınlarından geçin­ce ona.uğrar, ona selam verirdi."[453]
Enes anlatıyor: "Rasulullah, Ümmü Sümeym'in yanına varınca, Ümmü Süleym Rasulullah'a kuru hurma ve yağ getirdi. Bunu gören Rasulullah: 'Yağınızı tulumuna, hurmanızı da kabına koyun. Ben bugün orucum" buyurdu. Sonra köşeye çekilip nafile namazı kıldı. Ümmü Süleym ve ev halkına dua etti. Ümmü Süleym: 'Ey Allah'ın. Rasulü, benim özel bir ricam var' dedi. Allah'ın Rasulü: 'O da nedir?' diye sordu. Ümmü Süleym: Hizmetçin Enes... Dünya ve ahiret iyiliğinin onun olması için, ona dua et1 dedi. Bunun üzerine Rasulullah dünya ve ahiretin*bütün hayırlarını anarak bana dua etti. 'Ey Allah'ım! Ona mal ve çocuk ver. Bunları ona mübarek kıl' duasında bulundu. Enes der ki: 'Ben Ensar arasında malı en çok olan biriy­dim. Kızım Umeyne'nin. bana anlıttığına göre 'Haccac'ın, Basra'ya geldiği sıralarda (h. 75 yıllarında) neslimden yüzyirmi küsur kişi defnedilmiş."[454]
Enes b. Malik anlatıyor: "Rasulullah Ümmü Siüleym'in evine girer, Ümmii Süleym olmadığında yatağında yatardı. Enes der ki: 'Bir gün yine Rasulullah Ümmü Süleym'in yatağına yatmıştı. Ümmü Süleym gelince ona evinde yatağında yatan kişinin Rasulullah olduğu söylendi. Ümmü Süleym içeri girdi. Baktı ki Rasulullah terlemiş, teri yatağın deri kısmında toplan­mıştı. Ümmü Süleym, Rasulullah'in terini bir mendille alıp sandığmdaki şişelerin içerisine damlattı. Rasulullah, bunu görünce Ümmü Süleym'e kıza­rak: 'Ey Ümmü Süleym sen ne yapıyorsun?1 diye çıkıştı. Ümmü Süleym: 'Ey Allah'ın Rasulü, terinin çocuklarımız için bereketli olmasını umuyorum1 deyince, Rasulullah: 'Tamam, yaptığın doğru' buyurdu."[455]
Enes anlatıyor: "Rasulullah, ahlâkça insanların en üstünü idi; sütten ye­ni kesilmiş Ebu Umeyr isminde küçük bir erkek kardeşim vardı. Rasulullah evimize gelince: 'Ey Ebu Umeyr, ne yaptı nuğayr (ne yaptı kuşcağız)?' derdi. Ebu Umeyr'le oyun oynardı. Evimizde iken namaz vakti girince üzerine oturduğu serginin üzerini süpürtür, bir miktar su serper sonra beraberce kalkıp bize namaz kildırırdi."[456]
Ümmü Süleym ve ailesinin Rasulullah'a karşı titizliği Enes b. Malik der ki: "Muhacirler Mekke'den Medine'ye gelince hiçbir şeyleri yoktu. Ensar'ın ise arazileri mülkleri vardı. Bahçelerinde yetişen meyvelerin yarısının her sene kendilerine verilmesi şartıyla Ensar mallarını Muhacirler ile bölüştü. Muhacire çalışmak, gayret etmek kalıyordu. Enes'in annesi de (Ümmü Süleym) Rasulullah'a meyve yüklü hurma ağaçları verdi.[457]
Enes der ki: "Annem, beni Rasulullah'a getirdi. Annem örtüsünün bir kısmını izar bir kısmını da rida olarak üzerime Örtmüştü. Rasulullah'a: 'Ey Allah'ın Rasulü, işte oğlum Enes. Hizmetini görsün diye sana getirdim. Ona dua et' dedi. Bunun üzerine Rasulullah: 'Ey Allah'ım, ona (Enes'e) çokça mal ve evlat ver' diye dua etti. Enes diyor ki: 'Allah'a yemin olsun ki malım çoğal­dı, çocuğum, çocuğumun çocuğu derken bugün sayıları yüze ulaştı."[458]
Enes b. Malik'in belirttiğine göre o, Rasulullah Medine'ye geldiğinde on yaşındaydı. Ebeveynim sürekli beni Rasulullah'a hizmet etmeye teşvik ediyorlardı. On sene Rasulullah'a hizmet ettim. Rasulullah vefaat ettiğinde yirmi yaşındaydım.[459]
Enes anlatıyor: "Ben çocuklarla oynarken Rasulullah geldi, bize selam verdikten sonra beni bir işe gönderdi. Fakat ben anneme uğradım. Annem bana 'niçin burdasın?' diye sordu. Ben de 'Rasulullah beni bir iş için gönder­di' deyince, 'ne işi?1 diye sordu. 'O sırdır' dedim. O zaman 'Rasulullah'ın sırrı­nı kimseye açma' dedi. Enes der ki: 'Allah'a yemin olsun ki 'Rasulullah'ın sırrını birine açacak olsaydım inan sana açardım ey Sabit."[460]
Enes der ki: "Rasulullah evlenince hanımının yanına girdi. Annem Üm­mü Süleym bir yemek yaptı hurma, yağ ve süt keşinden yapılmış) bir kaba koyup: 'Enes, bunu Rasulullah'a götür, bu yemeği annem gönderdi, sana se­lamı var, Ey Allah'ın Rasulü gönderdiğimiz bu yemek az; kusura bakma' dememi söyledi. Rasulullah'a yemeği götürüp, annemin sana selamı var. O: 'ey Allah'ın Rusulü bu yemek size az gelir, kusura bakmayın' diyor dedim. Rasulullah 'yemeği koy' buyurdu. Arkasından 'git ve filancayı, filancayı, filancayı ve Önüne gelen herkesi bana çağır' buyurdu."[461]
Enes der ki: "Rasulullah Hayber gazasına çıkmıştı... Hayber'i zorla al­dık. Esirler toplanınca Dihye gelerek: 'Ey Allah'ın Rasulü. esirlerden bana bir cariye ver' dedi. Rasulullah da 'git istediğini al1 buyurdu. Dihye, Safıyye binti Huyey'i almıştı. Dihye, Safiyye'yi alınca bir adam Rasulullah'a gele­rek: 'Ey Allah'ın Rasulü, Kurayza ve Nadir oğullarının prensesi Safiyye'yi, Dihye'ye mi veriyorsun? Safiyye ancak sana layıktır' dedi. Rasulullah: 'Dihye ile cariyeyi çağırın' buyurdu. Safiyye'yi getirdiler. Rasulullah, Safiyye'ye baktı, Dihye'ye dönerek 'Esirlerden bir başka cariye al' buyurdu. Ravi der ki: Rasulullah Safiyye'yi azad ettiksen sonra onunla evlendi.. Öyle ki Safiyye'yi zifafa Rasulullah yolda iken Ümmü Süleym hazırladı. (Müslim'in rivayetinde[462] ise Rasulullah, Safiyye'yi süsleyip zifafa hazırla­ması ve evinde beklemesi için Ümmü Süleym'e gönderdi). Ümmü Süleym, zifaf gecesinde evini onlara verdi."[463]
Ümmü Süleym'in zekâsı ve tevekkülü'
Enes b. Malik derki: "Ebu Talha, Ümmü Süleym'e: 'Rasulullah'm sesi­ni kısık duydum. Sanırım bu açlığından olmuştur. Yanında yiyecek .birşey var mı?1 dedi. Ümmü Süleym: 'Evet' karşılığını verdi. Arpa unundan yapılmış çörekler ve bir parça bez çıkardı. Bezin bir kısmı ile ekmeği sardı. Sonra bana verdi. Bir kısmını da Rasulullah'a gönderdi. Enes der ki: 'Rasulullah'in yanına gittim; mesciddeydi. Çevresinde insanlar vardı. Onlara yaklaştım. Rasulullah bana: 'Seni Ebu Talha mı gönderdi?' diye sor­du. Ben de evet, o gönderdi deyince 'yemek mi getirdin?' dedi. Ben de 'evet' deyince etrafındakilere: 'Haydin kalkın' buyurdu. Rasulullah oradan ayrıldı. Ben de Ebu Talha'nm yanma geldim, olanları ona anlattım. Endişeye kapılan Ebu Talha: 'Ey Ümmü ,Süleym, Rasulullah halkla beraber geliyor. Onları doyuracak kadar yemeğimiz yok' dedi. Ümmü Süleym: 'O çağırdığına göre Allah ve Rasülü bu işi daha iyi bilir' dedi. Ebu Talha kalktı, Rasulullah'ı karşıladı. Rasulullah, Ebu Talha ile içeri girdiler. Rasulullah: 'Ey Ümmü Süleym, evde yiyecek olarak ne var?1 diye sordu. Ümmü Süleym ekmeği ge­tirdi. Rasulullah ekmeğin ufalanmasını emretti. Ümmü Süleym ufalanan ek­meği bir kaba basarak karıştırdı. Rasulullah 'bunun içinde Allah'ın dilediği kadar yiyecek var' buyurdu. Arkasından da 'on kişi çağırın' buyurdu; on kişi geldi. Yediler, doyunca ayrıldılar. 'On kişi daha çağırın' buyurdu. On kişi da­ha geldi. Onlar da doyuncaya kadar yediler. Arkasından 'on kişi daha çağırın' buyurdu. On kişi daha geldi. Onlar da karınlarını doyuracak kadar yedikten onra ayrıldılar. 'On kişi daha derken herkes karnını doyurdu. O gün yemek yiyenlerin sayısı yetmiş;yahut seksendi." Müslim'in rivayetinde[464] ise şöy ledir: "En sonunda Rasulullah, Ebu Talha, Ümmü Süleym ve Enes b. Malik yediler. Ama yemek yine de artmıştı. Kalanını komşularımıza dağıttık."[465] Biata katılması ve sözünde durması
Ümmü Atiyye der ki: "Rasulullah, bizden bağırıp çağırarak ağlamama­mız için biat aldı. Beşimiz dışında biatini tutan kadın olmadı. Bu beş kişi Ümmü Süleym, Ümmü-I Ala, Ebu Sebre'nin kızı, Muaz'ın hanımı ve iki kadın."[466]
Edeb ve hayası ve ilim öğrenmesi
Ümmü Seleme anlatıyor: "Ümmü Süleym, Rasulullah'a geldi ve: 'Ey Allah'ın Rasulü, ilim öğrenmek için Allah'tan utanılmaz. Acaba ihtilam olan kadına gusül abdesti gerekir mi?' diye sordu. Rasulullah 'suyu görünce (meniyi) gusül abdesti alın' buyurdu."[467]
Mü'minlerin annesi Hz. Aişe bakın ne güzel söylemiş: "Ensar kadınları ne kadar güzel kadınlardır. Hayalı olmaları dinlerini öğrenmelerine engel olmadı."[468]
Ümmü Süleym'in savaşa katılması
Enes anlatıyor: "Uhud günü İslam ordusu Rasulullah'ın etrafından? dağıldıklarında... Ebu Bekir'in kızı Aişe ile Ümmü Süleym'i ayaklarındakl î halhalları görünecek şekilde paçaları sıvanmış sırtlarında su kırbaları ile askerlere su taşırken gördüm. Taşıdıkları suyu askerlere içiliyorlar,: sonra dönüp yeniden kırbaları doldurup askerlere içiriyorlardı..."[469]
Enes b. Malik der ki: "Rasulullah, Ümmü Süleym ve daha başka kadın­ları savaşa götürür. Savaş esnasında onlar su dağıtırlar, yaralıları tedavi i ederler. (Ümmü Süleym'i Hayber gazasında bu hal üzere gördüm."[470]Müslim,[471]Enes'in anlattığına göre: "Ümmü Süleym, Huneyn günü yanına bir hançer almıştı. Ebu Talha onu görünce: *Ey Allah'ın Rasulü! Şu ÜrnaMi Süleym! Yanında bir hançer var' dedi. Rasulullah Ümmü Süleym'e: 'Ohan­çer de nedir?' diye seslendi. Ümmü Süleym 'Onu yanıma aldım. Bana müş­riklerden biri yaklaşırsa bununla onun karnını deşeceğim deyince, Rasulluh güldü. Ümmü Süleym, Rasulullah'a: *Ey Allah'ın Rasulü, etrafından dağılan bizim dışımızdaki 'tüleka'yı (Mekke'nin fethi esnasında çaresizlikten iman • edenler) öldür1 dedi. Rasulullah da: 'Ey Ümmü Süleym, Allah bu konuda kâfidir, işin sonunu güzelleştirendir' buyurdu."[472]

Esma Binti Ebi Bekr (Zatu'n-Nitakayn)


Henüz küçükken toplumu ilgilendiren işlerle uğraşması:
Esma binti Ebu Bekir anlatıyor: "Zeyd b. Amr b. Nüfeyl'i Kabe'ye sırtı­nı dayamış olarak gördüm. Diyordu ki: 'Ey Kureyş topluluğu! Vallahi İbra­him'in dininde benden başka kimse yok. ibrahim helak olanları kurtarırdı.' Zeyd b. Amr, kızını gömen bir adam görünce yanına varır. 'Onu öldürme, ben onun yiyeceğine kefilim' derdi. Çocuğu yanına alırdı. Çocuk biraz gelişince babasına: İstersen çocuğunu geri vereyim. Dilersen daha bakabili­rim'derdi."[473]
Aişe der ki: "Anne ve babamın dinsiz olarak geçirdikleri bir gün bile hatırlamam. Bir gün geçmesin ki sabah akşam Rasulullah bize uğrama-sın..."[474]
Hafız b. Hacer der ki: "Esma hadisi Taberani'de 'Mekke'de Rasulullah sabah ve akşam olmak üzere hergün iki defa gelirdi' şeklinde geçmekte­dir."[475]
Aişe anlatıyor: "Bir gün zeval vakti Ebubekir'in evinde oturuyorduk. Adamın biri Ebubekir'e: 'Şu başı örtülü olarak gelen Rasulullah'tır. O hiç bu vakitte buraya gelmezdi' deyince, Ebubekir: 'Ona babam annem feda olsun. Vallahi o, bu saatte hiç gelmezdi, önemli bir iş olmalı' dedi. 'Rasulullah gel­di, içeri girmek istedi, izin verildi. İçeri girince Ebubekir'e: 'Yanında kim varsa dışarı çıkar' buyurdu. Ebubekir: 'Babam sana feda olsun ey Allah'ın Rasulü, onlar senin de ehlindir' dedi. (Musa b. Ukbe'nin Şihab'dan rivayetin­de Aişe: 'Ebubekir'in yanında yalnızca ben ve Esma vardık, demiştir[476]. Rasulullah 'Mekke'den ayrılmama izin verildi' buyurdu. O zaman Ebubekir 'Babam sana feda olsun, şu iki bineğimden birini sen al' teklifinde bulununca Rasulullah: 'parasıyla alırım1 buyurdu. 'Onların bineklerini çabucak hazırla­dık, azık çantasının içine yiyeceklerini koyduk. Esma, kuşağından bir parça kopardı, çantanın ağzını bağladı."[477]
Esma'mn Peygamberin havarisi (yardımcısı) ile evlenmesi Esma, "Zübeyr benimle evlendi..." demiştir.[478]
Cabir'in belirttiğine göre: Rasulullah şöyle buyurmuştur: 'Düşmandan bize kim bilgi getirecek?' buyurdu. (Ahzab savaşında) Zübeyr kalktı 'ben' dedi. Rasulullah ikinci defa 'kim bize düşman hakkında bilgi getirecek' buyurdu. Zübeyr yine kalktı 'ben' dedi. Bu durumda Rasulullah: "Her pey gamberin bir havarisi (yardımcısı) vardır. Benim havarim ise Zübeyr'dir' buyurdu. Abdullah b. Zübeyr'in rivayetinde [479]ise Zübeyr '... düşman ordu sunun arasına gittim. Döndüğümde annem babam sana feda olsun diyordu."[480]
Esma'mn hicreti ve muhacirlerden doğan ilk çocuk
Esma, Abdullah b. Zübeyr'e hamile kalmıştı. Esma der ki: "Doğumum yaklaşmıştı. Medine'ye yola çıktım. Küba'ya varınca, Abdullah'ı Küba'da doğurdum. Sonra onu Rasulullah'a getirdim. Odasına koydum. Rasulullah kuru hurma istedi. Ağzına aldı, ağzında erittikten sonra çocuğun ağzına sür­dü. Çocuğun karnına giden ilk şey Rasulullah'm bu tükrüğü idi. Sonra çocu­ğun ağzına bir miktar hurma sürdükten sonra ona hayırla dua etti. Abdullah, İslâm'da doğan ilk çocuktu' (Yani Medine'de muhacirler arasında.)"[481]
Esma'mn evini güzelce koruması
Esma binti Ebu Bekir anlatıyor: "Zübeyr'le evlendiğimde onun su de­vesi ve atı dışında yeryüzünde ne bir malı vardı ne de başka bir kölesi... Hayvanım otlatır, sular; su kırbasını deriden diker, hamur yoğururdum. Fakat güzel ekmek pişiremezdim. Ensardan -güvenli kadınlar- olan komşu­larım ekmeğimi pişirirlerdi. Ben Zübeyr'in arazisinden -ki orayı Rasulullah benim için Zübeyr'e vermişti- başımda hurma çekirdeği taşırdım. Uzaklığı üç fersahtı."[482]
Kocasına hoşça muamelesi
Ebu Bekir'in kızı Esma anlatıyor: "Bir gün başımda yine hurma çekir­deği taşıyarak geliyordum. Rasulullah'la karşılaştım. Yanında Ensardan bir grup insan vardı. Beni çağırdı, terkisine almak için devesine "ıh, ıh" dedi. Erkeklerle birlikte yola çıkmaktan utandım. Zübeyr'in kıskançlığını hatırladım. O insanların en kıskancı idi. Rasulullah utandığımı anlayınca yoluna devam etti. Zübeyr'in yanına gittim ve kendisine; Rasulullah'la karşılaştı­ğımda başımda hurma çekirdeği vardı. Yanında ashabı vardı. Terkisine al­mak için devesini çökertti ise de ben utandım. Aklıma senin kıskançlığın geldi. Bunun üzerine Zübeyr: 'Vallahi hurma çekirdeği taşıman bana Rasu-lullah'ın terkisine binmenden daha iyidir' dedi. Esma der ki: 'Sonunda Ebubekir bana at seyisliği yapacak bir hizmetçi gönderdi de böylece aile yükünden kurtuldum. Adeta babam beni cariyelikten azad etmişti."
Esma anlatıyor: "Bir adam bana geldi ve: 'Ey Abdullah'ın annesi, ben fakir bir kimseyim. Evinizin gölgesinde birşeyler alıp satmak istiyorum' dedi. Dedim ki: 'İyi ama ben razı olsam bile Zübeyr razı olur mu acaba?. İsteğini Zübeyr söyle' dedim. Zübeyr gelince adam: 'Ey Abdullah'ın annesi, ben fakir bir adamım. Evinin gölgesinde birşeyler alıp satmak istiyorum' deyince Esma: 'Sana ne oluyor. Medine'de bu evimden başka hiçbir şeyim yok' dedi. Söze karışan Zübeyr: 'Sana ne oluyor Esma. Alış-veriş yapmak isteyen fakir bir adama engel olmak mı istiyorsun?' dedi. Bundan sonra adam birşeyler kazanana kadar burada ticaret yaptı."[483]
Allah'ın şeriatına titizlikle uyması
Esma anlatıyor: "Rasulullah'a 'Ey Allah'ın Rasulü, malım ne olacak? Zübeyr kendisine sadaka vereyim diye benimle evlenmedi ki?1 dedim. Rasulullah, 'tasadduk et, infakta cimrilik yapma ki AUah'da senden lütfunu almasın' buyurdu."[484]
Ebu Bekir'in kızı Esma der ki: "Rasulullah hayatta iken müşrike olan annem yanıma gelince derhal Rasulullah'a gittim ve: 'Yardım etmem için annem yanıma geldi. Ona yardım edeyim mi?' diye sordum. Rasulullah da 'evet, ona yardım et' buyurdu."[485]
Allah yolunda iyilikte bulunması
Esma anlatıyor: "Bir adam bana gelerek: 'Ey Abdullah'ın annesi, ben fakir bir kimseyim. Evinin gölgesinde birşeyler ahp-satmak istiyorum' dedi... Adam alış-veriş yapmaya başladı. Kazanç da elde etti. Kendisine bir cariye sattım. Henüz parası yanımda iken Zübeyr yanıma geldi ve 'aldığın parayı bana hibe et' dedi. Ben de 'onu sana hibe ettim' dedim."[486]
Esma'nın ilim ve ibadete düşkünlüğü
Esma anlatıyor: "Aişe'nin yanına vardım. O namaz kılıyordu. İnsanlar ne durumda?' diye sordum. Kafasıyla yukanya işaret etti. Baktım ki halk namazda. Aişe 'Subhanallah' dedi. 'Âyet (işaret) midir?1 dedim. Aişe başını sallayarak 'evet' dedi. Bunun üzerine ben de kalktım, halsiz düşünceye kadar namaz kılmaya başladım. (Müslim'in Cabir'den rivayetinde bu hadis şöyle­dir: 'Sıcak bir günde Rasulullah ashabına namaz kıldırıyordu. O kadar uzun süre kıyam etti ki halk teker teker yere düşüyordu. Ben ise başımı ıslatıyor­dum').[487] (Müslim'in, Esma'dan rivayetinde ise: 'Rasulullah kıyamı o kadar uzattı ki oturmayı düşündüm. Bu sırada gözüm zayıf bir kadına ilişti. Kendi kendime: 'bu benden daha zayıf. O ayakta durursa ben de dururum' dedim. Rasulullah rükua vardı. Uzun süre rükuda kaldı. Sonra rükudan kalktı. Yine ayakta uzun süre kaldı. Öyle ki kimsenin aklına rüku yaptığı bile gelmeye­cek ölçüde kıyam uzun sürdü.[488] Rasulullah, Allah'a hamd ve senadan sonra: 'Daha önce görmediklerim, şimdi bana burada gösterildi, cennet, cehennem gösterildi. Bana vahyedildiğine göre siz kabirlerinizde böyle de­neneceksiniz. Yahut, yakında gelecek mesih deccal ile sınanacaksınız. Size sorulacak. Bu adam (Hz. Peygamber) hakkında ne biliyorsun? Eğer kişi mü'min, imanı yakin olan kimse ise üç defa: 'O Muhammed'dir, açık deliller­le, hidayetle geldi. Biz de bunu kabul edip O'na uyduk' diyecektir. Bunun üzerine: 'rahat ol, senin yakin imanlı olduğunu biliyoruz' denecek. Yok eğer bu kimse münafık, imanında şüpheli biri ise: 'Kesin bilmiyorum. İnsanlar o-nun hakkında birşeyler söylüyorlar. Ben de onların dediğini dedim1 der."[489]
Esma'nın ilmî ve fıkhı anlayışı:
Müslim el Kurriyyi der ki: "İbni Abbas'a, hacc-ı temettüyü sordum. O buna cevaz verdi. İbni Zübeyr ise hacc-ı temettüye karşı çıkınca: İşte İbni Zübeyr'in annesi. O hacc-ı temettuun caizliğini Rasulullah'tan naklediyor.
Gidin ona sorun' demiştir. Ravi anlatıyor: İbni Zübeyr'in annesinin yanma vardık. O iri cüsseli ve âmâ idi. Dedi ki: "Rasulullah hacc-ı temettuya izin verdi."[490]
Ebu Bekir'in kızı Esma'nın mevlası Abdullah (Ata'nm oğlunun dayısı-dır) der ki: "Esma beni Abdullah b. Ömer'e gönderdi. Ona şöyle sormamı söyledi.-'Duydum ki sen üç şeyi haram sayıyormuşsun. Bunlar, elbisede işa­ret bulundurmak (elbisede ipekten dokunmuş resim) erguvanı renkli eğer yastığı edinmek ve Recep ayını tamamen oruçlu geçirmek' Abdullah b, Ömer bana dedi ki: 'Sözünü ettiğin Recep ayı, o ayı kim sürekli oruçlu geçi­rebilir? Elbisede bulunan işaret konusunda Ömer b. Hattab'ın şöyle dediğini işittim: 'Rasulullah'ın şöyle dediğini işittim: îpek elbiseyi ancak ahiretten nasibi olmayan kimse giyer.' Elbisede bulunan işaretin ipekten dokunmuş olmasından korktum. Erguvanı renkli eğer yastığına gelince, bu Abdullah'ın eğer yastığı idi. Baktım ki rengi kıpkırmızı idi. Esma'ya vardım ve gördükle­rimi ona anlatınca: 'O Rasulullah'ın cübbesidir. Bana İran kisralarının yakaları ve alt kısımları ipekle dokunmuş elbiseleri getirirdi1 dedi ve peşin­den: 'Bu cübbe vefatına kadar Aişe'nin yanında kaldı. Daha sonra ondan bana geçti. Rasulullah bu cübbeyi giyerdi. Biz de hastaların şifa bulması için bu cübbeyi yıkardık."[491]
Esma'nın cesareti ve hatipliği:
Ebu Nevfel anlatıyor: "Abdullah b. Zübeyr'i Medine'nin bir tepesinde asılı olarak gördüm. İnsanlar yanından geçip gidiyorlardı. Bir ara Abdullah b. Ömer geldi. Yanında durdu ve: 'Selam sana Hubeyb'in babası! Selam sana Hubeyb'in babası. Selam sana Hubeyb'in babası vallahi seni bu duruma düş­mekten engellemiştim. Vallahi seni bu duruma düşmekten engellemiştim. Vallahi keşke bildiğim kadarıyla, seni dostuna ulaştıracak oruca, namaza sa-rılsaydın. Yemin olsun ki, sen, hayırlı bir ümmet içinden çıkmış en şerli bir ümmetsin' dedi ve oradan ayrıldı. Haccac'a Abdullah b. Ömer'in durumu ve söylediği söz ulaştığında İbn Zübeyr'in cesedini asıldığı ağaçtan indirtti. Onu yahudilerin kabristanına koyduktan sonra birini Abdullah b. Zübeyr'in annesi Ebu Bekir'in kızı Esma'ya gönderdi. Fakat Esma, Haccac'ın yanına gitmek istemedi. Haccac bir elçi daha gönderip: "Ya sen gelirsin, ya da seni saçlarından tutup sürükleyerek bana getirecek birini gönderiyorum' dedi.
Ravi diyor ki: 'Esma bu defada Haccac'ın yanına gitmeyerek: 'Vallahi bana saçımdan tutup sürükleyerek götürecek birini göndermedikçe, yanına var­mam' diye yemin etti. Ravi der ki: 'Esma'ya kızan Haccac ayakkabılarını is­tedi. Ayakkabılarını giyip hızlıca Esma'nın yanına vardı. Ona: 'Allah'ın düş­manına yaptığım şeyi nasıl buluyorsun?' diye sordu. Esma'da sen onun dün­yasını O da senin ahiretini mahvetti. Duyduğuma göre sen ona: 'Ey çift ku­şaklının oğlu1 diyormuşsun. İşte çift kuşaklı olan benim. Kuşaklardan biri Rasulullah ve Ebu Bekir'in yolculukta yiyecekleri yemeklerin ağzına bağla­dığım kuşak. Diğeri ise bütün kadınların bellerine taktıkları kuşak. Rasulullah bize Sakif ten bir yalancının bir de çok kan döken (hunhar) birinin çıkacağını söylemişti. Yalancıyı gördük. (Muhtar b. Ebu Ubeyd es Sakafi) Çok kan dökeni ise senden başkası olamaz' deyince, Haccac, Esma'nın yanından ayrıldı bir daha ona [492]uğramadı." [493]

Esma Bînti Umeys


Cennetle müjdelenen Cafer b. Ebi Talib, Ebu Bekir ve Ali b. Ebi Talib gibi üç büyük sahabenin hanımı.
Esma'nın ilk müslümanlardan olması ve habesistan'a hicreti:
Ebu Musa'nın bildirdiğine göre "... O (Esma bint Umeys) Necaşi'ye Habeşistan'a hicret edenler arasındaydı."[494]
Edebi cesareti:
Ebu Burde, Ebu Musa'dan nakletiğine göre o şöyle demiştir: "Biz Ye-men'de iken Rasulullah'ın Medine'ye hicret ettiğini duyduk. Bunun üzerine ben ve iki erkek kardeşim beraber Rasulullah'ın yanına hicrete çıktık. Ben en küçükleri idim. Kardeşlerimden biri Ebu Burde diğeri ise Ebu Rehm'di. Kabilemden toplam elli üç yahut elli iki kişi vardık. Bir gemiye bindik. Necaşi'nin bulunduğu Habeşistan'a gittik. Cafer b. Ebi Talib bizi karşıladı. Hepimiz dönünceye kadar orada Cafer b. Ebi Talib'le kaldık. Hayber fethe­dilince, Rasulullah'la buluştuk. Bir kısım insanlar bizim hakkımızda (yani gemiyle Habeşistan'a gidenler hakında) Rasulullah'a: 'Hicrette biz sizi geç­tik diyorlardı. Esma binti Umeys'in yanına vardım. Esma bizimle beraber Rasulullah'ın hanımı Hafsa'nın yanına gelenler arasındaydı. Esma içeridey-ken Ömer, Hafsa'nın yanma girdi. Esma'yı görünce: "Bu da kim?' diye sordu.
Hafsa: 'Esma binti Umeys'dir' deyince 'Habeşistan'a giden Esma mı?' dedi Hafsa: 'Evet. O Esma' dedi. Bunun üzerine Ömer: 'Biz sizden önce hicret ettik. Rasulullah'a biz sizden daha çok layıkız' deyince, Esma kızarak: 'Hayır vallahi, siz Rasulullah'la birlikte, açlarınızı doyururken, cahillerinize öğüt verirken biz bilinmeyen bir yerde -yahut uzak ıstıraplı Habeşistanın yolunda idik. Biz bunu sadece Allah ve O'nun Rasulü için yaptık. Söylediklerini Rasulullah'a anlatmadıkça Allah'a yemin olsun ki ne yemek yiyeceğim ne de su içeceğim. Biz sürekli eziyet çektik korku içinde bulunduk. Bütün bunları Rasulullah'a anlatacağım. Vallahi ne yalan söyleyeceğim, ne olayı çarpıta­cağım ne de büyüteceğim' dedi. Bir müddet sonra Rasulullah gelince Esma: 'Ey Allah'ın Rasulü! Ömer şöyle şöyle söylüyor' dedi. Rasulullah: 'Sen ona ne dedin?1 diye sordu. Esma: 'Ben de ona böyle böyle dedim' dedi. Bunun ü-zerine Rasulullah: 'O bana sizden daha çok layık olamaz. O ve arkadaşları tek bir hicret yapmışken siz ehli sefine (gemiyle hicret edenler) iki hicret ettiniz' buyurdu. 'Bundan sonra Ebu Musa ve Habeşistan'a gemiyle hicret edenler grup grup yanıma geliyorlar, bana Ömer, Rasulullah ve benim aram­da geçen olaydan soruyorlardı. Rasulullah'ın kendileri hakkında söyledikle­ri, onları dünya hayatında en fazla mutlu eden, onlar için en büyük bir şeydi." Ravi Ebu Burde der ki: 'Esma-anlatıyor: Ebu Musa'nın bu hadisi benden daha çok tekrarladığını gördüm."[495]
Esma'nın doğum yapacağı ayda haccetmesi:
Aişe (ra) anlatıyor: "Esma binti Ümeys, Şecere mevkiinde Muhammed b. Ebi Bekir'i doğurdu. Rasulullah Ebu Bekir'e Esma binti Umeys'in gusle­dip haccını yapmasını emretmesini söyledi.[496]
Esma'nın kocasına ve çocuklarına güzel muamelesi
Cabir b. Abdullah der ki: "... Rasulullah, Esma binti Umeys'e: 'Kardeşinin oğullarım zayıflamış görüyorum. Yoksa onlar açlığa mı düştü­ler?' deyince Esma: 'Hayır, fakat onlara hemen göz değiyor' dedi. Rasulullah: 'Öyleyse onlara rukiye yap' buyurdu. Esma der ki: 'Rasulullah'a rukiye yaptığımı arzedince, bana: 'Onlara rukiyye yap' buyurdu."[497]
Esma'nın çocuklarına karşı hassasiyeti işte böyleydi. Kocasına olan hassasiyetini de Taberani'nin Kays b. Ebi Hazım'dan naklettiği şu olay gösterir. Kays b. Ebi Hazım der ki "Ebu Bekir'i hastalığı sırasında ziyaretine git­tiğimizde orada her iki elinde dövme bulunan beyaz bir kadın gördüm. Ebu Bekir'in yüzünden sinekleri kovuyordu. O Esma binti Umeys'ti.[498]
Rasulullah'ın Esma hakkında şahitlikte bulunması
Abdullah b. Amr b. As der ki: "Haşim oğullarından bir grup insan, Esma binti Umeys'in yanına vardılar. O günlerde Esma, Ebu Bekir ile nikâhlıydı. Ebu Bekir eve girdiğinde onları gördü. Eve girmelerinden hoşlanmadı. Doğruca Rasulullah'a gitti, gördüklerini Ona anlatarak: 'Hayırdan başka bir şey görmedim' deyince, Rasulullah: 'Allah Esma'yı kötülükten uzaklaştır-mıştır' buyurdu sonra kalktı, minbere çıktı ve: 'Bugünden sonra kimse yanın­da bir yahut iki adam olmadıkça kocası olmayan eve girmeyecektir' buyurdu."[499]
Rasulullah'ın Esma hakkında yaptığı bir başka şehadet ise şudur: Rasulullah buyuruyor ki: [500]"Dört kız kardeş (anneleri bir) Meymune, Ummu'1-Fadl, Sülemi ve Esma binti Umeys, mü'min hanımlardır." [501]

Ümmü Atıyye El-Ensari


Rasulullah'a bey'ate katılması
Ümmü Atiyye der ki: "Rasulullah'a bey'at ettiğimizde o bize: 'Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayacağınıza' âyetini okudu. Bizi bağırarak ağlamak­tan nehyetti. Bu esnada bir kadın Ümmü Atıyye'nin ellerini tutarak: 'Falan kadın onun yerine ağlayayım?' diye benden yardım istedi1 dedi. Rasulullah bu kadına hiçbir şey demedi. Kadın önce gitti, sonra geri döndü de bey'atını yaptı.[502]
Hafız b. Hacer der ki: "Bağırıp çağırarak ağlamak önce mubahtı. Sonra tenzihen mekruh oldu. En sonunda da haram oldu. Allah en iyisini bilir."[503]
Rasulullah'ın evini gözetmesi
Ümmü Atıyye der ki: "Rasulullah Aişe'nin yanına vardı ve: 'yanında birşey var mı?' diye sordu. Aişe: 'Atıyye'ye göndermiş olduğun sadakadan o-nun gönderdiği bir miktar koyun etinden başka birşey yok' deyince, Rasulullah: 'Burda anlatılan olayın özü şudur: Rasulullah'ın sadaka olması helal değildi. Ancak hediye alabilirdi. Rasulullah kendisine sadaka olarak gönderilen koyunu dağıtmış, ondan Ümmü Atıyye'ye de bir hisse gönder­mişti. Ümmü Atiyye de aynı koyundan Rasulullah'a hediye olarak birazını göndermiştir. Bu durumda sadaka mahaline ulaşmış oluyor. Atıyye'nin gön­derdiği de hediye kapsamına giriyor."[504]
Ümmü Atiyye anlatıyor: "Biz, Rasulullah'ın kızını (Zeyneb'in cenaze­sini) yıkarken, Rasulullah içeri girdi ve: 'Onu suyla, güzel kokulu sidr ile üç defa, beş defa veya daha fazla yıkayın. Son yıkamada kafur adlı kokuyu sürün. Yıkadıktan sonra da bana haber verin' buyurdu. İşimiz bittiğinde ona haber verdik. Rasulullah (s.a.v.) hile ve denen izan bize verdi ve: 'buna onu iyece giydirin1 buyurdu. Bir rivayette ise '(Onu yıkarken sağ tarafından ve abdest azalarından başlayın') buyurmuş tur."[505]
Cihada katılması
Hafsa binti Şîrîn anlatıyor: "Bir kadın geldi, Halfoğullarının evine gir­di. Ben de yanına varınca bana kız kardeşinin (Ümmü Atiyye'nin) kocasının Rasulullah'la beraber oniki savaşa katıldığını; kız kardeşi Ümmü Atiyye'nin ise yine Rasulullah'la beraber altı savaşa katıldığını söyledi ve 'savaşlarda biz hastaları tedavi eder, yaralıların yaralarını sarardık' dedi. Ümmü Atiyye gelince, savaşlarda ne yaptıklarını ona sordum."[506]
Sîrîn'in kızı Hafsa, Ensarlı Ümmü Atiyye'nin şöyle dediğini nakleder: "Rasulullah'la birlikte yedi savaşa katıldım. Ordunun arkasında kalır; onların yemeklerini yapar; yaralıların yaralarını sarar, hastalarını da tedavi ederdim."[507]
Görülüyor ki Ümmü Atiyye, Rasulullah'la birlikte yedi savaşa katıl­mıştır. Bu savaşların altısında kocası da vardı.[508]
Sünneti kavrama yeteneği
Hafsa der ki: "Biz yetişmiş hizmetçilerimizin bayram namazlarına gitmelerine müsade etmezdik. Ümmü Atiyye gelince ona: 'Bu konuda Rasulullah'tan birşey duydun mu?' dedim. O da: 'Babam ona feda olsun; evet. Onun söylediğini işittim.1 Yetişmiş hizmetçiler, perde arkasındaki ye­tişmiş kızlar yahut perde arkasındaki yetişmiş hizmetçilerle hayız olan ka­dınlar evlerinden çıkarlar, iyi faaliyetlere ve mü'minlerin davetlerine katılır­lar. Ancak hayız olan kadınlar musalladan uzak dururlar1 buyurdu. (O dö­nemde gelinlik çağına gelmiş kızlar, evlerine yabancı biri gelince evlerinde önüne perde çekilmiş yerlerde dururlardı.) Dedim ki: "Hayızlı kadınlar da mı dışarı çıkıp davetlere katılır?1 Ümmü Atiyye: 'Onlar Arefede vakfe ve benze­ri faaliyetlere katılmıyorlar mı?1 cevabını verdi."[509]
Ümmü Atiyye der ki: "Cenaze namazlarına katılmaktan nehyedildik, ama katılmamamız konusunda bize fazla ısrar edilmedi."[510]
Çok hüzünlü olmasına rağmen Allah'ın şeriatına bağlanması:
İbni Şîrîn anlatıyor: "Ümmü Atiyye, Rasulullah'a biat eden Ensarlı kadınlardandı. Bir gün Basra'ya gitti. İlk iş olarak Basra'da bulunan oğlunu aradıysa da onu bulamadı." Diğer bir rivayette[511] ise: "Ümmü Atiyye'nin oğ­lu ölmüştü. Üçüncü gün olunca safralı koku aldı ve onu üzerine süründü. Ümmü Atiyye dedi ki: Koca dışında biri için üç günden fazla yas (iddet) tutmaktan nehyedildik."[512]
Hafız b. Hacer der ki: "Ümmü Atiyye'nin bu çocuğunun ismini bilmi­yorum. Asker olması muhtemeldir. Basra'ya gelmiştir. Medine'de bulunan Ümmü Atiyye'nin yanına gitmek istediyse de hastalığından ötürü Medine'ye gidememiştir. Bunu haber alan annesi Basra'ya geldiyse de oğlunu göreme­den oğlu ölmüştür.[513]
Rasulullah'a en güzel şekilde karşılık vermesi
Hafsa binti Şîrîn anlatıyor: "O (Ümmü Atiyye, Rasulullah'ın ismini andıkça babam sana feda olsun derdi. [514]

Fatıma Binti Kays


İbni Hacer der ki: "Fatıma binti Kays ilk hicret eden kadınlardandı. Onun sağlam bir aklı ve güzelliği vardı.[515]
Evlenirken Rasulullah'a danışması
Fatıma binti Kays anlatıyor: "Kocadan ayrılınca, Rasulullah'ın asha Evlenirken Rasulullah'a danışması
Fatıma binti Kays anlatıyor: "Kocadan ayrılınca, Rasulullah'ın asha­bından Abdurrahman b. Avf bana talib oldu. Rasulullah ise bana mevlası Usame b. Zeyd için dünürcü oldu. Daha önce Rasulullah'm: 'kim beni sevi­yorsa Usame'yi de sevsin' dediğini duymuştum. Rasulullah bana teklifini açınca: 'işi sana mrakıyorum, beni dilediğine nikâhla' dedim." Bir rivayette de[516] "Rasulullah bana: 'iddetin bitince bana bildir1 dedi. Ben de iddetim bittikten sonra durumu ona bildirdim. Bu arada bana Muaviye, Ebu Cehm ve Usame b. Zeyd tâlib oldular. Rasulullah şöyle buyurdu: 'Muaviye fakir bir a-damdır, malı yoktur. Ebu Cehm ise kadınları çok döven birisidir. Rasulullah: 'Fakat Usame b. Zeyd'in dediğinde Fatma b. Kays, el hareketiyle bununla evlenmekten hoşlanmadığını ifade etti. (Bunun nedeni Fatma b. Kays'ın Kureyşli ve soylu olması Usame'nin ise azatlı bir köle olmasıydı.) Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.): 'Allah'a itaat, Rasulüne itaat senin için çok hayırlıdır' dedi. Fatıma der ki: "Rasulullah böyle deyince Usame ile evlendim ve ondan hoşlandım." Bir rivayette:[517] "Usame ile evlenince Allah beni Zeyd'in oğluyla şereflendirdi, Allah, Usame ile evlenmekle hana lütfetti' demiştir. Diğer bir rivayette ise[518] "Usame ile evlendim. AUdh evliliğimizi hayırlı kıldı. Ona gıpta ettim" demiştir.
Fatıma'nın Kur'an ve Sünnet bilgisi ve erkeklerin hatalarını düzeltmesi
Ubeydullah b. Utbe'nin bildirdiğine göre: "Ebu Amr b. Hafs b. El Muği-re, Ali b. Ebi Talib'le Yemen'e gitti. Hanımı Fatıma binti Kays'a boşanma belgesini gönderdi. Ayrıca Haris b. Hişam'la Ayyaş b. Ebi Rebia'ya Fatı­ma'nın nafakasını vermelerini emretti. Fakat Haris'le Ayyaş Fatımâ'ya: 'Vallahi sana nafaka veremeyiz. Hamile olsaydın verirdik' dediler. Fatıma, derhal Rasulullah'a gelerek durumu anlatınca, Rasulullah: "sana nafaka düş­mez' buyurdu. Nafaka alamayan Fatıma kocasının evinden ayrılmak için i-zin istedi. Ona müsaade edildi. Fakat Fatıma: 'Ey Allah'ın Rasulü, şimdi ne-reye.gideceğim?' diye sordu. Rasulullah: 'İbni Ümmü Mektum'un yanına' buyurdu. İbni Ümmü Mektum, a'ma biriydi. Fatıma elbisesini yanma kor, fakat İbni Ümmü Mektum onu görmezdi. İbni Ümmü Mektum'un evinde id-detini tamamlayan Fatıma'yi Rasulullah, Üsame b. Zeyd'e verdi. Bunu haber alan Mervan, Kabise b. Züeyb'i olay hakkında malumat almak için Fatıbaşka kimseden duymadık. Öyle ki insanların bağlandıkları amel ettikleri şey bunun hilafınadır1 demiştir. (Yani üç talakla boşanan kadının kocasının evinden ayrılmaması). Mervan'ın sözünü duyan Fatıma: 'Sizinle benim a-ramda Kur'an vardır. Yüce Allah 'Açık bir fuhuşla gelmeleri dışında onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de evlerinden çıkmasınlar. Bunlar Allah'ın kanunlarıdır. Kim Allah'ın kanunlarını aşarsa kendine yazık etmiş olur. Bilmezsin belki Allah bundan sonra bir iş ortaya çıkarır' buyurmaktadır. Fatıma binti Kays der ki: 'Bu âyet kocasına dönme durumunda olanlar için söz konusudur. Üç talakla boşandıktan sonra hangi iş ortaya çıkar ki? Üç ta­lakla boşanmış ve hamile olmayan kadına nafaka düşmez' diyorsunuz. O halde niçin eve hapsediyorsunuz. Bu büsbütün sizin zannımzdır."[519]
Hafız îbn Hacer der ki: "Allah bundan sonra ortaya yeni bir iş çıkarır" âyetinin manası ric'i talaktır, demekle Fatıma ne kadar doğru söylemiş. Katade, Hasen, Süddi, Dahhak... vb. de bu görüştedirler. Buna benzer bir görüşde Fatıma'dan, Ahmed'den, İshak'tan, Ebu Sevr'den, Davud ve tabilerinden nakledilmiştir.[520]
Fatıma binti Kays'ın misafirlerine ikramı
Şa'bi anlatıyor: "Fatıma binti Kays'ın evine gittik, bize hoş kokulu kuru hurma ikram etti. Aynca bize kavut hoşafı içirdi. Ona üç talakla boşanmış kadının nerede iddet bekleyeceğini sordum. Dedi ki: "Kocam beni üç talakla boşayınca Rasulullah kendi ailem içinde iddet beklememe müsaade etti."[521]
Fatıma binti Kays'ın müslümanlarla ilgili islere alaka duyması
Amir b. Şerahil eş-Şa'bi anlatıyor: "Kendisi, Dahhak b. Kays'ın kız kar­deşi Fatıma binti Kays'a -ki o ilk hicret eden kadınlardı- 'bana Rasulullah'tan duyduğun bir hadis söyle. Başkasının sözü olmasın' diye sordu. Fatıma binti Kays da İstiyorsan söyleyeyim' dedi. O da 'Haydi bana hadis anlat' dedi. Fatıma anlatmaya başladı. 'İddetini bitirince Rasulullah'ın münadilerinde birinin namaz toplayıcıdır diye nida ettiğini duydum. (O dönemde ezan ara­sında essalatu camiatün denirdi) Derhal mescide koştum. Rasulullah'la birlikte namaz kıldım. Erkeklerin arkasında kadın saflarının ilkindeydim. Rasulullah namazı bitirince minbere çıktı. Rasulullah gülüyordu. Herkes namaz kıldığı yerde kalsın' dedikten sonra 'sizi niçin topladığımı biliyor musunuz?1 diye sordu. Orada bulunanlar 'Allah ve Rasulü daha iyi bilir' dediler. Rasulullah: 'Ben sizi ne sevindirmek ne de korkutmak için topladım. Sizi buraya toplamamın nedeni eskiden hristiyan olan Temim ed-Dari'dir. O bana geldi biat etti. Müslüman oldu. O bana bir olay anlattı. Onun anlattığı şey, benim size Mesih ve Deccalle ilgili anlattığım şeylere tamamen uygun­dur'buyurdu."[522]
KAYNAKLAR 
[307] Burada Rasulullah Sâre'nin güzelliğini anlatırken; "Yusuf ve (annesi) güzelliğin yansını Sare'ye verdi" şeklindedir. Bkz: Sahihu'l-Camiüs-Sağir, No: 1074.
[308] Buhari, Kitabu'1-Buyu', 'kölelerin satın alınıp hibe edilmesi, azad edilmesi babı, c. 5, s. 316. Müslim, Kitabu'I-Fedail, Hz. İbrahim'in faziletleri babı, c. 7, s. 98.
[309] Buhari, Kitabu] Buyu', "kölelerin harbrden satın alınıp hibe edilmesi, azad edilmesi babı, c. 5, s. 316. Müslim, Kitabul Fedail, Hz. İbrahim'in faziletleri babı, c. 7, s. 98.
[310]Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 1/153-154.
[311] Buhari, Kitabu Ehadisi'l-Enbiya, Allah İbrahimi kendisine dost edindi, babı, c. 7, s. 216.
[312] Buhari, Kitabu Ehadisil-Enbiya, "Allah, İbrahim'i kendisine dost edindi" âyeti babı, c. 7, s. 208-212
[313] Buhari, Kitabu Ehadisil-Enbiya, "Allah İbrahim'i kendisine dost edindi" âyeti babı, c. 7, s. 208-212.
Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 1/155-156.
[314] Buhari, Kitabu Ehadisil-Enbiya, "Hani melekler: Ey Meryem! Allah seni seçti" âyeti babı, c. 7, s. 281-282. Müslim, Kitabu Fedaili's-Sahabe, müminlerin annesi Hatice'nin faziletleri babı, c. 7,s. 132
[315] Buhari, Kitabu Bedü'1-Vahy, "bize Yahya b. Bekir bildirdi" hadisi babı, c. 1, s. 24. Müslim,itabu'1-Iman, Rasulullah'a vahyin başlaması, babı, c. 1, s..
[316] Buhari, Kitabu Bed'ül-Vahy, bize Yahya b. Bekir bildirdi hadisi babı, c. 1, s. 24. Müslim, Kitabul- İman, Rasulullah'a vahyin başlaması, babı, c. 1, s..
[317] Fethu'l-Bari'den nakledilmiştir, c. 8, s. 137.
[318] Buhari, Kitabu Menakıbi'l-Ensar, Rasulullah'in Hatice ile evlemesi ve Hatice'nin fazileti babı, c. 8, s. 137.
[319] Fethu'l-Bari'den nakledilmiştir, c. 8, s. 137.
[320] Müslim, Kitabu Fedailüs-Sanabe, Müminlerin annesi Hatice'nin faziletleri babı, c. 7, s. 134.
[321] Müslim, Kitabu Fedaili's-Sahabe müminlerin annesi Hatice'nin faziletleri babı, c. 7, s. 134.
[322] Buhari, Kitabu Menakibi(I-Ensar, Kasulullah'ın Hatice ile evlenmesi ye Hatice'nin faziletleri babı, c. 8, s. 136. Müslim, Kitabu Fedaili's-Sahabe, Müminleri annesi Hatice'nin faziletleri babı, c. 7, s. 134.
[323] Buhari, Kitabu Menakıbi'l-Ensar, Rasulullah'ın Hatice ile evlenmesi ve Hatice'nin faziletleri, c. 8, s. 140. Müslim Kitabu Fedaili's-Sahabe, müminlerin annesi Hatice'nin faziletleri babı c. 7, s. 133.
[324] Fethu'l-Bari'den nakledilmiştir c. 8, s. 141.
[325] Buharif Kitabu Menakıbi'l-Ensar, Rasulullah'ın Hatice ile evlenmesi ve Hatice'nin faziletleri babı, c. 8, s. 138. Müslim, Kitabu Fedailis-Sahabe, müminlerin annesi Hatic'nin faziletleri babı. c. 7, s. 133.
Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 1/156-159.
[326] Buhari, Kitabu's-Salat, Kadın seccadesinden eziyet veren şeyi atabilir babı, c. 2,sz. 141. Müslim Kitabu'l-Cihad ve's-Siyer, Rasulullah'ın müşrik ve münafıkların eziyetlerine maruz kalması babı, c. 5, s. 179.
[327] Buhari, Kitabul-Cihad, Beyaz Elbise... Babı, c. 6, s. 437. Müslim, Kitabu'I-Cihad, Uhud Gazvesi babı, c. 5, s. 178.
[328] Buhari, Kitabu Farzı'1-Hums (I. Bab) c. 7, s. 3. Müslim, Kitabu'l-Eşribe,içkinin haramhğı babı, c. 6, s. 85.
[329] Buhari, Kitabu'n-Nefekat ve fazlın Nefekatİ alel ehli, Kadının kocasının evinde çalışması babı, c. 11, s. 433. Müslim, Kitabu'z-Zikr, Ved-Dua, ve't-Tevbe vel-İstiğfar, gün başında ve uykuya yatarken teşbih babı, c. 8, s. 84.
[330] Fethu'l-Bari'den alınmıştır, c. 13, s. 366.
[331] Buhari, Kitabu'l Farzil Hums, Rasulullah'ın zırhı, asası, kılıcı babı, c. 7, s. 22.
[332] Buhari, Kitabu Fedai!i's-Sahabe, Rasulullah'm Ebul-As b. Er-Rebi gibi evlilikten doğan akrabaları babı, c. 8, s. 87. Müslim, Kitabu Fedaili's-Sahabe, sahabenin faziletleri babı ile Rasulullah'ın kızı Fatıma'nın faziletleri babı, c. 7, s. 142.
[333] Müslim, Kitabu Fedalİ's-Sahabe, Rasulullah'ın ehli beytinin faziletleri babı, c. 7, s. 130.
[334] Buhari, Kitabu'l-Menakıb, İslam'da nübüvvetin alametleri babı, c. 7, s. 440.
[335] Buhari, Kitabü'l-Isti'zan, İnsanların Elinden Kurtuluş ve Arkadaşının Sırrını Vermeyen Kişi Babı..., c. 13, s. 322. Müslim, Kitabu Fedâilü's-Sahabe, Peygamber'in kızı Fatıma'nın faziletleri babı, c. 7, s. 142.
[336] Fethu'1-Bari, c. 9, s. 200.
[337] Buhari, Kitabul Büyü, çarşılarla ilgili bab, c. 5, s. 244. Müslim, Kitabu Fedaili's-Sahabe, Hasan ve Hüseyin'in faziletleri babı c. 7, s. 130.
[338] Buhari, Kitabul-Edeb, çocuğa acımak, onu öperek kucağa almak babı, c. 13, s. 32.
[339] Buhari, kitabul Menakıb, nübüvvetin alametleri babı, c. 7, s. 440, Müslim, Kitabu Fedaili's-sahabe, Rasulullah'ın kızı Fatıma'nın faziletleri babı, c. 7, s. 142.
[340] Buhari, Kitabu'l-Menakıb, Hasan ve Hüseyin'in menkıbeleri babı, c. 8, s..
[341] Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai, K. Fedaili's-Sahabe, Fatıma'nın Faziletleri babı.
[342] Buhari, Kitabu'l-Menakıb, alamatün nübüvve, c. 7, s. 440.
[343]Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 1/159-163.
[344] Buhari, Kitabu Fedails Ashabin-Nebi, Rasulullah'ın "eğer kendime bir dost edinecek olsaydım" hadisi babı, c. 8, s. 22. Müslim, Kitabu'l-Fedailu s-Sahabe, Ebu Bekir'in faziletleri babı, c. 7, s. 109
[345] Fethul-Bari, c. 8, s. 235.
[346] Buhari, Kitabu Fedâili Ashabi'n-Nebi (s.a.v.), Rasulullah ve ashabının Medine'ye hicreti Babı, c. 8, s. 231, 236.
[347] Fethu'1-Bari c.8, s.106-107.
[348] Buhari, Kitabu Benakibul-Ensar, Rasulullah'ın Aişe ile evlenmesi babı, c. 8, s. 225.
[349] Müslim, Kitabu'l-Fedaili's-Sahabe, Aişe'nin fazileti babı, c. 7, s. 134.
[350] Buhari, Kitabu'n-Nikah, evlilik öncesi kadına bakmak babı, c. 11, s. 85. Müslim, Kitabu Fedailis-Sahabe, Aişe'nin fazileti babı c. 7, s. 134.
[351] Buhari, Kitabu'l-Menakıb, Rasulullah'in Aişe ile evlenmesi, Medine'ye Aişe'nin gelmesi ve zifafa girmesi, c. 8, s, 224. Müslim, Kitabu'n-Nikah, babanın küçük bekar çocuğunu evlendirmesi babı, c. 4, s. 141.
[352] Buhari, Kitabu'1-tlm, kim birşey duyup öğreninceye kadar tekrar ederse babı, c. 1, s. 207.
[353] Buhari, Kitabu Bedil-Halk, meleklerle ilgili bab, c. 7, s. 123. Müslim, Kitabu'l-Cihad, Rasulullah'ın müşrik ve münafıkların cefalarına maruz kalması babı, c. 5, s. 181.
[354] Buhari, Kitabu'1-Hacc, Mekke'nin fazileti ve Mekke'deki yapılar babı, c. 4, s. 187. Müslim, Kitabu'1-Hacc, Kabe'nin yıkılışı ve yapılışı babı, c. 4, s. 99.
[355] Buhari, Kitabu't-Tefsir, en-Necm Suresi baı, c. 10, s. 229.
[356] Buhari, Kitabul-Rikak, "kim Allah'a kavuşmak isterse Allah da ona kavuşmak ister" babı, c. 14 s 144. Müslim, Kitabu'z-Zikr ved-dua vet-Tevbe vel-İstiğfar, "Allah'a kavuşmayı isteyen kişiye Allah da ona kavuşmak ister" babı, c. 8, s. 65.
[357] Buhari, Kitabul Rikak, "Haşr nasıl olacaktır" babı, c. 14, s. 179. Müslim, Kitabu'l-Cennet "dünyanın sonu, kıyamet günü hasrın nasıl olacağının açıklanması" babı, c. 8, s. 156.
[358] Müslim, Kİtabu Sıfati'l-Kıyameti vel-Cenneti ba's, "nuşur ve kıyamet günü yeryezünün durumu" babı, c. 8, s. 127.
[359] Buhari, Kitabul-İtisam bil-Kitabi ves-Sünneti görüş hakkında zikredilenler babı, c. 17, s. 44. Müslim, Kitabu'1-İlm, "ilmin kaldırılması" babı, c. 8, s. 60.
[360] Buhari, Kitabul-Feraiz 'Tereke olarak bıraktıklarımız miras değil sadakadır" hadisi babı, c. 5, s. 153.
[361] Buhari, Kitabu Ehadisil-Enbiye, "Şüphesiz Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için birçok âyetler vardır." âyeti babı, c. 7, s. 230.
[362] Kitabu'i-Hacc, "Safa ile Merve arasında koşmanın vacipHği" babı, c. 4, s. 244. Müslim, Kitabul-Hacc, "Safa ile Merve arasında say bir kükndür." c. 4, s. 68.
[363] Müslim, Kitabu'z-Zikr, Veddua, vel-İstiğfar, Kim Allah'a kovuşmak isterse Allah'da ona kavuşmak ister babı, c. 8, s. 66.
[364] Müslim, Kitabu'z-Zikr, Veddua, vel-İstiğfar, Kim Allah'a kovuşmak isterse Allah'da ona kavuşmak ister babı, c. 8, s. 66.
[365] Buharı, Kitabu'l-Cenaiz, Cenaze merasimine katılmanın fazileti babı, c. 3, s. 426. Müslim, Kitabu'l-Cenaiz, Cenaze namazı kılmanın fazileti babı, c. 3, s. 52.
[366] Buhari, Kitabu't-Tefsir, Sonra insanların akın akın döndüğü yerden siz de akın akın dönün" âyeti babı, c. 9, s. 253. Müslim, Kitabu'l Hacc, aynı âyet c. 4, s. 43.
[367] Buhari, Kitabu'l-Fedailü'l-Kur'an, Kur'an'm yazılması babı, c. 10, s. 414.
[368] Müslim, Kitabu Salati'l-Musatir, gece namazını birleştirme, uyku yahut hastalıktan gece namazını kaçıran kimse babı, c. 2, s. 168.
[369] Müslim, Kitabu'l-İmaret, adaletli imamın fazileti babı, c. 6, s. 7.
[370] Buhari, Kitabul-Megazi Ifk hadisi babı, c. 8, s. 444. Müslim, Kitabu Fedaili's-Sahabe, Hasan b. Sabit'in fazileti babı, c. 7, s. 163.
[371] Buharı. KiUıbiı'ss-S;ıint, imamı yalnız namaz kıldırması için tayin etti babı.c. 2, s. 314.. Müslim, Kıtabus-Srilat. N;un;ızchı cizı-ü beliren imanını istihfafı babı, c.2, s.20.
[372] Muslini, Ki[;ıbıı 1-1 i uy/ kadının ğusul esnasında  uzun saçlarını yıkamasıyla ilgili hüküm babı,c.1, s.179.
[373] Buhari, Kitabu'l-Umreti, Rasulullah kaç tane umre yaptı babı, c. 4, s. 349. Müslim, Kitabu'l-Hacc, Rasulullah'ın kaç tane umre yaptığı babı, c. 4, s. 61.
[374] Buhari, Kitabul-Cenaiz, "Ölü, ehlinin arkasından ağlamasından dolayı azap görür" babı, c. 3, s. 40. Müslim, Kitabu'l-Cenaiz, ölü ailesinin kendisine ağlamasından azap görür, babı, c. 3, s. 43.
[375] Buhari, Kltabu'l-Menakıb, Rasulullah'ın özellikleri abı, c. 7, s. 389.
[376] Buhari, Kitabu'l-Menakıb, Rasulullah'ın özellikleri babı, c. 7, s. 389. Müslim, Kitabu Fedaili's-Sahabe EbuHureyrenin faziletleri babı, c. 7, s. 167.
[377] Bkz. Kitabu'l İcabe li İradi ma İsted rakethü Aişetü ales-Sahabeti s. 31-32.
[378] Bkz. Kitabu'l-îcabe li İradi ma istedrakethü Aişetü ale's-Sahabeti s. 3.
[379] Müslim, Kitabu't-Tahare, Mesh müddeti babı, c. 1, s. 160.
[380] Buhari, Kitabu Ebvabi'1-Amel fı's-Salati, "kişi namaz kılarken konuşur, eliyle işaret ederse" babı, c. 3, s. 347. Müslim, Kitabu Salati'l-Müsafirin ve kasriha, Rasulullah'ın ikindi namazından sonra kıldığı iki rekat namaz babı, c 2, s. 210.
[381] Buhari, Kitabu'I-Eşribe, Rasulullah'ın yasakladıktan sonra bir kısım kap ve taslara ruhsat vermesi babı, c. 12, s. 161.
[382] Buhari, Kitabu'l-Cihad, "Kadınların erkeklerle beraber savaşlara katılması babı, c. 6, s. 418. Müslim, Kitabu'l-Cihad" "Kadınların erkeklerle savaşa katılsa" babı, c. 5, s. 196.
[383] Buhari, Kitabu'1-Hac, "kadınların haccetmesi" babı, c. 4, s. 445.
[384] Buhari, Kitabu'l-Cihad, "Cihadın ve seyahatin faziletleri" babı, c. 6, s. 344.
[385] Müslim, Kitabu'1-Hacc, "İhram'ın şekilleri" babı, c. 4, s. 34.
[386] Buhari, Kitabu'1-Hac, "Nisab ölçüsünde umrenin faziletleri" babı, c. 4, a. 360. Müslim, Kitabu'l-Hac, "İhram'ın şekilleri" babı, c. 4, s 32.
[387] Buhari, Kitabu İ-Hac, "Umreye giden umre tavfını yapınca" babı, c. 4, s. 361. Müslim, Kitabu'l-Hac, "İhram'ın şekilleri" babı, c. 4, s. 31.
[388] Buhari, Kitabu Fedaili Ashabı'n-Nebi, "Rasulullah'ın Hatice ile evlenmesi ve hatdcenın faziletleri" babı, c. 8, s. 136. Müslim, Kitabu Fedali's-Sahabe, "Müminlerin annesi Hz. Hatice'nin faziletleri" babı, c. 7, s. 134.
[389] Müslim, Kitabu Fedailfs-Sahabe, "Hz. Aişe'nin faziletleri" babı, c.7, s.135.
[390] Buhari, Kitabu Ehadis-i Enbiya, "Kim nesebine sövülmemesini isterse "babı, c.7. s.364. Müslim, Kitabu Fedaili's-Sahabe, "Hasan b. Sabitin faziletleri" babı, c.7, s.163.
[391] Buhari, Kitabu'l-Megazi," Ifk hadisesi" babı, c.8, s.437. Müslim, Kitabu't-Tevbe, 'İfk hadisesi v« iftiraya uğrayan tevbesinin kabulü" babı, c.8, s.18.
[392] Buhari, Kitabu'I-Hibe ve Fadluha vet-Tahridu aleyha, zifaf anında damada ödünç verme babı, c. 6, s. 169.
[393] Buhari, Kitabu Ehadisi'I-Enbiya, "Kureyş'in menkıbeleri" babı, c. 7, s. 347.
[394] Buhari, Kitabu'1-Edeb, Dargınlık ve Rasulullah'ın 'kişinin kardeşiyle üç günden fazla dargın durması helal olmaz.' sözü babı, c. 13, s. 104.
[395] Buhari, Kitabu'l-Ce"aiz, "Rasulullah'ın Ebu Bekir'in ve Ömer'in kabirleri hakkında varid olanlar" babı, c. 3, s.'501.
[396] Buhari, Kitabu't-Tefsir "Şayet onu işitmiş olsaydınız bize ne oluyor da böyle konuşuyoruz" âyeti babı c. 10, s .69.
[397] Buhari, Kitabul-İ'tisam bi'1-Kİtabi ve's-Stinne, c. 17, s .69.
[398] Buhari, Kitabu'l-Cihad, Kadınların erkeklerle beraber savaşa katılması babı, c. 6, s. 418. Müslim, Kitabu'l-Cihad, kadınların erkeklerle beraber savaşması babı, c. 5, s. 196.
[399] Silsiletü'l-Ehadisi's-Sahiha adlı kitapta 67. rakam altında zikredilmiştir.
[400] Müslim, Kitabu't-Talak, "İla ve kadınlardan uzak durulması" habı, c. 4, s. 188.
[401] Buhari, Kitabu'l-Fiten, "Osman b. Haysem bize haber verdi" babı, c. 1 fS. s. 167.
[402] Müslim, Kitabu'l-Cenaiz, "Kabre gidince ne denilir ve kabir ehline dua" babı, c. 3, s. 64.
[403] Buhari, Kitabu't-Talak, "Allah'ın sana helal kıldığı şeyi kendine niçin haram kılıyorsun" âyeti babı, c. 11, s. 295. Müslim, Kitabu't-Taİak, 'Talaka niyet etmeden karısını haram kılan kimseye keffaret gerekir" babı, c. 4, s. 185.
[404] Buhari, Kitabu'l-Megazi, Rasulullah'ın hastalanması babı, c. 9, s. 207. Müslim, Kitabu's- Salat, "Kendisinde bir özür hası] olunca imamın, yerine birini bırakması""babı, c. 3, s. 22.
[405] Buhari, Kitabu Ebvabı'1-Ezan, İmam namazda ağlarsa babı, c. 2, s. 348. Müslim, Kitabus Salat, İmam kendisine bir özür hasıl olunca yerine birini geçirmesi babı, c. 2, s. 22.
[406] Buhari, Kitabu ]-Megazi "İfk hadisi" babı, c. 8, s. 436. Müslim Kitabu't-Tevbe, "İfk hadisi ve namuslu kadına iftira edenin tevbesi" babı, c .8, s. 112.
[407] Buhari, Kitabu'l-Menakıb, "Rasulullah'ın Aişe ile evlenmesi" babı, c. 8, s. 225. Müslim, Kitabu Pedaili's-Sahabe, "Aişe'nin faziletleri" babı, c. 7, s. 137.
[408] Buhari, Kitabu Bedi'1-Halk, "melekler konusu" babı, c. 7, s. 118. Müslim, Kitabu      Fedaili's-Sahabe, "Aişe'nin fazileti" babı, c. 7, s. 139.
[409] Buhari, Kitabu'l-Menakıb, "Aişe'nin faziletleri" babı, c. 8, s. 110.
[410] Buhari, Kitabu'l-Fitan, "bize Osman b. el-Heysem bildirdi" babı, c. 16, s. 169.
[411] Buhari, Kitabu'l-Menakıb, "Aişe'nin faziletleri" babı, c. 8, s. 108. Müslim, Kitabu Fedaili's-
Sahabe, "Aişe'nin fazileti" babı, c. 7, s. 138.
[412] Buhari, Kitabu'1-Hibe "kim arkadaşına birşey bağışlar, hediyesini hanımlarından birkaçına verirse" babı, c^'S.-134. Müslim, Kitabu Fedaili's-Sahabe, Aişe'nin faziletleri babı, c. l,.s. 135.
[413] Buhari, Kitâbu'l-Megazi, "Rasulullah'in hastalanması ve ölmesi" babı, c. 9, s. 210. Müslim, Kitabu Fedaili's-Sahabe, "Aişe'nin faziletleri" babı, c. T, s.. 137.
[414] Buhari, Kitabu Fedailis Ashabi'n-Nebi, "Aişe'nin faziletleri" babı, c. 8, s . 108. Müslim Kitabu'I-Hayz, teyemmüm etmek babı, c. 1, s. 192
[415] Buharı, Kitabu'I-Hibe, "kim arkadaşına birşey bağışlar, hediyesini hanımlarından birkaçına verirse..." babı, c. 6, s. 133.
[416] Buhari, Kitabu Fedaili's-Sahabe, "Aişe'nin fazileti" babı, c. 8, s. 108.
[417] Buhari, Kitabu't-Tefsir "Onu işittiğiniz zaman" bunu konuşmamız bize yakışmaz demeniz gerekmez miydi?" âyeti babı, c. 10, s. 100.
Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 1/163-194.
[418] Buhari, Kitabu'l-Menakıb, "Habeşisan hicreti" babı, c. 8, s. 189.
[419] Müslim, Kitabu'l-Cenaiz, "cenazenin örtülmesi ve dua edilmesi" babı, c. 3, s. 38.
[420] Müslim, Kitabu'l-Cenaiz, "cenaze üzerine ağlamak" babı, c. 3, s. 39.
[421] Müslim, Kitabu'l-Cenaiz, "musibet anında söylenecekler" babı, c. 3, s. 37.
[422] Müslim, Kitabu'l-Cenaiz, "musibet anında söylenecekler" babı, c. 3, s. 37.
[423] Müslim, Kitabu'r-Reda, "Bekar ya da boşanmış erkeğin zifaf sonrası yapacakları şeyler" babı c. 4, s. 173.
[424] Buhari, Kitabu'1-Hibe, "kim arkadaşına birşey bağışlar, hediyesini hanımlarından birkaçına verirse3 babı, c. 6, s. 132.
[425] Müslim, Kitabu'l-Fedail, "Rasulullah'ın havzı ve özellikleri" babı, c. 7, s. 67.
[426] Buhari, Kitabu'l-Menakıb, "İslam'da nübüvvetin alametleri3 babı, c. 7, s. 442. Müslim, Kitabu Fedaili's-Sahabe, "müminlerin annesi Ümmü Seleme'nin" faziletleri babı, c. 7, s. 144.
[427] Buharı, Kitabu'l-Meğaıl.
[428] Müslim, Kitabu'l-İmare, "Şeriata aykırı muamelelerinde liderlere karşı koymanın vacipüği" babı, c. 6, s. 123.
[429] Buhari, Kitabu'l-Eşribe, "gümüş kaplar" babı, c. 12, s. 199. Müslim, Kitabul-Libas ve'z-Zinet, "altın ve gümüşten su kaplan edinmenin haramlığı" babı, c. 6, s. 134.
[430] Buhari, Kitabu'l-Megazi, "Şevvalin sekizinde yapılan Taif Gazvesi" babı, c. 9, s. 105. Müslim, Kitabul Selam, "hünsaların ecnebi kadınların yanma giremeyecekleri" babı, c. 7, s. 110.
[431] Buhari, Kitabu't-Tıb, "nazar değmesinden ötürü rukiyye yapmak" babı, c. 13, s. 311. Müslim, Kitabu's-Selam, "göz değmesinden Ötürü rukiyye yapmanın müstehabhğı" babı, c. 7, s. 18.
[432] Müslim, Kitabu'l-Fiten ve Eşrati's-Saat, "Kabe'yi yok etmek isteyen ordunun yerle bir edilmesi" babı, c. 8, s. 166.
[433] Müslim, Ki tabu!-Fiden ve Eşrati's-Saat, "bir kimse kabre varıp mezarda yatanın kendisi olmasını ummadıkça kıyamet kopmaz" babı, c .8, s. 186.
Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 1/194-200.
[434] Müslim, Kitabu'n-Nikâh, "Rasulullah'ın Zeyneb binti Cahş'la evlenmesi, hicap âyetinin inmesi " babj, c. 4, s. 148.
[435] Buhari, Kitabu'n-Nikâh, "tek bir koyunla da olsa düğün yemeği vermek" babı, c. 11, s. 142. Müslim, Kitabu'n-Nikâh, "Rasulullah'ın Zeyneb binti Cahş'fa evlenmesi ve hicab âyetinin inmesi" babı, c. 4, s. 149.
[436] Buharı, Kitabu't-Tefsir, "İzin verilmedikçe Rasulullah'ın evlerine girmeyin" âyeti babı, c. 10, s. 148. Müslim, Kitabu'n-Nikâh, "Rasulullah'ın Zeyneb binti Cahş'la evlenmesi" babı, c. 4, s. 149.
[437] Buhari, Kitabu'n-Nikâh, "düğünde hediye vermek" babı, c. 11, s. 134. Müslim Kİtabu'n-Nİkâh, "Rasulullah'ın Zeyneb binti Cahş'la evlenmesi" babı, c. 4, s. 150
[438] Bkz. Fethu'1-Bari, c. 11, s. 135.
[439] Buhari, Kitabu't-Tefsir, Ahzab suresi "Size izin verilmedikçe Nebi'nin evine girmeyin" âyeti babı, c. 10, s. 149. Müslim, Kitabun Nikâh, "Rasulullah'ın Zeyneb binti Cahş'la evlenmesi" babı, c. 4, s. 149.                                                              
[440] Buharı, Kİtabu'l Meğazi, "ifk hadisi" babı, c. 8, s. 440. Müslim Kitabu't-tevbe, "ifk hadisi" babı, c. 8,a. 112.
[441] Müslim Kitabu Fedaili's-Sahabe, "Aişe'nin fazileti" babı, c. 7, s. 136.
[442] Buhari, Kitabu'l-Meğazi, "ifk hadisi" babı, c. 8, s. 440. Müslim, Kitabu't-Tevbe "ifk hadisi" babı.c. 8, s. 112.
[443] Buhari, Kitabu't-Tevhid, "Allah'ın arşı su üzerinde idi"babı, c. 17, s. 184.
[444] Buhari, Kitabu'z-Zekât, "hangi sadaka daha eftaldir" babı, c. 4, s. 28. Müslim Kitabu Fedaili's-Sahabe,
"mü'minlerin annesi Zeyneb'in faziletleri" babı, c. 7, s. 144.
Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 1/200-202.
[445] Müslim, Kitabu Fedaili's-Sahabe, "Enes'in annesi Ümmü Süleymi'nin faziletleri" babı, c. 7, s. 145.
[446] Müslim, Kitabu Fedaili's-Sahabe, "Enes'in annesi Ümmü Süleymi'nin faziletleri" babı, c. 7, s.
[447] 145. Parantez içindeki ifade 148 nolu dipnottaki hadisten alınmıştır.
[448] Bkz. Sahihu Sunenİ'n-Nesai, Kitabun Nikah, İslamda evlilik babı, hadis no: 3133. c.2, s.708.
[449] Buhari, Kitabu Menakıbi'l-Ensar, Ebu Talha'mn menkıbeleri babı, c.8, s. 128. Müslim, Kitabu'l-Cihad, kadınların erkeklerle beraber savaşa katılmaları babı, c.5, 3.196.
[450] Buharı, Kitabu'l-Eşribe, Tatlı su aramak babı, c.12, s.175. Müslim, Kitabu'z-Zekat, akraba ve kocaya sadaka vermenin fazileti babı, c.2, s.79.
[451] Buhari, Kitabu'l-Cenaiz,"kim musibet anında kederini belli etmezse" babı, c. 3, s. 413. Kitabu'l-Akika, "çocuğa doğduğu günün ertesi gün isim verilmesi" babı, c. 12, s. 6. Müslim, Kıtamı Fedaili's-Sahabe, "Ensar'dan Ebu Talha'nın faziletleri"babı, c. 7, s. 145.
[452] Buhari, Kİtabu'l-Cihad, ve's-Siyer, savaşa hazırlanan kimsenin fazileti babı, c.6, s.390. Müslim, Kitabu'l Fedailis-Sahabe, Enes'in annesi Ümmü Süleym'in faziletleri babı, c.7, s.149.
[453] Buhari, Kitabu'n-Nikah, düğünde hediye vermek babı, o.ll,,s.l34.
[454] Buhari, Kitabu's-Savm, kim bir kavmi ziyaret ederse orucunu bozmazsa babı, c.5, s.131.
[455] Müslim, Kitabu'l-Fedail, "Rasulullah"m terinin güzel kokması" babı. c. 7, s. 81.
[456] Buhari, Kitabu'1-Edep, "çocuğa künye vermek" babı, c. 13, s. 204.
[457] Buhari, Kitabu'1-Hibe, "Hediye vermenin fazileti" babı, c. 6, s. 171. Müslim, Kitabu'l-Cihad, muhacirlerin Ensar'a "hediyelerini geri vermeleri" babı, c. 5, s. 162.
[458] Müslim, Kitabu Fedaili's-Sahabe, "Enes b. Malik'in faziletleri" babı, c. 7, s. 159.
[459] Buhari, Ki tabu 'n -Nikâh, "düğün yemeği haktır" babı, c. 11, s. 138.
[460] Müslim, Kitabu Fedaili's-Sahabe, "Enes b. Malik'in faziletleri" babı, c. 7, s. 160.
[461] Buhari, Kitabu'n-Nikâh, "düğündü hediye vermek" babı, c. 11, s. 134. Müslim, Kitabu'n-Nikah, "rasuluHah'ın Zeyneb binti Cahş'la evlenmesi" babı, c. 4, s. 150.
[462] Müslim, Kitabu'n-Nikâh, "kişinin cariyesini azad ettikten sonra onunla evlenmesinin fazileti" babı, c. 4, s. 147.
[463] Buhari, Kitabu's-Salat, "namazda dizlerin durumu" babı, c. 2, s. 25. Müslim, Kitabu'n- Nikâh, "Rasulullah'ın Cariyesini azad ettikten sonra onunla evlenmesi" babı, c. 4, s. 145.
[464] Müslim, Kitabu'1-.Eşribe, "razı olacağına inandığı kimsenin evine kişinin peşinden girme" babı, c. 6, s: 120.
[465] Buhari, Kitabu'l-Menakıb, "İslam'da nübüvvetin alametleri" c. 7, s. 399. Müslim, Kitabu'l-Eşribe, "razı olacağına inandığı kimseninevine kişinin peşinden girme" babı, c. 6, s. 118.
[466] Buhari, Kitabu'l-Cenaiz, "bağırıp çağırmak, ağlamak vs." babı, c. 3, s^420. Müslim, Kitabu'l-Cenaiz,: "Bağırıp çağırmada daha aşırı olmak" babı, c. 3, s. 46.
[467] Buhari, Kitabu'1-İlm, "tlim öğrenmede utanma" babı, c. 1, s. 239. Müslim, Kitabu'1-Hayz, "kadının gusut abdesti almasının yacipliği" babı, c. 1, s. 172.
[468] Müslim, Kitabu'1-Hayz, "yıkanan kimsenin kokulu bir bez kullanmasının müstehablığı" babı, c. 1, s. 180.
[469] Buhari, Kitabu Menakibi'l-Ensar," Ebu Talha'mn menkıbeleri" babı, c. 8, s. 128. Müslim, Kitabu'l-Cihad, "kadınların erkeklerle beraber savaşlara katılmaları" babı, c. 5, s. 196.
[470] Ümmü Süleym'in Hayber savaşına katılmasıyla ilgili hadis yukarıda geçti. Bkz. 160. nolu hadis.
[471] Müslim, Kitabu'l-Cihad Ve's-Siyer, "kadınların erkeklerle savaşlara katılmaları" babı, c. 5, s. 196.
[472] Müslim, Kitabu'l-Cihad, "kadınların erkeklerle birlikte savaşlara katılmaları" babı, c. 5, s. 196.
Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 1/202-209.
[473] Buharı, Kitabul-Menakıb, "Zeyd b. Amr b. Nüfeyl hadisi" babı, c. 8, s. 145.
[474] Buhari, Kitabu'l-Menakıb, "Rasulullah ve ashabın Medine'ye hicreti" babı, c. 8, s. 231.
[475] Bkz. Felhul-Bari c. 8, s. 235.
[476] Fethu'l-Bari'den nakille, c. 8, s. 235.
[477] Buhari, Kitabul-Menakıb, "Rasulullah ve ashabının Medine'ye hicreti" babı, c. 8, s. 235
[478] Buhari, Kitabun Nikâh, "Kıskançlık" babı, c. 11, s. 234. Müslim, Kitabu's-Selam,
"Yolda karşılaşılan yabancı kadınların hayvanlarının terkilerine binmelerinin caizliği" babı, c. 7,s. 11.
[479] Buhari, Kitabul-Menakıb, "Zübeyr b.Awam'ın Menkıbeleri" babı, c. 8, s. 82. Müslim, Kitabu
Fedaili's-Sahabe, "Talha ve Zübeyr'in faziletleri" babı, c. 7, s. 128.
[480] Buhari, Kitabul-Cihad, 'Talha'nın fazileti'' babı, c.6, s.399. Müslim, Kitabu Fedaili's-Sahabe,
"Talha ve Zübeyr'in faziletleri" babı, c. 7, s. 127.
[481] Buhari, Kitabu'l-Menakıb, "Rasulullah ve ashabının Medine'ye hicreti" babı, c. 8, s 249. Müslim, Kitabu'1-Edeb 'yeni doğan çocuğun damağına tatlı birşey koymak' babı, c. 6, s. 175.
[482] Buhari, Kitabu n-Nikâh, kıskançlık babı, c. 11, s. 234. Müslim, Kitabu's-Selam, yolda karşılaşılan yabancı kadınların hayvanların terkine alınmalarının caizliği babı, c. 7, s. 11.
[483] Müslim, Kitabu's-Selam, "yolda karşılaşılan yabancı kadınların hayvanların terkilerine alınmalarının caizliği" babı, c. 7, s. 12.
[484] Buhari, Kitabul-Hibe, "kadının kocasından başkasına bağışta bulunması" babı, c. 6, s. 145. Müslim, Kitabu'z-Zekât, "infak yapmaya teşvik" babı, c. 3, s. 92.
[485] Buhari, Kitabul-Hibe, "müşriklere hediye vermek" babı, c. 6, s. 161. Müslim, Kitabu'z-zekât, 'yakınlara sadaka verip infakta bulunmanın fazileti" babı, c. 3, s. 81.
[486] Müslim, Kitabu's-Selam, "yolda karşılaşılan yabancı kadınların hayvanların terkilerine alınmalarının caizliği" babı, c. 7, s. 12.
[487] Müslim, Kitabu Salattt-Kusuf, "Rasulullah'ın kusuf namazında cennet ve cehennemle ilgili bazı şeyler görmesi" babı, c. 3, s. 30.
[488] Müslim, Kitabu'l-Kusuf, "Rasulullah'ın kusuf namazında cennet ve cehennemle ilgili bazı şeyler görmesi", babı, c. 3, s. 32.
[489] Buhari, Kitabu'1-tlm, "kim namazda başıyla yahut eliyle işaret ederse" babı, c. 1, s. 192.
Müslim, Kitabu Salati'l-Kusuf, "Rasulullah'a kusuf namazı esnasında cennet ve cehennemle ilgili bazı şeylerin gösterilmesi" babı, c. 3, s. 32.
[490] Müslim, Kitabu'1-Hac, "Haccı temettü" babı, c. 4, s. 55.
[491] Müslim, Kitabu'l-Libas, "kadın ve erkeklere altın ve gümüş kap kullanmanın haramliğı" babı, c. 6, s. 139-140.
[492] Müslim, Ktabu Fedaili's-Sahabe, "Sakif yalancısı ve çok kan dökücüsü" babı, c. 7, s. 190.
[493]Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 1/210-215.
[494] Buharı, Kitabul-Meğazi "Hayber Gazvesi" babı, c. 9, s. 24. Müslim, Kitabu Fedaili's-Sahabe,
"Cafer b. Ebi Talib ve Esma binti Umeys 'in faziletleri" babı, c. 7, s. 172.
[495] Buhari, Kitabu'l-Meğazi, "Hayber Gazvesi" babı, c. 9, s. 24. Müslim Kitabu Fedaili's-Sahabe,
"Cafer b. Ei Talib ı fazileti" babı, c. 7, s. 172.
[496] Müslim, Kitabu'1-Hac, "Lohusa kadınların ihramı, ihrama girmeden önce yıkanmalarının müstehablığı" babı, c. 4, s. 27.
[497] Müslim, Kitabu's-Selam, "göz değmesine karşı rukye yapmanın müstehablığı" babı, c. 7, s. 18.
[498] Mecmeu'z-Zevaid'den alınmıştır c.5, s.170. Hafız el-Heysemi senetle bulunan kişilerin sahih olduğunu söyler.
[499] Müslim, Kitabu's-Selam, "yabancı kadınla başbaşa kalmanın haramhğı babı" c. 7, s. 8.
[500] Sahihu Camii's-Sağir, no: 2760.
[501]Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 1/215-217.
[502] Buhari, Kitabu't-Tefsir, "Sana mümin kadınlar biat etmeye gelince" âyeti babı, c. 10 s   262
[503] Fethul-Bari, c. 10, s. 263.
[504] Buharı, Kitabu'J-Hibe, "Hediye kabul etmek" babı, c. 6, s. 131. Müslim, Kitabu'z-Zekât,
"RasuluHah'a hediye vermenin mübahhğı" babı, c. 3, s. 120.
[505] Buhari Kitabul-Cenaiz, "bir defa yıkamanın müstehabhğı" babı, c. 3, s. 372. Müslim, Kitabu'l- Cenaiz, "ölü yıkamak" babı, c. 3, s. 47.
[506] Buhari, Kitabu'l-İdeyn "kadının bayramda giyinecek gömleği yoksa" babı, c. 3, s. 122.
[507] Müslim, Kitabu'l-Cihad, "gazi kadınlara ganimetten azca verilmesi" babı, c. 5, s. 199.
[508] Buhari'nin rivayetine göre Half oğullarının köşküne giren kadının kız kardeşi ile ilgili hadisin devamı: "Rasulullah'a üzerinde cilbabı olmayan kadını sordum, şeklindedir. Müslim'e göre ise (c. 3, s. 21) suali soranın bizzat Ümmü Atiyye olduğu anlaşılmaktadır.
[509] Buharı, Kitabu'1-Hayz, 'Hayızh kadının bayram namazlarına katılması" babı, c. 1, s. 439.
[510] Bubari, KitabıVl-Cenaİz, "kadınların cenazeye katılmaları" babı, c. 3, s. 387. Müslim, Kitabul-Cenaiz, "kadınların cenaze namazlarından nehyedilmeleri" babı, c. 3, s. 47.
[511] Buhari, Kitabu'l-Cenaiz, "kadının kocasından başkası için yas utması (iddet)" babı, c. 3, s. 388.
[512] Buhari, "bir kimsenin öldüğü nasıl bildirilir"babı, c. 3, s. 375.
[513] Fethu'1-Bari, c. 3, s. 370.
[514] Buhari, Kitabu'1-Hayz, "Hayızh kadının bayram namazlarına katılması" babı, c. 1, s. 439.
Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 1/217-219.
[515] Fethul-Bari, c. 11, s. 402.
[516] Fethu'l-Bari, c. 11, s. 406.
[517] Müslim, Kitabu't-Talak, "üç talakla boşanan kadına nafaka yoktur "babı, c. 4, s. 198.
[518] Müslim, Kitabu'l-Fitan ve Eşrati's-Saat, "deccalin gelmesi" babı, c. 8, a. 203.
[519] Müslim, Kitabu't-Talak, "üç talakla boşanan kadına nafaka yoktur" babı, c. 4, s. 1.
[520] Fethul-Bari, c. 11, s. 406.
[521] Müslim, Kitabu't-Talak, "üç talakla boşanan kadına nafaka yoktur "babı, c. 4, s. 198.
[522] Müslim, Kitabul-Fitan ve EşratiVSaat, "deccalin gelmesi" babı, c. S, s. 203.
Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 1/219-222.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder