SU ve TEMİZLİK

 

SU ve TEMİZLİK


Sekizinci Ayet

يَآاَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا اِذَا قُمْتُمْ اِلَى الصَّلوَةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَاَيْدِيَكُمْ اِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُوا بِرُؤُسِكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ اِلَى الْكَعْبَيْنِ وَاِنْ كُنْتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُوا وَاِنْ كُنْتُمْ مَرْضَى اَوْ عَلَى سَفَرٍ اَوْ جَاءَ اَحَدٌ مِنْكُمْ مِنَ الْغَائِطِ اَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَاءً فَتَيَمَّمُوا صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَاَيْدِيَكُمْ مِنْهُ مَا يُرِيدُ اللهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ حَرَجٍ وَلَكِنْ يُرِيدُ لِيُطَهِّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ 

"Ey iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da (yıkayın.) Eğer cünüp iseniz temizlenin (gusül edin); eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da sizden biriniz ayakyolundan (hacet yerinden) gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister. Umulur ki, şükredersiniz." [112]

يَااَيُّهَا Ey الَّذينَ edenler امَنُوا iman اِذَا zaman قُمْتُمْ kalktığınız اِلَى الصَّلوةِ namaza فَاغْسِلُوا yıkayın وُجُوهَكُمْ yüzlerinizi وَ ve اَيْدِيَكُمْ ellerinizi اِلَى kadar الْمَرَافِقِ dirseklere وَامْسَحُوا meshedin بِرُؤُسِكُمْ başlarınızı وَ ve اَرْجُلَكُمْ ayaklarınızı da اِلَى kadar الْكَعْبَيْنِ her iki topuğa وَاِنْ Eğer كُنْتُمْ iseniz جُنُبًا cünüp فَاطَّهَّرُوا temizlenin وَاِنْ eğer كُنْتُمْ iseniz مَرْضى hasta اَوْ veya عَلى سَفَرٍ yolculukta اَوْ ya da جَاءَ gelmişse اَحَدٌ biriniz مِنْكُمْ sizden مِنَ الْغَائِطِ ayakyolundan اَوْ yahut لمَسْتُمُ dokunmuşsanız da النِّسَاءَ kadınlara فَلَمْ تَجِدُوا bulamamışsanız مَاءً su فَتَيَمَّمُوا bu durumda teyemmüm edin صَعيدًا temiz طَيِّبًا bir toprakla فَامْسَحُوا sürün بِوُجُوهِكُمْ yüzlerinize وَ ve اَيْديكُمْ ellerinize مِنْهُ ondan مَا يُريدُ istemez اللّهُ Allah لِيَجْعَلَ çıkarmak عَلَيْكُمْ size مِنْ حَرَجٍ güçlük وَلكِنْ ama يُريدُ ister لِيُطَهِّرَكُمْ sizi temizlemek وَلِيُتِمَّ tamamlamak نِعْمَتَهُ nimetini عَلَيْكُمْ üzerinizdeki لَعَلَّكُمْ Umulur ki تَشْكُرُونَ şükredersiniz

Ayetin Nuzulü ve Açıklaması
Bu ayeti kerimeye "Teyemmüm ayeti" denilmiştir. Buhari ve Müslim, Hz.Aişe (r.a) rivayet ettiğine göre, gerdanlığını kaybettiği seferde geceleyin susuz bir mevkide konaklamışlar, abdest almak mümkün olmamış, bunun üzerine bu ayet nazil olmuştur.[113]

Buharî'nin rivayet ettiği hadis, abdestin ayetin nüzulünden önce de onlara vacip olduğunun delilidir. Bundan dolayı zaten su bulunmayan bir yerde konaklamayı büyük bir iş olarak gördüler. Sirette sabit olan da Hz. Peygamberin üzerine namaz farz kılındığından itibaren abdestsiz namaz kılmadığı şeklindedir.

İbni Abdilberr şöyle der: Abdest ile ilgili uygulamalar önceden olmakla birlikte abdest ayetinin nüzulündeki hikmet, abdest farizasının Kur'an-ı Kerim'de okunan bir buyruk olmasıdır.

Başkası da şöyle demektedir: Abdestin farz kılınışıyla birlikte ayetin ilk bölümlerinin önceden nazil olmuş olması, sonradan teyemmümün söz konusu edildiği diğer bölümlerinin nazil olmuş olması da muhtemeldir.

Suyutî şöyle der: Ancak birinci görüş daha doğrudur. Çünkü abdestin farz kılınması Mekke'de, namazın farz kılınışı ile birlikte olmuştur, ayet-i kerime de Medine'de inmiştir.[114]



Bedenin ve ruhun maddî manevî pisliklerden uzak tutulmasına temizlik denir. İslâm Müslümanları bazı görevleri yerine getirmekle mükellef tutmuştur. Bu görevlerden bir kısmı Müslümanın ruhi yönünü bir kısmı da maddî yönünü ilgilendirir. Dinin kesinlikle yerine getirilmesini istediği bedenî görevlerin aksatılması vücudun çeşitli rahatsızlıklara yakalanması ve dinî-ahlakî görevlerin yapılabilme güçlüğünü ortaya çıkarır. Bunun için bedenî görevleri titizlikle yerine getirmek, sağlıklı ve her an her türlü görevleri eksiksiz yapabilecek bir beden yapısına sahip olmak, ahlakî bir yükümlülüktür.

Sadedinde olduğumuz ayeti kerime abdestin tarifini verirken aşağıdaki hadisi şerif ise abdest suyunun durumunu nasıl olması gerektiğini ifade buyurmaktadır.
Abdest bedeni temizlerken madden kişiyi Allah ile buluşmaya hazırlar.
Hadisi şerif ise bedenin hangi tür sularla temizlenmesi gerektiğinden bahseder.
Yüce Allah cümlemizi gerçek temizliğe ulaşan kullarından eylesin.



Yedinci Hadis

 قَالَ رَسُولُ اللّهِ: الْبَحْرَ الطَّهُورُ مَاؤُهُ الحِلُّ مَيْتَتُهُ.

Allah Resulü (a.s) buyurdular ki: "Denizin suyu temizdir, ölüsü de helâldir."[115]

قَالَ buyurdu ki رَسُولُ Resulü (a.s) اللّهِ Allah الْبَحْرَ Denizin الطَّهُورُ temizdir مَاؤُهُ suyu الحِلُّ helâldir مَيْتَتُهُ ölüsü de

Hadisin Vürûdu ve Açıklaması
Vürûdu: Muvatta'da denir ki: Hz.Peygamber (a.s)’a deniz suyu hakkında soruldu: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a bu soruyu soran sahâbînin adı hususunda farklı rivayetler vardır. Bizce isim ehemmiyet taşımaz. Mühim olan hadisteki fıkıhtır. Ahmed, Hakim ve Beyhakî tarafından tahric edilen bir rivayet, bu sorunun balıkçılar tarafından sorulduğunu ifade eder.

Arabistan kıyılarında, o devirlerde icrâ edilen balıkçılık hakkında açıklayıcı bazı teferruatı da ihtiva etmesi yönüyle ehemmiyetli olan rivayeti aktarıyoruz: "Biz, bir gün Resûlullah'ın yanında idik. Bir balık avcısı gelerek sordu:"Ey Allah'ın Resûlü! Biz balık avı için denize açılırız. Beraberimize bazı kapkacak alırız. Gemiye binerken karaya yakın bir yerde avlanıp dönmeyi düşünürüz. Bazan böyle yakında balık buluruz, bazan da bulamayız. Öyle olur ki, başlangıçta aklımızda olmayan uzaklıklara açılmış oluruz. Bu uzaklıkta ihtilam olan veya abdest alan oluyor. Beraberimizdeki su ile yıkanacak veya abdest alacak olsak bizi susuzluk helâk edebilir. Bu endişeyle deniz suyunu yıkanma veya abdest almada kullanmamıza ne dersiniz?" Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu soru karşısında deniz suyu için tahûr tabirini kullanır. Tahûr, hem temiz hem temizleyici manâsına gelen mastar-isimdir. Kendisiyle temizlik yapılan şey demektir.[116]

لِنُحْيِىَ بِه بَلْدَةً مَيْتًا وَنُسْقِيَهُ مِمَّا خَلَقْنَا اَنْعَامًا وَاَنَاسِىَّ كَثيرًا

"Ölü bir yeri diriltmek ve yarattığımız nice hayvan ve insanları sulamak için gökten tertemiz su indirmişizdir."[117]

Şu halde Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın "Su temizdir; onu hiçbir şey kirletmez" ifadesi, ancak vahy-i ilahî ile konuşabilen, eşyanın sırrı kendisine açılmış, eşyanın hakikatını olduğu gibi gören, bilen, makam-ı nübüvvete mazhar bir zatın mucizevi bir sözüdür. Böyle bir hakikatı, böyle bir kesinlikle, Aleyhissalâtu vesselâm'ın içinde bulunduğu içtimâî şartlarda bir başka kimsenin söylemesi mümkün değildir. Zamanımızın gelişen tekniği bu sözün doğruluğunu ispatlamıştır: Su, içerisine karışan pis maddeler sebebiyle kirlenir, ama aslî tabiatı bozulmaz. O tabiat daima temizdir. İçerisine sonradan giren maddeler tasfiye edilip suyun içerisinden ayıklandı mı geriye "pislik tutmayan temiz su" kalır. Esasen tabiatta bu yapılmaktadır. Kirlenen suyun kirliliği tabiatta temizlenmemiş olsaydı, yeryüzünde, dünya kurulalıdan beri kirlenen sular sebebiyle bugün temiz su kalır mıydı?

Günümüzün tekniği suyun faydalı ve zararlı olma vasıflarını tesbitte bir kısım ölçme aletleri geliştirmiştir. Bütün bu teknik gelişmelere rağmen dinin koyduğu ölçüler değerini kaybetmez, zira insanoğlu beraberinde ölçüm âletleri taşıyamaz. Dağda, kırda, gezinti mahallerinde, yolculuk sırasında her an su problemiyle değişik şekillerde karşılaşabiliriz. Temiz ve pis su hakkında dinimizin koyduğu esasları bilmek bir kısım yanlışlıkları ve riskleri asgariye düşürür.

Unutmayalım ki, bugün tekniğin hâlâ girmediği nice köy ve hattâ kasabalarımız var. Buralarda temiz ve pis su mevzuunda dinimizin ölçülerinin bilinmesi gereklidir. Şu hususu da kaydedelim ki, temizliği hususunda hiçbir şüphe olmayan su varken, şeriatın aradığı zevâhire göre temiz sayılması gerekmesine rağmen içimizde kuşku duyduğumuz suyu kullanmamız gerekmez.

Müslüman, yediği, içtiği ve giyindikleri kadar içinde yaşadığı çevrenin de temiz olmasına dikkat eder. Bu önemli bir ahlakî sorumluluktur. Başta evler olmak üzere, sokaklar, mahalleler, köy ve kasabalar mutlaka temiz tutulmalıdır. Eğitim kurumları, fabrikalar, dükkanlar, camiler temiz tutulmalıdır .

Resulullah (a.s): "İnsanların çoğunun aldandığı (yani değerini bilmediği) iki nimet vardır: Sağlık ve boş vakit"[118] buyurmuştur. Gerçekten de çoğu zaman insan ancak hastalandığında sağlığın kıymetini anlar. Buna meydan vermemek, sonunda pişman olmamak için hastalık gelmeden tedbirinin alınması gerekir. Sağlığın ilk şartı hastalıklara karşı en önemli tedbir olan temizliğe riayet etmektir.

Özetle Müslüman; üstü-başı, çevresi, yiyeceği ve giyeceği ile temiz, derli-toplu, intizamlı olmaya ve böylece Allah Teâla'nın rızasını kazanarak O'nun sevgili kulları arasına girmeye çalışır. Bu onun en önemli ahlakî görevidir. Bu görevini kesinlikle aksatmamalı ve dikkatli bir şekilde yerine getirmeye çalışmalıdır.

* Temizlik, üç çeşittir:

a) Necasetten taharet.

b) Hadesten taharet.

c) Kalp temizliği.

* Namazın tekbiri "Allah’u Ekber"dir. Tekbirden önce niyet gelir. Selamdan önce dua ve niyaz gelir.

* Tahareti olmayan temizlik makbul değildir. niyeti olmayan tekbir, sevap değildir.  Dua ve niyazı olmayan namaz faydalı değildir.

* Cennetin anahtarı "KELİME-İ ŞAHADET'TİR"

* Kelime-i Şehadetin anahtarı "NAMAZ" dır.

* Namazın anahtarı “ABDEST’TİR.”

* Abdestin anahtarı "TAHARET"tir.

* Taharetin anahtarı ise su ile "TEMİZLİK" tir.

* Taharetsiz din olmaz.

* Su olmadan da taharet olmaz.

* Görünür bütün kir ve pislikleri gideren tek şey sudur.

* Görünmeyen bütün günah ve kötü şeyleri gideren tek şey şehadet kanıdır.

KAYNAKLAR

[112]  Maide, 5\6
[113]   Ayni, Tibyan Tefsiri, İstanbul, 1986, 1/378-379.
[114]  Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, 3/383-384.
[115]  Ebû Dâvud, Tahâret 41; Tirmizî,Tahâret 52; Nesâî, Miyah 5; Muvatta, Tahâret 12.
[116]  Suyûtî, “Esbab-u Vurudi'l  Hadis” S,74-75.
[117]  Furkan, 25/49.
[118]  Buharî, Rikak, 1
Derleyen :Emine Kaya


Yorum Gönder

0 Yorumlar