6 Aralık 2010 Pazartesi

SAVAŞ ve ŞEHİTLİK


SAVAŞ VE ŞEHİTLİK


On Beşinci Ayet

يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

“Ey iman edenler! Sabredin; (düşman karşısında) sebat gösterin; (cihad için) hazırlıklı ve uyanık bulunun ve Allah'tan sakının ki başarıya erişebilesiniz.” [181]

يَا اَيُّهَا Ey الَّذينَ edenler امَنُوا iman اصْبِرُوا Sabredin وَصَابِرُوا sebat gösterin وَرَابِطُوا hazırlıklı ve uyanık bulunun وَ ve اتَّقُوا sakının ki اللّهَ Allah'tan لَعَلَّكُمْ erişebilesiniz تُفْلِحُونَ başarıya

Ayetin Nüzulü ve Açıklaması
Mücâhid bu âyet-i kerîmenin bütün ehl-i kitap hakkında nazil olduğunu söylemiştir ki en uygun görüş budur. Zira Cenâb-ı Hak, kâfirlerin varacakları yerlerinin cehennem olduğunu bildirince, ehl-i kitaptan imân edenlerin varacakları yerlerinin cennet olduğunu beyân buyurmuştur.[182]  

Cenâb-ı Hak, “Ey iman edenler! Sabredin; (düşman karşısında) sebat gösterin; (cihad için) hazırlıklı ve uyanık bulunun ve Allah'tan sakının ki başarıya erişebilesiniz.” buyurmuştur. Bil ki Allah Teâlâ, bu sure (Ali İmran) de, gerek usûl (inanç), gerekse fürû (ahkam)a dâir pek çok hakikatten bahsedince, usûl, tevhid, adalet, nübüvvet ve âhiret meselelerinin izahı ile ilgili olan konular; fürü da hacc, cihâd ve benzeri mükellefiyet ve ahkâmla ilgili şeylerdir, bütün âdabı içine alan bu âyetle bitirmiştir.[183]

Bu iman edenlere yönelik yüce bir çağrıdır. Kendilerine bu ağır yükü yükleyen, davet ve sorumluluk için eğiten, yerde onurlandırdığı gibi gökte de onurlandıran kaynağa bağlayan sıfatlarıyla yapılan bir çağrı...
"Ey müminler..."
Sabretmeleri, sabırda yarışmaları, hazırlıklı olmaları ve Allah'tan korkmaları için, onlara çağrı yapılmaktadır.

Evet onların sabırda yarışması, sürüp giden cihadda müminlerin sabrını tüketemez, aksine onları düşmanlarından daha sabırlı ve daha güçlü kılar. Kalplerinin gizliliklerindeki düşmanlarından -şeytan- ve insanların en kötüsü olan düşmanlarından olsun o, fark etmez. Sanki bu bir yarıştır.

Düşmanlarıyla kendileri arasında... Sabra karşı sabır, savunmaya karşı savunma, çalışmaya karşı çalışma, ısrara karşı ısrara çağırıyor sanki. Yarışmanın gayesi de düşmanlarından daha dirençli, daha sabırlı olmalarıdır. Batıl ısrar ediyorsa, sabredip yoluna devam ediyorsa, hakk, daha ısrarlı ve yolunu sürdürmede daha sabırlı olmaya layıktır. "Murabata" -hazarlıklı olma cihad için mevzilere yerleşmek, düşmanın saldırısına açık noktalarda direnmek. Müslüman kitle, dava yükünü omuzlamaya ve onu insanlara sunmaya çağrıldığı andan itibaren, bir an bile gafil olmamış, uyuşukluk göstermemiş ve hiçbir zaman düşmanları onları korkutamamıştır. Kıyamete kadar cihada hazırlanmaktan vazgeçmediği sürece hiçbir zaman veya mekandaki düşmanları da asla onları korkutamaz.[184]

Cihâdın gayesi, yeryüzünden fitneyi kaldırmak ve hakkı yüceltmektir. İslâm'da savaş, intikam, öldürme yağma, baskı ve zulüm yapmak için değil: bunları ortadan kaldırmak için yapılır. Müslüman olmayanları zorla İslâm'a sokmak yoktur. Cihad'dan maksat, insanları baskılardan kurtarmak, İslâm'ın yüce gerçeklerini onlara duyurmak ve kendi rızalarıyla müslüman olabilecekleri ortamları hazırlamaktır.

İslâm'ın gayesi toprak ele geçirmek değildir. O yalnız bir bölge ve kıta ile yetinmez. İslâm bütün dünyanın saadet ve refahını düşünür. Bütün insanlığa, kendisinin beşeri sistemlerden ve diğer dinlerden daha üstün bir din olduğunu göstermek ister. Bu yüce maksadı gerçekleştirmek için müslümanların bütün güçlerini seferber eder. İşte bu bitmeyen cehd ve uğraşmaya, büyük bir enerji ile çalışma işine ve meşrû bütün yollara başvurma gayretine cihad denir.

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, Allah, ancak kendi rızası için olan cihadı kabul eder. Nefsani arzulardan, kavmiyetçi kinlerden, kabilecilik taassubundan kopan savaşı değil... Yeryüzündeki her canlı, hayatını devam ettirmek için çırpınıp durur. Fıtrî gayesine ulaşmak için gece gündüz demeyip çalışır. fakat müslümanın çırpınış ve çalışması başka gayelere yöneliktir. O, yani, İslâm'a inanıp, onun sistemine bağlanan kimse, her şeyden önce İslâm inkılâbının gayesi olan Hakkı getirmek için canla başla, malla Allah yolunda cihad eder. Bütün gücüyle şer güçleri yıkmak, fitne ve fesat tohumlarının yeryüzünde yayılmasına engel olmak için çalışır.

Yukarıdaki ayet, bize uyanık olmamızı emrederken aşağıdaki hadisi şerif ise; “su uyur düşman uyumaz” ata sözüyle sizde meşru müdafanızı yaparken uyanık olun demek istiyor.

Er kişinin hakkını müdafa etmesi üzerine vaciptir. Her vacibin müdafası esnasında ölmek şehadettir.

Yüce Allah cümlemize hakka ait haklarımızı hakkıyla müdafa etmeyi nasip eylesin.   



On Beş Hadis


قَالَ رَسُولُ اللّهِ: مَنْ أُتِيَ عِنْدَ مَالِهِ، فَقُوتِلَ فَقَاتَلَ ، فَهُوَ شَهِيدٌ.

Allah Resûlü (a.s) buyurdular ki:[185] "Kimin malının yanına (gasp etmek için) gidilir (mal sahibi de malını) müdafa ederken çarpışır öldürülürse, okimse şehit olur. "[186]

قَالَ buyurdu ki رَسُولُ Resûlül (a.s) اللّهِ Allah مَنْ Kimin أُتِيَ gidilir عِنْدَ yanına مَالِهِ malının، فَقُوتِلَ çarpışır فَقَاتَلَ öldürülürse، فَهُوَ o kimse شَهِيدٌ şehit olur

Hadisin Vürûdu ve Açıklaması
Vürûdu: Ebu Davud,[187] Said b. Zeyd (r.a) rivayet ettiğine göre, Hz.Peygamber (a.s) şöyle buyurmuş: "Sizin şehitleriniz kimdir" diye buyurdu. Biz, "Allah yolunda vuruşanlar" dedik. Efendimiz (a.s): "Ümmetimin şehitleri azdır" diye buyurdu. Onlar kimdir ya Resulüllah?  "Onlar malını müdafa ederken ölenlerdir" diye buyurdular.[188]

Hadisin sebebi Vürûdunu tespit ettikten sonra şimdide şehitlik nedir ve nasıl şehit olunur kunusunu izah edelim.

Şehit: Şehit, kelime olarak kesin bir haberi veren, bildiğini söyleyen, hazır olan, bulunan, bir hadiseye şahid olan, şahitlik eden. Dinî anlamda, Allah rızası için, O'nun yolunda canını fedâ eden müslümana verilen isimdir. Ona bu ismin verilmesinin sebebi, cennetlik olduğuna şahitlik edilmiş olması veya onun Yüce Allah'ın huzurunda yaşıyor bulunması yahut ölümü sırasında meleklerin hazır bulunması yahut ta ruhunun doğrudan doğruya Daru's-Selâm'da (Cennet'te) bulunması veya Allah tarafından çeşitli mükâfatlarla mükâfatlandırılmış olmasıdır.

Arapça bir kelime olan şehid, "şehi-de" fiilinden türemiş olan bir isimdir. Mastarı, şehâdettir. Şehidin çoğulu, "şuhedâ" ve "eşhâd" olarak gelir.[189]

Kur'an'da otuz beş dolayında "şehid" kelimesi ve yirmi civarında da, çoğulu olan "şuheda" kelimesi geçmektedir. Aynı kökten gelen kelimelerle beraber, Kur'an'da geçen "şehid" kelimesi, daha çok şâhid manasınadır. Şehid, aynı zamanda Yüce Allah'ın isimlerinden biridir.

Hz. Muhammed (a.s)'ın zamanından günümüze kadar, çok sayıda insanlar, Allah rızası için, Tevhid mücâdelesi için, Allah'ın adını yüceltmek ve emrini hakim kılmak için canını verip şehid oldu. Bunların başında Yasir ve hanımı Sümeyye gelmektedir. Ammar b. Yasir'in babası Yasir, bir köle idi. Bir cariye olan Sümeyye ile evlendirilmişti ve bu evlilikten Ammar dünyaya gelmişti. Bu mütevazi ailenin fertleri, hep beraber müslüman olmuşlardı. Bekir oğulları, bunların üçünü de azad etmişlerdi. Müşrikler onlara çok eziyette bulundular. Yasir ve hanımı Sümeyye, müşriklerin zulmü neticesinde şehid olmuşlardı. Ammar anasız ve babasız kalmıştı. Hz. Muhammed (a.s), onlara dua etmişti. Yasir ilk erkek ve hanımı Sümeyye ilk kadın şehid olmuştu. Bu şehidlik kervanı, herhangi bir yer veya zamanda noktalanmadı ve noktalanmayacak, kıyâmete karar devam edecektir.[190]

Şehid olan insanların kul hakkı dışındaki bütün günahları affedilir. Şehid olmak, herkese nasip olmayan büyük bir şereftir ve mü'minler için mükemmel bir nimettir. Güzel bir şekilde yaşamak, ondan sonra Allah yolunda O'nun rızası için şehid olmak, her mü'minin hayal ettiği bir mutluluktur. İmân sahibi olan insanın böyle bir şuur ve düşünce ile yaşaması, Hz. Muhammed (a.s) tarafından ne kadar güzel bir şekilde övülmüştür!..: "Şehid olmayı Yüce Allah'tan samimi olarak dileyen kimseyi, Allah, rahat yatağında vefat etse bile, şehidlerin derecesine eriştirir."[191]
KAYNAKLAR

[181]  Ali-İmran: 3/200
[182] Râzi, a,g,e. 7/297-298; Vahidî, a,g,e. S, 99. Ayni, a,g,e.  1/293.
[183] Râzi, a,g,e. 7/298-299
[184] S.Kutup, a,g,e. 2/612.
[185] Kettani "Nazmul Mutenasir minel Hadisi’l Mütevatira" h.no.155;bu hadisin mütevatir olduğunu kaydeder ve 16 Sahabi ismini zikreder.
[186] Tirmizî, Diyât 22; Ebu Dâvud, Sünnet 32; Nesâî, Tahrim 22; İbnu Mâce, Hudud 21
[187] Ebu Davud, Sünnet,4772;Tirmizi,1418;Nesai,4090.
[188] İbni Hibban,Sahihde,7\461; Müsnedi Şihab,1\222; İbni Hamza, a,g,e.S,589.
[189] el-İsfahânî, el-Müfredât, 267 vd.; et-Tahtavî, Haşiye ala Merâki'l-Felâh, Mısır 1970, 516.
[190] es-Suheylî, er-Ravdu'l-Ünf, Kahire, 1965, 3/201, 220; İbn İshâk, es-Sire, mad. 239, 240; M. Hamdi Yazır, a,g,e. 5/ 3131
[191] Müslim, İmâre, 156, 157; Ebû Davud, İstigfâr, 26; Neseî, Cihâd, 36; ibn Mâce, Cihâd, 15.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder


Boşanma Hakkında Detaylı Bilgiler