6 Aralık 2010 Pazartesi

İNFAK VE SADAKA


İNFAK VE SADAKA


On İkinci Ayet



لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتّى تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَىْءٍ فَاِنَّ اللّهَ بِه عَليمٌ



"Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe Cennete (ve iyiliğin en güzeline) birr eremezsiniz. Her neyi infak ederseniz kuşkusuz Allah onu bilir."[147]



لَنْ تَنَالُوا eremezsiniz الْبِرَّ birr حَتّى etmedikçe تُنْفِقُوا مِمَّا şeylerden تُحِبُّونَ Sevdiğiniz وَمَا تُنْفِقُوا infak ederseniz مِنْ شَىْءٍ Her neyi فَاِنَّ kuşkusuz اللّهَ Allah بِه onu عَليمٌ bilir



Ayetin Nüzulü ve Açıklaması

Bu ayetin nüzûlü şöyledir: Ebû Talha (r.a) en çok sevdiği malı olan "Beyrahâ" bahçesini Allah yolunda tasadduk etmek istemiş, Hz. Peygamber'in; "yakın hısımlarına ve amcasının oğullarına vermesi" tavsiyesine uyarak böyle yapmıştır.[148] Hz. Ömer Hayber'den hissesine düşen değerli ganimet toprağını vakfetmiştir.[149]



Bu ayetle muhatap olan o zamanki müslümanlar bu ilahi direktifin anlamını gerçekten kavradılar. Sevdiklerinden fedakârlık ederek, mallarının en değerli olanlarını Allah yolunda dağıtarak iyiliğe ulaşma çabasına girdiler. Zira iyilik bütün güzel şeylerin bütünüdür. Daha büyük ve daha üstünlerini elde etmek umuduyla cömertlik örnekleri verdiler.



Kendilerini İslâm'a kavuşturduğu günde iyiliğin tümüne kavuşturan Rablerinin direktiflerine sarıldılar. Bu yönelişleri onları malın köleliğinden, nefsin cimriliğinden ve egoistlik sevdasından özgürlüğe kavuşturdu. Bu aydınlık ufuklara özgürce, serbestçe ve rahatça yükseliverdiler.



Bu girişten sonra şimdi de infak nedir, nasıl verilir ve kime verilir açıklamaya çalışalım.



İnfâk: Nafaka verip geçindirme, besleme, Allah yolunda harcama. Bir terim olarak; gerek hısımlardan ve gerekse diğer insanlardan yoksul ve muhtaç olanlara para veya maişet yardımı yaparak, onların geçimini sağlama, demektir. Zaruri ihtiyaç ve maişet için sarfolunacak paraya ve azık çeşidine "nafaka" denir. Bir kimsenin kanunen geçindirmek zorunda bulunduğu kimselere mahkeme kararıyla bağlanan aylık da bu adı alır.



Allah yolunda yapılan harcamanın, malın sevilen çeşidinden yapılması, kişiyi "birr" derecesine ulaştırır.



Zeyd b. Hârise (r.a) "Seyl" adındaki ünlü atını tasadduk etmesini Hz. Peygamber'den istemiş, O da atı Usâme b. Zeyd (r.a)'e vermiştir. Hasan el-Basrî şöyle der:
-"Bir kimse sevdiği bir tek hurmayı bile Allah rızası için sadaka olarak verirse bu ayetteki "birr"e mazhar olmuş olur."



Ömer b. Abdülaziz, yoksullara bol miktarda şeker dağıtır ve sebebini soranlara da şu cevabı verirdi: “Çünkü ben en çok şekeri severim” demiştir.



İnfak, ayetin akışından da anlaşılacağı üzere zekattan önce Müslümanlara şart koşulmuş bir dini emirdir. Bunun sebebi ise ileride gelecek olan dini hükümlere karşı hazırlanmaktır. Örneğin malını Allah yolunda infak etme cömertliğini göstermeyenler, yarın nasıl Allah yolunda can verip şehit olacaklar.



İşte buna binaen İslam dini, önce fıtratın zaafı olan malın infakını öne almış ondan sonra diğer hükümleri emretmiştir.



Yüce Allah cümlemize kendi yolunda cömertlik edip ihsanda bulunan kullarından eylesin.







On İkinci Hadis



قَالَ رَسُولُ اللّهِ: فَاتَّقُوا النَّارَ وَلَوْ بِشِقِّ تَمْرَةٍ،



Allah Resulü (a.s) buyurdular ki: "Bir hurmanın yarısı da olsa (onu sadaka olarak vererek) ateşten korunun![150]



قَالَ buyurdular ki رَسُولُ Resulü (a.s) اللّهِ Allah فَاتَّقُوا korunun النَّارَ ateşten وَلَوْ olsa بِشِقِّ yarısı da تَمْرَةٍ Bir hurmanın



Hadisin Vürûdu ve Açıklaması

Vürûdu: Buharî, Adiy b. Hatim (r.a)’den naklediyor, 
Hz.Peygamber (a.s): 
-"Ateşten Allah'a sığının velevki bir hurmanın üçte biriyle de olsa." Sonra 
-"Bir hurmanın yarısı da olsa onu sadaka olarak vererek ateşten korunun! buyurdular.[151]



Adiyy İbnu Hâtim (radıyallahu anh) anlatıyor: 
-"Ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanında iken bir adam geldi ve fakirlikten şikayet etti. Derken biri daha gelip, o da yol kesilmesinden şikayet etti.
Aleyhissalâtu vesselâm:
-"Ey Adiyy dedi, sen Hire şehrini gördün mü?" 
-"Hayır görmedim, ancak işittim!" dedim. 
Bunun üzerine: 
-"Eğer ömrün biraz uzarsa, devesine binen bir kadının Hire'den (tek başına) kalkıp Ka'be'yi tavaf edeceğini mutlaka göreceksin. O bu seyahatini yaparken Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmayacak!"



Adiyy der ki:
-"İçimden, kendi kendime, "memlekete dehşet saçan Tayy eşkiyaları nereye gidecek?" dedim. 
Resulullah sözlerine devam etti: 
-"Eğer ömrün olursa Kisra'nın hazinelerinin de fethedildiğini göreceksin!" 
Kisra İbnu Hürmüz mü?" diye araya girdim.
-"Evet İbnu Hürmüz olan Kisra!" buyurdu ve devam etti:
-"Eğer hayatın uzarsa mutlaka göreceksin: Kişi eli altın veya gümüş parayla dolu olduğu halde bunu tasadduk etmek üzere fakir arayacak fakat kendinden onu kabul edecek bir tek adam bulamayacak. Her biriniz, mutlaka bir gün gelecek aranızda herhangi bir perde, bir tercüman olmaksızın Allah'la karşılaşacaksınız. O zaman Allah Teala hazretleri: 
-"Sana tebliğ getiren bir peygamber göndermedim mi?" diye soracak. Muhatabı:
-"Evet gönderdin!" diyecek. Rabb Teala:
-"Ben sana mal vermedim mi, ikram etmedim mi?" diye soracak,
kul: 
-"Evet! Ey Rabbim verdin" deyip sağına bakacak, cehennemden başka bir şey görmeyecek, soluna bakacak cehennemden başka bir şey görmeyecek."



Adiyy der ki: 
-"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim: 
-"Bir hurmanın yarısı da olsa onu sadaka olarak vererek ateşten korunun! Kim yarım hurma bulamazsa güzel bir sözle korunsun!"



Yine Adiyy (radıyallahu anh) dedi ki: 
-"Ben Hire'den kalkıp, Beytullah'ı tavaf eden ve Allah'tan başka kimseden korkmayan yaşlı kadını gördüm. Kisra İbnu Hürmüz'ün hazinelerini fethedenler arasında ben bizzat bulundum. Eğer sizlerin ömrü uzun olursa mutlaka, Ebu'l-Kasım (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şu söylediğini de göreceksiniz: 
-"Kişi, eli altın veya gümüşle dolu olarak çıkacak, onu kendinden (sadaka olarak) kabul edecek adam bulamayacak."[152]



Şimdi bu girişten sonra sadaka nedir ve kimlere verilir ve nasıl verilir açıklamaya çalışalım.



Sadaka: Zekât, Allah rızası için yapılan iyilik veya verilen şey, sadaka insanın malından sırf Allah rızası için muhtaç olanlara temlik edilmek üzere çıkardığı bir vergi türü anlamında bir fıkıh terimi. Zekâta, mü'minlerin Allah'ın emirlerine uymadaki sadakatlarini gösterdiği için "sadaka" da denilmiştir. Çoğulu sadakât'tır. Sadaka kavramında üç temel özelliğin bulunması gerekir: İhtiyaç, mülkiyetin nakli ve temlîkin Allah için olması.



Sadaka geniş anlamıyla nafile olarak yapılan hayır ve hasenâtı, insan ve hayvanlara yapılan iyilik, lütuf ve ihsanları, hatta insanların gönlünü hoş eden güzel söz ve davranışları kapsamına alır. Sadaka-i câriye, vakfedilmiş sadaka ile diğer hayır ve hasenât bu niteliktedir.



Sadaka-i câriye, sürekli ecir getiren sadaka anlamına gelir. 
Bir hadiste sürekli ecir kaynağı olan ameller şöyle belirlenir: -"İnsan öldüğü zaman amel işlemesi kesilir. Ancak üç şey bundan müstesnadır. 

1-Sadaka-i cariye, 
2-kendisinden yararlanılan ilim ve 
3-kendisine hayır dua eden salih çocuk."[153]

Bu hadiste zikredilen sadaka-i câriye; yol, köprü, çeşme, mescid, yoksullar için aş evi, hastahane ve okul gibi hayır yerlerini kapsamına alır. İnsanlar bu gibi yerlerden yararlandığı sürece, bunları yaptıranlar, yapılmasına sebep olanlar, yol gösterenler ve destek olanlar, gerek sağlıklarında ve gerekse vefatlarından sonra ecir almaya devam ederler.



Yararlı bir ilim bırakan da, bu ilimden, kitaptan, keşif ve icattan toplum yararlandıkça, mü'min olmak şartıyla, sürekli olarak ecir alır.



Hanefilere göre, bağışlanan her çeşit ibadetin sevabı ölülere ulaşır. Ancak ölen kimse namına zekât, adak, hac gibi mali yönü olan ibadetleri ifa etmek mümkün ise de; namaz, oruç gibi ibadetleri onun namına ifa yeterli değildir.
Bunların bizzat hayatta iken ifası gerekir. Çünkü bu ibadetler, ferdi, beden ve ruh bakımından olgunlaştırır, olumlu etkileri bizzat bunları yapanların kendilerinde görülür. Başkalarının bunları yapmasıyla asıl yükümlü üzerindeki fayda sağlanmış olmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder


Boşanma Hakkında Detaylı Bilgiler