2 Aralık 2010 Perşembe

NAMAZ

 

NAMAZ


Dokuzuncu Ayet

اَلَّذينَ هُمْ فى صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ

"Onlar ki, huşu içinde namaz kılarlar."[119]

اَلَّذينَ ki هُمْ Onlar فى صَلَاتِهِمْ namaz kılarlar خَاشِعُونَ huşu içinde

Ayetin Nüzulü ve Açıklaması
Hz. Ömer (r.a) naklediyor: Hz.Peygamber (a.s)'e vahy nazil olduğu zaman onun yüzünün çevresinde arı vızıltısı gibi bir ses işitiliyordu. Bir süre sonra kıbleye döndü, ellerini kaldırdı ve: Ey Allahım, bize artır, eksiltme ikram et, hor kılma. Ver, mahrum etme. Bizi tercih et, başkalarını bize tercih etme. Bizden hoşnut ol ve bizi hoşnut eyle, buyurdu, sonra: bana on ayet nazil oldu ki, kim onları yerine getirirse; cennete girer, buyurdu.[120]
 (اَلَّذينَ هُمْ فى صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ)
"Ki, onlar namazlarında haşi'dirler." [121]

Allah'a karşı korku ve sevgi ile boyun eğme ve bu duygu ile alçak gönüllülük ve tevazu göstermeye “huşu” denir.

Nerede olunursa olunsun, Allah Teâlâ'nın her şeye muttali olduğunu azametini ve kişilerin kusurlarını bilmeyi gerekli kılar. Asıl huşû, bu bilgilerden doğar. Bunun için huşû yalnız namaza bağlı değildir. Namazda, namaz dışında, yalnızken de huşû uygulanır.

Ashâb-kirâmdan Abdullah bin Abbas (ö. 68/687) bu âyetteki "hâşiûn'"u, "Onlar namazlarında korku ve sükûnet içindedirler" şeklinde tefsir ederken, Hz. Ali (r.a)'den (ö. 40/660) "Huşû'dan maksat kalbin huşûudur" dediği nakledilir.[122]

Muhammed b. Şirin'den (ö. 110/728) şöyle dediği nakledilmiştir: "Rasûlüllah (a.s)'ın ashabı, namazda gözlerini gökyüzüne kaydırıyorlardı. Mü'minûn sûresinin huşû'dan söz eden ilk âyetleri nâzil olunca, gözlerini secde edilecek yere bakacak şekilde indirdiler."[123]

Kişinin iç dünyası ile ilgili olan huşû hali dıştaki davranışlarına yansır. Psikolojik bakımdan da bunun böyle olması gerekir. Çünkü beden, ruhi olayların aynasıdır. Meselâ; ruhunda üzüntü veya sevinç olan kişinin bu ruhi halini, yâni üzüntü veya sevincini mimiklerinden, yüz hatlarından ve davranışlarından anlarız. Bundan dolayıdır ki âlimler namazdaki huşû'u şöyle izah etmişlerdir Namazda huşû; bütün himmetini namaz için toplamak, namazın dışındaki her şeyden yüz çevirmek, gözlerini secde yerinden ayırmamak, sağa sola bakmamak, elbisesiyle oynamamak ve parmaklarını çıtlatmamaktır.

Aslında günümüz sporun sağlıklı olduğunu söyleyenlere çok ama çok güzel bir ilahi ve Nebevi çağrı vardır. Keşke bu çağrıya canu gönülden iştirak edebilsek.
Yüce Allah cümlemizi kendi ve Resulü yolundaki şifa deryasından nasiplenen kullarından eylesin.



Dokuzuncu Hadis

قَالَ رَسُولُ اللّهِ: فَصَلِّ فإنَّ فِي الصّلآََةِ شِفَاءً.

Allah Resulü (a.s) buyurdular ki: "Namaz kıl! Çünkü namazda şifa var!" [124]

قَالَ buyurdu ki رَسُولُ Resulü (a.s) اللّهِ Allah فَصَلِّ Namaz kıl فإنَّ Çünkü فِي الصّلآََةِ namazda شِفَاءً şifa var

Hadisin Vürûdu ve Açıklaması
Vürûdu: İbn Mâce, Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh'tan naklediyor: "(Bir keresinde) Resûlullah (a.s) erken namaza kalktı. Ben de erken kalktım ve biraz namaz kıldıktan sonra oturdum. "Resûlullah (a.s) bana dönüp baktı ve: "Karnın mı ağrıyor?" buyurdu. Ben: "Evet! Ey Allah'ın Resûlü!" dedim. "Öyleyse kalk! Namaz kıl! Çünkü namazda şifa var!" buyurdular."[125]

Namazda şifa olması hususunda yapılan bazı açıklamalar şöyledir:
1) Namaz bedenen birçok hareketleri ihtiva etmektedir: Bunların sağlığa tesiri herkesçe bilinen bir husustur.
2) Namaz mukaddes bir ibadettir, feyzle doludur: Kişinin onun feyzinden feyizlenmesi, maddî-manevî hastalıklarına şifa bulması rahmet-i ilahiyeden beklenir.
3) Namaz bir meşguliyettir: Zihnin, fikrin, hayalin, dikkatin dünyevî umurdan koparılıp ruhâniyata, maneviyâta çekilmesidir. Hele huşû, hudû ve huzur ile kılınan namaz, insanı, dünyevi olan ihraslardan fevkalade uzaklaştıracak, acılarını, ızdıraplarını duymaz hale getirecek, en azından onları asgari seviyede algılar, hisseder durumda tutacaktır. Bu çeşit, ruhî tahavvül ve teğayyürlerin bir kısım hastalıkların gelişme seyrini tâdil edeceği söylenebilir.
Nitekim tababette, tedavinin çeşitli usulleri vardır: Hastaya telkin, dua, ümit, sevinç ve heyecan vermek; unutturmak, ferahlatmak, efkâr ve üzüntüsünü gidermek; mahcup etmek vs... Namazda bunların bir kısmı vardır. Daha önce örnekler geçtiği üzere Ashabın namaz esnasında gürültü duymadıkları, yaralarındaki acıyı hissetmedikleri vs. rivayetlerle sabittir. Dolayısıyla namazın, hadiste kaydedilen örnekte olduğu üzere, karın ağrısı gibi, gelip-geçici bir kısım rahatsızlıklârın giderilmesinde ilaca, doktora gidinceye kadar hemen vesile edilecek bir çare olarak düşünülmesi gerekir.
KAYNAKLAR
[119]  Mu'minun,23\2.
[120] M. A. Sabuni, a.g.e. 3/1539-1540; M.Hamdi Yazır, a.g.e. S, 3428-3429; S. Kutup, a, g,e. 10/300.
[121]  Mu'minun,23\2.
[122] M. A. a,g,e. 2/ 558, 559.
[123] A,g,e. 2/ 559.
[124] İbn Mâce, Salat,3458; İmamı Ahmed ,Müsned, 8823..
[125] İbni Mace, Salat, 3458; Ahmed İbni Hanbel, Müsned, 8823;  İbni Hamza, a,g,e. S, 489.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder


Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı