NİKAH
Yirmi Yedinci Ayet
وَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تُقْسِطُوا فِى الْيَتَامى فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَاءِ مَثْنى وَثُلثَ وَرُبَاعَ فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تَعْدِلُوا فَوَاحِدَةً اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ ذلِكَ اَدْنى اَلَّا تَعُولُوا
"Eğer yetim kızları ile evlendiğiniz takdirde onların haklarını gerektiği gibi gözetemeyeceğinizden korkarsanız size nikahı düşen kadınlardan ikisi, üçü ya da dördü ile evlenebilirsiniz. Ama eğer onlar arasında adil davranamayacağınızdan korkarsanız tek kadınla evleniniz, ya da eliniz altındaki cariye ile yetininiz haksızlığa düşmemeniz için en uygun hareket budur."[294]
وَاِنْ Eğer خِفْتُمْ korkarsanız اَلَّا تُقْسِطُوا gözetemeyeceğinizden فِى الْيَتَامى yetim kızları فَانْكِحُوا evlenebilirsiniz مَا طَابَ nikahı düşen لَكُمْ size مِنَ النِّسَاءِ kadınlardan مَثْنى ikisi وَثُلثَ üçü ya da وَرُبَاعَ dördü ile فَاِنْ Ama eğer خِفْتُمْ korkarsanız اَلَّا تَعْدِلُوا onlar arasında adil davranamayacağınızdan فَوَاحِدَةً tek kadınla evleniniz اَوْ ya da مَا مَلَكَتْ cariye ile yetininiz اَيْمَانُكُمْ eliniz altındaki ذلِكَ budur اَدْنى en uygun hareket اَلَّا için تَعُولُوا haksızlığa düşmemeniz
Ayetin Nüzulü ve Açıklaması
Urve b. Zübeyr (r.a) Hz. Aişe (r.anhe)’den naklediyor: "Yetim kızlar hususunda adaleti gözetemeyeceğinizden korkarsanız".. ayetini sordum bana şöyle cevap verdi der: "Ey bacımın oğlu, bu yetim kız velisinin himayesinde bulunur. Velisi malını kendi malına katar, bu arada malı ve güzelliği hoşuna gider. Mehrinde adaleti gözetmeksizin onunla evlenmek ister. Ona başkasının vereceği kadar bir şey verir. Bu yüzden adaletli davranmadıkları ve adet olan mehirlerinin en üstününü vermedikleri sürece onları nikahlamaktan alıkonuldular. Onlardan başka kadınları nikahlamaları emredildi. Urve diyor ki, Aişe şöyle dedi: Bazı insanlar bu ayet geldikten sonra Resulullah'tan (a.s) fetva istediler. Bunun üzerine yüce Allah şu ayeti indirdi: `Onlar senden kadınlara ilişkin fetva istiyorlar. De ki; onlar hakkındaki fetvayı Allah veriyor. Kendilerine farz kılınmış şeyi vermediğiniz ve onlarla evlenmeyi arzuladığınız yetim kadınlar hakkında kitapta size okunanı..."[295] Hz. Aişe (r.anhe) diyor ki, "Nikahlamayı arzuladığınız..." sözünden, birinizin malı ve güzelliği az olan yanındaki yetim kızdan yüz çevirmesi kastedilmektedir.
Hz. Aişe'nin hadisi, cahiliye toplumunda yaygın olan sonra da Kur'an, gelip bu yüce direktifler ve "yetimler konusunda adaleti gözetemiyeceğinizden korkarsanız.." diyerek işi vicdanlara dayandırmak suretiyle yasaklayıp yok edene kadar müslüman kitle içinde de varlığını sürdüren düşünce ve geleneklerin bir yönünü tasvir etmektedir. Bu, himayesindeki yetim konusunda adaleti gözetmeyecek vekilinin titiz davranması, Allah'tan sakınıp korkması sonucudur. Ayetin hükmü geneldir. Adaletin gözetileceği yerleri sınırlandırmıyor. Bu durumlarda istenen, tüm şekilleri ve anlamlarıyla adalettir. Mehirle ilgili olması ya da diğer bir değere ilişkin olması önemli değildir. Birinin yetim kızı, kalbinde bir sevgi bulunmadan ve onunla beraberliği arzulamadan sırf malına duyduğu ilgiden dolayı nikahlaması veya evlenmeyi istemediği halde utancından ya da velisinin isteğine karşı geldiğinde malının zayi olacağından korktuğundan dolayı bu isteksizliğini söyleyemeyen kızın isteğini göz önünde bulundurmadan arada hayatın birlikte sürmesine imkan vermeyecek kadar yaş farkı olduğu halde nikahlamak gibi adaletin gerçekleşmesinden endişe duyulan daha nice durumlar...[296]
İslâm'dan önce Arabistan'da çok eşliliğin sınırsız bir şekilde uygulandığı kabul edilir. Ancak çok eşlilik daha çok varlıklı kimseler ve kabile başkanları için söz konusu idi. Halktan erkeklerin çoğunluğu ise tek eşliydi.[297]
Eski İran, Çin ve Brehmenler hukukunda, Babil'de Hammurabi kanunlarında birden çok kadınla evlilik kabul edilmişti. Roma hukukunda istifraş yani evli olmaksızın birlikte yaşamak mevcuttu.[298]
Tevrat'da Dâvud (a.s)'ın bir kaç kadınla evlendiğinden söz edilir.[299] İncil'de birden fazla kadınla evlenmeyi yasak eden bir hüküm yoktur. Bu yüzden XVI. asra kadar Hıristiyanlarda çok evlilik normaldi. Hatta filozof Herbert Spenser'e göre, XI. asırda İngiltere'de kadının başka bir erkeğe belli bir süreyle ödünç verilebileceği hakkında kilise kanun çıkarmıştır.[300]
İslâm'ı yaymak amacıyla da çok evlilik olabilir. Nitekim Hz. Peygamber 54 yaşına kadar Hz. Hatice (r. anhâ) ile tek evli olarak kalmış, bu yaştan sonra 9 kadar eşi olmuştur.[301]
Nikah akdi ne sadece nefsin isteklerini tatmin etmek gözüyle bakmamak gerekir. Çünkü Bu bakışa sahip olanlar hiçbir zaman Peygamber (a.s)'ı anlamayazlar. Onu anlamayanlarında İslam dininden nasipleri olmaz.
Nikah akdi, hem geleceğin neslini güvence altına almak hem de serkeşlerin çirkin emellerine alet olma olasılığı çok olan kadınları kurtarmaktır. Çünkü çok evliliğin olmadığı yerde metreslik revaçta olur.
O zaman kadına sormak lazım; bir namuslu erkeğin dördüncü hanımı olmayı mı tercih edersiniz? Yoksa nesil ve namus emniyeti olmayan bir erkeğin yüzüncü metresi olmayı mı tercih edersiniz?
İşte bu sorunun cevabı günümüz modern dünyasında dahi hala muallakta kalmıştır.
Aşağıdaki hadisi nebevi sevmenin, sevişmenin güzel yollarını bize göstermektedir. Yukarıdaki ayetle paralel olarak sevgi bağının pekişmesi ve namuslu bir şekilde devam etmesinin yolu ancak nikah akdi olduğunu beyan buyuruyor.
Yüce Allah cümlemize namus ve iffetimizle dinimizi ve imanımızı yaşamayı nasip etsin.
Yirmi Yedinci Hadis
قَالَ رَسُولُ للّهِ:لَمْ نَرَ »يُرَ« لِلْمُتَحَابَّيْنِ مِثْلُ النِّكَاحِ.
Allah Resulü (a.s) buyurdular ki: "Sevişenler için nikâh kadar sevgiyi artırıcı bir şey görmedik (veya görülmedi.)"[302]
قَالَ buyurdu ki رَسُولُ Resulü (a.s) للّهِ Allahلَمْ نَرَ bir şey görmedik »يُرَ veya görülmedi « لِلْمُتَحَابَّيْنِ Sevişenler için مِثْلُ sevgiyi artırıcı النِّكَاحِ nikâh kadar
Hadisin Vürûdu ve Açıklaması
Vürûdu: Hz. Cabir'in babası öldüğü zaman geride yedi (veya dokuz) kız çocuğu bırakmıştır. Hz. Cabir, kendi ifadesiyle "çocukları ayarında beceriksiz bir bâkire ile evlenmeyi [kızlarına bir yenisini eklemeyi] uygun bulmayarak bunlara analık yapacak, terbiye ve bakımlarını iyi îfa edecek, onlar üzerinde otorite kurabilecek tecrübeli bir dulla evlenmiştir." Bir sefer dönüşü Hz. Cabir, Medine'ye yaklaşınca, evine bir an önce varmak için hayvanını hızlandırınca, oradaki acelecilik Aleyhissalâtu vesselâm'ın dikkatini çeker. Cabir'den sebebini sorar. Cabir, yeni evlendiğini söyleyince, Aleyhissalâtu vesselâm, "dulla mı, bakire ile mi evlendin" diye tekrar sorar. Cabir (radıyallahu anh) dul deyince, Aleyhissalâtu vesselâm, sadedine olduğumuz tavsiyede bulunur. Hz. Cabir, niçin dulla evlendiğini açıklayınca da: اصَبْتَ
"İsabetli davranmışsın" buyurarak takdir eder. Hz. Cabir'in aldığı kadının adı Sahle Bintu Mes'ûd İbni Evs İbni Mâlik el-Ensâriyye'dir.[303]
Bu girişten sonra nikah ve evlilik nedir ve nasıl olur izahını yapmaya çalışalım.
Nikâh: Evlenme, kocaya gitme, cinsî temasta bulunma, sarhoş etme, evlenmeleri yasak olmayan bir erkekle bir kadın arasında yapılan ve müşterek hayat ve nesli sürdürmek için bir bağ meydana getiren akit.
Tarih boyunca, çeşitli milletlerde ve hukuk sistemlerindeki evlilik anlayışı ve tatbikatı aynı olmamıştır. ilâhî vahye dayanan semavî dinlerde erkekle kadının ortak bir yuva kurması ancak nikâh akdiyle mümkün kılınmıştır.
Nikâh akdi eşlerin veya temsilcilerinin serbest iradesiyle oluşur. Karı kocadan meydana gelen aile yuvasında tarih boyunca, çeşitli topluluklarda üç usul uygulanmıştır.
Hz. Peygamber, Buhâri ve Müslim tarafından nakledilen bir hadisinde, bir kadınla ancak dört meziyeti dolayısıyla evlenildiğine işaret ederek, bunların; kadının malı, soyu-sopu güzelliği ve bir de dini olduğunu belirtmiş, sonra da, "sen kadının dindar olanını al" buyurmuştur.[304]
İbn Mâce tarafından nakledilen bir hadisinde ise şöyle demiştir: "Kadınlarla güzellikleri dolayısıyla evlenmeyin; olabilir ki, güzellikleri onları kötülüğe sevkeder. Malları dolayısıyla da evlenmeyin; olabilir ki malları da onları size karşı isyâna sevkeder. Fakat onlarla dinleri dolayısıyla evlenin. Dindar olan siyahi bir cariye, diğerlerinden üstündür."[305]
KAYNAKLAR
[294] Nisa,4/3.
[295] Nisa,4/127.
[296] M.Hamdi Yazır, a,g,e. S,1281-1291
[297] Bilmen, Hukuku İslâmiyye ve İstilâhâtı Fıkhyye Kamusu, İstanbul 1967, 1/ 112, 113.
[298] Mahmut Es'ad, Tarih-i İlm-i Hukuk, İstanbul 1331/1912. S, 75, 97, 139, 141, 149, 165, 173, 175
[299] Samuel, 2/12, 7/8
[300] Mustafa es-Sibâî, el-Mer'e beyne'l-Fıkh ve'l Kânun. S, 210.
[301] Zühaylî, Fıkhu’l İslam, 7/169, 170
[302] Buhârî, Nikâh 10; Müslim, Radâ 54; Ebu Dâvud, Nikâh 3; Tirmizî, Nikâh 4, 13; Nesâî, Nikâh 6, 10.
[303] Suyuti, “Esbab-u Vürudi'l Hadis” S,155.
[304] Buhâri, Sahih, 6, 123; Müslim, Sahih, 2. 1086.
[305] İbn Mâce, I/ 572.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder