MÜ'MİN VE MÜSLİM

 

MÜ'MİN VE MÜSLİM


Dördüncü Ayet

قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ

"Muhakkak ki, mü'minler felâha ermişlerdir."[72]

قَدْ Muhakkak ki اَفْلَحَ felâha ermişlerdir الْمُؤْمِنُونَ mü'minler

Ayetin Nüzülü ve Açıklaması
Tirmizî, Nesaî ve daha bir çoklarının rivayet ettikleri şekliyle Ömer İbn Hattab (r.a) demiştir ki: Resulüllah (a.s) vahiy nâzil olduğu zaman biz yanında arı vızıltısı gibi bir şey işidirdik, bir gün üzerine vahiy nâzil oldu, bir saat bekledik, derken açıldı ve hemen kıbleye dönüp ellerini kaldırdı, duâ etti sonra da: "Bana on âyet indirildi bunları yerine getiren cennete girecektir" dedi.
« قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ »"Muhakkak ki, mü'minler felâha ermişlerdir..." [73] diye başlayan on âyet okudu buyurdu.[74]

İslâm çok geniş bir kavramdır ve kısaca "İhlâs, itaat ve teslimiyet" demektir. Teslimiyet ise üç türlü olur: Ya kalben olur ki; bu kat'î inanç demektir. Veya dil ile olur ki; bu da ikrardır. Ya da organlarla olur. Bunlar da ibadetlerdir. Bu üç şeklin en üstünü kalb ile olanıdır. İşte İslâm'ın üç şeklinden biri olan kalbin teslimiyet ve bağlılığına iman denilir. Matüridîler bu anlayıştan hareketle, imanla İslâm'ı bir telakki etmişlerdir.[75]

İslâm inançları açısından da iman ile İslâm bir kabul edilmiştir. Zira İslâm, şer'î hükümleri kabul etmek manâsında boyun eğmektir. Bu da tasdikin hakikatıdır. Aynı şekilde İslâm'ın bir zâhirî, bir de bâtınî yönü vardır. Bâtınî yönden inkıyad ve boyun eğmek tasdikin kendisidir. Zâhirî yönden boyun eğmekse ikrar etmektir. Şu halde bir kimse hakkında "mü'mindir, fakat müslüman değildir"; yahut "müslümandır, fakat mü'min değildir" şeklinde bir hüküm doğru olmaz. Çünkü insanlar Hz. Peygamber zamanında üç fırka üzerinde toplanmaktaydı: "Mü'min, münafık, kâfir. Bunlar arasında bir dördüncüsü yoktur."[76]

Müminlerin kurtuluşunu anlatan bu ayeti kerime ve akabinde gelen surenin ilk on ayetleri aşağıdaki hadisi şerif ile ne kadar paralellik arz ettiğini sizde okuduğunuzda farkına varacaksınız.
 Mesele kurtuluşa sebep olacak olan özellikleri üzerimizde taşıyabilmemizdir.
Yüce Allah cümlemize aşağıdaki hadisi şerifin özellikleriyle ve yukarıdaki sadedinde olduğumuz ayeti kerimenin muştusuna mazhar etsin inşallah..



Dördüncü Hadis


 قَالَ رَسُولُ اللّهِ: المُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيدِهِ،

Allah Resulü (a.s) buyurdular ki: "Müslüman, Müslümanların elinden ve dilinden selamete erdiği kimsedir."[77]

قَالَ buyurdula ki رَسُولُ Resulü (a.s) اللّهِ Allah المُسْلِمُ Müslüman مَنْ kimsedir سَلِمَ selamete erdiği الْمُسْلِمُونَ Müslümanların مِنْ لِسَانِهِ وَ ve يدِهِ، elinden

Hadisin Vürûdu ve Açıklaması
Vürûdu: Suyuti; "Câmiu'l Kebir"de, Ebu Zerr el-Gifari (r.a) Hz. Peygamber (a.s)'a "Müslüman kimdir?" diye sorduğunda; Hz. Peygamber (a.s): "Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden zarar görmedikleri kimsedir" diye buyurmuş.
Peki en faziletli hicret hangisidir?
Hz.Peygamber (a.s): "Muhâcir de Allah'ın yasakladığı şeyi terkedendir."[78]

وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْاِسْلَامِ دينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِى الْاخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرينَ

"Kim, İslâm'dan başka bir din ararsa, o kimseden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek"[79] ayeti "Muhammed'in getirdiğin dinden başka bir din arayandan, aradığı din kabul edilmeyecektir" şeklinde açıklanır. "Muhammed'in dinine İslâm ismi verilir, denilir" ifadesiyle İslâm dininden maksadın, Hz. Muhammed (a.s)'ın tebliği ettiği din olduğu anlaşılır.[80]

Kadî İyaz ise bu hadisi kasdederek; "Şeriat ilimlerinin tamamı bu hadise bağlıdır ve bundan şube şube olmuş yayılmış" demiştir.[81]

Sonuç olarak müslüman; özü, sözü ve işleriyle en doğru hareket eden, haksızlık yapmayan, daima her işin iyi yanını görmeye ve almaya çalışan, dünyada her davranışının yazıcı melekler tarafından tespit edildiğine inanan kimsedir.

* Kamil müslüman, diline ve eline sahip olan kimsedir. Diline ve ellerine sahip olmayan kişi kamil manada müslüman olamaz.

* Müslüman’ın diliyle başkasının hak ve hukukuna zarar getirecek sözlerden sakınması ve başkalarının şahsi, kişisel problemlerine karışmamaya dikkat etmesi gerekir.

* Müslüman kimsenin, elleriyle tutacağı nesnelere dikkat etmesi gerekiyor. Zira ellerin tutup boğaza aktardığı yemek ve içecek gibi şeylerin helalinden olması lazım. Eğer kızgınlık esnasında eller başkalarına zarar verme, dövme vs. gibi şeylerle meşgul ettirilirse işte o zaman haksızlık olur.

* Müslüman kişinin, diliyle nasihat edip, elleriyle de başkalarına yardım etmesi gerekiyor. "Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır", "Veren el, alan elden daha üstündür" prensipleri temel özellikleri olmalıdır.
KAYNAKLAR
[72]  Muminun,23/1.
[73]  Muminun,23/1.
[74]  M.A.Sabuni, Muhtasar İbni Kesir, 3/S, 1539-1540; M.Hamdi Yazır, a,g,e. S,3426; Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, 9/265.
[75]  Matüridî, Kitabü't-Tevhîd, S, 398.
[76]  Fıkh-ı Ekber Şerhi, Aliyyü'l-Kari Şerhi, trc. Yunus Vehbi Yavuz, S, 361-362.
[77]  Buhârî, İman 4; Müslim, İman 64; Ebu Dâvud, Cihâd 2; Nesâî, İman 9.
[78]  İbn Hamza, el-Beyan ve't-Ta'rif, S, 606.
[79]  Âl-i İmrân, 3/85.
[80]  Bedrüddin el-Aynî, Umdetü'l-Karî, I/ 109-110.
[81]  ay, a.g.e., I/291.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder