6 Kasım 2010 Cumartesi

HAC...



HACCIN ZİKİRLERİ


Bil ki, haccın zikir ve duaları çoktur; bunlar bir sayıya bağlanamazlar. Fakat biz maksadlarına göre önemlilerini göstereceğiz. Hac konusunda­ki zikirler iki kısımdır: Hac yolculuğundaki zikirler ve haccın kendisinde-* ki zikirler. Biz hac yolculuğundaki zikirleri, İnşaallah yolculuklarla ilgili bölümde anlatacağımız için, bunları sonraya bırakıyoruz.

Haccın kendisi ile ilgili zikirlere gelince, biz onları İnşaallah Tealâ hac işlerinin sırasına göre anlatacağız. Çoğunda da, kitabın uzamasından bun­ları inceleyenlerin usanmasından korkarak delilleri ve hadisleri kaldıra­cağım. Çünkü bu bölüm doğrusu çok uzundur. Bundan dolayı İnşaallah Tealâ kısaltmaya koyulacağım.

Bu zikirlerin ilki: İnsan hac için ihrama girmek istediği zaman gusle­der, abdest alır, izar ve ridasını giyer (İki parçadan ibaret dikişsiz alt ve üst elbisesine bürünür.) Daha önce, abdest alanın ve gusl edenin söyleye­ceği zikirleri ve elbise giyerken söyleyeceklerini bildirmiştik. Sonra iki re­kât namaz kılar. Namazın zikirleri de geçmişti. Birinci rekâtta Fatiha’-dan sonra “Kâfirûn” sûresini, ikinci rekâtta “İhlâs” süresini okur. Na­mazı bitirince, dilediği şekilde duâ etmesi müstahabdır. Zaten namaz ar­kasında yapılacak duâ ve zikirler daha önce geçmişti. İhrama girmeyi is­tediği zaman, kalbi ile ihramı niyet eder. Kalb niyetine dili ile söylemeyi eklemek müstahab olur. Şöyle der: Hacca niyet ettim ve Allah Azze ve Celle rızası için ihrama girdim. “Lebbeyk AUâhümme lebbeyke lebbeyke lâ şerîke Seke lebbeyk. İnne’l-hamde venniğmete leke velmülk lâ şerike lek.” diyerek telbiyeyi getirir. Kalb ile niyet vacibdir. Dil ile söylemek ise sünnettir. Yalnız kalb ile niyet etmiş olsa kifayet eder. Yalnız dil ile söy­leyip kalb ile niyet etmemek caiz olmaz.

İmam Ebu’1-Feth Süleym İbnü Eyyûb El-Razî şöyle demiştir: Kalb ile niyeti kasdettikten sonra şöyle demesi güzel olur: Allah’ım! Benim vücu­dum, saçlarım, cildim, etim ve kanım senin rızan için ihrama girdi.

Bundan başkası da yine şöyle söyler demiştir: Allah’ım, ben hacca ni­yet ettim, onu başarmama bana yardım et ve benden onu kabul et. Sonra Telbiye getirmeye başlayıp şöyle söyler:

“Lebbeyk Alîahümme lebbeyk. Lebbeyke lâ şerike leke îebbeyk. İnne’l-hamde vennîğmete leke ve’1-mülk. Lâ şerike lek.”

“Allah’ım Sana itaat ve ibâdete hazırını, emrine boyun eğiyorum. Sa­na ibâdet üzereyim, Senin ortağın yoktur, emrine boyun eğiyorum. Hamd ve nimet gerçekte Senindir, mülk de Sana mahsustur. Senin ortağın yok­tur.” Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Seüem’İn Telbiyesi budur.

Yaptığı Telbiyenin başında: LEBBEYK ALLAHÜMME BİHACCE-TİN, demesi müstahab olur, eğer hac için ihrama girmişse… Eğer umre için ihrama girmişse, LEBBEYK BİUMR’ETİN demesi müstahabdır. Sa­hih ve muhtar olan mezhebe göre, diğer telbiyelerde hacc veya umre anıl­maz

Bil ki, Telbiye sünnettir. Bir kimse onu terk ederse, haccı ve umresi sa­hih olur ve üzerine bir ceza gerekmez; fakat büyük bir fazileti ve Resû­lüllah Sallallahu Aleyh ve Sellem’e uymayı kaçırmış olur, (Şafi’i) mezhe­bimizde ve alimlerin çoğunun mezhebinde sahih olan budur. Bazı alimle­rimiz Telbiyeyi vacib kılmıştır ve haccın sıhhati için de bazıları Telbiyeyi şart koşmuştur. Bize göre doğrusu evvelki sözdür; fakat muhalefetten çık­mak için ve Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Seîlem’e uymak için Telbiye­yi bırakmamak müstahabdır Allah en doğrusunu bilendir.

Başkası adına ihram edince şöyle der: “Hacca niyet ettim ve falan adı­na Allah rızası için ihrama girdim. Lebbeyk an fülamn (an Bekrin) “Al­lah’ım! Filanın yerine da’vetine icabet ediyorum” diyerek, aslen kendisi için yaptığı telbiyeyi sonuna kadar aynen söyler.

Telbiye’den sonra Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e salât getir­mek, kendisi için ve dilediği kimse için dünya ve âhiret işleri ile ilgili duâ etmek, Allah’ın rızâsını ve Cennet’i istemek ve ateşden Allah’a sığınmak müstahabdır. Yine Telbiye’yi çok yapmak müstahab olduğu gibi, her halde: ayakta iken, otururken, yaya yürürken, binici iken, yaslanırken, inerken, dolaşırken, abdestsizken, cünüb iken, hayız iken telbiye yapmak müsta­habdır. Zaman ve yer bakımından durumların yenilenip değişmesi zama­nında da Telbiye getirilir. Gece ve gündüzün değişmesi hallerinde seher vakitlerinde, arkadaşların toplanma zamanında, kalkmak ve oturmak hal­lerinde, çıkış ve inişlerde, vasıtaya binip inmelerde, namazların arkasın­da ve bütün mescidlerde getirmek gibi… Sahih olan Tavaf ve Sa’y halle­rinde Telbiye getirmemektir. Çünkü bunlar için özel zikirler vardır. Ken­dine zorluk vermeyecek şekilde telbiyede sesi yükseltmek de müstahab­dır. Kadın için ses yükseltmek yoktur. Çünkü onun sesinden fitneye düş­mekten korkulur.

Her telbiye getirilişi üç defa veya daha çok yapmak da müstahabdır. Bu telbiyeler arka arkaya yapılır ve arada konuşulmaz ve başka bir iş se­bebiyle kesilmez. Bu telbiye halinde olana selâm vermek mekruhtur; fa­kat verilen selâmı almak gerekir.

Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in yaptığına uyarak hoşuna gi­den bir şey gördüğü zaman şöyle der: “Lebbeyk inneVayşe ayşü’l-ahireti (Lebbeyk! Gerçek yaşayış ahiret yaşayışıdır.)”

Bil ki, Nahir günü (Kurban bayramının birinci günü) Akabe taşlarını atıncaya kadar yahut önceden farz tavafı yapmışsa, tavaf anına kadar tel­biye müstehaptır. Bunlardan birine başladığı zaman ilk anda Telbiye’yi keser ve tekbir getirmeye başlar.

İmam Şafi’i (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir: Umre yapan kim­se, tavaf için Hacer-i Esved karşısına çıkıncaya kadar telbiye yapar.

Hac için ihramda olan kimse, Mekke’nin (Allah şerefini artırsın) Ha­rem bölgesine girdiği zaman, şöyle demesi müstahab olur:

(“AlIâhümme hazâ haremüke ve emnüke feharrimnî minennâr ve em-minnîmin azâbike yevme tab’asü ibâdeke vec’alnîmin evliyâike ve ehli tâatike.”)

“Allah’ım! Burası Senin (hürmete değer) Harem bölgendir ve Senin gü­ven yerindir. Beni cehennem ateşine haram kıl ve beni kullarını dirilttiğin kıyamet günü azabından koru. Beni velî kullarından ve Sana itaat eden kimselerden yap.” Sonra istediği duayı yapar. Mekke şehrine girdiği ve gözü Kabe’ye bakıp Mescid’e ulaştığı zaman ellerini kaldırıp duâ etmesi müstahabdır. Kabe’yi gördüğü anda müslümanın ettiği duâ makbul ola­cağına dair nakil vardır. Şöyle duâ eder:

(“Allâhümme zid hâzelbeyte teşrîfen ve ta’zîmen ve tekrîmen ve me-hâbeten. Ve zid men şerrefehû ve kerremehû mimnen haccehû ev i’teme-rehû teşrîfen ve tekrîmen ve ta’zîmen ve binen.”)

“Allah’ım! Bu Beyt’e (Kabe’ye) şerefi, ululuğu, fazileti ve heybeti ço­ğalt. Bunu hac yahut umre için ziyaret eden kimselerden buna şeref ve fazilet dileyenlere şeref, fazilet, manevî büyüklük ve iyilik ver.” Yine şöyle söyler:

(Allâhümme ente’s-selâmü ve min kesselâmü hayyinâ rabbenâ bisselâmL)

“Allah’ım, Sen noksanlıklardan beri (uzak) olup selâmet üzeresin. Se­lâmet vermek de Sendendir. Rabbimiz, bizi selâmetle dirilt.” Sonra ahi-ret ve dünya hayırlarından dilediği şeyleri ister. Mescide girdiği zaman, kitabın başında bütün mescidler konusunda yazmış olduklarımızı söyler.




Tavafın Duaları Ve Zikirleri



İlk olarak Hacer-i Esved’in karşısında İstilâm yaptığı (kollarını kaldır­dığı) zaman ve ayrıca Tavafa başladığı zaman şöyle der:

(Bismillâhi vaîîâhu ekber. Allâhümme îmânen bike ve tasdîkan bikitâ-bike ve vefâen biahdike vettibâ’an lisünneti nebiyyjke (S.A.)

“Allah’ın adıyla (tavafa başlarım). Allah herşeyden büyüktür. Allah’­ım Sana îman ederek, kitabını tasdik ederek, Sana verdiğim îman sözüne bağlı kalarak ve Peygamberinin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sünnetine uyarak (tavaf ediyorum.)”

Her tavafta Hacer-i Esved’in hizasına geldikçe bu duayı tekrarlamak müstahabdır. Remel (süratle) yaptığı ilk üç şavtta şöyle der:

(AHâhümme’calhu haccen mebrûren ve zenben mağfûren ve sa ‘yen meş-kûren.)

“Allah’ım! Tavafımı makbul yap, onu günahlarımın mağfiretine se-beb kıl ve tarafından kabul edilmiş bir ibâdet yap.”

Geri kalan diğer dört şavtta da şöyle der:

(Allâhümme’ğfir verham va’fu amma ta’Iem ve ente’l-eâzzü’I-ekrem. Allâhümme rabbenâ âtinâ fiddünyâ haseneten ve fi’l-âhireti haseneten ve kmâ azâbennâr.)

“Ey Allah’ım! Mağfiret buyur, marhamet et, bildiğin günahları afvet. Sen her şeye üstün gelen ikram sahibisin. Ey Rabbimiz olan Allah! Bize dünyada iyilik ver. Ahirette de iyilik ver. Cehennem azabından da bizi koru.”

Allah kendisine rahmet etsin Şafi’i şöyle demiştir: Tavafta söylenen en sevimli duâ: “Allâhümme rabbenâ âtinâ fiddünyâ haseneten…” sonuna kadar söylenen duadır.

Yine demiştir ki, bütün şavtlarda bunu söylemek benim için sevimli­dir. İnsanın tavaf esnasında din ve dünya işlerinden istediği duayı yap­ması da müstahabdır. Bir kişi duâ edip de cemaat amîn derse, güzel olur.

Allah kendisine rahmet etsin, Hasan Basrî’den hikâye edilmiştir: Hac­da onbeş yerde duâ kabul olunur: Tavaf içinde, Mültezem’de, oluk altın­da, Kabe içinde, Zemzem yanında, Safâ’da, Merve’de, Sa’y yolunda, Ma-kâm’ı İbrahim arkasında, Arafat meydanında, Müzdelife’de, Mina’da ve cemrelerin atıldığı üç yerde. Bu yerlerde duâ etmeye gayret göstermeyen mahrumdur.

Şafi’i mezhebinde ve ona bağlı alimlerin çoğunluğuna göre, tavaf es­nasında Kur’an okumak mastahab olur; çünkü tavaf zikir yeridir. Zikir­lerin en faziletlisi de Kur’an okumaktır.

Şafi’i alimlerinin büyüklerinden olan Ebu Abdullah El-Huleymî, tavafta Kur’anın müstahab olmadığını seçmiştir. Fakat sahih olan önceki sözdür. Alimlerimiz demiştir ki, Peygamberden ve ashabdan nakledilmeyen dua­lar yerine Kur’an okumak daha faziletlidir. Sahih olan görüşte ashabdan nakledilen duaları yapmak, Kur’an okumaktan daha faziletlidir. Kur’an okumanın bunlardan daha faziletli olduğunu söyleyen de vardır.

Allah kendisine rahmet etsin, Şeyh Ebû Muhammed El-Cüveyni şöyle demiştir: Hac günlerinde yapılan tavaflarda Kur’an okuyup bir hatim yap­manın sevabı büyük olur. En doğrusunu Allah bilir.

Tavafı tamamlayınca ve iki rekât tavaf namazını kılınca, istenilen dua­nın yapılması müstahabdır. Burada nakledilen dualardan biri şudur:

(Allâhümme ene abdüke vebnü abdike. Eîeytüke bizünûbin kesîretin ve a’mâlin seyyi’etin ve hazâ makâmu’l-âizi bike minennâr. Fağfir lî in-neke ente’l-ğafûru’r-rahîm.)

“Allah’ım, ben Senin kulunum ve kulunun oğluyum. Büyük günah­larla ve kötü işlerle Sana (ibâdete) geldim. Bu yer ateşten Sana sığınanla­rın makamıdır. Beni bağışla. Zira Sen, merhameti geniş, mağfireti bol olan­sın.”

Mültezemde (Haceru’l-Esved İle Kabe Kapısının Arasında) Duâ



Kabe’nin kapısı ile Hacer-i Esved arasındaki yere Mültezem denilir. Az önde orada duanın makbul olduğunu söylemiştik. Ashabdan nakledilen dualardan biri şöyle:

“Allâhümme Lekelhamdü hamden yuvâfî niameke ve yükâfi’û mezî-deke. Ahmedüke bicemî’imehâmidikemâ aîimtü minhâ vemâîem a’Iem alâ cemî’i niamike mâ alimtü minhâ ve mâ îem a’lem. Ve ala külli hâlin. Allâhümme Salli ve Selîim alâ Muhammedin ve alâ âh Muhammedin. Al­lâhümme e’iznî mineşşeytânirracim ve e’izni min külli sû’in ve kanni’nî bimâ rezakteni ve bâriklî fîhi. Allâhümme’calni min ekremi vefdike aley-ke ve elzimnî sebîlel-istikâmeti hattâ elkâke ya Rabbel’aİemîn.”

“Allah’ım senin nimetlerini ödeyecek ve ziyade ettiklerini karşılayacak olan hamd Sana mahsustur. Senin verdiğin nimetlerden bildiğim ve bil­mediğim bütün nimetlere karşılık bildiğim ve bilmediğim bütün övgüle­rinle Sana hamd ederim; her halde de Sana hamd ederim. Allah’ım! Mu-hammed’e ve Muhammed’in âline rahmet et ve selâmet ver. Allah’ım! Senin rahmetinden kovulmuş şeytanın kötülüklerinden beni koru. Her kö­tülükten de beni koru. Bana verdiğin rızıkla beni kanaattendir ve bana o rızıkta bereket ver. Allah’ım! Senin Beytini ziyarete gelenlerin en çok ikrama kavuşanlarından beni yap. Sana kavuşuncaya (ölünceye) kadar beni doğru yol üzerinde bulundur, ey alemlerin Rabbi!…”

Sonra istediği duayı yapar.


Hicr (Hatîm) De Duâ Etmek



Burası Kabe’den sayılır. Burada duanın makbul olduğunu daha önce söylemiştik. Burada yapıldığı nakledilen dualardan biri şöyle:

(Ya rabbi etey tüke min şukkatin baîdetin müemmîlen ma’rûfen fen-nilnî rnağ’rûfen min ma’rûftike tuğnînî bihî an mâruf i men sivâkeya ma’­rûfen bilma’rûf!…)

“Rabbim! Senin büyüklüğünden rahmet umarak uzak bir yoldan Sa­na (ibâdete) geldim. Büyük rahmetinden beni ihsana kavuştur; öyleki Sen­den başkasının ihsanına beni muhtaç bırakmazsın, ey büyük rahmeti ile bilinen ihsan sahibi Allah!,..”

Kabe’nin İçinde Duâ Etmek



Orada duanın makbul olduğunu daha önce söylemiştik.

501- Üsâme İbni Zeyd’den (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine gö­re: “Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Kabe’nin içine girdiği zaman, Kabe kapısının arkasına düşen karşı tarafa doğru yürüyüp yüzünü ve ya­nağını duvar üzerine kor, Allah’a hamd ve sena ederdi. O’ndan ister ve mağfiret dilerdi. Sonra Kabe’nin bütün köşelerine döner, tekbir, tehlil, teşbih getirerek ve yüce olan Aziz Allah’a hamd ederek, dilekte buluna­rak ve mağfiret dileyerek köşeye karşı dururdu. Sonra (Kabe’den) çıkardı.

Sayin Zikirleri



Sa’y esnasında duanın makbul olduğu daha önce geçmişti. Sünnet olan, Safa tümseğinde Kabe’ye dönerek beklemeyi uzatıp tekbir almak ve şöy­le söyleyip duâ etmektir:

(Allâhu ekber, Allâhu ekber, Allâhu ekber ve lilîâhi’1-hamd. AHahu ek-beru ala mâ hedânâ. Ve’1-hamdü IHlâhi aîâ mâ evlâna. Lâ iiâhe illâllahu vahdehû lâ şerike lehu. Lehu’l-mülkü ve tehu’l-hamdü yuhyî ve yumîtü biyedihi’l-hayru ve hüve alâ külli şey’in kadîr. Lâ ilahe illâllahu enceze va’dehû ve nasara abdehû ve hezeme’î-ahzâbe vahdehû lâ ilahe illâllahu ve lâ na’budu illâ iyyâhu muhlisine lehu’ddîne ve lev kerihe ’1-kâfirûn. Al-îâhümmeinneke külte: ud’ûnîestecib ieküm. Veinneke lâ tuhlifu’1-mîâd. Veinnîes’elüke kemâ hedeytenîlil-islâmien lâ tenziahû minnihattâ tete-veffâni ve ene müslim.)

“Allah her şeyden büyüktür. Allah her şeyden büyüktür. Allah her şey­den büyüktür. Hamd Allah’a mahsustur. Bizi hidâyete ileten Allah bü­yüktür. Bize verdiği nimetten ötürü hamd Allah’a mahsustur. Ailah’dan başka hiç bir İlâh yoktur; yalnız O vardır, Onun ortağı yoktur. Bütün mülk Onundur, hamd O’nadır. Diriltir ve öldürür. Hayır O’nun kudret elindedir. O, her şeye kadirdir. Allah’dan başka hiç bir İlâh yoktur. (Di­ni üstün kılacağına dair) sözünü yerine getirdi. (Peygamber) kulunu za­fere ulaştırdı. Allah kendi kudreti ile (İslâmı yok etmek için birleşen) lıi-zibleri perişan etti. Allah’dan başka hiç bir İlâh yoktur. Allah’ın dininde ihlâs sahihleri olarak ancak O’na ibâdet ederiz, kâfirler hoşlannıasalar da… Allah’ım Sen buyurdun: Bana duâ edin sizden kabul edeyim. Mu­hakkak ki Sen verdiğin sözden caymazsın. Şimdi ben Senden istiyorum: Beni nasıl İslama ilettinse, ben müslüman olduğum halde beni Sen öldü-rünceye kadar onu benden ayırma.”

Sonra dünya ve ahiretle ilgili Çayırlı şeyler ister. Bu zikir ve duaları üç kez tekrarlar, telbiye getirmez. Merve tümseğine vardığı zaman, Safâ’da söylediği zikir ve duaları söyler.

İbni Ömer’den (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre, Safâ’da şöyle duâ ederdi:

(Allâhümme’simnâ bidînike ve tavâiyetike ve tavâiyeti resûlike (Sal-laîlahu Aleyhi ve Selîem). Ve cennibnâ hudûdeke. Allahümme’calnâ nu-hibbuke ve nuhibbu melâiketike ve enbiyâeke ve rusuleke ve nuhibbu ibâdeke’s-sâhhîne. Allahümme habbibnâ ileyke ve ilâ melâiketike ve ilâ en~ biyâike ve rusulike ve ilâ ibâdike’s-sâlihîne. Allahümme yessirnâ lilyüsrâ ve cennibne’lusrâ. Veğfir lenâ fil’âhirati ve’l-ûlâ. Vec’-alnâ eimmeti’l-muttakîn.)

“Allah’ım! Senin dininle, Sana ve Senin Peygamberin Sallallahu Aley­hi ve Sellem’e itaatle bizi koru ve yasaklarından bizi uzaklaştır. Allah’­ım! Bizi, Seni sevenlerden, meleklerini, peygamberlerini ve resullerini se­venlerden ve salih kullarını sevenlerden yap. Allah’ım! Bizi Sana sevdir; meleklerine, peygamberlerine, resullerine ve salih kullarına sevdir, Allah’­ım! Bizi hak olan güzel yola ilet ve bizi kötü yoldan uzaklaştır. Dünya ve ahirette bizi bağışla ve bizi takva sahibi olan kimselerden yap.**

Safa ve Merve arasında gidip gelirken şöyle duâ eder:

“Rabbi’gfir verham ve tecâvez amma ta’lem. İnneke ente’l-eâzzü’l-ekrem. Allahümme, itinâ fiddünyâ haseneten ve fi’I-âhirati haseneten ve kmâ azâbennâr.”

“Rabbim, bağışla ve rahmet buyur, (hakkımda günah olarak) bildik­lerini ört; çünkü Sen her şeye üstün gelen en büyük ikram sahibisin. Ey Allah’ım! Bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş aza­bından koru.*’

Sa’y esnasında ve her yerde yapılması tercih edilen dualardan biri de şu:

(Allahümme ya mukallibe’l-kuîübi sebbit kalbîalâ dînike. Allahümme innî es’elüke mûcibâti rahmetike ve azâime mağfiretike vesselâmete min külli ismin. Velfevze bi’1-cenneti. Ve’n-necâte minennâri. Allahümme in­nî es’elüke’l-hüdâ vettükâ velafâfe ve’l-ğmâ. Allahümme e’innîalâ zikri-ke ve şükrike ve hüsni ibâdetike. Allahümme innî es’elüke mine’l-hayri küîlihi mâ alimtü minhu ve mâ lem a ‘lem ve e’ûzü bike mine’ş-şerri külli-hîmâ alimtü minhu ve mâ lem a’lem ve es’elüke’l-cennete ve mâ karrabe ileyhâ min kavlin ev amelin. Ve eûzü bike mine ‘n-nâri vemâ karrabe iley-hâ min kavlin ev amelin.)

“Ey kalbleri halden hale çeviren Allah’ım! Benim kalbimi Senin dinin üzere sabit kıl. ALLAH’ım! Rahmetinin gereği olan şeyleri ve mağfireti­nin büyüklerini, her günahdan selâmeti, cennete kavuşmayı, ateşten kur­tulmayı Senden istiyorum. Allah’ım! Senden hidâyet, takva, iffet ve ne­fis zenginliği istiyorum. Allah’ım! Seni anmaya, Sana şükretmeye ve Sa­na güzel ibâdet etmeye bana yardım et. Allah’ım! Hayırlardan bildiğim ve bilmediğim her şeyi Senden istiyorum. Kötülüklerden de bilmediğim ve bildiğimin hepsinden Sana sığınırım. Ben Senden cenneti ve söz ve iş­lerden cennete yaklaştıran şeyleri istiyorum. Ateşte ve ateşe yaklaştıran söz ve işlerden de Sana sığınırım.”

Eğer Kur’an okunursa daha faziletli olur. Uygun düşen bu duâ ve zi­kirlerle Kur’an okumayı bir araya toplamaktır. Eğer kısaltmak gereki­yorsa önemli olanla yetinilir.

Mekke’den Arafata Çıkarken Okunacak Dualar Ve Zikirler



Mekke’den Mina’ya yönelerek çıkışta şöyle söylemek müstahabdır:

(Allâhümme iyyâke ercû ve leke ed’ûu, febelliğnî sâliha ameli vağfirlî zünûbi vemnün aieyye bimâ menente bihîala ehli tâatike inneke ala külli şey’in kadîr.) -

“Allah’ını! Senden ümid ediyorum ve Sana Duâ ediyorum. Beni ya­rarlı emellerine ulaştır, günahlarımı affet ve ehlî tâatine ettiğin şeyle ba­na iyilik et. Sen her şeye muktedirsin.”

Minâdan Arafat’a yüründüğü zaman şöyle duâ etmek müstabdır:

(Allâhümme ileyke teveccehtü ve vecheke’l-kcrîmeerettü. Fec’al zenbî mağfûren ve haccî mebrûren verhamnî ve tuhayyibnî inneke ala külli şey’in kadîr.)

“Allah’ım! Sana ibâdete yöneldim ve kerem sahibi olan zâtının rızâsı­nı murad ettim. Benim günahımı bağışlanmış ve haccimi kabul edilmiş kıl. Bana rahmet et ve beni mahrum bırakma; çünkü Sen her şeye kadirsin.

Telbiye getirir, Kur’an okur ve diğer dualarla zikirleri çok yapar. Şu duayı da çok yapar:

“Allâhümme âtına fiddünya haseneten ve fil âhireti haseneten ve kmâ azâbennâr”

(Allah’ım, dünyada bize güzellik ver, âhirette de güzellik (rızâna uy­gun şeyler) ver ve bizi ateş azabından koru.)


Arafat’da Müstahab Olan Dualar Ve Zikirler



Bayram zikirleri bülümünde Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu hadîsini daha önce beyan etmiştik:

502- “Arafe gününde duaların en hayırlısı, benim ve benden önceki pey­gamberlerin söylediklerimizin en hayırlısı şu:

(Lâilahe illâllâhu vahdehû lâ şerîkelehu. Lehu’î-mulkü velehu’î-hamdü ve huve alâ külli şey’in kadîr.)

“Allah’dan başka hiç İlâh yoktur, yalnız O vardır. O’nun ortağı yok­tur, mülk O’nundur. Hamd O’na mahsustur. O, her şeye kadirdir”.

Bu zikir ve duayı çok yapmak,buna gayret sarfetmek müstahabdır. Bu Arefe günü, duâ için yılın en faziletli günüdür. Bu Arafat vakfesi haccın en büyük rüknüdür, haccın maksadı ve dayanağıdır. İnsan için uygun olan gücünü duâ ve zikir, Kur’an okumaya vermek, çeşitli duaları okumak ve türlü zikirleri söylemektir. Ayrıca kendine duâ eder ve her yerde zikir ya­par. Hem tek başına, hem de topluca duâ eder. Şahsına, ana-babasma, yakınlarına, üstadlarına, dostlarına, arkadaşlarına, sevdiklerine, kendi­sine iyilik edenlere ve bütün müslümanlara duâ eder. Bunların hepsi hak­kında noksanlık yapmaktan çok sakınmalıdır. Çünkü bu günü kaçırmak fırsatı ele geçmez. Diğer günler böyle değildir. Duada kafiyeli konuşma­ya kendini zorlamaz; çünkü bu hareket kalbi meşgul eder, tevazu ve hu­zuru, acziyeti ve zilleti ve kalb duygusunu giderir. Kendisinin yahut baş­kasının hazırlayıp da ezberlemiş olduğu duaları okumakta bir sakınca yok­tur; fakat sıralanış ve okunuşlarında zorluğa düşmemelidir. Sünnet olan duada sesi alçaltmak ve istiğfarı çok yapmaktır. Kalb ile inanarak bütün muhalif işlerden dil ile tevbe edilir. Duâ üzerinde ısrarla durulur ve tek­rarlanır. Duanın kabulü acele olarak beklenmez.

Allah Sübhanehû ve Tealâ Hazretlerine hamd ve sena ile başlar ve onunla tamamlar ve Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e Salât ve selâm da getirerek yine bununla duasını bitirir. Abdestli olmaya ve Kabe’ye yöne­lik bulunmaya dikkat eder.

503- Hazreti Ali’den (Radiyallahu Anh) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: “Arefe günü vakfe yerinde Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sel­lem’in çoğunlukla duası şu idi:

(Allâhümme leke’I-hamdü kellezînekûîü vehayren mimmânekûlü. Aİ~ lahümme leke salâtî ve nüsûkî ve mahyâye ve memâtî ve ileyke meâbi ve leke rabbi türâsî. Aüâhümme innî e’ûzü min azâbi’l-kabri ve vesveseti’s-sadri ve şetâti’l-emri. Allâhümme innî e’ûzü bike min şerri mâ tecî’û bihi’r-rîhu.)

“Allah’ım, dediğimiz gibi ve dediğimizden daha hayırlısı ile hamd Sa­na mahsustur. Allah’ım! Namazım, ibâdetim, hayatım ve ölümüm senin içindir. Dönüşüm de Sanadır. Bütün varlığım Senindir Rabbim. Allah’­ım, kabir azabından, kalb vesvesesinden ve (dünya ile ilgili) iş dağınıklı­ğından Sana sığınırım. Allah’ım! Rüzgârın getirdiği kötülükten ben Sana sığınırım.”[1]

Arafat’da vakfe zamanlarında çok telbiye getirmek, Peygamber Sal-lallahu Aleyhi ve Sellem’e fazlaca Salât ve Selâm eylemek müstahabdır. Zikir ve duâ ile ağlamayı çoğaltmalidır. Göz yaşları burada dökülür, gü­nahlar burada kaldırılır ve isteklerin elde edilmesi umulur. Çünkü orası büyük bir toplantı yeridir, yüksek bir toplama yeridir. Orada Allah’ın ihlâs sahibi seçkin kulları toplanır. Orası dünya toplanma yerlerinin en büyü­ğüdür.

Yine (Arafat) için tercih edilen dualardan:

(Allâhümme âtına fiddünyâ haseneten ve fi’1-ahirati haseneten ve ki-hâ azâbennâr. AHâhümme innî zalemtü nefsî zulmen kesîren ve innehu îâ yeğfiru’z-zünûbe illâ eme. Feğfir lî mağfireten min indike. Verhamnî inneke ente’l-ğafûru’r-rahîmu. Allâhümme’ğtir lî mağfireten tuslih bihâ şe’nî fiddâreyni. Verhamnîrahmeten es’adü bihâ fiddâreyn. Ve tüb aley-ye (evbeten nasûhan la enküsüha ebedâ. Ve elzimnîsebîle’l-istikâmeti lâ ezîğu anhâ ebeda. Allâhümme”n-kulnîmin zülliîmâ’siyeti ilâ izzittaati ve eğnini bihalâlike an harâmike ve biîâatike an ma ‘siyetike ve bifadlike am­men sivâke ve nevvir kalbi ve kabri ve e’iznî mineşşerri küiîihî vecma’lî-yelhayre küllehû.)

“Allah’ım! Bize dünyada iyilik ver, âhiretde de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru. Allah’ım! Ben kendime çok zulüm yaptım. Muhakkak ki Senden başka günah bağışlayan yoktur. Tarafından bir mağfiretle be­ni bağışla, bana merhamet et; çünkü Sen mağfireti bol olan merhamet sahibisin. Allah’ım! Bana öyle bir mağfiret ihsan et ki, dünya ve ahiret halimi düzeltmiş olsun. Bana bir rahmet ihsan et ki, onunla dünya ve âhi-rette mutlu olayım. Benden öyle kesin bir tevbe kabul et ki, asla hiç bir zaman ondan dönmeyeyim. Doğru yol üzere beni bulundur da ondan mey­letmeyeyim. Allah’ım! Beni masiyet zilletinden itaat izzetine çevir. Beni balalınla haramından koru, Sana itaat etmekle Sana günah işlemekten ko­ru. Bana ihsan etmekle Senden başkasına muhtaç etme. Kalbimi ve kab­rimi nurlarıdır. Bütün kötülüklerden beni koru ve benim için bütün ha­yırları topla.”

Arafat’dan Müzdelife’ye Dönüşte Müstahab Olan Dualar Zikirler



Her yerde Telbiye’yi çok getirmenin müstahab olduğu daha önce geç­mişti. Bu dönüş esnasında telbiye, diğer yerlerin hepsinden daha kuvvet­lidir. Ayrıca Kur’an cok okunur ve dualar yapılır. Şöyle söylemek müs­tahabdır: (Lâ ilahe illâllâhu vallâhu ekber.) Ayrıca: “Allah’tan başka hiç bir İlâh yoktur ve Allah her şeyden büyüktür.”

(İleykellâhümme ergâbu ve iyyakc ercû. Fetakabbel nüsükî ve veffıknî verzuknî fîhi mine’l-hayri eksere mâ etlubu ve lâ tuhayyibnî. înneke ente Allâhû el-cevâdü’Ukerîmu.)

“Allah’ını, ancak Sana, rağbet ederim ve yalnız Senden isterim. Be­nim hac ibadetlerimi kabul et ve beni başarıya ulaştır. Hacda bana istedi­ğimden daha çok hayırdan n/ık ver. Beni mahrum bırakma; çünkü Sen ikramı bol olan Allah’sın.” demek de müstehabdır.

Bu Müzdelife gecesi, kurban bayramı gecesidir. Bayram gecelerini zi­kir ve namazla geçirmenin fazileti, bayram zikirleri bölümünde geçmişti. Burada gecenin şerefine ayrıca yerin şerefi de eklenmiştir. Yine Harem bölgesi olması, ihramda bulunulması, bu büyük hac ibadetinin arkasın­da hacıların toplanma yeri olması, bu iyi duaların o şerefli yerde yapılmış olması da birer şereftir.

Müzdelife’de Ve Meş’âru’l-Haramda Müstahab Olan Dualar Ve Zikirler



Allah Tealâ buyurmuştur:

“Arafat’dan dönüşünüzde (Müzdelife mevkiinde bulunan) Meş’aru’l-Haram’da Allah’ı zikredin. Allah sizi doğru yola ilettiği gibi, sîz de hak üzere O’nu anın. Gerçekten siz, bundan (Allah’ın hidâyetinden) önce, hak

yoldan sapanlardandınız.”[2]

Müzdelife gecesinde orada duayı çok yapmak müstahabdır. Zikir yap­mak, Telbiye getirmek, Kur’an okumak gibi… Çünkü o gece fazileti çok büyük olan bir gecedir. Nitekim bundan önceki bölümde faziletini söyle­miştik. Orada söylenen dualardan biri şöyle:

(Allâhümmeinnîes’elükeen terzukanî fîhaza’I-mekâni cevâmi’al-hayri kiilühi ve en tusliha şe’ni küilehu ve en tasrife anni eşşerre küllehû. Fein-nehû lâ yef’alü zâlike ğayrüke ve lâ yecûdü bihi illâ ente.)

“Allah’ım! Ben bu yerde, hayır esaslarının tümü ile beni rızıklandır-manı, bütün hallerimi düzeltmeni ve her kötülüğü benden uzaklaştırma­nı Senden istiyorum; çünkü Senden başka bunu yapacak yoktur. Bu cö­mertliği ancak Sen yaparsın”.

Sabahın ilk vaktinde sabah namazını kılar, erken vakit olmasına dik­kat eder. Sonra Müzdelife’nin sonunda bulunan ve “KUZAH” diye ad­landırılan Meş’aru’I-Harsama doğru yürümeye başlar. Eğer oraya çıkmak imkânı varsa, çıkar. Değilse Kabe’ye yönelmiş olarak tepenin altında du­rur. Allah Tealâ’ya hamd eder, tekbir getirir, tehlil yapar, tevhid yapar, tesbihde bulunur, telbiye ve duaları çok yapar. Şöyle demek müstahab olur:

(Allâhümme kemâ veggaftenâ fîhi ve ereytenâ iyyâhu feveffıknâ lizik-rike kemâ hedeytenâ. Vağfir lenâ verhamnâ kemâ vaadtenâ bikavlike ve kavlüke’l-hakku. Feizâ efaztüm min arafâtin fezkürullâheindel maş’aril harami vezkürûhu kemâ hedâküm ve in küntüm min kablihîîeminez zâl­im, sümme efîzû min haysü zennesi vestağfirullâhe innellâhe ğafû-rurrâhîm.)

“Allah’ım! Bize bu ibâdeti gösterip onu bizi muvaffak kıldığın gibi, bize hak yolu gösterdiğin şekilde Seni zikretmeye bize başarı ver ve “Ara-fat’dan dönüşünüzde Meş’arü’l-Haramda Allah’ı zikredin. Allah sizi doğru yola ilettiği gibi, siz de hak üzere O’nu anın. Gerçekten siz bundan önce hak yoldan sapanlardandınız. Sonra insanların (Mekke’ye doğru) dön­düğü yerden siz de dönün ve Allah’ın mağfiretini isteyin. Çünkü Allah’ın mağfireti boldur, merhameti geniştir.” Hak olan sözünle bize söz verdi­ğin gibi, bizi bağışla ve bize merhamet buyur. Sonra Allah’ın şu âyetini tekrarlar ve duâ olarak okur:

“Rabbimiz, bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru.”

Şöyle söylemek de müstahabdır:

(Allâhiimme leke’l-hamdü külîühû ve leke’î-kemâlüküllühu ve leke’l-, celâlüküllühû ve leke’t-takdîsu külîühû. Allâhümme’ğ-firlî cemîa mâ es-leftühû va’simnî fîmâ bakiye verzuknîamelen sâlihan terdâ bihîannîyâ zelfadli’î-azîmi. Allâhümme innı esteşfi’u ileyke biha vâssı ibâdike ve ete-vesseîü bike ileyke. Es’elüke en terzukanî cevâmia’l-hayri küîîihi ve en temünne aleyye bimâ menente bihî alâ evliyâike ve en tusliha hâli fi’1-âhirati veddünyâ. Yâ erhame’r-râhimîn.)

“Allah’ını! Bütün ha m d ler Sana mahsustur. Her türlü kemal Senin­dir. Yüceliklerin hepsi Sana mahsustur, kudsiyet tümüyle Sana mahsus­tur. Allah’ım! Geçmişte yapmış olduğum bütün günahları bağışla, geri kalanlarda da beni koru. Benden razı olacağın salih ameli bana rızık ola­rak ver, ey ihsanı büyük olan!… Allah’ını, Senin seçkin kullarınla Sen­den şefaat diliyorum ve Sana ibâdetle Sana yöneliyorum. Bütün hayırla­rın esaslarını bana rızık olarak vermeni Senden istiyorum. Veli kullarına ihsan ettiğin şeyleri bana da ihsan etmeni, dünya ve ahirette, durumumu düzeltmeni Senden diliyorum, ey merhamet edenlerin en merhametlisi!…”

Meş’arü’l-Haram’dan Mina’ya Dönüşte Müstahab Olan Dualar Ve Zikirler



Gün ağarınca, Meş’arü’l-Haram’dan Mina’ya doğru yönelir. Yapaca­ğı iş, Telbiye, zikir ve duaları çok tekrarlamaktır. Bu Telbiye zamanının sonu olduğu içinTelbiyeyeönem verir. Olabilir ki, ömründe bundan son­ra bir daha Telbiye mukadder olmaz.

Nahir (Kurban Bayram) Günü Mina’da Müstahab Olan Dualar Ve Zikirler



Meş’arü’l-Haram’dan ayrılıp Mina’ya ulaşınca şöyle demek müstahab­dır:

(Elhamdü lillâhi’llezî belleğanîhâ salimen muâfen. Allâhümme hazihî minen, kad eteytühâ ve ene abdüke ve fîkabzetike. Es’elüke en temünne aleyye bimâ menente bihî alâ evliyâike. Allâhümme innîe’ûzü bike mine’l-hirmâni ve’1-mus’îbeti fi dînî, yâ erhame’r-râhimîn.)

“Selâmet ve afiyetle beni Mina’ya ulaştıran Allah’a hamd olsun. Al­lah’ım burası Mina’dır. Senin kulun olarak ve kudretin altında buluna­rak buraya geldim. Velî kullarına ihsan ettiğini bana da ihsan etmeni Sen­den istiyorum. Allah’ım! Mahrumiyetten ve dinimde musibetten Sana sı­ğınıyorum, ey merhamet edenlerin en merhametlisi!…”

Akabe (Büyük Şeytan) taşlarını atmaya başlayınca ilk taşla Telbiye’yi keser. Orada duâ için beklemek sünnet değildir. Kurbanı varsa onu bo­ğazlar yahut keser. Kesim ve boğazlama zamanında şöyle der:

(Bismillâhhi vallâhu ekber. Allâhümme salli ala muhammedin ve ala âlihî ve sellim.. Allâhümme minke ve ileyke, tekabbel minnî )

“Allah’ın adıyla (kesmeğe) başlarım. Allah her şeyden büyükfür Al lah’ım! Muhammed üzerine ve ailesi üzerine rahmet el ve selâmet ve Allah’ım, Senden bana ulaşan Senin hediyendir. Benden (bu kurban ibâ detimi) kabul et” Eğer başkası adına hayvanı kesiyorsa “Falancadan ka”

bul et” söyler. Kurbanı kestikten sonra başını traş eder. Başını traş eder” ken eliyle alnını tutup tekbir getirmesini sonra şöyle demesini bazı alim lerimiz müstahab görmüşlerdir.

(Elhamdü lillâhi alâ mâ hedânâ, vclhamdü lillâhi alâ mâ en ‘ame bihî aleynâ. Allâhümme hazihî nâsiyelî fetakabbel minnî veğfir lî zünûbî. Al-lâhümme’ğfir lî ve li’1-muhallikîne ve’1-mukassırîne yâ vâsia’l-mağfireti, amîn.)

“Bizi doğru yola ilettiğinden dolayı hamd Allah’a mahsustur. Bize ver­diği nimetlerden dolayı hamd Allah’adır. Şu benim alnımdır, benden ibâ­detimi kabul et, günahlarımı da bağışla. Allah’ım beni, traş olanları ve saçlarını kısaltanları bağışla, ey mağfireti geniş olan Allah!… Allah’ım kabul et.”

Traşı tamamlayınca tekbir alıp şöyle der:

(Elhamdü Iillâhillezî kada annâ nüsükenâ. Allâhümme zidnâ îmânen ve yakînen ve tevfikan ve avnen veğfir lenâ ve liâbâinâ ve ümmehâtinâ ve’1-müslimîne ecnıaîn.)

“Bizim hac ibâdetimizi yerine getiren Allah’a hamd olsun. Allah’ım imanı, gerçek anlayışı, başarıyı ve yardımı bize artır. Bizi, babalarımızı, analarımızı ve bütün miislümanları bağışla.”

504- Sahabî olan Nübeyşetü’1-Hayr El-Hüzelî’den yapılan rivayetde de­miştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “Teşrik günleri (bayram günü ile diğer üç gün) yemek içmek ve Allah Tealâ’yi zikretmek günleridir.”[3]

Onun için zikirleri çok yapmak müstahabdır. Zikirlerin en faziletlisi de Kur’an okumaktır. Sünnet olan, taş atma günlerinde, (küçük Şeyta­na) taş attıktan sonra orada beklemektir. Kıbleye (Kabe’ye) döner, Allah Tealâ’ya hamd eder, tekbir getirir tehlil yapar (Lâ İlahe illallah, der), tes-bihde bulunur (Sübhânellah, der) ve kalb huzuru ile ve azaların vakan ile duâ eder. Bu şekilde Bakara süresini okuyacak kadar bir zaman bek­ler. İkinci (orta şeytana) taş atışda da aynen böyle yapar. Fakat üçüncü (Akabe-Büyük Şeytan) cemresinde beklemez.

Mina’dan ayrılınca, hac tamamlanmış olur. Artık hacla ilgili bir zikir kalmaz. Ancak bir müsafir hükmünde olur. Sadece müsafirler için müs­tahab olan Tekbir, Tehlil, Tahmid, Temcid ve bunlardan başka zikirleri yapması müstahab olur. Bunların açıklaması İnşaatları ileride gelecektir.

Zemzem Suyunu İçerken Okunacak Dualar



505- Câbir’den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: “Zemzem su­yu hangi şey (niyeti) ile içilmişse onun içindir.”[4]

Alimlerin ve seçkin kimselerin üzerinde yürüdüğü esas budur. Yüksek niyet ve arzuların gerçekleşmesi için Zemzem suyunu içtiler ve arzularına kavuştular.

Alimler demişlerdir ki, hastalıktan yahut başka bir şeyden şifa bulmak için yahut mağfirete kavuşmak için Zemzemi içen kimsenin içme anında şöyle demesi müstahab olur:

(Allahümme innehû belaganîenne resûlellâhi (Saüallâhu aleyhi ve sel-leme) kale: “Mâu zemzeme limâ şuribe lehû. ” Allâhümme ve innî esra-buhû litağfire lî ve Htef’ale bî keza ve kezâ..,Fağfir lî ev îf’al ev: “Allâ­hümme innî eşrebuhû müsteşfiyen bihî feeşfinî.)

“Allah’ım! Resûlullah Sutlu I la hu Aleyhi Ve Sellem’in şöyle buyurdu­ğu bana ulaştı: “Zemzem suyu ne niyet için içilmişse onun içindir.” Al­lah’ım, ben bunu, beni bağışlaman için ve bana şu şu ihsanlarda bulun­man için içiyorum. Beni bağışla, yahut şöyle ihsanda bulun, yahut: Al­lah’ım Senden şifa dileyerek içiyorum;

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder


Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı