İSLAMA HİZMETTE KADINLARIN ROLÜ-EĞLENCE DÜZENLEME-EVLENME FIRSATLARINI ÇOĞALTMA

6. Allah'ın Dinine Çağrı


Sünnetten birkaç Örnek:
İmran b. el-Husayn: "Rasulullah'la birlikte bir seferde idik. Topluluk susuzluktan yakındığında; Rasulullah bir yere konakladı, önce bir kişiyi ardından da Hz. Ali'yi yanına çağırıp: 'Gidip su isteyin' dedi. Gittiler, yolda devesinin üzerinde su dolu iki tulum arasında bir kadınla karşılaştılar. Ona kendileriyle gelmesini söylediler ve onu Peygamber'e getirdiler. Peygamber bir kap getirilmesini istedi. Getirdiklerinde, ona tulumlardan su boşalttı... su alın, su dağıtın diye seslenildi. Bu arada o kadın ayakta peygamber'in suyuna ne yaptığını izliyordu. Allah'a yemin olsun, Peygamber su boşaltmayı dur­durduğunda, tulumlar bize akıtmaya başladığı zamandan daha dolu görünü­yorlardı. Peygamber: 'Kadın için birşeyler toplayın' dedi. Hurma ve kurutul­muş ekmek gibi biraz yiyecek toplayıp torbaya koydular, kadını devesine bindirdiler torbayı da önüne koydular. O anda Peygamber kadına: 'Biliyorsun, suyundan birşey eksiltmedik. Fakat Allah bize su verdi' dedi." Kadın toplumuna vardığında, doğallıkla gecikmiş bulunuyordu. Bu durumun neden? diye sorduklarında şu karşılığı veriyor: İlginç birşey oldu. Bana iki kişi denk geldi, beni şu dinini değiştirmiş denilen adama götürdüler. Şöyle şöyle yaptı. Allah'a yemin olsun, o ya yerle gök arasında bulunan insanların en sihirbazı ya da gerçekten Allah'ın elçisidir. Bu olaydan sonra, müslümanlar onun kabilesi çevresindeki müşriklere akınlar düzenliyor fakat onun kabilesine zarar vermiyorlardı. O, günlerden bir gün kabilesine: Görüyorum ki bunlar sizi özellikle dinlerine girmeye zorlamıyorlar, İslam'a girmeye ne dersiniz? diyor. Önerisini benimseyip hep birlikte İslama giriyorlar. Başka bir rivayette [694] hadisin sonu: "Allah bu kabileye bu kadın aracılığı ile yol gösteriyor, o müslüman oluyor, onlar da müslüman oluyor­lar' biçimindedir."[695]
Bir kadının İslam'a daveti işte böyle, müslümanlarla zorunlu karşılaşı-mı aracılığıyla gerçekleşiyor; İslam'a doğrudan sözlü olarak davet edilmek­sizin, sadece, müslümanların ordugahına sert davranılmadan götürülmesi, müslümanlann birbirleriyle yardımlaşmaları, kardeşçe tutumları, temiz dilli oluşları, Peygamber'e karşı saygılı tutumları sonra Peygamber'in suyundan bir şey eksiltmedikleri halde hediye vermesi gibi müslümanların ahlâklarına ilişkin gördüklerinin etkisiyle müslüman olmuş olması olasıdır. Onu, gördüğü peygamber'in mucizesi de etkilemiştir. Diğer yandan kadının gör­düklerini, erkek kadın tüm kavmine anlatması da bir birliktelik sayesinde olabilmiştir kuşkusuz. Allah'ın onu kavmi için hayırlı elçi ve İslam davetçisi olması istenci de o birliktelik kanalıyla varlık bulmuştur. Hadisi verenin tesbiti yerindedir: "Allah bu kavmi o kadınla doğru yola iletti."
Ebu Hureyre: Hubeyb, Öldürmeye karar vermelerine kadar onların yanında tutsak kaldı. Bir gün el-Haris'in kızlarının birinden ödünç bir ustura istedi, o da verdi. Sonra el-Haris'in kızı şunları anlatırdı: 'Çocuğum dikka­timden kaçmıştı. Ona doğru gitmiş, ona ulaştığında o da alıp dizi üzerine koymuştu. O durumda gördüğümde bir çığlık attım. Çığlık sesinin benden geldiğini anladı, o anda ustura da elinde idi. Dedi ki: 'onu öldüreceğimden mi korkuyorsun? Onu yapacak değilim inşaallahu teala.' Sonraları o kadın Hubeyb'den daha hayırlı bir esir görmedim. Onu üzüm yerken gördüm, o ona verdiği bir nziktan başka birşey değildi.[696]
Görüldüğü gibi, esir Hubeyb'Ie onu öldürmek için esir tutan halktan bir kadının zorunlu karşılaşmaları sayesinde Allah'ın kendisini şereflendirdiği kerametinin yanında, saygın tutum ve davranışları ile kadını İslam'a davet ediyor. Ona İslam'a ilişkin birşeyler söylemiş olması da olasıdır. [697]

7. Allah Yolunda Cihad


Son seferine kadar Rasulullah'ın birçok seferine katılarak, cihad şere­finden nasiplerini alan mümin kadınlardan, mücahid erkeklerle karşılaş-maksızın onlara yardım etmelerini istemek mümkün müdür?
İşte onların savaşta erkeklere yaptıkları yardımın boyutlarını açıklığa kavuşturan bazı örnekler: Tulum dikme:
Hz. Ömer: "... Ummu Salit iyi eteklik almaya daha layıktır. O Uhud savaşında bize tulum dikerdi."[698]
Susayanlara su verme:
Enes: "Uhud savaşında Aişe ve Ummu Süleym, tulumla su taşıyıp askerlere sunuyorlardı."[699]
Yemek hazırlama:
Ummu Atıyye: "Rasulullah'Ia yedi kez sefere çıktım, erkeklerin çadırları ve diğer malzemelerine göz kulak olur, yemek yapardım."[700]
Yaralıları tedavi etme:
Enes: "Rasulullah sefere Ummu Süleym ve Ensardan bir gurup kadınla çıkar., o kadınlar savaş olursa yaralıları tedavi ederlerdi."[701]
Hasta bakımı:
Hafsa binti Şîrîn, Ensardan bir kadından aktarıyor: "Kardeşinin kocası, Rasulullah'Ia birlikte on iki kez sefere çıkmış. Altı seferde kardeşi de onunla birlikte imiş. Kardeşi: 'Hastalara bakardık1 diyormuş."[702]
Ölü ve yaralıların taşınması:
Rabi binti Muavviz: "Peygamber'le sefere giderdik... Ölü ve yaralıları
Medine'ye taşırdık..."[703]
Kadınlardan biri kendini savunmak için bir hançer ediniyor. Enes: "Ümmü Süleym Huneyn günü bir hançer edindi. Rasulullah ona: 'Bu hançer nedir?' dediğinde: 'Onu müşriklerden biri bana yaklaşacak olursa karnını deşmek için edindim1 karşılığını verdiğinde Rasulullah gülmeye başladı.[704]
Gerektiğinde kendini savunmak için Ummu Süleym hançer taşıyor, İbni Sad Tabakat'ında verdiğine göre Ummu Ammar'a ise; müslümanlar yenilgyie uğradıklarında silah kuşanarak Rasulullah'ı savunuyorlar.
Ömer İbn Hattab: "Uhud günü Rasulullah'in: 'Sağa sola dönüp de Um-mu Ammara'yı önümde savaşır görmediğim olmadı' dediğini duydum" derdi."[705]
Allah mü'minlere zafer verdiğinde kadınlara, ganimetten bir miktar pay düştü. İbn Abbas: "Rasulullah sefere kadınlarla birlikte çıkar, onlara gani­metten bir miktar bağışlardı..."[706]
Onlardan biri, deniz savaşında Allah yolunda şehadete ermeyi diliyor; Allah da nasibediyor: Enes b. Malik: "Rasulullah ümmetimden bir grup yeşil denizde (Akdeniz) Allah yolunda sefere çıkacaklar, dediğinde bir kadın (Ummu Havam): '"Ey Allah'ın elçisi, beni onlardan biri kılması için Allah'a dua et1 dedi. Rasulullah da: 'Ey Allah'ım, onu onlardan eyle' dedi. Sonra o, kocası Ubade İbn Samitle birlikte, müslümanların Muaviye ile gerçekleştir­dikleri ilk deniz seferine katıldı. Sefer dönüşü Şam'a indiklerinde ona bin­mesi için bir hayvan getirdiler. Hayvan onu yere attı, bunun sonucu vefat et­ti."[707]
O, Rasulullah'ın şu sözü hükmü.ıce şehiddir: "Allah yolunda kim hay­vandan düşer ölürse şehiddir."[708]

8. Meslekî Çalışma


Kadınları toplumsal yaşama katılma ve erkeklerle karşılaşmaya götü­ren etmenlerden biri de; dar gelirli kocasına yardım etmek, veya hayır işle­rinde harcamak üzere mal kazanmak ya da çağdaş toplumumuzda müslü­man kadın ve kızların eğitim ve tedavi edilmeleri gibi yeterlilik düzeyinde kadınların yürütmeleri gereken görevlerin edaı gereği kadının mesleki çalış­ma için ev dışına çıkışıdır. Kadın ve kızların, eğitim ve tedavileri, bu işleri yapan kadınların çoğunlukla, kızların velileri veya kadınların kocaları, akrabaları ile karşılaşmalarını ve erkeklerle birlikte çalışmalarını gerekli kıl­maktadır. Mesleki çalışmanın hedefi ne olursa olsun; bu çalışma koca ve ço­cukların hakkına halel getirmemeli, evin idaresi kadının öncelikli yükümlü­lüğü olarak kalmalıdır.
Peygamber döneminde kadınların mesleki çalışmalar için dışa çıkışla­rına bir kaç örnek veriyoruz.
İşte bu kadın tarım işleri yapıyor:
Cabir: "Peygamber ensardan Ummu Mubeşşir'in yanına varıp bir hur­ma ağacı konusunda ona: "Bunu kim dikti, müslüman mı kafir mi? diye sor­du. O müslüman, dedi. Rasulullah: 'Müslümanın diktiği bir fidan veya ektiği ekinden bir insan veya hayvan yerse onların yediği müslüman için sadaka olur' karşılığını verdi. [709]
Çobanlık yapan kadın:
Sa'd b. Mu'az: Ka'b b. Malik'in bir cariyesi, Sel dağında koyun otlatır­ken, kuzulardan biri hastalanıyor, o da Ölmeden farkına varıp onu taşla
ktesiyor. Peygamber'e sorulduğunda: "Onu yiyin" dedi. [710]
Ev işi yapan kadın:
Sa'd b. Sehl, "Kadının biri bir hırka getirdi. Rasulullah yanındakilere: 'Hırkanın ne olduğunu biliyor musunuz?' diye sordu. 'Evet kenarları işlemeli Örtüdür' dedi. Kadın: 'Ey Allah'ın elçisi, bunu kendim dokudum, onu sana giydireceğim' dedi. Gereksinimi olduğu için Rasulullah onu aldı. Sonra yanımıza geldiğinde baktık onu etek yapmış..."[711]
Kadının hasta tedavisi üstlenmesi, yaralıyı tedavi etmesi
Hz. Aişe: "Sa'd Hendek günü yaralandığında, Peygamber, yakından gözetmek için mescide bir çadır kurup ona koydu."[712]
Hafız İbn Hacer: İbn İshak çadırın Rufeyde el-Eslamiyye'ye ait olduğunu söylüyor. O yaralıları tedavi eden bir kadındı. Rasulullah: "Onu Rufeyde'nin çadırına koyun, onu yakında ziyaret edeceğim" demiştir. [713]

9. Siyasi Çalışma


Aile ve egemen sultanın karşı çıkmasına karşın İslam'a girme, ardından onun durumu ile ilgilenme veya onun uğruna işkenceye maruz kalma ve vatanından göç etme, kuşku yoktur ki, bunların tümü günümüz deyimi ile79.
siyasi çalışmadırlar. Müslüman kadını, tüm bu siyasi çalışmalara girmesini sağlayan, etkin inanç sistemi yeni dinin zaferi için onu erkeğe eşlik etmeye çağırıyor olmasıydı.
Sünnette yer alan siyasi çalışma türlerinden birkaçı: Habeşistan'a hicrette kadınların erkeklere katılmaları:
Ebu Musa: Esma binti Umeys, Necaşi'ye hicret edenlerle birlikte hicret etti...[714]
Kadınların, Medine'ye hicrette erkeklere katılmaları:
Mervan ve el-Misver: "Müslüman muhacir kadınlar geldiler. Ukbe b. Ebi Muayt'ın kızı Ummu Gülsüm de Rasulullah'a ulaşmak için yola çıkanlar arasındaydı. O gün, (Hudeybiye ateşkes antlaşması esnasında) o eli iş tuta­cak çağına gelmiş bulunuyordu. Ailesi gelip Peygamber'den onu kendilerine vermesini istediler, fakat onu onlara geri vermedi..."[715] Buhari:
Kadınların Peygamber'le siyasi sözleşmeye girmeleri:
"Ey Peygamber, inanmış kadınlar sana gelip Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık etmemeleri, zina etmemeleri, çocuklarını öldürme­meleri, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemeleri (başkasının doğurduğu veya başka erkekten gayri meşru kazandıkları bir ço­cuğu, kocalarına nisbet etmemeleri) iyi bir işte sana karşı gelmemeleri husu­sunda sana biat ederlerse onların biatlarını al ve onlar için Allah'tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir." (Mümtehine, 12).
İslam devletinin siyasi geleceği ile ilgilenen kadın:
Kays b. Ebi Hazım: "Ebu Bekir, bir kadının yanma gittiğinde kadın: 'Cahiliyyeden sonra Allah'ın oluşturduğu bu iyi durumla yaşamımızın gele­ceği nedir?' diye sordu. Ebu Bekir: "Bu iyi durum üzere kalmanız, imamlarınızın sizi doğru yolda yürütmesine bağlıdır' karşılığını verdiğinde Kadın: imamlar nedir?1 diye sordu. Ebu Bekir: 'Kabilende kabile halkına ' emreden onların da onlara itaat ettiği önderler yok muydu?' dedi. Kadın: 'Evet vardı' dedi. Ebu Bekir: 'İşte insanlar için imamlar onların konumunda^ dırlar1 dedi."[716]
Bir valinin azgınlığına karşı çıkan kadın:
Ebu Nevfel: "...sonra böbürlenerek yürüdü (el-Haccac); nihayet onun yanına vardı. (Esma binti Ebu Bekir) ve: (oğlu Abdullah b. Zübeyr'in öldürülmesini kastederek) 'Allah'ın düşmanını nasıl ettiğimi gördün mü? dedi. O (Esma): 'Gördüm, onun dünyasını mahvettin, o da senin ahiretini mahvetti. Rasulullah bize, Sakif de bir yalancı katil bulunduğunu söylemedi mi? Yalancıyı gördük, katile gelince; senin için onun dışında kardeş yoktur1 dedi. Bunun üzerine Haccac onun yanından kalktı ve bir daha onun yanına uğramadı."[717]

10. Evlenme Fırsatlarını Çoğaltma


Erkeklerle kadınların karşılaşmalarının, evlenme fırsatlarını nasıl çoğalttığını açıklığa kavuşturan olaylar yer almaktadır. Onlardan birkaç örnek veriyoruz:
Musa (a.s.) iki kızla karşılaşıyor; Allah bu karşılaşmadan sonra Musa'nın onlardan biri ile evlenmesini kolaylaştırıyor. (Kasas 23/27).
Rasulullah Cuveyriye ile karşılaşıyor, ondan hoşlanarak evlenmek teklif ediyor.
Rasulullah, hayvanları su başında iken ansızın Beni Mustalık kabilesi­ne saldırdı, savaşçılarını öldürdü, diğerlerini esir aldı. O gün Cuveyriye'ye sahib oldu.[718]
Ebu Davud'un Hz. Aişe'den verdiği hadiste, Cuveyriye'ye ilişkin şunlai yer alıyor: "Aişe: 'Cuveyriye gelip Rasulullah'tan, çalışıp değerini sahibine ödeyerek özgür olma anlaşması kapsamına alınmasını istedi. Rasulullah ona: 'Seni istediğinden daha hayırlısına kavuştursam ne dersin?' diye sordu, 'O nedir, ey Allah'ın elçisi?' karşılığını verdi. Rasulullah: 'Senin ödemer gereken parayı ben ödesem ve seninle evlensem,' dedi."[719]
Erkekler Safiye ile karşılaşıyorlar. Onu Rasulullah'a uygun görüyorlar. O da onu beğeniyor ve onunla evleniyor:
Enes: "Bir kişi gelip Rasulullah'a: "Ey Allah'ın peygamberi, Dıhye'yt Kurayza ve Nadir'in hanım efendisi Safiye binti Huyey'i verdin. O sendeı başkasına uygun değildir,' dedi."[720] Başka bir rivayette: "Esirler arasında onun gibisini görmedik, diyerek başladılar, Rasulullah'in yanında onu övmeye"[721] biçiminde gelmiştir.
Rasulullah: Onunla birlikte Dıhye'yi çağırın dedi. Onu getirdiklerinde ona baktı, Dıhye'ye esirler arasından ondan başka bir cariye al dedi. Peygamber önce ona özgürlüğünü bağışladı, ardından onunla evlendi. [722]
Rasulullah kendisini ona sunan kadın hakkında düşünüyor sonra X onunla evlenmekten vazgeçiyor hemen orda bulunanlardan biri ona dünür oluyor:
Sehl b. Sa'd: "Bir kadın gelip Rasulullah'a: 'Ey Allah elçisi, kendimi sana sunmaya geldim,' dedi. Rasulullah ona dikkatlice baktıktan sonra sustu. Kadın onun bir karar bildirmediğini görünce oturdu. Arkadaşlarından bir kişi kalkarak: 'Ey Allah'ın elçisi eğer ona ihtiyacın yoksa, beni onunla evlendir' dedi. Rasulullah: 'Bir şeyin var mı?' diye sordu. Adam: 'Ey Allah'ın elçisi yemin ederim yok,' dedi.1 Rasulullah: 'Götür, Kur'an'dan bildiklerine karşılık onu sana verdim,' dedi."[723]
iki kişi, süslenmiş olan Sübey'a'yla karşılaşıyor ve her ikisi de ona evlenme teklifinde bulunuyor, o da genç olanını tercih ediyor:
Sübey'a binti el-Haris: Nifas durumu geçtiğinde, süslenip dünüre gele­cekler için hazırlanıyor, bu hazırlıklı durumdayken Ebu Senabil b. Ba'kek yanına gelip: Ne o, seni dünüre hazırlanmış görüyorum, evlenmeye mi niyetlisin? diyor... Buhari'nin [724]diğer bir rivayetinde ifade: "Ebu Senabil b. Ba'kek ona evlenme teklif etti, ama o onunla evlenmekten kaçındı." biçimindedir. [725]
Hafız İbn Hacer: el-Muvatta'da, Buhari'de yer alan "O, onunla evlen­mekten kaçındı" biçimindeki ifadesinin yerine "Ona biri genç, diğeri erişkin iki kişi evlenme teklifinde bulundu, o da genç olanı tercih etti" ifadesi geç­mektedir.[726]
Özetleyecek olursak, evlenmek isteyen müslümanın güzelliğine bak­ması, onun yararlı eş olup olamayacağı konusunu araştırması ve aradığını bulduğunda ona evlenmek teklif etmesine engel yoktur. Bu fiilen dünür ola­nın, durumundan farklıdır. Dünür olan, Önceden edindiği bilgi veya başkala­rın ımaracılığı sonucu bir kadınla evlenmeye kendi açısından karar vermiş ona teklif sunmaktadır. Bizim üzerinde durduğumuz durumu "araştırma" biçkinde dile getirmek mümkün. Araştırıcı şuna buna bakar, bakış; kadının yüzüne bakmanın yanında, kadının kişiliği ve ahlâkı ile ailesini araştırmaya yöneliktir.
Bu araştırma, kişinin kalbinin mutmain olmasına kadar sürer. Fakat, kişi evlenme kaygısı ile bunu yapmalı ve müslümanlann dokunulmaz gör­dükleri kuralları da gözetmeli. Diğer yandan, erkeklerle kadınların birbirleri ile karşılaşması, evlenme işini gevşek tutanları yüreklendirmekte erken ev­lenme gayretlerini artırmaktadır. Nedeni; akıl ve kalbin gördüğünü göz gör­düğünde hoşlanma duygusunun devinim kazanması. İşin bir yönü bu. Diğer bjr yönü ise; iki tarafın karşılaşmasının, kimi durumlarda evlenmek isteyen­lerin önüne sevimsiz geleneklerin koyduğu engellerin aşılmasına yardımcı olması. Nitekim, mücahidlerin kız ve erkek öğrencilere yönelik örnek girişimleri sonucu kızlarla erkeklerin birbirleri ile buluşmaları sağlandığın­da, Hartum Üniversitesinde müslüman gençler arasında erken evlenme olayı belirgin biçimde arttı. Aynı durum, bir yönüyle evlenme isteği; bir yö­nüyle de üniversitede İslamî çalışma çerçevesinde gerçekleşen sınırlı birlik­telik sonucu, Mısır üniversitelerindeki müslüman gençler arasında da göz­lendi.[727]
Şer'i kurallar içinde dengeli beraberlik genellikle güzel sonuçlar ver­mektedir. Bu sonuç evliliktir. Ama kural gözardı edildiğinde zinaya yol aç­ması mümkündür. Ondan Allah'a sığınırız. [728]

11. Harama Girmeden Eğlence Düzenleme


Kadınların erkeklerden ayrı eğlenmeleri, İslamî bir tutumdur. Sözünü ettiğimiz eğlenmede kadının kendi yapısı doğrultusunda oyunlar sergilediği eğlenmenin özel bir türüdür.98 Fakat kadın ve erkeklerin birlikte olabilecek­leri başka eğlenme türleri de var. Örneğin, erkekler, çocuklar, kadınların (hayızh olanlar dahil)'; tekbir getirerek bayram töreni için bayram namazı kılınan meydana gitmeleri. Kadınların, erkeklerin cesareti sergileyen oyun­larını seyretmeleri de mümkündür. Mesela, Hz. Aişe'nin Habeşlilerin oyun­larını seyretmesi. Nedeni ise, erkeklerin durumu ile kadınların durumunun farklı olması. İbn Kuddame el-Hanbeli bu duruma şu sözleri ile parmak basmış; kadınlar, gereken yerleri örtülü ise, erkeklere bakabilirler, yargısını Hz. Aişe'nin Habeşlilerin oyunlarını seyretmesine dayandırmış.
İbn Reşid el-Hafid de: "Erkeklerin kadınları seyretmeleri, kadınların erkekleri seyretmelerinden daha olumsuzdur" demiş.                        
Hem kadın, hem de erkeklerin bulunduğu eğlence türlerinin bir üçün­cüsü de; her iki cinsten çocukların icra ettikleri oyunlardır.
Şimdi de Sahih-i Buhari'nin Rasulullah zamanında bayram törenlerin­de kadınların erkeklere katılımını belirleyen alt başlıklarına nasıl özen gös­terdiğine bakalım. O dönemin bayram törenleri, başka hayırlı mutlu olaylar münasebeti ile düzenlenen törenler için ölçüt olabilecek bir örnektir.
Kadınların bayram namazı kılınan meydana gitmeleri:
Ummu Atiyye: "Peygamberimiz bize; evlenecek yaşa erişmiş kızları­mızı (bayram namazı için) da çıkarmamızı buyurdu..."[729]
Bayram günü elbisesi bulunmayan kadının durumu
Hafsa binti Şirin: "Biz cariyelerimizin (başka rivayette erişkin bekar kızlarımızın), bayram günü, bayram namazı kılınan meydana gitmelerini yasaklıyorduk... Ümmü Atiyye geldiğinde, ona: 'bu konuda birşey duydun mu?' diye sordum. 'Evet, Rasulullah erişkin bekar kızlar da çıkacak, dedi" yanıtını verdi."[730]
Hafız İbn Hacer: Görülen o ki, müslümanlar ilk dönemin ardından, ortamın bozulmasından ötürü, bekar kızları, bayram namazı kılınan meyda­na göndermîyorlardı. Bu sahabi kadınsa, kuralın peygamber döneminde olduğu gibi geçerli olduğu kanısındadır."[731]
Ümmü Atiyye: Ey Allah'ın elçisi, içimizden biri elbisesi olmadığından Ötürü bayram yerine gitmezse, kusur işlemiş olur mu? Rasulullah'a: Ona-arkadaşı kendi giysisinden giydirsin. [732]
Hafız İbn Hacer: "Arkadaşı, kendi giysisinden"[733] sözünün anlamı: Onun gereksinim duyduğu giysiyi Ödünç verir, der. Kimileri ise, kadınların bayram namazı meydanına gelmelerinin öneminin vurgulanması için; bir giyside iki kişi olsa da her durumda oraya varmalıdırlar anlamına olduğunu söylemişlerdir."[734]
Hayizlı kadının bayram törenlerini ve müslümanların dualarını dinlemesi, namaz kılınan meydanda diğerlerinden ayrı durması:
Ümmü Atıyye: Rasulullah'ın "Bekar kızlar ve ay hali yaşayan kadınlar da bayram namazı kılınan meydana gelip hayra ve müslümanların dualarına tanık olacaklar, namaz kılman yerde ay hali yaşayanlar diğerlerinden ayrıla­caklar" dediğini duydum. Hafsa: "Ay hali yaşayan da mı? dedim. Arafat'a çıkmıyor mu? karşılığını verdi."[735]
İbn Hacer: bekar kızların ve ay hali yaşayan kadınların da törene katılmaları ile gözetilenin, törende İslamî prensibin etkin biçimde ortaya konulması ve bereketin herkesi kapsaması olduğu anlaşılıyor. Hadisten, genç olsun, olmasın ay hali yaşar olsun olmasın, kadınların bayram törenle­rine katılmalarının müstehap olduğu da anlaşılıyor.[736]
Mina'da kalınan günler ve arafat'a gidildiği zaman tekbir getirme:
Hz. Ömer, Mina'daki çadırında tekbir alır, onu işiten mesciddekiler, ardından pazar halkı da tekbir alır, Mina tekbirlerle inlerdi. İbn Ömer, Mina'da kalınan günlerde tekbir alırdı. Tekbiri namazların arkasından, yatağında, çadırında, otururken, yürürken, o günlerin hepsinde sürekli alır­dı. Meymune kurban kesimi günü tekbir alırdı. Kadınlar, Mina günlerinde Ebban b. Osman ve Ömer İbn Abdulaziz'in arkasında mescidde erkeklerle birlikte tekbir alırlardı.[737]
Ümmü Atıyye: Bayram günü, bayram törenine katılmamız emredildi. Ay hali yaşayan kadınlar da törene katılır, diğerlerinin gerisinde olurlar, onların getirdikleri tekbire ve dualarına katılır, bu günün bereket ve temizli­ğini dilerlerdi.[738]
Çocukların bayram namazı kılınan meydana gitmeleri İbn Abbas: Ramazan veya Kurban bayramı Rasulullah'la birlikte na­maz kılınan meydana gittim; o, bayram namazını kıldı, hutbe okudu sonra kadınların yanma gidip onlara vaaz etti...[739]
Hafız İbn Hacer: "Çocukların bayram namazı kılınan meydana gitmeleri" yani namaz kılmasalar da oraya giderler. Zeyn el-Munir: "Yazar yorumunda; namaz kılan ve kılmayanların hepsini kapsamasını gözeterek 'bayram namazına' deyimi yerine 'bayram namazı kılınan meydana1 deyimi­ni kullanmayı özellikle seçmiş görünüyor.[740] İbn Battal: "Çocukların bay­ram namazı kılınan meydana gitmeleri; çocuğun kendisini oyundan alıkoya­bilecek, namazın ne olduğunu kavrayap onu ifsat edecek şeylerden çekine-bilecek yaşa gelmiş olması durumunda söz konusudur deniyor. Pek tutarlı görünmeyen bir yorum: Çocukların bayram namazı kılınan meydana gitme lerinin meşruiyeti; bayramın bereketinden feyizlenmeleri ve katılanların çoğunun İslam'ın şiarının gösterilmesine sağlayacağı katkıya dayanmakta­dır. Yine törene katılanların çokluğunun önemi dolayı siy ladır ki; ay hali ya­şayan kadınların da törene katılmaları buyrulmuştur. Dolayısı ile çocukların bayram namazı kılman meydana gitmeleri olayı, onlardan namaz kılan kılmayan hepsini kapsamalıdır. Yalnız çocukların yanında onların davra nışlarını denetim altında tutacak birinin olmasını gerektirir bu durum."[741]
Bayramda devlet başkanının kadınlara vaazetmesi:
Çabir b. Abdullah: "Rasulullah Ramazan bayramı günü kalktı, namazı kıldı. İşe önce namazdan başladı, ardından hutbe okudu, hutbeyi bitirdiğin­de kadınların yanına inip onlara vaazetti. Bilal'in eline tutunmaktaydı. Bilal ise elbisesinin eteğini açmış, kadınlar da ona sadaka atıyorlardı."[742]
Mızrak ve benzeri şeylerle eğlenme:
Ebu Hureyre: "Bir de baktık Habeşliler, Peygamber'in yanında küçük mızrakları ile oyun oynuyorlar. Sonra Ömer geldi, eğilip çakıl taşlan alıp onlara serpti. Onun yaptığını gören Peygamber: 'Bırak onları ey Ömer!'
dedi."[743]
Bayram günü deri kalkan ve küçük mızraklarla oyun oynama: Aişe: "... Bir bayram günüydü. Habeşliler; deri kalkanlar ve küçük mızraklarla oyun oynuyorlardı. Ya Peygamber'den ben istedim ya da o 'hoşlanıyor musun, seyreder misin?1 dedi. Ben de evet, dedim. Beni arkasına aldı, yanağım yanağına değer durumda seyrettik. O, bir yandan da: 'Bravo ey Habeşliler' diyordu. Ben usanıncaya kadar seyrettik. 'Yeter mi?' dedi, 'evet' dedim. "Başka bir rivayette:[744] "Durumumu, oyun izleyen genç kızın duru­muna kıyas edin" ifadesi de yer alıyor.[745]
Hafız İbn Hacer: "Bravo ey Habeşliler" sözü, onların yaptıklarına hoşnut olduğunu ve onları yüreklendirmek istediğini gösterir... Hadisin içeriğinin yararlanılacak yönlerinden biri de; bayramlara da yaşanan neşe­nin ve bedenlerin ibadet külfetinden rahata erdirme olgusunun aile bireyleri­nin tümüne yaygınlaştırılmasının meşruluğudur... Yine hadis; bayramlarda, sevinci dışa vurmanın dinin şiarından olduğunun da kanıtıdır. [746]Ayrıca hadis; meşru oyunların seyredilebileceğini gösterdiği gibi, Peygamberin aile bireyleri ile güzel geçindiğine de açıklık getirmektedir...[747] İyad: "Hadis, kadınların, yabancı erkeklerin yaptıklarını seyredebileceklerini gösterir. Kadınlar için yasak olan, erkeklerin yakışıklığma bakıp ondan zevk almalarıdır" diyor."[748]
Ben de, Rasulullah'ın; "Müslümanların toplantılarına ve dualarına tanık olurlar" sözünün; kadınların erkekleri seyredebileceklerini teyid etti­ğini düşünüyorum.'[749]
Bayram namazına ilişkin hadisler, günahsız eğlenme ve kamunun âü-zenlediği törenlerin izlenmesi konuları içinde dile getirmeye iten; bayram namazının, sadece hutbenin izlediği toplu olarak kılınan bir namazdan ibaret olmamasıdır. Eğer öyle olsa idi; Cuma namazı gibi mescidde kılınırdı. Yine bayram namazı; müslümanların, bayramları dolayısı ile geniş mekana ihti­yaç duyulduğundan meydanda kıldıkları, ardından hutbe okunan mevsimlik namaz da değildir. Meydanda kılmanın nedeni geniş yere gereksinimi olsa; bayram namazı sadece namaz kılanlara özgü olur, kadınların ona katılımı, Cuma namazında olduğu gibi vaaz dinlemek için isteğe bağlı olurdu. Fakat, görüyoruz ki Rasulullah, kadınların bayram namazına katılmalarını emredi­yor ve bu işi sıkı tutuyor. Diğer yandan emir, isteklerine bağlı olarak, bazen mescidde kılınan farz namazlara katılan kadınlara yönelik değildir sadece. Normalde namaz için dışarı çıkma adetinde olmayan, genç bekar kızları da kapsıyor. Dahası, ay başı hali yaşayan kadınları da. Namaz kılmayan, ay hali yaşayan kadının, bayram namazı için dışarı çıkması nasıl olur? Evet, onlar da çıkıyorlar, çünkü, mesele sadece namaz değil; şehir halkından mümkün olan çoklukta kişiyi içine alabilecek bir geniş alanda, düzenlenecek büyük dini törendir söz konusu olan. Töreni, yaşlı, genç, çocuk olmak üzere tüm müslümanların izlemesi gerekir. Herhangi bir özür nedeni ile namaz kılama-yanlar, namaza, tekbir getirerek, dua ederek katılabilirler. Amaç: "Herkes hayra ve mü'minlerin dualarına tanık olacak", "Allah'ın bu günün bereket ve temizliğinden nasip isteyecekler." İbn Daik el-İd, bu doğrultuda şunları söy­lüyor: "Onun, 'Allah'tan, bu günün bereketinden nasip isterler' sözü; çıkmalarının nedeninin bu olduğunu hissettiriyor."'[750]
Diğer yandan, Habeşlilerin bayram "günü mescidde oyun oynamaları, bayramlarda, günah olmayacak şekilde eğlenilebileceğinin İkatınıdır. Hz. Aişe'nin bu oyunları izlemesi de, kadınların eğlenmeye yönelik toplantı ve törenlere katılmalarının meşruluğunu gösterir. O oyunlara Medine'Ii kadın­ların ve kızların da katılmış olmalası, doğaldır. Mescidde önce gelen bir sahabinin toplanmış olması, bir grup Habeşlilerin oyun oynaması ve Hz. Aişe'nin de Rasulullah'ın arkasına saklanarak onları izlemesi; olayın kimi Medine'Ii kadınlara ulaşmamış olması düşünülebilir mi? Haber ulaştığında, onların da Habeşlilerin oyunlarını izlemek, törene katılmak ve müminlerin annesi Hz. Aişe gibi eğlenmek için mescide gitmiş olacakları uzak bir ihtimal olabilir mi?
Nasıl uzak bir ihtimal olabilir ki; mü'mine kadınlar, oniki amaç için gece-gündüz Mescid'e gitmeye alışmış bulunuyorlardı. Mescid Allah'ın evi olmakla birlikte; müslümanların birçok problemlerinin çözüldüğü kamuya ait geniş bir alandı.
Hz. Aişe'nin Rasulullah'ın arkasından bakması, Peygamber'in onu rida-sı ile gözlerden saklaması olayı, onun görünmemeleri emredilen Peygamber eşlerinden olmasından kaynaklanan bir durumdur. Diğer mümin kadınlara gelince; onların, erkeklerle karşılaşma durumlarında gözetilmesi gereken tutum içinde kalmaları yeterlidir. "İslam bölünmez bir bütündür." İşte; İslam, kadınları yararlı törenlere katılmaya özendiriyor. Yine o, Örtünmeyi sağlayan elbise giymeyi, gözleri harama bakmaktan sakınmayı ve erkeklere aşırı yaklaşmadan kaçınmayı emrediyor. Bunların tümü rnüslümanların namuslarına halel gelmesine yol açmayacak temiz bir ortamın oluşturulma­sına yöneliktir. Kadınların gidebilmeleri açısından, mescidle konferans veya tören salonları arasında bir fark yoktur. İmam Nevevi, Rasulullah'ın "Ay hali yaşayan kadınlar da, hayra ve müslümanların dualarına ortak olurlar" sözünü, "Kadınların, müslümanların toplu olarak gerçekleştirdikle­ri dualar, sünnet düğünleri, öğrenim için oluşturulan oturumlar ve bunlara benzer hayra yönelik toplantılara katılmalarının güzel bir davranış olduğunu gösterir" [751]biçiminde yorumluyor. Bunun anlamı; kadınların, İslami kural­ların gözetilmesi ile güzel münasebetler dolayısı ile düzenlenen törenlere katılmalarının iyi bir tutum olduğudur. Görüşümüz,"Onlar için elinizden geldiğince güç hazırlayın" buyruğu doğrultusunda, ümmetin gücünü ortaya koyan askeri gösterilerin ve hayra yönelik toplantılar kategorisinden olduğudur. Mertlik ve güçlülüğün sergilendiği spor gösterileri için oluşturu­lan toplantılar konusunda da aynı kanaatteyiz.
Seleme b. el-Ekva: "Peygamber, Eşlem oymağından ok atma yarışı yapan bir topluluğa rastladı. Onlara: 'Atın İsmail oğulları, babanız okçu idi; ben falan oğullarını tutuyorum' dediğinde, bir grup, ok atmayı bıraktı. Peygamber, 'size ne oldu niçin atmıyorsunuz?' dediğinde: 'Nasıl atarız, sen onları tutuyorsun', karşılığını verdiler. Bunun üzerine Rasulullah 'Atın, ben hepinizi tutuyorum' dedi."[752]
Abdullah b, Ömer: "Rasulullah, eğitilmiş atlarla yarış düzenledi, el-Hayfa'dan başlayan yarışın, bitiş noktası, yolcu uğurlama yöresiydi. Mesafe altı veya yedi mildi. Yarış için eğitilmemiş atlarla da yarış düzenledi, yarış yolcu uğurlama yöresinden başladı, bitiş noktası Beni Zerik mescidi idi. Mesafe bir mil kadardı. İbn Ömer de bu yarışa katılanlar arasında idi."[753]

Hatime:


Müslüman kadını toplumsal yaşama ve erkeklerle yüzyüze getiren sebepleri sunduktan sonra, -dayanaklarımızı kitap ve sünnetten çıkarmaya çalışmamıza karşın- kendimize, kadının toplumsal yaşama katılımının Peygamberin sünnetlerinden sayılıp sayılamıyacağını sormamız yerinde o-lacaktır. Soruya yanıtımız: Bu bölümde geçen ve bunların ilerki bölümlerde görülecek nasslar; kadının toplumsal yaşama katılımının ve erkeklerle kar­şılaşmasının salt yasaklanmamış olduğunu değil, Peygamberin sünnetlerin­den bir sünnet olduğunu açıklığa kavuşturmaktadır. Sünnet burada ilkeleri­ne göre hareket edilen yöntem anlamındadır. Dolayisı ile kadının sosyal ha­yata katılması, erkeklerle yüzyüze gelmesi, ilkelerini Peygamberin belirle­diği bir yöntem olup tüm bireysel ve toplumsal alanlarda pratiğe geçirilmiş­tir. Durum o ölçüye ulaşmıştır ki; kadının toplumsal yaşama katılımı Peygamber döneminde müslüman toplumun genel ayırıcı özelliği olmuştur. Bu durum, bütün Peygamberlerin -onlara selam olsun- sünnetlerindendi zaten. Bu konu üçüncü bölümde açıklığa kavuşturulacaktır, bi iznillahi.
Seleften bazıları, kadının toplumsal yaşama katılımım yasak olmadığı­nı onaylamakla birlikte kadınlarla erkeklerin birbirlerinden uzak yaşamala­rını tercih etmelerinin gerektiğini vurgularsa, biz şunu söyleriz ki: Rasulullah'm yöntemi de başkalarının yönteminden daha sevimlidir. Rasulullah'ın yaptıklarının örnek alınması, güzel olan tutumdur, görüşü bizim tutumumuzun doğruluğunu güçlendirir. Şu sözü söyleyen odur: "En hayırlı yaşama yöntemi Muhammed'in yaşama yöntemidir." Rasulullah'ın yaptıklarına karşı bizim tutumumuz konusunda fıkıh bilginleri, görüş ayrılı­ğı içindedirler. İmam Şevkani'nin bu konuya ilişkin düşünceleri: Rasulullah'ın, sevap kazanmak amacı ile yaptığı anlaşılamayan durumlarda o eyleme karşı tutumumuzun ne olacağı konusunda, görüş ayrılığına düşül­müştür. İleri sürülen görüşlerin bize göre durumları:
1. "Onu Örnek almamız gereklidir" görüşü: Örnek almak, hem görünüm hem de nitelik açısından başkasının eyleminin benzerini yapmaktır. O Ölçüde ki; Rasulullah'ın gönlünün isteğine bağlı olarak yaptığını, biz gerek­liliğine dayandırarak yaparsak onu örnek almış olmayız. Başka kanıt olmak­sızın, salt yapmış olması o eylemi bizim için gerekli (vacip) kılmaz. Eğer, Peygamberin gönlünün isteğine bağlı olmak yaptığını, gerekliliğine kanıt olmaksızın, bizim için gerekli olduğu inancıyla yaparsak, bu örnek almanın ilkeleriyle çelişir.
2. "Onu örnek almak güzel (mendub)dir" görüşü: Doğru görüş budur. Sevap kazanma amacı görünmüyor olsa da, aynı doğrultuda olması gerekir. Manen Allah'a yaklaşmayı sağlayan eylemlerin, en düşük değerde olanı ise,
islam Kadın Ansiklopedisi                                                                       319
gereklilik niteliği olmaksızın yapılması güzel olan eylemdir. Güzel olma niteliğini, iyi yönde artırarak gereklilik durumuna yükselten bir kanıt olma­dığı sürece, onun sadece güzel olduğunu söylemek gerekli olur. Peygamberin yapmış olması, yaptığının yapılmasına serbestlik kazandırır, demek doğru olmaz. Bir eylemin yapılma yapılmama serbestisi ona ilişin şer'i hüküm gelmezden önce vardır zaten. O eyleme Peygamberin sınır koy­duğunu söylemek, onu Peygamberin yapmış olmasına gereken önemin verilmediği anlamına gelir. Böyle bir tutum Peygamberin yaptıklarına karşı ilgisizlik yönünde bir aşırılıktır. Bir eylemi salt Peygamber yapmış olduğu için gerekli görmek ise; Peygamberin yaptıklarına gerekenin üzerinde önem verme yönünde bir aşırılıktır. Doğru olan ikisi arasında bir tutum izlenmesi­dir.
3.  "Mubah olduğu, yani Peygamber, tarafından yapılmış olmasının meşru kıldığının gösterildiğine" dair görüş: Bu görüşü, Debusi et Tak-vim'de, Ebu Bekir er-Razi'den aktarmış; doğrudur diye eklemiş, Cuveyni de el-Burhan'da bu görüşü benimsediğini belirtmiş. Hanbelilerin görüşü de bu yöndedir. Bunlara az önce serbestlik kazandırır düşüncesine karşı söyledik­lerimizle karşılık verilir.
4. "Peygamberin ne amaçla işlediği anlaşılıncaya kadar yargıda bulu­nulmaz" görüşü: tutumlarını; ne amaçla yaptığı bilinmediği sürece Peygam­berin bir eylemi gerçekleştirmiş olması ona gerekli (vacip), güzel (mendub)ve serbestilik (mubah) özellikleri kazandırması olasılığı yanında; Peygamberin kendine özgülüklerinden olması olasılığına, serbestlik kazan­dırmanın yukarıda değindiğimiz özelliği; RasuluUah'm kendisine özgülük­lerinden olma olasılığına; Onun özgülüklerinden olduğunu gösteren kanıt bulunmadığı durumlarda, yaptığı tüm eylemlerin yasama kategorisinden sayılması gerektiği ilkesinin engel oluşturur oluşuyla yanıt verilir. Sonuçta yargıda bulunmamanın dayanaksızhğı ortaya çıkmış olur.
Şevkani, başka bir yerde, Peygamberin Allah'a manevi yakınlık kazan­mak amacıyla yaptığına kanıt bulunmayan eyleminin Örnek alınmasının güzel (mendub) olduğu görüşüne "Allah'ın elçisinde sizin için güzel bir ör­nek vardır" ayetini kanıt göstererek şu yorumu yapıyor: "Eğer Peygamberin Allah'a manevi yakınlık amacı ile gerçekleştirdiğine kanıt bulunmayan ey­lemlerinin örnek alınması gerekli olsa idi ayette (lekum) kelimesi (aleykum) biçiminde gelirdi. Kelimenin (lekum) olarak gelmiş olması, örnek almanın gerekli (vacip) olmadığını gösterir. Örneğin vücut bulmuş olması da, o eylemin yapılmasının, yapılamamasına tercih edilir, yani yapılmasının güzel (mendub) olup, (mubah) olmadığını gösterir."[754]
Kadınların toplumsal yaşama katılmaları ve erkeklerle karşılaşmaları. Peygamberin sünnetlerinden bir sünnet olduğu kesinlik^kazandığına göre; bu sünnet zanni midir, kati midir? Bu konudaki rivayetlerin bütün olarak -Peygamberin eylem, söz ve onaylarını kapsayan yaklaşık üç yüz naşı havi-sünnetin tevatür düzeyini gösterdiği inancındayız. Dolayısıyla olay, yaşanmış olması açısından kesinlik kazanmış oluyor. Olaydan ne anlaşılma­sı gerektiği de kesinlik arzediyor, çünkü nasların çoğunluğu son derece açık ve seçiktirler.
Meseleyi özetlersek: Allah bize; birlikteliğin kurallarının gözetilmek şartı yerine getirildiğinde, erkeklerle temiz saygın kadınların birlikte pratiğe geçirecekleri dengeli bir yaşama yöntemi önermiştir. O, salgınlıklarını ko­ruyan kadınlar, toplumsal yaşama katılım ve erkeklerle birlikteliğin mey ve-lerini toplamaya istekli davrandıkları durumda hayırlı, dinamik bir yaşama yöntemi olarak belirecektir. Allah'ın yasasının yapısı her konuda bu nitelik­tedir. O her konuda haysiyet ve temiz ahlâkın gerçekleştirilmesine yönelik­tir. Ayrıca en temiz ahlakın kolaylık içinde yaşanması ve haysiyetin de ciddi verimli çalışma ile birlikteliğini ister.
Kadının toplumsal yaşama katılımının yapısı bu. Mü'minlerin, yenilenen mesleklerinin problemlerinin çözüme kavuşturulabilmesi için, kadının toplumsal yaşama daha etkin biçimde katılmasını gerektiren, günümüzde Önem kazanan toplumsal pozisyonların da üzerinde durulması gerekliliği ile karşı karşıyayız. Allah peygamberler aracılığı ile yasalarını, insanların kendi gerçekliklerine uygulamaları ve bunun sonucu gerçeklikle­rinin gereken doğrultuya girerek, olası en üst düzey yasanın sağlanması için göndermiştir. Yalnız hem ilahi yasanın hem de yaşanan olgunun doğru bilgileri elde edilmeksizin, Allah'ın yasası doğrultusunda yürüme olanağın­dan söz edilemez. Verdiğimiz nasların ilahi yasaya ilişkin bilgilerin tesbit edilmesine yardımcı olacağını umuyoruz. Geriye olgunun doğru kavranma­sı kalıyor ki, bu objektif istatistiklere dayanan bilimsel bir çalışma ile sağlanabilir, kurgu veya kişisel değerlendirmelerle değil.
Selefin geriye kalanları, kadınların yaşamları konusunda, Peygamber dönemi yöntemi ile paralellik göstermeyen yeni bir yöntemi denemelerine kavuşturan bazı örnekler: Tulum dikme:
Hz. Ömer: "... Ummu Salit iyi eteklik almaya daha layıktır. O Uhud savaşında bize tulum dikerdi."[755]
Susayanlara su verme:
Enes: "Uhud savaşında Aişe ve Ummu Süleym, tulumla su taşıyıp askerlere sunuyorlardı."[756]
Yemek hazırlama:
Ummu Atıyye: "Rasulullah'la yedi kez sefere çıktım, erkeklerin çadırları ve diğer malzemelerine göz kulak olur, yemek yapardım."[757]
Yaralıları tedavi etme:
Enes: "Rasulullah sefere Ummu Süleym ve Ensardan bir gurup kadınla çıkar, o kadınlar savaş olursa yaralıları tedavi ederlerdi."[758]
Hasta bakımı:
Hafsa binti Şîrîn, Ensardan bir kadından aktarıyor: "Kardeşinin kocası, Rasulullah'la birlikte on iki kez sefere çıkmış. Altı seferde kardeşi de onunla birlikte imiş. Kardeşi: 'Hastalara bakardık" diyormuş."[759]
Ölü ve yaralıların taşınması:
Rabi binti Muavviz: "Peygamberle sefere giderdik... ölü ve yaralıları Medine'ye taşırdık..."[760]
Kadınlardan biri kendini savunmak için bir hançer ediniyor. Enes: "Ümmü Süleym Huneyn günü bir hançer edindi. Rasulullah ona: 'Bu hançer nedir?1 dediğinde: 'Onu müşriklerden biri bana yaklaşacak olursa kamım deşmek için edindim' karşılığını verdiğinde Rasulullah gülmeye başladı.[761]
Gerektiğinde kendini savunmak için Ummu Süleym hançer taşıyor, İbni Sad Tabakat'mda verdiğine göre Ummu Ammar'a ise; müslümanlar yenilgyie uğradıklarında silah kuşanarak Rasulullah'ı savunuyorlar.
Ömer İbn Hattab: "Uhud günü Rasulullah'ın: 'Sağa sola dönüp de Um-mu Ammara'yı önümde savaşır görmediğim olmadı1 dediğini duydum" derdi."[762]
Allah mü'minlere zafer verdiğinde kadınlara, ganimetten bir miktar pay düştü. İbn Abbas: "Rasulullah sefere kadınlarla birlikte çıkar, onlara gani­metten bir miktar bağışlardı..."[763]
Onlardan biri, deniz savaşında Allah yolunda şehadete ermeyi diliyor; Allah da nasibediyor: Enes b. Malik: "Rasulullah ümmetimden bir grup yeşil denizde (Akdeniz) Allah yolunda sefere çıkacaklar, dediğinde bir kadın (Ummu Havam): "'Ey Allah'ın elçisi, beni onlardan biri kılması için Allah'a dua et1 dedi. Rasulullah da: 'Ey Allah'ım, onu onlardan eyle' dedi. Sonra o, kocası Ubade İbn Samitle birlikte, müslümanların Muaviye ile gerçekleştir­dikleri ilk deniz seferine katıldı. Sefer dönüşü Şam'a indiklerinde ona bin­mesi için bir hayvan getirdiler. Hayvan onu yere attı, bunun sonucu vefat et-ti."[764]
O, Rasulullah'ın şu sözü hükmünce şehiddir: "Allah yolunda kim hay­vandan düşer ölürse şehiddir."[765]


 

Yorum Gönder

0 Yorumlar