21 Ağustos 2011 Pazar

"Ben, Adem daha balçık halindeyken Allah katında hatemi'l-enbiyaydım peygamberlerin sonuncusuydum."

Peygamberimiz Hz. Muhammed'in, Hz. Adem'den İtibaren Adının Açıkça Belirtilmesi


1) El-Irbaz ibn Sariye, Allah'ın Rasulünün (s.a.v.) şöyle dediğini rivayet etmiştir.
"Ben, Adem daha balçık halindeyken Allah katında hatemi'l-enbiyaydım (peygamberlerin sonuncusuydum)." [1]
2) Meyseratu'1-Fecr şunu rivayet etmiştir.
- Ya Rasulellah! Sen ne zaman paygamber oldun? dedim.
Rasulullah da şöyle buyurdu:
- "Adem (a.s.), daha ruhla ceset arasındayken." [2]
3) Meysera şöyle der:
- Ya Rasulellah! Sen ne zaman peygamber oldun? diye sordum. Rasulullah da şu cevabı verdi:
- "Yüce Allah yeri yaratınca göğü yaratmaya niyet etti. Yedi kat o-larak göğü yarattı. Arşı da yaratıp arş'm bacağına: "Muhammed, Al­lah'ın elçisidir ve peygamberlerin sonuncusudur" diye yazdı. Yüce Allah, Adem'le Havva'yı yerleştirdiği cenneti yarattıktan sonra, kapılara, yap­raklara, kubbelerin ve çadırların üzerine, Adem daha ruhla ceset ara­sındayken benim adımı yazdı. Yüce Allah Adem'e can verince o, Arş'a baktı ve benim adımı gördü. Allah ona, Muhammed'in, Adem oğlunun efendisi olduğunu söyledi. Şeytan, Adem'le Havva'yı aldattığında, onlar tövbe edip benim adımın Allah'a şefaatçi olmasını istediler." [3]
4)  Ömer ibnu'l-Hattab rivayet etmiştir. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Adem (a.s.) günah işlediğinde başını kaldırıp:
- Rabbim! Muhammed'in hakkı için beni bağışla, dedi. Bunun ü-zerine   Allah  Teala ona:
- Muhammed nedir?   Muhammed kimdir? diye vahyetti. Adem şöyle cevap verdi:
- Rabbim!   Benim yaratılışımı  tamamladığında, başımı   Arş'ma doğru  kaldırdım.   Bir de   ne   göreyim!    Arşın  üzerinde    "La  ilahe ü-lallah Muhammedu'r-Rasulullah" yazılı. Anladım  ki o senin yarat­tıklarının en değerlisidir. Çünkü sen onun adıyla kendi adını yanyana getirdin. Yüce Allah:
- Evet seni bağışladım. O, senin zürriyetinden gelen peygamberle­rin sonuncusudur. Eğer o olmasaydı, seni yaratmazdım" buyurdu, [4]
5) Said ibn Cubeyr, şöyle demiştir:
Adem oğulları; Allah katında en değerli yaratık hangisidir? diye tartışma yaptılar.
Bir kısmı; Adem'dir. Allah onu eliyle yaratıp meleklerini; ona secde ettirmiştir, dedi.
Diğer bir kısmı da; Allah'a isyan etmeyen meleklerdir, dedi.
Bunu kendisine söylediklerinde Adem: Bana ruh üfürüldüğünde, ayaklarıma ulaşmadan, oturmuş vaziyette doğruldum. Arş karşımda parladı. Oraya baktım, "Muhammed Resulullah" (Muhammed Allah'ın elçisidir) yazısını gördüm. îşte o Allah katında, yaratıkların en değerli-siydi, dedi.
6) Vehb şunu rivayet etmiştir:
Allah Teala Adem'e şöyle vahy etmiş tir: Ben Bekke'nin sahibi [5] Allah'ım. Oranın halkı benim seçtiğim kimselerdir. Ziyaretçileri benim heyetimdir ve onlar benim korumam altındadır. Orada benim beytim (evim=Ka'bem) vardır. Onu semadakiler ve yerdekilerle şenlendiririm. Onlar grup grup, saçları başları dağınık olarak ve toz toprak içinde ona gelirler. Onlar yüksek sesle tekbir getirirler (Allahu ekber derler). Tel-biyede bulunurlar (Lebbeyk Allahümme lebbeyk derler), sel gibi gözyaşı dökerek ağlarlar. Ondan başkasını kastedmeden ona dayanıp güvenen beni ziyaret etmiş, bana misafir olmuş, bana gelmiş ve benim evimde konaklamış demektir. Benim ona cömertliğimi göstermem, o beyti, adı­nı, şerefini, izzetini ve yüceliğini senin oğullarından İbrahim adlı bir peygambere ayırmam gerekli oldu. Temellerini onun için yükseltirim ve onun vasıtasıyla imarım tamamlarım. Onun suyunu ona çıkarırım, onun helal olan yeriyle haram olan yerini ona gösteririm. Ona, oranın hac yapılan yerlerini öğretirim. Sonra orayı başka milletler şenlendirir. So­nunda senin oğullarından, Muhammed denilen bir peygamber gelir. O, peygamberlerin sonuncusudur. Onu, o beytin sakinlerinden, idarecile­rinden, bakıcılarından ve suyunu temin edenlerinden yaparım. Kim o gün, beni sorarsa ben, saçı başı dağınık, üstü toz topraklı, adaklarını yerine getiren ve Rablerine gelenlerle birlikteyimdir."
7)  îbn Abbas rivayet etmiştir: Allah Teala Hz. İsa'ya (a.s.) şöyle vahyetti:
Muhammed olmasaydı Adem'i yaratmazdım. Arş'ı yarattığımda sallandı. Üzerine "La ilahe illallah Muhammedün Rasulullah" yazdım, sakinleşti. [6]

 

Hz. Muhammedin Yaratıldığı Çamur


8) Ka'bu'l-Ahbar şöyle rivayet etmiştir: Allah Teala, Muhammed'i yaratmak istediğinde, Cebrail'e (a.s.), kendisine gelmesini emretti. Ceb­rail (a.s.), Rasulullah'm kabrinin bulunduğu yer olan kabza-i beyza'yı ona getirdi. O, Tesnim (cennette bir pınar) suyuyla yoğruldu. Sonra cennet nehirlerine daldırıldı, göklerde ve yerde dolaştırıldı. Melekler Adem'i tanımadan önce Muhanımed'i ve faziletini tamdılar. Daha sonra Muhammed'in nuru Adem'in alnında görülüyordu. Ona: Adem! Bu, se­nin soyundan olan peygamberlerin efendisidir, denildi.
Havva, Şife hamile kalınca, ö nur Adem'den Havva'ya geçti. O, her batında iki çocuk doğurmuştu. Ancak Şit böyle değildi. Çünkü Muham­med'in şerefine onu tek başına doğurdu.
O (nur), Rasulullah (s.a.v.) doğuncaya kadar devamlı temiz olandan temiz olana geçti.
9) İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir:
- Ey Allah'ın elçisi! Adem cennetteyken neredeydin? dedim. Rasu­lullah (s.a.v.):
- "Onun sulbündeydim (belkemiğindeydim). Ben onun sulbünde o-larak, dünyaya indim. Babam Nuh'un sulbünde gemiye bindim. Babam
İbrahim'in sulbünde ateşe atıldım. Benim anne ve babam asla zina ya­parak birleşme dil er. Ben, Ademoğulları soylarının en hayırlı en temiz olanlarından, devirden devire, aileden aileye geçe geçe, sonunda, şu i-çinde bulunduğum aileden meydana getirildim. Allah, bana peygam­berlik vaadetti. Beni Tevrat'ta müjdeledi. İncil'de de adımı ilan etti. Yer benim yüzümden gök de beni görmek için parlar" dedi. El-Abbas:
- Ya Rasulellah! Ben seni övmek istiyorum, dedi. Rasulullah ona:
- "Söyle, ağzma sağlık" dedi. El-Abbas şu şiiri söylemeğe başladı:
- "Daha önce gölgelerde ve yaprağın ayıp yerlerini örttüğü yerde iyi bir hayat sürüyordun.
Sonra dünyaya geldin. Ama ne insandın, ne et parçasıydm, ne pıhtıydın.
Nesr ve ona tapanlar sulara boğulurken sen gemilere binen meni daml asıydın.
Görünmeden Halil'in (İbrahim'in a.s.) atıldığı ateşe geldin. Yan­madan onun içinde dolaşıyordun.
Bir sulbten bir rahime geçiyorsun. Bir alem gidince, başka bir alem ortaya çıkıyor.
Hindif ten gelen faziletine şahit olan senin soyun çok şereflidir.
Sen doğunca yeryüzünü aydınlattın.
Senin nurunla ufuk aydınlandı.
Biz o ışıkta, nurda ve doğruluk yollarında yürüyoruz. (7)

Kaynaklar 

[1] Bu hadis şu kaynaklarda geçmektedir. Hakim, Mustedrek 11/418, 600; Taberanî, Mucemu'l-Kebîr, XVIII/253; Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, I/83; Ibn Asakir, Tarihu Dimeşk, I/38. Bunların hepsinde şu lafızla geçmiştir. "Ben, Adem daha balçık halindeyken, Ummu'l-Kitab'da Abdullah ve Haternu'l-Enbiyaydım."
Yukarıdaki metinde geçen lafzın kaynaklan şunlardır: Beyhakî, Delaüun-Nubuvve, I/ 81. Ibn Hibban, Sahih, 2093 (Mevaridu'z-Zaman); İmam Ahmed, Musned, İV/127, 128.
Hakim, Mustedrek'te (II600) şöyle demiştir "Bunun isnadı sahihtir" Zehebı de böyle söylemiştir
Heysemî bu hadisi, Mecmau'z-Zevaid'de (VIH/223) zikredip şöyle demiştir. "Bunu Ah­med, Taberani ve Bezzar rivayet-etmiştir. İmam Ahmed'ın senedlerinden birindeki raviler, Sa-hih'in ravileridır. Ancak Saıd ibn Suveyd müstesna İbn Hibban onu sika -güvenilir-saymıştır."
Zebıdî de bunu ithafu's-Sadetı'l-Muttakîn'de (VI1/144) rivayet etmiştir. İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye (11/321) de, Taberı Tefsır'ınde (I/435), Bağavî, Şerhu's-Sunne'de (Xlll/ 207), Tebrizi, Mişkatu'l-Mesabih'de (s. 5759), İbn Kesir, tefsirinde (I/268.VI/425), Suyutî, Durru'l-Mensur'da (329. hadiste), Sehavi, Makasıdu'l-Hasene'de (s, 737), Aclunî, Keşfu'l-Hafa'da (s, 2017), Karı, Esraru'l-Merfu'a'da (s. 352), Zerkeşi, Tezkiresinde (babu'l-fezaili, 16. hadiste) ve Hindi, Kenzu'l-Ummal'de (s. 3196 ve 32114) zikretmişlerdir.
[2] Bu hadisin rivayet edildiği kaynaklar şunlardır: Tırmİzî, Sünen, 3609; imam Ahmed, Musned, V/59; Beyhakî, Delaılu'n-Nubuvve, 1/85, H/129, Hakim, Müsîedrek, H/608, 609 Hakim şöyle demiştir: "Bu, Buharı ile Müslim'in rivayet etmedikleri, isnadı sahih bir hadistir." Zehebi de aynı şeyi söylemiştir. Yine Ebu Nuaym, Hılyetu'l-Evlıya (lX/53); Heysemî, Mecmau'z-Zevaıd, (Vlll/223); Suyutî, Durru'l-Mensur'da (V/184); Aclunî, Keşfu11-Hatada (11/187) ve Suyutî ayrıca Menahılu'z-Za'f'da, (S. 28) rivayet etmiştir.
[3] 2 nolu dipnota bakınız.
[4] Bakınız- Tarihu't-Taberi, 1/160.
[5] Bekke: Mekke-i Mükerreme.
[6] Abdurrahman İbnü’l-Cevzi, Ashâbın Dilinden Peygamberimizin Hayatı, Uysal Kitabevi: 17-19.
[7] 9 nolu hadis şu kaynaklarda geçmektedir: İbn Asakir, Tarih, 1/349, İbnu'l-Cevzi kendisi de el-Mevzuat'ta (1/281) rivayet etmiş ve şöyle demiştir: "Bu hadis uydurmadır. Bunu bazı hikayeciler uydurmuşlardır. Hennad'a güvenilmez. Belki bu hadis onun şeyhinin uydur­masıdır veya onun şeyhinin şeyhi Ali'nin uydurmasıdır. Ali İbn Asım onun hakkında Yezid İbn Harun'un yalancı olduğu bizim malumumuzdur. Yahya şöyle demiştir: İşe yaramaz, müta-ahhirin onu itham etmekte haklıdır. El-Abbas'ın güvenilirliğinde ihtilaf yoktur." Suyutî, el-Leali'l-Masnua'da (1/264) rivayet etmiş ve şöyle demiştir: "Derim ki: Mizan'da şöyle dedi: Ali ibn Muhammed İbn Bekran, Hennad en-Nesefi'nin bir şeyhidir. O, bozuk bir haber getirmiş, asılsız olarak güzel göstermişti.-. Halilî şöyle demiştir: Halef çok zayıftır. Bilinmeyen bazı metinleri rivayet etmiştir. Allahu a'lem." Hindi, Kenzu'l-Ummal'de (35489), İbn Kesir de el-Bidaye ve'n-Nİhaye'de (U/8) rivayet etmiştir.
Abdurrahman İbnü’l-Cevzi, Ashâbın Dilinden Peygamberimizin Hayatı, Uysal Kitabevi:19-20.
[8] Bakara Suresi, 129.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder


Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı