13 Aralık 2010 Pazartesi

ABESE SURESİ'NİN KONUSU ve DETAYLARI


ABESE SURESİ'NİN KONUSU ve DETAYLARI

Mekke'de inmiştir, 42 (kırk iki) âyettir. Adını, "yüzünü ekşitti, buruşturdu" anlamına gelen ilk kelimesinden almıştır. Bu sûrenin iniş sebebiyle ilgili olarak şöyle bir hadise nakledilmiştir: Efendimiz; Velîd, Ümeyye b. Halef, Utbe b. Rabîa gibi Kureyş'in ileri gelenlerine İslâm'ı anlattığı bir sırada âmâ olan Abdullah b. Ümmü Mektum gelir ve "Yâ Resûlallah! Allah'ın sana öğrettiklerinden bana da öğret" der. O esnada Resûlullah (a. s.) cevap vermez. Çünkü Kureyş'in bu ileri gelen kimseleri, zaten kendilerine özel muamele edilmesini istiyorlardı. Efendimiz onları gücendirmek istemedi. Abdullah tekrar seslenince elinde olmayarak yüz hatları değişti. Bu esnada onlar kalkıp gittiler. Biraz sonra bu âyetler geldi. Resûlullah'ın bazı davranışlarını tenkit ve onu ikaz mahiyetinde gelen bu ve benzeri âyetler, onun hak peygamber olduğuna en büyük delildir. Zira hiç kimse kendisini bu şekilde tenkit etmez.
Okunuşu ve Türkçe Meali:

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.

عَبَسَ وَتَوَلَّى
Abese ve tevellee.
1. (Peygamber), yüzünü ekşitti ve geri döndü.
أَن جَاءهُ الْأَعْمَى
Encâehü'l ağmee.
2. Âmânın kendisine gelmesinden ötürü
وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّهُ يَزَّكَّى
Ve mâ yüdrike leallehû yezekkee.
3. Belki o temizlenecek,
أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنفَعَهُ الذِّكْرَى
Ev yezzekkerû fetenefeahuz'zikrâ.
4.Yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek.
أَمَّا مَنِ اسْتَغْنَى
Emmee menist(ea)ğnee,
5. Kendini (sana) muhtaç görmeyene gelince,
فَأَنتَ لَهُ تَصَدَّى
Feente lehû tesaddee.
6. Sen ona yöneliyorsun,
وَمَا عَلَيْكَ أَلَّا يَزَّكَّى
Ve mâ aleyke ellee yezekkee.
7. Oysa ki onun temizlenip arınmasından sen sorumlu değilsin.
وَأَمَّا مَن جَاءكَ يَسْعَى
Ve emmee men câeke yes'â,
8. Fakat koşarak sana gelen,
وَهُوَ يَخْشَى
Ve hüve ya(kh)şee,
9. Ve (Allah'tan) korkarak gelenle,
فَأَنتَ عَنْهُ تَلَهَّى
Feente anhü telehhâ.
10. Sen onunla ilgilenmiyorsun.
كَلَّا إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ
Kellee innehee tezkirah,
11. Hayır! Şüphesiz bunlar bir öğüttür,
فَمَن شَاء ذَكَرَهُ
Femen Şâe zikrah,
12. Dileyen ondan (Kur'an'dan) öğüt alır,
فِي صُحُفٍ مُّكَرَّمَةٍ
Fî suhûfi'm-mükerrameh,
13. O, değerli sahifelerdir,
مَّرْفُوعَةٍ مُّطَهَّرَةٍ
Merfûati'm-mutahherah,
14. Tertemiz kılınmış, yüce makamlara kaldırılmış mukaddes sahifelerde,
بِأَيْدِي سَفَرَةٍ
Bieydî seferah,
15. Kâtiplerin ellerindedir,
كِرَامٍ بَرَرَةٍ
Kirâmi berarah.
16. Değerli ve güvenilir katiplerin.
قُتِلَ الْإِنسَانُ مَا أَكْفَرَهُ
Gutilel insânü mâ ekferah!
17. Kahrolası insan! Ne inkârcıdır!
مِنْ أَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُ
Min eyyi şey'in (kh)alegah?
18. Allah onu neden yarattı?
مِن نُّطْفَةٍ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُ
Min nutfetin (kh)alegahû fegadderah.
19. Bir nutfeden (spermadan) yarattı da ona şekil verdi.
ثُمَّ السَّبِيلَ يَسَّرَهُ
Sümmessebîle yesserah.
20. Sonra ona yolu kolaylaştırdı.
ثُمَّ أَمَاتَهُ فَأَقْبَرَهُ
Sümme emâtehû feegberah.
21. Sonra onun canını aldı ve kabre soktu.
ثُمَّ إِذَا شَاء أَنشَرَهُ
Sümme izâ şâe eneşerah.
22. Sonra dilediği bir vakitte onu yeniden diriltir.
كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَا أَمَرَهُ
Kellâ lemmâ yagdi mâ emerah.
23. Hayır! (İnsan) Allah'ın emrettiğini yapmadı.
فَلْيَنظُرِ الْإِنسَانُ إِلَى طَعَامِهِ
Felyenzüril insânu ilee taâmih!
24. İnsan, yediğine bir baksın!
أَنَّا صَبَبْنَا الْمَاء صَبّاً
Ennâ sababnel mâe sabbee,
25. Yağmurlar yağdırdık,
ثُمَّ شَقَقْنَا الْأَرْضَ شَقّاً
Sümme şegagnel arda şeggâ,
26. Sonra toprağı göz göz yardık,
فَأَنبَتْنَا فِيهَا حَبّاً
Feenbetnâ fîhâ habbee,
27. Bu suretle orada ekinler bitirdik,
وَعِنَباً وَقَضْباً
Ve ınebe ve gadbâ,
28. Üzümler, yoncalar,
وَزَيْتُوناً وَنَخْلاً
Ve zeytûnâ ve na(kh)lee,
29. Zeytinlikler, hurmalıklar,
وَحَدَائِقَ غُلْباً
Ve hadeeiga ğulbee,
30. İri ve sık ağaçlı bahçeler,
وَفَاكِهَةً وَأَبّاً
Ve feekihete ve ebbee.
31. Meyveler ve çayırlar bitirdik.
مَّتَاعاً لَّكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ
Metealleküm ve lien'âmikum.
32. (Bütün bunlar) sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir.
فَإِذَا جَاءتِ الصَّاخَّةُ
Feizee câeti's-sa(kh)hah,
33. Kulakları sağır eden o ses geldiğinde,
يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ
Yevme yefirru'l-mer'u e(kh)ih.
34. İşte o gün kişi kardeşinden, kaçar.
وَأُمِّهِ وَأَبِيهِ
Ve ümmihî ve ebih,
35. Annesinden, babasından,
وَصَاحِبَتِهِ وَبَنِيهِ
Ve sâhibetihî ve benih.
36. Eşinden ve çocuklarından.
لِكُلِّ امْرِئٍ مِّنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ
Likullimrii'm-minhüm yevmeizin şe'nin(y) yuğnih.
37. O gün, herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardır.
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُّسْفِرَةٌ
Vucûhu'y-yevme izi'm-mesfirah.
38. O gün bir takım yüzler parıl parıl,
ضَاحِكَةٌ مُّسْتَبْشِرَةٌ
Dâhikatü'm-müstebşirah.
39. Güler ve sevinir.
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌ
Ve vucûhu yevmeizin aleyhee ğaberah,
40. Yine o gün birtakım yüzleri de keder bürümüş,
تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌ
Terheguhee gaterah.
41. Hüzünden kapkara kesilmiştir.
أُوْلَئِكَ هُمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ
Üleeike hümül keferatül fecerah.
42. İşte bunlar kâfirlerdir, günahkârlardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder


Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı