Hadis-i şeriflerde geçiyor, bir insan şehidliği de isteyecek;
"Yâ Rabbi senin yolunda şehid olayım, canımı da vereyim!" diyecek. "Kalbinde şehid olma arzusu olmadan ölen bir insan, münafıklıktan bir çeşit üzerine ölmüş olur." deniliyor. Yâni canını vermeyi isteyecek ama, belki savaş olmaz, belki şehid olmaz, belki sıcak yatağında, döşeğinde ölür... Olsun, "Can u gönülden şehid olmayı isteyen bir insan, sıcak yatağında, rahat bir şekilde ölse bile, Allah onu şehidlerin mertebesine ulaştırır." buyuruyor hadis-i şeriflerde Peygamber Efendimiz...
Demek ki, niyet önemli...
O halde biz de bir kere, "İnşaallah bu sene kadir gecesini yakalamağa gayret edeceğim, ramazanın son on gününde i'tikâfa gireceğim!" diyelim. Biz önceden hatırlatıyoruz ya sizlere bazı şeyleri... İkaz ediyoruz, hatırlatıyoruz, kardeşlerimiz kaçırmasınlar diye... Üçayları da önceden ikaz ettik. Üçayların başında, "Aman şa'bana, ramazana dikkat!" diye söylemiştik. Bunu da şimdiden söylüyoruz.
Bir şey daha söyleyeyim, sevgili dinleyiciler! Biliyorsunuz kurban bayramında kurban kesiyoruz. Zengin olanlar gidiyorlar, kıvrım kıvrım boynuzlu, sürmeli gözlü, güzel bir koç seçip kurban etmeye çalışıyorlar. Allah kabul etsin... "Kurban gelince kurbanı da keseceğiz inşaallah!" diyelim, ona da önceden niyet edelim!.. Güzel şeylere önceden niyet etmek adetimiz olsun. Amma, ramazan bayramında kurban kesmek!.. Kurban bayramında kurbanı herkes kesiyor, tamam o vacib... Amma, ramazan bayramında kurban kesmek; bunu da şimdiden hatırlatıyorum. Bakın daha ramazanın ikisindeyiz. Ramazan bayramında kurban kesmek de çok sevab, yediyüz misli sevabı var...
Peygamber SAS bir hadis-i şerifinde yediyüz misli sevablı dört şey saymış:
1. İnsanın Allah yolunda harcamaları yediyüz mislidir. Cihada, hacca, umreye...
2. İnsanın anasına, babasına iyilik olsun diye yaptığı harcamalar; yiyimine, giyimine, kirasına harcamalar yediyüz mislidir.
3. Ailesine harcamalar yediyüz misli... Bu da ne kadar güzel! İslâm aile muhabbetine ne kadar önem veriyor. İnsan filesini dolduracak, "Çoluk çocuğum, kuzucuklarım yesin içsin!" diye evine götürecek. Bir tatlılık olacak, çocukların gözü doyacak... Komşunun elmasına el uzatmayacaklar, başkasının elindekine göz dikmeyecekler. Evde her şey var, gözleri tok olacak. Demek ki, eve de harcamak yediyüz misli...
4. Ramazan bayramında bir kurban kesmek... Neden?.. Ramazan bayramında bayram günüdür. Kurbanı kestiniz mi, evde bir bereket olur. Sadece Türkiye'yi düşünmeyin, sadece bu zamanı düşünmeyin!.. İslâm, bütün çağlar ve zamanlar için olan bir din... Yâni çölü düşünün, köyü düşünün, kasabın olmadığı yeri düşünün!.. Süpermarketin olmadığı yeri düşünün!.. Muhtelif pozisyonları düşünün!..
Evde bir kurban kesilmişse ne olur?.. Bereket olur, muhabbet olur, şenlik olur. Misafirler daha rahat ağırlanır. "Buyurun oturun, yeyin, yemeğe kalın!" denir. vs. Bunu da hatırlatmış oluyoruz.
Bu konuşmamızda ileriye dönük iki şey hatırlattık: Ramazanın son on gününde aman i'tikâfa girin; Peygamberimiz'in hadis-i şerifinde bastıra bastıra ilk nokta olarak söylediği kadir gecesini yakalamak nasib olsun cümlenize... Sonra, bayram günü de Allah'ın izniyle, Allah size bir zenginlik vermişse bir güzel kurban kesin; ordan da yediyüz misli sevab alın!..
Selman RA Efendimiz, başımızın tacı o sahabi-yi celil ne rivayet etmiş Peygamberimiz'in sözlerinden; ona dönelim: "Peygamber Efendimiz bize şa'banın on gönünde hutbe irad etti. Çıktı hutbeye, şu sözleri söyledi." diyor. İlkönce ramazanın muazzam, ulu, azametli bir ay olduğunu söylemiş; bir... Mübarek bir ay olduğunu söylemiş; iki... İçinde kadir gecesi olan bir ay olduğunu söylemiş; üç... Bunlar önemli...
Devam edelim:
(Cealalàhu sıyâmehû farîdaten ve kıyâme leylihî tatavvuan) Allah bu ramazan ayının içinde gündüzleri oruç tutmayı fariza kılmıştır, farz kılmıştır. Geceleyin kalkıp namaz kılmayı da tatavvu' kılmıştır. Tatavvu', sevap kazanmak için farz olmadığı halde yapılan güzel ibadetler demek... Biz ne yapıyoruz; orucu tutuyoruz da, tatavvu' olan gece namaz kılmayı da yapıyor muyuz?.. Yapıyoruz, yaptık, yaparak geldik buraya... Ne yaptık?.. Yatsı namazının arkasından teravih namazı kıldık. İşte o, gecenin tatavvu' olarak kılınmış bir namazıdır. Başka zamanlarda yok... Ramazanda Efendimiz'in sünneti olarak teravih namazını aşk ile, şevk ile kılıyoruz.
Elhamdü lillâh biz Yeni Cami'de içerde yer bulamadık, sünneti avluda kıldık da sonradan içeriye girdik. O bakımdan Denizlili kardeşlerimi de tebrik ediyorum, Allah râzı olsun... Camilerin insanlara yetmemesi, cemaatin sokağa taşması İslâm'ın bereketini gösteriyor. Elhamdü lillâh pırıl pırıl gençlerin, yeni nesillerin İslâm'ın güzzeliğini anladığını ve onu yaşadığını, sevdiğini, benimsediğini gösteriyor. Tebrik ederiz ve devamını dileriz, ziyadeleşmesini dileriz.
(Men tekarrabe fîhî bihasletin minel hayri ev eddâ farîdaten kâne kemen eddâ seb'îne farîdaten fî mâ sivâhu) "Kim bu ay içinde, ramazan ayı içinde hayırdan herhangi bir çeşidiyle bir hayır yaparsa, Allah'a yakınlık sağlayacak bir güzel jest, bir ibadet, bir hayır yaparsa, yahut da üzerine fariza olan bir şeyi bu ramazan ayı içinde yaparsa; --meselâ zekât; zekâtın ille şu ayda verilecek diye bir mecburiyeti yoktur amma, ramazan ayında verirse meselâ-- bu ayın dışında yapmış olduğu yetmiş farîza edâ etmiş gibi olur." buyuruyor Peygamber Efendimiz...
Şimdi meselâ, ramazan ayında umreye giderse bir insan ne olur?.. Öteki aylardan çok sevab olur. Bu da bu ayın bereketindendir.
Hadis-i şerifi takib ettiğim için ramazanla ilgili giriş mahiyetinde başka hadis-i şerifleri söylemedim. Ramazan ayında Allah-u Teâlâ Hazretleri cenneti, gökleri, yeri, mânevî atmosferi hazırlıyor. Cennetin kapıları mü'minlere açılıyor, cehennemin kapıları kapanıyor. Gökyüzü bezeniyor. Cebrâil AS'a Allah-u Teâlâ Hazretleri emrediyor: "Git, şeytanların azılılarını, başkanlarını zincirlere bağla, denizlere at!" buyruluyor. Hadis-i şerif var bu konuda... Yâni, şeytanların gücü tâkati kırılıyor, elleri ayakları bağlanıyor; insanları azdırma faaliyetleri azalıyor. Bu da güzel bir şeydir. Yâni, kötülüğün yapılması azaltılıyor Allah tarafından... Şeytanların çalışma imkânları zincirlere bağlanmak sûretiyle daraltılmış oluyor; bu da güzel bir şey...
Göğün bezenmesi, cennetin süslenmesi, cennet kapılarının açılması; bunların hepsi güzel şeyler... Bu ay önemli olduğu için oluyor ve bu ayın içinde insan bir hayır yaparsa, bir farzı yaparsa, başka zamanda yaptığından yetmiş kat fazla oluyor. Yâni ne demek sevgili dinleyiciler?.. Koşturun koşturabildiğiniz kadar hayır yapmağa demek... İnsanın ağzı tatlanıyor ve azmi artıyor hayırlar yapmağa... Değil mi?..
(Ve hüve şehrus sabri) Bu ramazan sabır ayıdır. Ramazanda Allah-u Teâlâ Hazretleri bize, bizim için helâl olan bazı şeyleri yapmayın diye sabır emretmiş: "Su içmeyin, yemek yemeyin, şunu yapmayın, bunu yapmayın!.." Başüstüne diyoruz, yapmıyoruz. Susasak da içmiyoruz. Gerçi şimdi kışa geldi ramazan, oruç zamanı kısa; kolay tutuyoruz ama, yaza geldiği zamanlar da var... Uzun saatler, hem de harman zamanı, buğdayları biçip harman yaparken de dedelerimiz oruçları tutmuşlar gene... Ağızları kurusa da, dudakları çatlasa da sabretmişler. Sabır ayı...
Tabii bir de, biliyorsunuz dünya yuvarlak... Allah nasib etti, kardeşlerimiz bizi Avustralya'ya çağırdı. Bir ay önce oradaydık. Burada kış, Avustralya'da yaz... Burada siz orucu kısa tutuyorsunuz, çünkü gündüzleri kısadır. Ama Avustralya'da kardeşlerimiz uzun tutuyorlar; çünkü, yaz gündüzleri uzun... Yâni, dünyanın her yeri farklı olabiliyor.
Neticede, az da çok da olsa bir sabır imtihanı, egzersizi yapıyoruz. Sabahtan itibaren sabredebilirsek ne mutlu!.. Sabrediyoruz; su içmiyoruz, yemek yemiyoruz da; benim sabredebilirsek dediğim, kızmamak... Çocuğuna kızmayacaksın, hanımına kızmayacaksın, komşuna kızmayacaksın, yumuşak olacaksın, halim selim olacaksın!.. Başka şeylere de sabredeceksin: Harama bakmayacaksın, dilini tutacaksın, gözünü çevireceksin!..
(Ves sabru sevâbühül cenneh) Sabrın sevabı, mukabili, karşılığı da cennettir. Sabır önemli bir şey... İnsan biraz zorlanıyor sabretmek için, dişini sıkıyor, zorlanıyor, kızarıyor ama, sabrettiği zaman sevabı da cennet oluyor. O bakımdan Peygamber Efendimiz bu cümlesiyle, iyi sabredenlere, orucu iyi tutanlara cenneti vaadetmiş oluyor.
(Ve şehrül muvâsâti) Bu ay şehrül muvâsâhtır. Şehrül muvâsâh demek, birisine mâlî bakımdan, aynî bakımdan, eşya ve yiyecek içecek bakımından yardım etme ayı demektir. Ne yapacağız?.. Ayıracağız üç milyon, beş milyon lira; gireceğiz çarşıya, pazara... Yarım kilo peynir, üç kilo pirinç, beş kilo patates, şu kadar soğan, bu kadar bilmem ne... Kutuya doldurtacağız, götürüp tanıdığımız, mahallemizden, köyümüzden bir fakirin kapısını vuracağız, "Buyur, bunları ye!" diyeceğiz. İşte bu ne oldu?.. Mâlî bir destek oldu ona... Aynî olarak, yiyeyecek içecek olarak ona bir yardım etmiş olduk.
İşte ramazan yardımlaşma ayıdır. Mü'min mü'mini gözetecek, yoksulları sevindirecek, gönlünü alacak. Onların da biraz nimet içinde rahatlamasını sağlayacak.
(Ve şehrün yüzâdü fî rizkıl mü'mini fîhî) Bu ayda Allah mü'minin rızkını arttırıyor. Hakîkaten kendi hanenizdeki umûmî grafiği bir çizin bakalım; onbir ayın yeme içme, sofra grafiğini, bir de onikinci ay ramazanın durumunu... Ramazanda grafik değişiyor derhal... Neden?.. İşte Efendimiz'in bildirdiği bu hikmetten dolayı... Mü'minin rızkı ramazanda arttırılıyor. Sofrada çeşit çeşit rızıklar oluyor.
Hocamız cennetmekân Mehmed Zâhid Efendi, mütebessim gül çehresiyle güzel bir söz söylerdi. Derdi ki: "Rızık insanın boğazından geçendir, yoksa kasasında duran değil..." Hani peyniri kavanozun içine koysan, dışını yalasan; reçel kavanozunun dışını yalasan, bir şey yok... Rızık insanın boğazından geçendir.
Binâen aleyh, ramazanda bal gibi işte görüyoruz, çeşit çeşit nimetler sofranın üstünde... Saymak istesek parmaklarımız yetmez; el parmaklarımız biter, ayak parmaklarımız biter. Bir sürü nimetler... İşte nedir?.. "Mü'minin rızkı arttırılıyor." diyor Peygamber Efendimiz; onun tezâhürüdür bu... Sadaka rasûlüllah, Rasûlüllah doğru buyurmuş.
(Men fettara fîhî sàimen kâne mağfireten lizünûbihî) "Bu ayda bir oruçluyu iftar ettirir, akşamleyin yemek yedirtirse, kendi günahlarının mağfiret edilmesine sebep olur." O halde bir de bu tarafı var işin... Ne yapacağız?.. Soframız açık olacak, "Buyurun, bizde iftar edelim!" diyeceğiz, insanlara yemek yedireceğiz.
(Ve ıtka rakabetihî minen nâr) Boynu da cehennemden âzâd olurmuş, böyle yemek yediren kimsenin... (Ve kâne lehû misli ecrihî) "İftar ettirdiği oruçlu ne sevab kazandıysa, onun ecrinin bir misli de iftar ettirene verilir." diyor Peygamber Efendimiz... (min gayri en yenkusa min ecrihî şey') "O oruçlu misafirin sevabından hiç bir şey eksilmeden, ev sahibine de onun ecrinin bir misli verilir." diyor. Bu da çok önemli... Yâni, oruçluları evimize iftara çağırmak ve onlara yemek yedirmek önemli; çünkü onların ecrinin bir mislini alıyoruz.
Sıkı durun, bir müjde daha geliyor hadis-i şerifin devamında:
(Kàlû: Yâ rasûlallah! Leyse küllünâ yecidü mâ yufattirus sàim.) Tabii, sahabe-i kiram çok sıkıntılar çektiler o zamanda... Demişler ki: "Hepimiz oruçluya iftar ettirecek, sofra kuracak durumda değiliz! Öyle yiyeceğimiz içeceğimiz yok ki evde, nasıl iftar ettirebilelim?.. İftar ettirecek durumda olmayanlar ne olacak?" diye sormuşlar Peygamber SAS Efendimiz'e...
Peygamber SAS Efendimiz buyurmuş ki:
(Yu'tillâhu hâzes savâbe men fettara sàimen alâ temretin ev alâ şerbeti mâin ev mezkati lebenin.) "Bu sevabı Allah-u Teâlâ Hazretleri bir oruçluya bir hurma ikram edene, yahut bir içim su verene veyahut birazcık sağılmış süt verene Allah bu sevabı verir." Yâni, o kadar zengin olmasa bile oruçluya böyle bir şey verdiği zaman o sevabı veriyor.
Onun için, az demeden iftar ettirmeğe koşturmak lâzım! Hattâ insan yanında sarılı hurma filân bulundursa, gàlibâ kârlı olur. Yolda giderken insan bazan yetişemiyor, trafik sıkışık oluyor, kalabalık oluyor, yetişemiyorsunuz. Yanınında bulunsun, ikram edersiniz.
Biz geçen akşam yoldaydık. İzmir'e gireceğiz, iftar vakti geldi. Ben bizim ev halkına dedim ki: "Hadi bakalım çıkartın, bize bir şeyler ikram edin, sevabları kazanın!" dedim. Onlar da arkadan bir şeyler gönderdiler, iftar ettik. Bu hadis-i şerifteki vaade göre, bizim sevabımızdan bir şey eksilmeden onlar da sevab almış oldular.
(Ve hüve şehrün evvelühû rahmetün ve evsatühû mağfiretün ve âhiruhû itkun minen nâr) Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz bu ramazan için: "Bu öyle bir aydır ki, bu ayın evveli rahmettir." yâni, insan rahmete giriyor. Şimdi biz Allah'ın rahmeti içinde yüzüyoruz elhamdü lillâh...
(Ve evsatühû mağfiretün) "Ortası kulun günahlarının mağfiret olunmasıdır." Suçluyuz, günahkârız, yüzümüz kara, mâzîmiz karanlık... Eksiğimiz kusurumuz çoktur ama, oruç tuta tuta ayın ortasında Allah günahları mağfiret ediyor.
(Ve âhiruhû ıtkun minen nâr) "Ramazanın sonu da cehennemden âzadlıktır." Ey kulum, sen ramazanı tuttun, ben seni affeyledim, mağfiret eyledim, cehenneme de atmayacağım; hadi bakalım âzâd oldun!" diyecek Allah-u Teâlâ Hazretleri, ramazanı güzel tutanlara...
Allah bizi cehennemden âzâd ettiği bu bahtiyarlardan eylesin...
(Men haffefe an memlûkihî fîhî gafarallàhu lehû ve a'tekahû minen nâr) Biliyorsunuz harblerde esirler alınıyordu eskiden, köle oluyordu, çalıştırılıyordu. Diyor ki Peygamber efendimiz: "Kim kölesine bu ayda biraz işi hafif buyurursa, çok iş yüklemezse, --tabii, kölelerin bir kısmı müslüman olabiliyordu; müslüman ama köledir gene, çalışacak-- Allah o kölenin efendisini mağfiret eder, (ve a'tekahû minen nâr) onu cehennemden âzâd eder.
(Festeksirû fîhî min erbai hisâl) "Bu ramazan dört işi çok yapın!.. (Hasleteyni türd�ne bihimâ rabbeküm) Bu dört işin iki tanesi ile Rabbinizin rızâsını kazanacaksınız, Rabbinizi sizden râzı edebileceksiniz. (Ve hasleteyni lâ ğınâe biküm anhümâ) Öteki iki tane iş de sizin vazgeçemeyeceğiniz, mecbur olduğunuz, muhtac olduğunuz, elde etmek zorunda olduğunuz şeylerdir. Dört şeyi çok yapın!" diyor.
Ne imiş onlar?.. (Fe emmel hasletânilletâni turd�ne bihimâ rabbeküm) Rabbinizi râzı edeceğiniz, Rabbinizin rızâsına ereceğiniz iki iş nedir: (Fe şehâdetü en lâ ilâhe illallah)(Ve testağfirûnehû) "Eşhedü en lâ ilâhe illallah" demektir. Bu çok önemli bir söz! "Ben şahidlik ederim, bilirim bildiririm ki, Allah-u Teâlâ Hazretleri'nin şeriki, naziri yoktur, tektir." İkincisi de, istiğfar etmektir.
Demek ki, bu ramazan ayında ne yapacağız?.. Eşhedü en lâ ilâhe illallah'ı çok söyleyeceğiz; bir... Estağfirullah'ı çok söyleyeceğiz. "Estağfirullah el azîm ve etûbü ileyh" de diyebilirsiniz.
Ben eskiden mecmualarda yazmıştım, "Ramazan tasavvuf ayıdır." demiştim. Peygamber SAS Efendimiz tasavvufu nasıl emrediyor, görüyorsunuz. Ramazanda çokça "Lâ ilâhe illallah" diyeceksiniz, "Estağfirullah" diyeceksiniz. Bununla Rabbinizi râzı edersiniz diyor. Bakın, Rabbimiz ne kadar lütufkâr ki, biz "Lâ ilâhe illallah" diyoruz, o râzı oluyor; biz "Estağfirullah" diyoruz, "Beni affet yâ Rabbi!" diyoruz, Rabbimiz râzı oluyor. Ne kadar güzel bir dinimiz var elhamdü lillâh...
Bu iki tanesini çok söyleyin muhterem kardeşlerim! Biraz sıkı, sağlam derviş olun!..
(Ve emmel hasletânilletâni lâ gınâe biküm anhümâ) "Kendisinden müstağni kalamayacağınız öteki iki iş: (Fetes'elûnallahel cenneh ve te�zûne bihî minen nâr) Allah'tan cennetini istemenizdir ve cehennemden Allah'a sığınmanızdır." Tamam, bunu da yaparız: "Yâ Rabbi, bizi cennetine dahil eyle!.. Yâ Rabbi bizi cehenneminden âzâd eyle!.." diye de çok diyeceğiz.
(Ve men sakà fîhî sàimen) "Kim bir oruçluyu bu ayda doyurursa, (sakàhullàhu teâlâ min havdî şerbeten) Allah o kimseye benim havz-ı kevserimden öyle bir kevser şerbeti ikrâm eder ki; (lâ yezmau ba'dehâ ebedâ) içen öyle kanar, öyle doyar, öyle memnun olur ki, hiç bir daha susuzluk çekmeyecek güzel bir hâle nâil olur."
Böylece Peygamber Efendimiz, oruçluya ikram eden kimseye Allah-u Teâlâ'nın kevser şerbeti ikram edeceğini de bildirmiş oldu. Bu güzel hadis-i şerifi böylece biz de sizlere tamamlamış olduk. Eğer not aldıysanız, epeyce bilgiler size ulaşmış oldu. Tekrar başından şöyle bir göz gezdirelim:
Bu hadisi şerife göre, gözümüzü dört açacağız, kadir gecesini kaçırmamağa çalışacağız. Bunun için ramazanın son on gününde i'tikâfa gireceğiz. Ramazan bayramında paramız pulumuz varsa, bir kurban keseceğiz. Sonra, bu ayın sabır ayı olduğunu bildiğimiz için sabredeceğiz, sabrın mukabilinin cennet olduğunu bileceğiz. Bu ayda bir insan hayır yaparsa veya başka aylarda yapabileceği bir hayırı bu ayda yaparsa, yetmiş misli sevab aldığını unutmayacağız. Bu ayda hayırlara çok koşacağız.
Rızk artıyor bu ayda... Ona da elhamdü lillâh diyeceğiz, hamd edeceğiz. Bu ay biraz mâlî bakımdan fakirleri destekleme ayı olduğundan mâlî desteğimizi de yapacağız bu ayda... Mâlî derken hem para desteği nakit olarak; hem de aynî, eşya, yiyecek, giyecek olarak... Herkes bir bayram edecek, ramazanın içinde bir rahatlayacak.
Kim oruçluya iftar ettirirse, günahları mağfiret oluyor, cehennemden âzâd oluyor, iftar ettirdiği oruçlunun sevabının mislini alıyor. Onun için ne yapacağız?.. Akşamları soframızı açacağız, misafir davet etmeğe, bazı oruçlu kimselere iftar ziyafeti vermeğe gayret edeceğiz. Eğer imkânımız yoksa; bir içim su, bir hurma veya birazcık süt gibi bir şeyle ikram edilse, oruç açılmağa vesîle olunsa, o da o sevabı almağa sebep olacak.
Bu ayda "Lâ ilâhe illallah" demeyi çok yapacağız, "Estağfirullah" demeyi çok yapacağız. Cenneti çok isteyeceğiz Allah'tan... Cehennemden Allah'a sığınmağa fazla düşkünlük göstereceğiz. Fazla yalvarıp yakaracağız, "Afeet bizi... Sokma bizi cehenneme yâ Rabbi!.. Cehennemden âzâd et...." diyeceğiz.
Allah-u Teâlâ Hazretleri, bu hadis-i şerifte Rasûlüllah SAS Efendimiz'in müjdelediği, bildirdiği bütün bu güzelliklere cümlemizi erdirsin... Nice nice mübarek ramazanlara Allah'ın sevdiği kullar olarak ulaşmayı, Allah'ın sevdiği şekilde bu ayları ihyâ eyleyip, yaşayıp, ibadetle süsleyip bu ayların feyizlerinden, bereketinden, sevaplarından, nimetlerinden, ilâhî ikramlarından istifade etmeyi cümlemize Allah nasib eylesin...
Ömrümüzü rızâsına uygun geçirip, sevdiği kullar olmaya ulaşıp, kalbimiz nurlanıp, içimiz aşkullah, muhabbetullahla dolup ömrümüzü Allah'ın rızâsına uygun geçirmemizi Allah cümlemize nasib eylesin...
Hüsn-ü hâtimeler ile bu dünyadan vedâ edip ahirete göçmeyi, huzuruna sevdiği, râzı olduğu, yüzü ak, alnı açık, nurlu kullar olarak varmayı nasib eylesin... Rabbimiz cennetiyle, cemâliyle, cümlenizi, cümlemizi müşerref eylesin... Peygamber-i Zîşânımız'a, Habîb-i Edîbi Muhammed-i Mustafâ'sına komşu eylesin... O Havz-ı Kevserinden de doya doya nûş etmeyi Rabbimiz cümlemize nasib eylesin...
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhu ve berekâtühû!..
2. 2. 1995 / 2 Ramazan 1415
Bizim Eller Radyosu - Denizli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder