Fâtihatu'l-Kîtâb'ın Fazîleti Babı
27-.......Ebû Saîd ibnu'l-Muallâ şöyle dedi: Ben Mescid'de namaz kılıyordum. Peygamber (S) beni çağırdı. Ben de O'na icabet etmedim. (Namazdan sonra vardığımda:)
— Yâ Rasûlallah, ben namaz kılıyordum, diye özür beyân ettim. Rasûlullah:
— "Kur'ân'da Allah: Ey îmân edenler, sizi, size hayât verecek şeylere da'vet ettiği zaman Allah 'a ve Rasûlü 'ne icabet edin... (ei-Enfâl: 24) buyurmadı mı?" dedi.
Sonra Rasûlullah bana;
— "Haberin olsun, sen mescidden çıkmadan evvel ben sana muhakkak Kur'ân'daki en büyük sûreyi öğreteceğim" buyurdu.
Sonra elimi tuttu. Mescidden çıkmak istediğimiz zaman ben:
— Yâ Rasûlallah, Sen bana "Muhakkak sana Kur'ân'daki en büyük sûreyi öğreteceğim" demiştin, dedim.
Rasûlullah (S):
— "O sûre el-HamdülillâhiRabbilâlemîn'dir ki, namazlarda tekrar olunan yedi âyet ve bana verilen azîm Kur'ân 'dır" buyurdu [35].
28-.......Ebû Saîd Hudrî şöyle dedi: Biz, bize âid bir yolculukta bulunuyorduk. Derken bir yerde konakladık. Akabinde bir kız geldi ve:
— Kabilenin büyüğü (bir akreb tarafından) sokulmuştur. Erlerimiz yanımızda yoklardır. Binâenaleyh sizlerden bir ilâç yapıcı var mıdır? dedi.
O kızın beraberinde bir adam kalktı. Biz onu rukye yapar olarak bilmiyorduk. O kimse, o sokulmuş olan kimseye rukye yaptı. Sokulmuş olan kimse derhâl iyileşti. Ve bizden giden o kimse için otuz koyun verilmesini emretti. Ve bizlere de süt içirdi. Bizden olan kimse bize dönünce ona:
— Sen rukyeyi güzel yapar miydin yâhud sen rukye yaparrmıydın? dedik. O:
— Hayır yapmazdım. Ben ona Ümmü'l-Kitâb'ı okumaktan başka bir rukye yapmadım, dedi.
Biz kendi kendimize;
— Biz gelinceye yâhud Peygamber'e bu olan işleri arzedip soruncaya kadar hiçbirşey ihdas etmeyin, bildirmeyin, dedik.
Nihayet Medine'ye geldiğimizde bunu Peygamber(S)'e zikrettik.
— "Fatiha Sûresi'nin bu kadar müessir bir duâ olduğunu ona öğreten nedir?" dedi.
Sonra seriyye halkına:
— "Şimdi sürüyü taksim edin, benim için de bir pay ayırın" buyurdu.
Ebû Ma'mer de şöyle dedi: Bize Abdu'l-Vâris tahdîs etti. Bize Hişâm tahdîs etti. Bize Muhammed ibn Şîrîn tahdîs etti. Bana Ma'bed ibn Şîrîn, Ebû Saîd Hudrî'den bunu tahdîs etti [36].
Kaynaklar
27-.......Ebû Saîd ibnu'l-Muallâ şöyle dedi: Ben Mescid'de namaz kılıyordum. Peygamber (S) beni çağırdı. Ben de O'na icabet etmedim. (Namazdan sonra vardığımda:)
— Yâ Rasûlallah, ben namaz kılıyordum, diye özür beyân ettim. Rasûlullah:
— "Kur'ân'da Allah: Ey îmân edenler, sizi, size hayât verecek şeylere da'vet ettiği zaman Allah 'a ve Rasûlü 'ne icabet edin... (ei-Enfâl: 24) buyurmadı mı?" dedi.
Sonra Rasûlullah bana;
— "Haberin olsun, sen mescidden çıkmadan evvel ben sana muhakkak Kur'ân'daki en büyük sûreyi öğreteceğim" buyurdu.
Sonra elimi tuttu. Mescidden çıkmak istediğimiz zaman ben:
— Yâ Rasûlallah, Sen bana "Muhakkak sana Kur'ân'daki en büyük sûreyi öğreteceğim" demiştin, dedim.
Rasûlullah (S):
— "O sûre el-HamdülillâhiRabbilâlemîn'dir ki, namazlarda tekrar olunan yedi âyet ve bana verilen azîm Kur'ân 'dır" buyurdu [35].
28-.......Ebû Saîd Hudrî şöyle dedi: Biz, bize âid bir yolculukta bulunuyorduk. Derken bir yerde konakladık. Akabinde bir kız geldi ve:
— Kabilenin büyüğü (bir akreb tarafından) sokulmuştur. Erlerimiz yanımızda yoklardır. Binâenaleyh sizlerden bir ilâç yapıcı var mıdır? dedi.
O kızın beraberinde bir adam kalktı. Biz onu rukye yapar olarak bilmiyorduk. O kimse, o sokulmuş olan kimseye rukye yaptı. Sokulmuş olan kimse derhâl iyileşti. Ve bizden giden o kimse için otuz koyun verilmesini emretti. Ve bizlere de süt içirdi. Bizden olan kimse bize dönünce ona:
— Sen rukyeyi güzel yapar miydin yâhud sen rukye yaparrmıydın? dedik. O:
— Hayır yapmazdım. Ben ona Ümmü'l-Kitâb'ı okumaktan başka bir rukye yapmadım, dedi.
Biz kendi kendimize;
— Biz gelinceye yâhud Peygamber'e bu olan işleri arzedip soruncaya kadar hiçbirşey ihdas etmeyin, bildirmeyin, dedik.
Nihayet Medine'ye geldiğimizde bunu Peygamber(S)'e zikrettik.
— "Fatiha Sûresi'nin bu kadar müessir bir duâ olduğunu ona öğreten nedir?" dedi.
Sonra seriyye halkına:
— "Şimdi sürüyü taksim edin, benim için de bir pay ayırın" buyurdu.
Ebû Ma'mer de şöyle dedi: Bize Abdu'l-Vâris tahdîs etti. Bize Hişâm tahdîs etti. Bize Muhammed ibn Şîrîn tahdîs etti. Bana Ma'bed ibn Şîrîn, Ebû Saîd Hudrî'den bunu tahdîs etti [36].
Kaynaklar
Kendisinden başkaları daha uzun ise de, el-Fâtiha'nın Kur'ân Sûrelerinin en büyüğü olması, okunması üzerine sabit olan sevabın büyüklüğü yönündendir.
Bu hadîsin mühim bir noktası, el-Fâtiha Sûresi'ne "es-Seb'u'l-Mesânî" isminin verilmesidir. Seb\ yedi sayısının adıdır. el-Fâtiha da ittifakla yedi âyettir. Şu kadar ki, Hanefîler Besmele'yi el-Fâtiha'dan saymamışlar da "En'amte aleyhhn"i müstakil bir âyet saymışlardır. Şâfîîler ise bunun aksine, Besmele'yi el-Fâtiha'dan bir âyet saymışlar, "En'amte aleyhinizi müstakil bir âyet saymamışlardır.
Mesânî, Mesnâ'mn cem'idir; iki, çift ve tekrarlanmış ma'nâsmadır. el-Fâtiha'nm okunması namâzm her rek'atinde tekrarlandığı yâhud eklenen sûre ile çiftlendiği için böyle isimlendirilmiştir. "And olsun ki, biz sana tekrarlanan yediyi ve şu Büyük Kur 'ân 'i verdik'' (el-Hicr: 87) âyetindeki ' 'es-Seb'«'1-MesânV' ile el-Fâtiha murâd olunduğunda bu Ebû Saîd hadîsi nasstır, kuvvetli bir delildir.
Kur'ân ismi, tamâmında vâki' olduğu gibi, bâzısında da vâki' oluyor. Buna Yüce Allah'ın Yûsuf Sûresi'ni kasdederek: "Biz sana bu Kur'ân't vahyet-mek suretiyle en güzel beyânı kıssa olarak sana anlatacağız.: " (Yûsuf: 3) âyeti delâlet etmektedir.
[36] Hadîsin başlığa uygunluğu meydandadır. Çünkü bu hadîs, el-Fâtiha'nın fadlı-na açık olarak delâlet etmektedir. Bunun bir rivayeti İcâre Kitâbı'nda, "Ruk-yede verilen şey bâbı"nda geçmişti.
Kurtubî şöyle demiştir: el-Fâtiha, Kur'ân'ın başlangıcı olmak ve Kur'ân'ın ilimlerinin hepsini hâvî olmakla üstün oldu. Çünkü o, Allah'ı senayı, ibâdetini ikrarı, O'na ihlâsı, O'ndan hidâyet istemeyi, ni'metlerinin hakkını ödemekten acze, mâad işine ve inkarcıların akıbetinin beyânına işareti içine almaktadır ki, bunların hepsi onun rukye yeri olmasını gerektirecek şeylerdendir (İbn Hacer).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder