6 Aralık 2010 Pazartesi

ORUÇ

 

ORUÇ


Onuncu Ayet

يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنوُا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ

"Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi sizin üzerinize de oruç farz kılındı. Umulur ki korunursunuz." [126]

يَا اَيُّهَا Ey الَّذينَ edenler امَنوُا iman كُتِبَ farz kılındı عَلَيْكُمُ sizin üzerinize de الصِّيَامُ oruç كَمَا gibi كُتِبَ farz kılındığı عَلَى الَّذينَ مِنْ قَبْلِكُمْ sizden önce gelip geçmiş ümmetlere لَعَلَّكُمْ Umulur ki تَتَّقُونَ korunursunuz

Ayetin Nüzulü ve Açıklaması
Hz.Peygamber (a.s) Medine'ye geldiğinde her aydan üç günü ve Medineye gelmeden  aşura günlerini oruçla geçirirdi. Sonra Yüce Allah orucu farz kılarak bu ayeti kerimeyi inzal buyurdu.[127]

M.Hamdi Yazır bu ayeti kerime ile ilgili olarak şöyle der:
(يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنوُا)  "Ey iman ile mükellef bulunub da iman etmiş olanlar  (ey ehli iman)  (كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذينَ مِنْ قَبْلِكُمْ)  sizden önceki Peygamberlerin ümmetlerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de oruç yazıldı, yani farz kılındı. Buna binaen oruç külfeti sadece size mahsus yük olarak zannedib de gocunmayınız.[128]

Oruç: İslâmın dört temel ibadetinden ve beş esasından biri. Farsça'dan Türkçe'ye geçmiş bir isimdir. Kelimenin aslı "Ruze"dir. Önceleri "Oruze" (günlük) olarak kullanılmış; daha sonra "Oruç" şeklinde telaffuz edilmeye başlanmış ve bu şekliyle yaygınlaşmıştır. Arapça karşılığı "savm" veya "sıyam"dır. Savm kelimesinin lugat manası; yeyip/içmekten kendini tutmak, imsak, hareketsiz kalmak ve herşeyden el, etek çekmektir.

Oruç, ibadet kastıyla sahurdan akşama kadar yemeyi, içmeyi, yeme/içme sayılan şeyleri ve cinsel ilişkiyi terketmekle tutulmuş olur.

Oruç insanın meleklik yönünü güçlendirir ve insanı meleklerden yüce yapar. Hayvanî duygularını köreltir. Nefsinin taşkınlığını önler. İnsanı başıboş olmaktan kurtarır, ona Rabbini hatırlatır. Acıktıkça O'nun verdiği‚ nimetlerin değerini öğretir. Aç ve muhtaçların halini hatırlatır.

Oruç insana sabrı öğretir. Kişiyi ilâhlaşmaktan ve zorbalıktan kurtarır. Vücudunu dinlendirir, sıhhatini artırır, psikolojisini ve sinirlerini düzeltir. İnsana sırf midesi için yaratılmadığını hatırlatır.

Allah: "Oruç benim içindir, onun mükâfatını da ben veririm"[129] buyurur. Demek ki, diğer yararların hepsi bir yana, oruç, Allah'ın rızasını sağlar. Kur'ân-ı Kerîm'de de orucun farz kılınması hikmeti olarak onun insanı takvaya götürdügü zikredilir.[130]

Orucun Hikmeti ve Faydaları
Orucun hikmetleri, aynı zamanda faydası sayılacağından, bu ikisini birlikte ele alıp, bazan fayda, bazan da hikmet diye açıklayacağız. Ancak anlaşılmasını kolaylaştırmak için, konuyu bir başka açıdan ikiye ayırarak işleyeceğiz:
a) Orucun keyfiyeti ile ilgili hikmetler,
b) Dünya ve Ahirete yönelik faydaları.

Bu yüzden orucun illeti, ya da en büyük hikmeti, farz olduğunu bildiren ayette gösterilen hedef olmalıdır." 
"Allah'tan sakınasınız, yani takvâ sahibi olasınız diye:.."[131] Aynı ayetin "Ey iman edenler..." hitabı ile başlaması da, orucun maddî fayda ve hikmetlerinden ötürü değil, ancak imandan ötürü tutulabileceğini gösterir. Nitekim modern tıp, orucun bazı faydalarını tesbit etmiş olmakla beraber, inanmayanların hiçbirisi müslümanlar gibi oruç tutuyor değillerdir. Allah Resûlü de makbul olan orucu, iman ve şartına bağlamıştır. Ancak aslolan bu olmakla beraber, orucun akılla kavranan birçok hikmetleri de yok değildir.

Orucun farziyetine dalalet eden ayet ile aşağıdaki hadisi şerif bir, her müslümanın farz olan orucunu ne zaman tutmaya başlayacağını güzel bir delildir.

Yüce Allah cümlemize kendisinin ve Aziz Peygamber (a.s) önem verdiklerine karşı hassasiyet göstermeyi nasip etsin.

 


Onuncu Hadis


قَالَ رَسُولُ اللّهِ: لآَ تَصُومُوا حَتَّى تَرَوُا الهـَِللآ، وََ تُفْطَروا حَتّى تَرَوْهُ، فَإِنْ غُمَّ عَلَيْكُمْ فَاقْدُرُوا لَهُ

Allah Resulü (a.s) buyurdular ki: "Hilâli görünceye kadar oruç tutmayın, yine (müteakip) hilâli görünceye kadar da iftar etmeyin. Şayet bulut araya girerse ayı takdir edin."[132]

قَالَ buyurdu ki رَسُولُ Resulü (a.s) اللّه Allah ِ لآَ تَصُومُوا oruç tutmayın حَتَّى kadar تَرَوُا görünceye الهـَِللآ Hilâli، وَلآَ تُفْطَروا iftar etmeyin حَتّى kadar da تَرَوْهُ yine hilâli görünceye، فَإِنْ Şayet غُمَّ عَلَيْكُمْ bulut araya girerse فَاقْدُرُوا لَهُ ayı takdir edin

Hadisin Vürûdu ve Açıklaması
Vürûdu: Buhari, Enes (a.s)'dan şunu rivayet ediyor: Hz.Peygamber (a.s), bir ay müddetle hanımlarının yanına uğramayacağına yemin etti. Sonra kendisine ait yüksek bir yerde kaldı. 29. günde aşağı indi. Denildi ki; "Ey Allah'ın Resulü! Sen bir ay yemin etmiştin." O da buyurdu ki: "Ay 29 gündür."[133]    

Hadis, Ramazan orucunu başlatmada da, sona erdirmede de hilâlin görülmesinin vâcib olduğuna hükmetmektedir. Hilâlin şu veya bu sebeple görülememesi halinde takip edilecek yol hakkında bazı farklı görüşler ileri sürülmüştür: Hilâlin görülmesi beklendiği halde, görülmemesi durumunda tereddüd ortaya çıkar. Şâban ayından mı Ramazan ayından mı olduğu tam kestirilemeyen bugüne yevm-i şekk denir. Resûlullah oruca başlamak için "hilâli görme" yi şart koştuğu için yevm-i şekk'te oruç tutulması mekruh addedilmiştir.

Oruç sıkıntılı Mekke döneminde değil, imkânların oldukça bollaştığı Medine döneminde farz kılınmıştır, tâ ki, oruç[134]  iktisadî şartların zorlaması ile konulan bir farzdır, denmesin. Bundan, imkânları bollaşıp, karnı doyan insanın, gayesini unutabileceği anlamı da çıkarılabilir. Farz olan oruç ise panzehirdir. İlacın fazlası zararlı, azı faydasızdır.[135]

Orucun bir ay oluşunda İslamın her şeyde orta yolu tuttuğunun işareti de vardır. Çünkü daha önceki dinlerde de oruç vardı, ancak bazısında çok uzun, bazında da çok kısa idi.

Dünya ve Ahirete Yönelik Faydaları
İnsan diğer varlıklara göre çok daha değişiktir ve o merkez durumundadır. Hayvanlarda sadece istiha (arzu, şehvet) vardır, akıl yoktur. Melekler ise sırf nurdan yaratılmışlardır, çeşitli arzulara (şehvetlere) sahip olmayan yüce varlıklardır. İnsan bu iki konumdan da nasibi olan varlıktır. Akla, ruha ve şehvetlere birlikte sahiptir. Onun için melek, yüceliği; hayvan da aşağılıgı temsil eder. Ama meleklerinkini aşan yücelikler bulunduğu gibi, hayvanları çok yücelerde bırakan aşağılıklar da vardır. İşte insan, bu uçsuz bucaksız arenada, kendi yerini seçme hürriyetine sahip tek varlıktır. Arzularını aklının ve ruhunun emrine vermekle, yükseldikçe yükselecek, belki de melekleri bile aşacaktır. Zıddı ile aklını ve ruhunu arzularının eline vermekle de "hayvanlardan da aşağı" olacaktır.

Oruç insanın gafletten uyanmasını, başıboş olmadığını anlamasını, ve Rabbini tanımasını sağlar.

Oruç, Allah'ın nimetlerini hatırlayarak O'na olan teşekkür borcunu ödemektir. Çünkü her zaman her istediğini yiyebilen insan, oruç tutmakla: "Bu nimetler benim mülküm değil, ben bunları yiyip içmekte hür değilim, başkasının malıdırlar, yemek için O'nun emrini bekliyorum" demiş ve manevî bir şükür yapmış olur.[136]

Oruç, gücüne, kuvvetine, varlığına güvenip ululuk taslayanları, firavunlaşma ve karunlaşma istidadında olanları, açlığın kırbacıyla acıtıp onlara âciz olduklarını ve bir Kadîre muhtaç bulunduklarını hatırlatır. Zira: "Dünyada açlık kadar müessir mahşeri bir vicdan oluşturan başka bir motif yoktur." Yine "bu yolla insanın mayasında bulunan kibir, gururu, enaniyet ve üstünlük gibi şeytânî tekebbürü de mahviyet, tevazu ve teslimeyete dönüştürür."

Oruç, maddî ve manevî bir perhiz ve bu itibarla önemli bir, ilaçtır. Nitekim Allah Resulü "Sıhhat bulmak için oruç tutun" buyurmuştur. (Orucun sindirim, dolaşım ve sinir sistemlerine ve özellikle karacığere, damar sertliğine, böbreklere, kan yapısına, strese olan olumlu tesirleri vardır.[137] Oruç zor zamanlarda ve olağanüstü durumlarda, uzun süre açlığa tahammülü sağlayacak iyi bir eğitim ve cihad hazırlığıdır.

Oruç, vücutta bir fabrika durumunda olan mideye hizmetçi pozisyonundaki bir sürü organın, fabrika sanki yıllık bakıma alındığı için, onunla irtibatlarının kesilmesi, onların sırf mideye hizmet için yaratılmadığını, melekleşme yolunda da görevlerinin bulunduğunu hatırlatmaktır.
KAYNAKLAR
[126]  Bakara,2/183.
[127]  M. A. Sabuni, a,g,e. 1/ 143.
[128]  M.Hamdi Yazır, a,g,e.  S, 625-628.
[129] Müslim, Savm, 163.
[130] Bakara,2/183.
[131]  Bakara,2/183.
[132] Buharî, Savm 11, 5, 13, Talâk 25; Müslim, Sıyâm 9; Muvatta, Sıyâm 1; Ebu Dâvud, Savm 4; Nesâî, Savm 10, 11. Buharî'nin bir başka rivayetinde: "Bulut, görmenize mâni olursa sayıyı otuza tamamlayın" denmiştir. Müslim ve Nesâî'nin Ebu Hüreyre'den kaydettikleri bir rivayette ise: "Hava bulutlu ise otuz gün oruç tutun" denmiştir.
[133] Suyuti, “Esbab-u Vurudi'l  Hadis” S,123-124.
[134]  En-Nedvî, Dört Rükûn,150.
[135] Şah Veliyyullah ed-Dehlevî, Huccetullâhil-Bâliğa, Kahire ty. (Dârul-Kütübil-Hadîse), 1/231.
[136]  Risâle-i Hamidiyye,127.
[137]  Dr. Halûk Nurbâkî, Diyanet Gaz. Sy. 327, S 6.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder


Boşanma Hakkında Detaylı Bilgiler