ALAK SURESİ'NİN TEFSİRİ ve DETAYLARI





ALAK SURESİ'NİN TEFSİRİ ve DETAYLARI

Bu sure insanlara Allah'ın yaratma gücüyle ne kadar ikram sahibi olduğunu anlatmaktadır en geniş kapsamlı olarak anlamak istersek. Sebep ve sonuçlarla Allah (cc) bizleri çok güzel ikaz eder gibidir..

Sakın namaz kılana engel olma kulların Allah katındaki makamını asla bilemezsin kendini müstagni görme, dikkat et perçemin benim kudret elimdedir bol bol secde et çünkü bana en yakın halin secde halindir.. Ben sana hiç karşılık beklemeden nimet verenim beni unutma haddini bil!


Sınıfı: Mekki

Başka isimleri: İkra Suresi numarası: 96

Ayet Sayısı: 19

Kelime Sayısı: 72

Harf Sayısı: 281

Aşağıda Prof.Dr. Şadi Eren, tefsirini inceldeim ve onayladım sizler için yayınlıyorum Allah kendisinden Razı olsun..sizlerden de..
Site Editörü
Emine Kaya


1- اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ “Yaratan Rabbinin adıyla oku!”


Her şeyi yaratan Allahın adını söyleyerek veya O’nun isminden meded alarak Kur’anı oku.

Cenab-ı Hak, bütün mahlukâtın kendisinin olduğunu ifade ettikten sonra, sanat ve tedbir yönüyle en şerefli ve en zâhir ve okumaktan maksut olan ibadetin vücubuna en ziyade delil olan insanı nazara verdi ve şöyle dedi:


2- خَلَقَ الْإِنسَانَ مِنْ عَلَقٍ “O, insanı bir alak’dan yarattı.’’[1]



Veya mana şöyle de olabilir: Cenab-ı Hak önce mübhem (belirsiz) bir şekilde yarattığını ifade etti, ardından insanın yaratılışının büyüklüğüne ve hayret verici fıtratına delâlet etmek üzere neyi yarattığını tefsir etti.


İnsanın en evvel bilmesi gereken Allahı bilmek (marifetullah) olduğundan, Cenab-ı Hak ilk önce varlığına, sonsuz kudretine ve nihayetsiz hikmetine delâlet eden bu ayetleri indirdi.



3- اقْرَأْ وَرَبُّكَ الْأَكْرَمُ “Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir!”



“Oku!” emrinin tekrarı, manayı kuvvetlendirmek içindir.


Veya birinci “oku” emri mutlaktır, bu ikinci ise “tebliğ et” manasını taşır.


Veya “namazda oku” demektir.


Veya ilgili rivayette yer aldığı gibi, Hz. Peygambere “oku!” denildiğinde “Ben okuma bilmem” demesi üzerine “oku” emri tekrar edildi, ona bir işaret olabilir.


Cenab-ı Hakkın “sonsuz kerem sahibi” şeklinde ifade edilmesi, her cömertten çok daha ziyade cömert olmasını bildirir. Çünkü O,


-Bir karşılık beklemeden tek taraflı olarak nimet verir.


-Hiçbir korku duymadan hilim gösterir, mühlet verir.


-Aslında gerçek anlamda Kerîm ancak O’dur.



4- الَّذِي عَلَّمَ بِالْقَلَمِ “O, kalemle yazmayı öğretti.”


Çünkü ilimler kalemle yazılır ve kaydedilir, uzakta olanların ilmi onunla bilinir.


5- عَلَّمَ الْإِنسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْ “İnsana bilmediklerini öğretti.”


Allahın, insana bilmediğini öğretmesi,

-Ona ilim için akıl gibi kuvveler vererek,

-Deliller nasbederek,

-Ayetler indirerek olur.

İşte ey Peygamber! Her ne kadar okuma bilmesen de Allah Sana okumayı öğretir.

Cenab-ı Hak insana olan nimetlerini göstermek için, bu ayetlerle insanın başlangıcını ve ulaştığı noktayı nazara verdi. İnsanın en düşük bir “alak” mertebesinden ilim sahibi bir dereceye çıkmasında Allahın rububiyetinin bir tezahürü ve en ziyade kerem sahibi olmasının bir tahkiki vardır.

Allahu Teâlâ önce aklen O’nun marifetine delil olana işaret etti, sonra da marifetinin naklî deliline tenbihte bulundu.

6- كَلَّا “Hayır!”

Ayette, her ne kadar daha önce zikrolunmasa da, tuğyanı sebebiyle Allahın nimetini inkâr eden kimseyi sakındırmak vardır. Devamı buna delâlet etmektedir.

إِنَّ الْإِنسَانَ لَيَطْغَى “Doğrusu insan tuğyana sapar.”


7- أَن رَّآهُ اسْتَغْنَى “Kendisini müstağni gördüğü için.”


8- إِنَّ إِلَى رَبِّكَ الرُّجْعَى “Muhakkak ki Rabbinedir dönüş.”

“Rabbinedir dönüş” derken muhatap, iltifat yoluyla insanadır. Bunda, tuğyanının akıbeti hususunda bir tehdit ve sakındırma vardır.


9- أَرَأَيْتَ الَّذِي يَنْهَى “Engelleyeni gördün mü?”


1ّ0- عَبْدًا إِذَا صَلَّى “Namaz kıldığı zaman bir kulu”


Sebeb-i Nüzûl

Ayet, Ebu Cehil hakkında indi. “Muhammedi secdede görürsem boynunu çiğneyeceğim” demişti. Hz. Peygamberin yanına geldi, sonra geriye kaçtı. Kendisine “ne oldu?” denildiğinde “Benimle O’nun arasında ateşten bir çukur, korkunç bir yaratık ve kanatlar vardı” dedi.

Ayette Hz. Peygamberden “abd” (kul) olarak bahsedilmesi, “abd” lafzının elif-lâmsız gelmesi, yapılan fiilin çirkinliğini çok daha etkili bir şekilde anlatmak içindir.


11- أَرَأَيْتَ إِن كَانَ عَلَى الْهُدَى “Ne dersin, eğer o hidayet üzere ise?”


12- أَوْ أَمَرَ بِالتَّقْوَى “Veya takvayı emrediyorsa?”


13- أَرَأَيْتَ إِن كَذَّبَ وَتَوَلَّى “Ne dersin, eğer yalanlamış ve yüz çevirmişse?”

14- أَلَمْ يَعْلَمْ بِأَنَّ اللَّهَ يَرَى “Bilmedi mi Allah onu görüyor?”


Yani, şöyle bir kimsenin durumunu bana söyle:

Allahın kullarından birini namazından alıkoymak istiyor.

Böyle biri, kendi zannı üzere bu alıkoymada hidayet üzere ve putlara ibadeti emretmekte takva üzere mi olur? Yoksa senin dediğin gibi hakkı yalanlamış, doğrudan yüz çevirmiş mi olur? O, Allahın kendisini gördüğünü, hidayet veya dalalet şeklindeki hallerine muttali olduğunu bilmiyor mu?


Ayete şöyle de mana verilebilir:

Namaz kılan bir kulu bundan alıkoymaya çalışan kimseyi gördün mü? Hâlbuki o abd, hidayet üzere ve takvayı emreden biri. Onu alıkoymaya çalışan ise, yalanlayan ve yüz çeviren biri. Bundan daha hayret verici ne olabilir?

Denildi ki: İkinci “ne dersin?” ifadesinde hitap kâfiredir. Çünkü anlatılan bu durumda Allahu Teâlâ, iki hasım arasında hüküm veren hâkim gibidir, birinde buna, diğerinde diğerine hitap etmektedir. Sanki şöyle demiştir:

“Ey kâfir, söyle bakalım! Alıkoyduğun bu kimsenin namazı bir hidayetse ve Allaha çağırması takvayı emreden bir durumsa, yine onu namazından alıkor musun?


Ayette “Engelleyeni gördün mü? Namaz kıldığı zaman bir kulu” denilirken, aslında o kimsenin takvayı emretmesine engel olma gayreti zikredilmemektedir. Ama ayetin devamında buna da yer verilmesi, hayret ve kınamak içindir. Çünkü aslında namazdan nehyeden kimse, takvanın emredilmesinden de rahatsızlık duymakta, buna da engel olmaya çalışmaktadır.

Namaz da bilfiil davet olduğundan, ayette sadece buna engel olmak isteyişi nazara verilmekle iktifa edilmiştir. Veya, namaz kılanı engellemek isteyen kimse, onu namazdan dolayı engelleyebileceği gibi, başka bir meseleden dolayı da tepkisini bu şekilde gösterebilir. Namazın bütün halleri ise, ya ibadetle kişinin kendi nefsini kemâle erdirmek ya da davet yoluyla başkalarının kemâline yardımcı olmak şeklinde sınırlandırılabilir.

15- كَلَّا “Hayır!”


Namazdan alıkoymak isteyene “hayır, böyle yapma!” şeklinde bir uyarıdır.

لَئِن لَّمْ يَنتَهِ لَنَسْفَعًا بِالنَّاصِيَةِ “Eğer o, bu davranışından vazgeçmezse, andolsun ki biz onu perçeminden tutup (cehenneme) sürükleriz.”

Şayet o, içinde bulunduğu hâle son vermezse, biz onu perçeminden şiddetle tutup cehenneme sürükleriz.

16- نَاصِيَةٍ كَاذِبَةٍ خَاطِئَةٍ “O yalancı, günahkâr perçeminden.”


17- فَلْيَدْعُ نَادِيَه “Haydi, taraftarlarını yardıma çağırsın.”

O da, kendi yandaşlarının toplandığı yerdeki adamları çağırsın, onlardan yardım istesin.

Sebeb-i nüzûl

Rivayete göre Ebu Cehil (leanehullah) Hz. Peygamber kendisine çok sert çıkınca “Ben, şu vâdi ehlinin en çok adamı olan kimse iken beni tehdit mi ediyorsun?” dedi, ayet bu münasebetle nazil oldu.

18- سَنَدْعُ الزَّبَانِيَةَ “Biz de zebanileri çağıracağız.”

Biz de onu sürükleyip cehennem ateşine atmaları için zebanileri çağıracağız.


19- كَلَّا “Hayır!”

Bu, biraz önceki gibi “hayır, böyle yapma!” şeklinde namazdan alıkoyan kimseye bir uyarıdır.

لَا تُطِعْهُ “Sen ona uyma.”

Sen, taatin üzere sebat et.

وَاسْجُدْ “Ve secde et.”

Sücuduna devam et.


وَاقْتَرِبْ “Ve yaklaş.”


Rabbine yakın olmaya çalış.

Hadiste şöyle bildirilir: “Kulun Rabbine en yakın hâli, secde hâlidir.”
Hz. Peygamber şöyle buyurur:

“Alak sûresini okuyan kimseye, sanki bütün mufassal (büyük) sûreleri okumuş gibi sevap verilir.”


[1] “Alak”, yahut “alaka”, erkeğin spermiyle döllenmiş dişi yumurtadan bir hafta zarfında oluşan hücre topluluğunun rahim cidarına asılıp gömülmüş şeklidir.

Yorum Gönder

0 Yorumlar