Bir kere güzel niyet, kalb safası ve gönül uyanıklığı gerekir. Şuursuzca yapılan işlerin kimseye bir faydası dokunmaz. Ve ihlâs. İhlâs ile yapılan az bir amel ihlâssız yapılan çok amelden daha üstündür.
Allahü Teâlâ'nın güzel isimleri gönüllerde cennet çiçekleri husule getirecektir. Böylece Allah bilgimiz artacak, bilgimiz çoğaldıkça sevgi ve muhabbetimiz bizi kulluğun zirvesine ulaştıracaktır. Ama bu pek kolay ele geçmez. Bunun yolu zikr-i İlâhî'dir. Allah'ın velî kulları böyle keremlenmişlerdir.
Evet:
Yürekte aşk olmazsa perde kalkmaz aradan.
Tıkanır bütün yollar, denizden ve karadan!
İnci madeni hurda, bırak çakıl taşını,
Ey adam, gözünü aç! Kulu ile Yaradan!..
“Haşr” sûresinin son üç âyetindeki “Esmâü'l-Hüsnâ” yı okuduğumuz gibi, Yüce Allah'ın güzel isimlerini birbirine ekleyerek okumak caizdir.
Bunun aksine olarak her ismi diğerlerinden bölerek teker teker ve her birinin sonunda durarak okumak da yine caizdir. Yani öyle okunsa da böyle okunsa da makbuldür.
Yine bu güzel isimlerin başına (Yâ) nidası ekleyerek okumak da caiz. Meselâ:
“Yâ Allah, yâ Rahman, yâ Rahîm, yâ Melik, yâ Kuddûs, yâ Vedûd...” gibi. Çok kimseler ve çok velîler bunu tercih etmişlerdir. Hattâ Osmanlı hattatları bu mübarek isimleri “Yâ Fettâh, yâ Hayyü yâ Kayyûm” diye yazarak levhalar haline getirmişlerdir.
Bazı kere de şiirlerin sonuna “Esmâü'l-Hüsnâ” dan bir isim getirilerek ilâhîler yapılmıştır. Buna misâl olarak şu şiiri verebiliriz:
Nefs tenimde bir pusu,
Meded, meded, Yâ Vedûd.
Başımdan aşmada su,
Meded, meded, Yâ Vedûd.
Âlem senin, kul senin,
Yetîm, garîb, dul senin,
İşte bu yoksul senin,
Meded, meded, Yâ Vedûd.
Hayrette hep nazarım,
Yırtılır beyin zarım,
Balım vermez arım,
Meded, meded, Yâ Vedûd.
Gecemiz bilmez sabah,
Vah, bunca emeğe vah,
Sensin Rab, sensin İlâh,
Meded, meded, Yâ Vedûd.
Allah'ın arslanı ve evliyalar sultanı Hazreti Ali (r.a.) şu âdiseyi nakleder:
Bedir cengi vuku bulmuştu. Resûlullah (s.a.v.) ne yapıyor diye yanına geldim. Bir de baktım ki secdedeler. Secde esnasında durmadan: “Yâ Hayyü Yâ Kayyûm!” diyorlardı. Ben, birkaç defa harp sahnesine gittim geldim. O, aynı şekilde, hiç ilâve yapmadan rabbine böyle nida ediyordu. Fetih müyesser oluncaya kadar “Yâ Hayyü Yâ Kayyûm!” demeye devam ettiler.
Demek ki, Allahü Teâlâ'nın güzel isimlerini okuma şekli geniştir. Okumak güzel, ama kalb safası ve gönül uyanıklığı ile okumak hepsinden daha güzeldir. Bir kul ihlâs ile o mübarek isimlerin gülistanına kanat açtı mı artık başına rahmetler saçılacaktır. Bir de şu var:
Her ism-i şerifi okudukça “Celle Celâlühû” (Büyüklük ve yücelik O'na aittir) tazım cümlesini veya “Azze ve celle” cümlesini tekrarlamak bir edep ifadesidir. Kul rabbine karşı edepli olursa rabbi de ona mukabil rahmet nazarını esirgemez.
Mezhebimizin kurucusu İmam-ı A'zam Hazretlerinin nezdinde bulunan bir adam hikaye ediyor: Ebû Hanife ile altı ay bir arada kaldım. Onun bir kerecik ayağını uzatıp yattığını ve oturduğunu görmedim. Hep huşu halini muhafaza etmekteydi.
Evet. Sen rabbini görmüyorsun ama, O seni hep görüyor. İşte bu marifeti elde etmek mühim. Elbet bu kolay bir lokma değildir. Zaten kolay olsaydı herkesin bir şahin olması gerekirdi...
İnsanlar bir değil ki, güzeli var, hası var,
Hakk'a kul olanların bin türlü sevdası var! [13]
Kaynak
[13] Mustafa Necati Bursalı, Esma-i Hüsna Şerhi, Erhan Yayınları: 26-29.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder