Ölümün Yaklaşması, Ölümün Keyfiyeti Ve Zorluğu
1- Allah Teâla şöyle  buyuruyor:
«Hak ile ölüm sekeratı geldi.»   [1]
2- «Zalimleri  ölüm baygınlığı içinde bîr görseydin, melekler ellerini uzatmışlar, canlarınızı  çıkartın» derler [2]
3- «Can boğaza  dayandığı zaman. O vakit (ölünün etrafında bulunan sizler) bakar durursunuz.  (Elinizden birşey gelmez, canının çıkmasını  beklersiniz.) [3]
4- «Hayır, ruh  göğüse varınca ve denilir kim onu yükseltir. Ve o  zanneder bu bir ayrılıştır. Bacakları birbirine dolanır. Ve o gün Rabbm olan Allah'a sevk olunur.»[4]   
Buhâri, Hz. Âişe (Radiyallahû anhâ) 'den rivayet ettiğine göre-,
ResûlüUah (Sallallâhû Aleyhi ve SeHemJ'ın önünde, içinde sı olan bir kap vardı. Elini içine  sokar yüzüne sürerdi. Ve şöyle di yordu:
«Lâilahe illallah! Ölümün  sekeratı varmış.
Tirmizi, Hz. Âişe (Radıyallahû anhâ) 'den rivayet ettiğine göre Âişe (Radıyallahû anhâ) Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)'in  vefatının şiddetini gördükten sonra, hiç kimseye ölümün kolaylığından dolayı  gıpta etmedim, demiş.
Buhari ondan (Radıyallahû anhâ) rivayet ettiğine göre, şöyimış:
Resûlullah1 in vefatının şiddetini gördükten sonra, hiç  kimsenin ölümünün şiddetinden iğrenmiyorum.
îmam-ı Ahmed'in oğlu, Abdullah  ZevâidüVZühdde Sait'ten (Radıyallahû anh) rivayet ettiğine  göre;
Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ölüm sıkıntısını çeker-ken  şöyle ,buyurdu:                                                                    «Eğer insanoğlu yalnız bunun için çalışsaydı yine çalışması yerinde  olacaktı.»
Lokman el-Hanefi ve Yûsuf bin Yâkup el-Hanefi'den rivây&t edildiğine göre, şöyle demişler:                                                       
«Yâkup (Aleyhisselam) müjdeci  geldiği zaman demiş. Bugün sana ne verdiğimi bilmiyorum. Fakat Allah sana ölüm  sekeratmı kolaylaştıracaktır.»
 İbn-i Mes'ud (Radiyallahû anh) 'dan rivayet  edildiğine Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)  :                                   
«Müminin nefsi, sızarak çıkar, kafirin nefsi ise, eşeğin  nefsi gibi akarak çıkar. Mümin hatâ işler. Keffaret  olarak ölüm ona zorlanır.
Kâfir iyilik işler, sonra âhirette, cezasını görmek için ölüm ona  kolaylaşır.»
Denyuri, Vuheyb bin el-Verd'in meclisinde kendisinden rivayet ettiğine göre, Allah  şöyle buyurmaktadır :
«Rahmet etmek istediğim hiç bir kimseyi hatâlarını  bitirtmeden düyadan çıkartmak istemem. Yâ cesedinde bir hastalık, ve evinde bir musibet ve  geçiminde bir darlık veya rızkında bir fakirlik, olarak o hataları ifa ederim;  Zerre miskal kalıncaya kadar Ondan alırım. Şayet bir  şey kaldıysa ölümü ona şiddetlendiririm ta doğduğu gün gibi günahlarda tertemiz  olarak bana gelir.
İzzetime yemin ederim ki, azap vermek istediğim hiç bir  kimseyi bütün iyiliklerini btirmeden dünyadan onu  almam. Ya cisminde sağlık olarak, veya rızkında  genişlik olarak, veya maişetinde rahatlık olarak veya kendinde güven olarak  bütün iyiliklerini bitiririm. Zerre miskal kalıncaya  kadar. Onu da alırım. Sonra, ateşten korunacak hiç bir hasenesi kalmadan bana varır.»
îbn-i Ebi Dünya, Zeyd bin Eslem'den rivayet  ettiğine göre şöyle demiştir:                                                                                    
«Mümin günahları sebebiyle kendi ameliyle kendisine  takdir edilen mertebelere ulaşmayınca ölüm ona şiddetlenir tâ ölüm sekerât ve şiddetleriyle Cennetteki derecesine ulaşsın,  kafir eğer dünyada iyi bir amel yapmışsa Ölüm ona kolaylaşır ta dünyada  karşılığını alsın. Sonra ateşe girsin.»                                                            
lbn-i Mâce Âişe (Radyallahû anhâ) 'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:                         
Resûlüllah (SaUallâhû Aleyhi ve Sellem) 
«Mümin Ölüm anındaki zorluk dahil herşeyde ücretlenir.»
Büreyde (Radiyallahü anh) 'den rivayet edildiğine göre; ResûlüUah (Sallallâhû Aleyhi ve  Sellem) «Mümin, alınteriyle  ölür» buyurdu.
Selmân-ı Fârisi'den rivayet ediidiğie göre şöyle demiştir: ResûlüUah CSallallâhû Aleyhi ve  Sellem) dan işittim ki diyor 
«Ölüm anında ölünün üç şeyini gözetleyin: Ahu sızıp,  gözleri akıp-, burnu şişmişse o AUah'dan bir  rahmettir, üstüne inmiş. Eğer boğulan deve gibi hırıldıyorsa ve yüzü ekşi ekşi ise ağzı köpükleniyorsa o AUah'dan bir azaptır.»
îbn-i Mesud'dan, rivayet  edildiğine göre;
Müminin üstünde hatalarından bâzı hatâlar kalır. Ölüm  anında olardan dolayı ceza görür. Bunun için alnı ter  akıtır.
Beyhâki, Şuab-i îman'da Aîkame bin Kaya' {Radiyallahü  anh)' dan rivayet ettiğine göre;
O sekeratta olan bir amca  oğlunun yanma varır alnına elini kor, bakar ki ter sızmış, bunun üzerine Allahü Ekber deyip Mes'ud (Radiyallahü anh)'un Eesûlüliah (Sallaîlâhû Aleyhi ve Sellem)'m  kendisine şöyle buyurduğunu söyledi.
«Müminin Ölümü alnın sızmasıyla olur. Günahı olmayan  hiçbir mümin yoktur. O günahların bir kısmı dünyada karşılığım görür. Baki  kalan kısımda ölüm anındaki şiddetle giderilir.»
Abdullah ibn-i Mes'ud:
«Eşek ölümü gibi ölmek istemiyorum,»  dedi.
îbn-i Ebi Şeybe, Beyhaki, Alkame'den rivayet ettiklerine göre;
O, ölümde olan bir kardeşi oğlunun yanına varır. Alnının  terlediğini görür, gülmeye başlar. Ona derlers          «Neden  gülüyorsun?
 Der  ki:
«İbn-İ Mesûd Radiyallahü anh)'dan işittim ki diyor: «Müminin nefsi sızarak çıkar.  Kafir veya facirin nefsi eşşek gibi ağızlarından çıkar. Mümin günah işlemiş olabilir.  Günahları şilinsin diye ölüm ona şiddetlenir. Kâfir veya fecir iyilik işlemiş  olabilir. Karşılığını bulsun diye ölüm onlara kolay olur.
 Mervizi, İbrahim en-Nahvi'den  rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:
Alkame Esved'e dedi ki: 'Yanıma gel  bana Lâ ilahe illallah telore kin et. Eğer alnını  terlerse bana müjde ver.'»
îbn-i Ebi Şeybe ve Mervizî Süfyan'dan rivayet ettiklerine şöyle  demiştir:
«Eskiler, ölü için terlemeyi iyi  sayıyordular.»
Bâzı âlimler demişler ki:
Ölü alnının terlemesi, gü&hlarmdan dolayı Rabbine  karşı h'ayâ etmesinden dolayıdır. Çünkü aşağı  kuvveleri ölmüştür. Yalnız yu-karlardaki hayat ve  hareketleri kalmıştır. Haya ise yukarda gözlerdedir. Kâfir bütün bunlarda  kördür. Azap gören Muvahhit isef. basma çöken azapla meşguldür.
Câbir bin Abdullah (Radiyallahü  anh) 'dan rivayet edildiğine göre Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve  Sellem) :
«Beni İsrail'den söz edin. Çünkü onlarda çok acaibler var» buyurdu. Sonra şöyle devam etti:                                                  
«Onlardan bir taife çıkıp mezarlarından bir mezara  geldiler. Dediler ki eğer iki rekat namaz kılıp Allah'a duâ etsek, bizim için  bazı Ölüler çıkıp ölümü haber verirler. Onlar onu yaptılar ve o durumda iken  siyah bir adam çıkıp iki gözü arasında secde izi vardı. Ve onlara  dedi:
«Ey insanlar benden ne istiyorsunuz;? Yüz senedir  ölmüşüm, daha ölüm harareti benden teskin olmadı. Allah'a dua edin bir daha  ölmemek üzere eski durumuma döneyim.»
îmam Ahmed Zühd'de Ömer bin Habib'den rivayet  ettiğine göre;
Benî İsrail'den iki adam bıkıncaya kadar Allah'a ibâdet  etmişler. Demişler ki:                                                                              
«Eğer çıkıp kabirlere komşu olsak umulur ki onlara  müracaatımız olur. Gidip kabirlere komşu olmuşlar. İbadete devam etmişler.  Onlara bir ölü dirilip demiş:                                                   
«Seksen senedir ben ölmüşüm halen de ölüm elemini  çekiyorum.
Ebû Nuaym, Kâ'b'dan rivayet ettiğine göre şöyle  demiş
«Ölü kabrinde kaldıkça ölüm acısı ondan gitmez. Bu ölüm  acısı müminin başmda geçen en şiddetli durumdur ve  kafire, isabet edenlerin de en kolayıdır.»
îbn-i Ebi Dünya, Evzâi'den rivayet ettiğine göre şöyle demiştiı
«Bize ulaştı ki mümin kabrinden çıkıncaya kadar ölüm  acısını çeker.»
İbn-i Ebi -Dünya güvenilir bir  senet ile Hasen'den (Radiyaİlahû anh) rivayet ettiğine  göre-,                                                       ResûltiUah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)  ölümün elem ve sıkıntısını anlatırken:
«Bunun acı ve sıkıntısı üç yüz kılıç darbesi kadardır.»  diye buyurmuştur.
Dahhak bin Hamza'dan rivayet  edildiğine göre; ResûluUah (Sal-lanllâhû Aleyhi ve Sellem) den  ölüm soruldu. Buyurdu ki: «Ölümün en ufak tutması, yüz kılıç darbesi  kadardır.»
Hatip «Tarihi-nde Enes (Radıyallahû anh) 'den merfuan rivayet ettiğine göre şöyle  demiştir:
Ölüm meleğinin tutması, bin kılıç darbesinden daha  zordur.»
İbn-i Ebi Dünya, Ali ibn Ebi Talip (Radıyallahû anh) 'den rivayet  ettiğine göre şöyle demiştir:
«Bize ulaştı ki mümin kabrinden çıkıncaya kadar ölü ölüm  çekere acısını îbn-i Ebi  Dünya, Ali ibn - Ebi Talip  (Radıyallahû anh) 'dan  rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:
«Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, bin  darbesi, yatak üzerinde ölmekten daha kolaydır.»
Ebu'ş-Şeyh, Azamet kitabında Hasan (Radıyallahû anhJ'c vâyet ettiğine göre, şöyle demiştir:
Musa (Aleyhisselam) 'a  denilmiş ki «ölümü nasıl buldun?» Demiş                                                                           
«Çok dallı ve her dalı bir damara takılan sonra, içimden  çekilen bir biryan demiri gibiydi. Bunun üzerine ona  bir ses gelmiş ki: «Gerçekten sana onu kolaylaştırdık...»
îbn-i Ebi Dünya, Ebi îshak'tan rivayet ettiğine  göre şöyle demiştir :
Musa (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'ya sorulmuş: 
«Ölüm tadım nasıl buldun?» 
«Bir tomar yün içinde olup çekilen demir gibi...» demiş  üzerine bir ses:
.Muhakkak ki, biz sana Onu  kolaylaştırdık.»
îmain Ahmed, Zühd'de, Mervizi, cenazeler  konusunda Ebu Mü-leyke'den  rivayet ettiklerine göre;
Hz. İbrahim (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) Allah'a  kavuştuğu zaman ona denilmiş ki;
«Ölümü nasıl buldun?»
Demiş 
Sanki, ruhum, dikenlerle almıyor gibiydi. Bir ses  ona«
Muhakkak ki sana ölümü kolaylaştırdık.  dedi.
Rivayette var ki, Musa (Aleyhi's-salâtü ve's-selam) nın ruhu dığı zaman, Allah ona demiş :
— Yâ Musa nasıl buldun Ölüm  acısu. Demiş t
—  Kendimi tavada  kızaran diri serçe gibi gördüm, ne Ölür ki rahat etsin, ne de kurtulur ki  uçsun.
Yine bir rivayette, «kendimi kasabın elinde soyulan keçi  gibi gördüm,» demiş.
Enes (Radiyallahü anhVden rivayet edildiğine göre;
Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Selleml : «Melekler öli şatır,  tutarlar. Yoksa, ölü, ölüm sekeratından dolayı, dağ ve  çillere kaçacaktı.
Ebû Şeyh, Kitab'ül-Azamet'de, Fudayl bin tyaz'dan ri tiğine göre, ona şöyle denilmiştir:
«Neden ölünün ruhu çekilirken, sessiz durur. Halbuki  insan çimdiklemekten dahi ızdırap  duyar.»
«Çünkü melekler onu tutarlar.» diye cevap  vermiş.
Ibn-i Ebi Dünyat Şehr bin Havşeb (Radiyallahü anh)'deiğine göre;  rivâyet
Resûlüilah  (SallaUâhû Aleyhi ve SeüemVden ölüm  ve ölümün zorluğu soruldu; buyurdu ki
«En kolay ölüm, yün içinden çekilen dikenli dal gibidir.  Acaba  dal çekilip te beraberinde hiç yün getirmemesi mümkün  mü?:
Mervizi, cenazeler konusunda Meysere  (Radıyaîlahû anh) 'den o da  Resûlüilah CSallallâhû  Aleyhi ve Sellemî 'den rivayet ettiğine göre, şöyle  buyurdu:
«Eğer ölüm acısından bir damla bütün yer ve gök ehlinin  üstüne konsaydı, hepsi ölecekti ve kıyamet gününde bir saat yar ondaki şiddet  Ölüm acısından yetmiş kat daha fazladır.»
İbn-i Ebi -Dünya, Muhammed bin  Abdullah bin Yesaf tan rivayet ettiğine göre, şöyle  demiş ;
«Ey babacığım! Sen dâima derdin   Keşke  akıllı ve sekerata giren bir adam görüp görüşseydim,  bana ölümü anlatsaydı. Ey babacığım. İşte sen o adamsın bana ölümü anlat!  Dedi:
Ey oğlum, sanki bir kalıptayım. İğne deliğinden nefes  alıyorum. Ve sanki, dikenli bir dalı ayağımdan başıma doğru  çekiyorlar.»
İbn-i Sa'd, Avene bin Hakem'den  rivayet ettiğine göre, As şöyle derdi:
«Acaba neden sekerata giren ve  dengesini kaybetmeyenler Ölümü anlatmıyorlar. Sonra kendisi sekerata girince, oğlu ona dedi:
Ey baba, sen şöyle şöyle  derdin. İşte bize anlat.. Dedi: Ey oğulcuğum! Ölüm anlatılmaktan çok daha  büyüktür. Fakat içinde bulunduğum halimden bir şeyleri sana anlatacağım. İşte  sanki boynuma Razve dağları binmiş ve sanki içinden  dikenli dallar çekiliyor ve kendimi iğne deliğinden nefes aldığımı  sanıyorum.»
îbn-i Ebi Şeybe, İbn-i Ebi Dünya ve Ebû Nuaym, Hilye'de, îbn-i Ebi Müleyke'den rivayet ettiklerine göre;                                       
Ömer  (Radıyallahû anh)  Ka'b'a dedi  ki:                              '
«Bana ölümden haber ver!» Kâb  dedi:
«Yâ Emîral-Mü'minin, o insanoğlu  içinde bulunan çok dikenli bir ağaç gibidir. Diken takılmayan hiç bir damar, hiç  bir mafsal, olmaz. Güçlü adam bunu sezer ve buna karşı koymak ister.»    
îbn-i Ebi Şeybe'nin rivayetine göre hadisin lafzı  şöyledir
«Ölüm, adamın içine sokulan ve güçlü bir adamın çektiği  ve her dikeni bir damara takılan dikenli bir dala benzer. İşte bu dal aldığnı alır, bıraktığını bırakır.»                                   
 îbn-i Ebi Dünya sahabi olan Şeddat bin Evs (Radiyallahü anh)' den rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:                                      
«Müminler için dünya ve ahirette en büyük korkunç hadise ölümdür. Ölüm, bıçkıyla  kesilmekten, makasla parçalanmaktan, kazanlarda kaynamaktan daha şiddetlidir.  Eğer bir ölü ditilip ölüm acısını, dönüp ehline haber verseydi, yaşamaktan hiç  yararlanamayacaktılar ve uykudan hiç lezzet  alamayacaktılar.»
Vehb bin Münebbih'ten rivayet edildiğine göre, şöyle  demiştir:
«Ölüm, kılıç darbesinden, bıçkı ile kesilmekten,  kazanlarda kaynamaktan daha şiddetlidir. Eğer ölünün bir damarının acısı, bütün  yeryüzü ehline dağıtüsaydı, hepsini  aratacaktı.
Sonra, demiş: Bu ölüm elemi, kafirin ük gördüğü ve müminin son gördüğü  şiddettir.»
Ebû Nuaym 'Hilye'de, Vasile bin Aşka (Radıyallahû aiıhVdan; şöyle  demiştir 
Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) : «Sekeratta olanlarınızı,  hazırlayıp onlara Laİlahellallah'ı telkin edin,  Cennetle müjdeleyin, çünkü, kadın olsun erkek olsun, bu döğüşme de muhayyer kalır ve şeytan insaaa en yakın olduğu hâl bu savaş alanıdır.                                                                      
Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ediyorum: Ölüm  meleğinin bir görünmesi, bin kılıç darbesinden daha şiddetlidir,  
Nefsim kudret elinde olan, Allah'a yerain ediyorum, kalbin her damarı ayrı ayrı elem çekmedikçe dünyadan çıkmayacaktır.»  
îbn-i Ebi -Dünya Hüseyin el-Burcûmi'den aynını rivayet ! itmiştir.                                                                   '                    
Huseyn el-Bürcumi, bu hadîsin,  senedini Besülüllah Aleyhi ve Sellem) 'e kadar götürmüştür.
îbn-i Ebi -Dünya, Ta'mo bin Gaylan el-Cûfî (Radiyallahujjanh)' dan  rivayet ettiğin göre şöyle demiştir:
Resûlüllah (Satiallahû Aleyhi ve Sellem) :
«Yâ Rabbi mafsal ve damarların  arasından ruhu alan sensin. Yâ Rabbi ölüme karşı bana  yardım et ve Ölümü bana kolaylaştır.» diye dua ederdi, Hars îbn-i Ebi Üsâme, iyi bir senedle Müsned'inde, Ata bin Ye-sar'dan  rivayet ettiğin  göre;                                                   
ResûlüUah (Saîlallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
«Ölüm meleğinin bir dokunması, bin kdıç darbesinden daha şiddetlidir. Müminin her damarı başlı  basma elem çekmeden ölmez. Ve Allah'ın düşmanı, insana en yakın olduğu an bu  ölüm saatidir.»
îbn-i Ebi -Dünya, Beyhaki Şuâb-i İman» da, Ubeyd bin Ümeyr (Radiyallahü anh) 'dan rivayet  ettiğine göre;
ResûlüUah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur
«Müminin her daman ölümden elem duyar, fakat Rabbinden  ona gelen elçi müjdeler ki bundan sonra sana azap yoktur.»         .
Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Seliem) hasta olan bir saha-bisine  gidip sordu:
—  Kendini nasıl  buluyorsun?                                       
Sahabi dedi:
—  Hem  korkuyorum» hem ümidim var.
 Resûlüllah  (Sallallâhû Aleyhi ve Seliem)  buyurdu 
—  Nefsim kudret  elinde olan Allah'a yemin ediyorum, Böyle makamda bu İki hâl birleşmez, illa  Allah umduğunu verir, korktuğundan emin kılar.
îmam-ı Ahmed, ibn-i Abbâs (RadiySlanü anhVdan şöyle yet  etmiştir:
«Müminin en son uğradığı şiddet,  ölümdür.»
Ebû Nuaym, Mervizi ve Beyhakî Şuab-i İmanfda Ömer bin Ab-dulaziz'den rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:                  
«Ne güzel olur, bana ölüm sekerâtı kolaylaşsa, çünkü bu kolaylık müminin dünyada en  son aldığı ücrettir.»
İbn-i Ebi'd -Dünya Enes (Radiyallahü Snh) 'den rivayet  ettiğine göre, şöyle demiştir:
«İnsanoğlu yaratıldığından beri ölümden daha  şiddetlisine rastlamamıştır.»
Said bin Mansûr, Î^İuhammed bin Ka'b'dan rivayet  ettiğine şöyle demiştir:
«Âhirette karşılanan en  şiddetli durum ölümdür.»
Zeyd bin Eslem'den rivayet  edildiğine göre, bir adam Ahbar'a  demiş:
«İlacı olmayan hastalık nedir?»  Demiş:
«Ölüm.»
Zeyd bin Eşlem de:
«Ölüm bir hastalıktır, ilacı Allah'ın nzasıdır.» demiş.
Enes  Radiyallahü anh)'den rivayet  edildiğine göre Resu.üllah  (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)  şöyle  buyurmuştur:                 
«Kul ölüm sıkmtısı ve sekerâtmı çekerken mafsalleri  birbirine
selâm verip "esselâmü aleyhe"  kıyamete kadar ben senden yorum. Sen de benden ayrılıyorsun,  derler.»
İbn-i Ebi -Dünya, Hasan'dan  (Radıyallahû anh) rivayet  ettiğine göre şöyle demiştir:
«Kulun en şiddetli durumu ruh göğüse geldiği zamandır ki o vakit deprenir, nefesi  kesilir. Ben diyorum ki şehid bundan müstesnadır.  Başkasının gördüğü elemi o görmez.»
Taberâni, Ebi Katâde (Radıyallahû anh) 'den rivayet ettiğine göre Resûlüllah (Sallallâhû Aleyhi ve  Sellem) şöyle buyurdu:
«Şehid ancak sizin çimdikleme  acısını, çektiğiniz kadar öldürülme acısını çeker.»
tbn-i Ebi'd -Dünya, Muhammed bin  Kââb el-Kurezî'den rivayet  ettiğine göre şöyle demiştir:
«Bana ulaştı ki en son ölen ölüm meleğidir. Ona denilir  ki öl. O öyle bağırır ki eğer yeryüzü ve göklerin ahalisi işltseydi korkudan ölürdüler. Bu bağırmadan sonra o da  ölür.»
Zeyyâd en -Nümeyri'den şöyle rivayet  edilmiştir:
Bâzı kitaplarda okudum ki, ölümün, melekul mevte şiddeti, bü-tün  yaratıklara şiddetinden daha fazladır. [5]
Bir Uyarı
Kurtubi, ölümün, Peygamberler için şiddetli olmasında iki  fayda var, demiş.
Birincisi faziletlerini tekmil etmek derecelerini  yükseltmektir. Bu bir eksiklik bir azap değildir. «İnsanların en fazla belaya  uğrayanları peygamberler ve bunlara benzeyenlerdir.» Bu hadisin ifade ettiği  kemâl sıfatıdır.
İkincisi: İnsanlara ölüm acısını göstermektir. Çünkü  ölüm gizli bir şeydir. İnsan sekeratta olan  bazılarının yanına gider. Hiçbir ız-dırap hareket görmez, ruhunun kolaylıkla çıktığını görür.  Zanneder ki ölüm kolaydır. Ölünün içinde bulunduğu durumu bilmez. Sadık  peygamberler, Allah katında kerim oldukları halde, ölümün acısını zikrettikleri  zaman halk diğer ölülerin çektiği ölümün şiddetini anlarlar. Fakat kafirlerin  öldürdüğü şehid, hadiste geçtiği gibi bundan müstesnadır. [6]
Bîr Mesele
Bâzı âlimler demişler ki misvak ruhun çıkmasını  kolaylaştırır. ResûlüUah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) 'in  ölümü anındaki misvak kıssasında geçen, sahih rivayetle Hz. Âişe (Radıyallahû anhâl'den mervi olan hadisi delil göstermişler. [7]
İkinci Bîr Mesele
İmam Ahmed, «Zühd»de, Meymen bin Mehran'dan rivayet ettiğine göre ,şöyle demiştir:                                                            
«Ölüm geldiğinde iyilik yapıyorsanız veya eskiden  işlediğiniz iyi bir ameli anıyorsanız amei-i salih'te yenisiniz, demektir. [8]
Üçüncü Bîr Mesele
Ibn-i Ebi Hatem, Katade'den;                                               
«O Allah ki, ölüm ve hayâtı yarattı» mealindeki âyet-i  kerimenin tefsirinde şöyle rivayet etmiştir:
«Hayat Cibril'in atıdır, ölüm, güzel bir koçtur. [9]  (Yâni ölüm de hayat gibi yaratıktır)
Mukatil ve kelbî şöyle demişler  :
«Allah, ölümü koç şeklinde yaratmış, kimin yanından  geçse Ölür, hayatı da at şeklinde yaratmış kimin yanından geçse  dirilir.»
Ebu'ş-Şeyh ve İbn-i Hibban, Kitab'üi azametfde, Vehb bin Mü-nebbih'ten rivayet ettiklerine göre şöyle  demiştir:
-Allah, ölümü siyah ve beyaza bürünmüş güzel bir koç  şeklinde yaratmış. Dört kanads vardır. Biri arşm altında, biri yerde, biri maşrıkta, biri mağripte; Allah ona ol demiş o da olmuş. Ortaya çık demiş,  o da çıkıp Azrail'e görünmüş.
İşte bu sözlerden anlaşılan o dur ki ölüm mahluktur.  Yalnız bir araz ve keyfiyet değildir.
Ve bu sözlerden sahih rivayette varid olan şu gelen hadis anlaşılmış  olur.
«Kıyamet gününde ölüm güzel bir koç şeklinde getirilir.  Cennet ile Cehennem arasında durur ve bunu tanıyor musunuz?» denilir. «Evet»  derler ve hepsi de onu görmüş idiler. Sonra, bu koç kesilir. [10]
Ebû Ya'la'nın Enes'den rivayetinde; koyun kesilir gibi o ölüm kesilir,  diye geçmektedir. [11]
Bîr Mesele
kbdullah bin Ubeyd bin Umeyr (Radiyallahû anhVden rivayet ğine göre, şöyle  demiştir:
iz. Âişe (Radiyallahû anhVdan sordum. Füc'eten ölmek iğrenç Dedi 
 «Neden iğrenç  olsun. Ben bunu Resûlüllah (Sallalla.hu hi ve Sellem) 'dan sordum. Şöyle  buyurdu: «Füceten ölmek mümin için bir rahatlıktır.  Fâcir   (günahkâr) esef tutmaktır. [12]
[1] Kaf.  19
[2] En'am,  93
[3] Vak'a, 83,  84
[4] Kıyamet, 26-30
[5] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları:  62-75.
[6] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları:  75.
[7] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları:  75.
[8] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları:  75.
[9] Âlem-i mânâda her mananın bir fotoğrafı vardır. Hayat  'at* olarak görünür. İnsanın bineğidir. Ölüm, arslan  veya koç şeklinde gdrünür. Ben bir rüya görmüştüm!  —Bir mezarda atla arslan çarpışıyordular.  Mütercim
[10] Âlem-İ misâlde, her şeyin mesela yılanın, hıyanet olarak  bir fotoğrafı olduğu gibi, büyük bir hakikat olan ölüm ve öldürülmenin bir  fotoğrafı vardır. Aradaki münasebet ise, ölüm bir kesilmektir. Hayvan da  kesilmek İçin yaratılmıştır. Gaybi şeyleri ancak Allah  bilir. Mütercim
[11] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları:  76.
[12] İmam Celaleddin Es-Suyuti, Kabir Alemi, Kahraman Yayınları:  77.
				
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder