ZEKAT ve FITIR SADAKASI
On Üçüncü Ayet
قَوْلٌ مَعْرُوفٌ وَمَغْفِرَةٌ خَيْرٌ مِنْ صَدَقَةٍ يَتْبَعُهَا اَذًى وَاللّهُ غَنِىٌّ حَليمٌ
"Güzel söz ve bağışlama, arkasından incitme gelen sadakadan daha iyidir. Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. (O) Halimdir." [154]
قَوْلٌ söz مَعْرُوفٌ Güzel وَ ve مَغْفِرَةٌ bağışlama خَيْرٌ daha iyidir مِنْ صَدَقَةٍ sadakadan يَتْبَعُهَا arkasından gelen اَذًى incitme وَاللّهُ Allah'ın غَنِىٌّ hiçbir şeye ihtiyacı yoktur حَليمٌ (O) Halimdir
Ayetin Nüzulü ve Açıklaması
Tebük Gazvesi için hazırlanan ve (Ceyş-i usret) denilen ordunun techizi için Hz.Osman (r.a) bin deve, Abdurrahman bin Avf da dört bin dirhem infak etmişlerdir. Ayeti kerime bunları taltifen nazil olduğu rivayet edilir.[155]
Güzel bir söz, kalplerin yaralarını sarar, onları hoşnutluk ve güler yüzlülük duygularıyla doldurur. Bağışlama, ruhların kinlerini temizler, yerine kardeşlik ve doğruluğu yerleştirir. Bu durumda güzel bir söz ve bağışlama sadakanın birinci görevini; ruhların arındırılması ve kalplerin yakınlaştırılması görevini yerine getirmiş olmaktadır.
Sadakanın, verenin alana karşı bir üstünlük aracı olmadığını, yalnızca Allah'a verilen bir borçtur.
Kur'an-ı Kerim insanlara yapabildikleri oranda kendilerini O'na göre eğitmeleri için sürekli Allah'ın sıfatlarını hatırlatmaktadır. Kuşkusuz müslüman, Rabbinin sıfatlarını bilmek ve tabiatının gücü oranında payına düşen kısmını almak için eğitimle o yüce basamaklara çıkmaya çalışır.
Vicdani etkiler ulaşması gereken en son noktaya varınca mallarını Allah yolunda infak edip arkasından başa kakma. Eziyet etmeyenlere örnek olarak gelişmekte olan ve cömert hayattan bir sahne sunulduktan sonra, yüce Allah'ın bu tür eziyet verici sadakadan müstağni olduğu açıklanıp, O'nun gazap ve eziyet için acele etmeksizin rızıkları verdiği belirtilmektedir. Evet, vicdani etki bunlarla hedefine varınca hitap, sadakalarını başa kakma ve eziyet etme ile boşa çıkarmamaları için iman edenlere yönelmekte. Onlara önceki sahneye uygun anlamı tablolaştıran, etkiye hareket kazandıran ve durumu hayallerde somutlaşan sahneye dönüştüren, bunların edebi tasvir yöntemi gereğince, içinde içtenlikle Allah için yapılan infak ile başa kakma ve eziyetle kirlenen infakın tabiatının tasvir edildiği bir, daha doğrusu iki harika ekim ve gelişme sahnesi sunmaktadır.[156]
Her sadaka kişinin cehennem azabından azat ve uzaklaşmasına sebeptir.
Bir bozukluk para vermek, bir parça ekmek vermek nasıl sadaka ise güzel bir söz ve tatlı tebesüümde sadakadır.
Sadedinde olduğumuz ayet güzel bir sözün sadaka olduğunu bize bildirirken, aşağıdaki hadisi şerif de her gönül fetheden ve insanların morel kaynağı olan şeylerin sadaka hükmüne geçeceğini bize bildirmektedir.
Yüce Allah cümlemize alarak, başkasından bekleyerek değil de, vererek erenlerden eylesin.
On Üçüncü Hadis
قَالَ رَسُولُ اللّهِ: خَيْرُ الصَّدَقَةِ مَا كَانَ عَنْ ظَهْرِ غَنِيٍّ.
Allah Resulü (a.s) buyurdular ki: "Sadakanın en hayırlısı zenginlik halinde verilendir."[157]
قَالَ buyurdular ki رَسُولُ Resulü (a.s) اللّهِ Allah خَيْرُ en hayırlısı الصَّدَقَةِ Sadakanın مَا كَانَ halinde عَنْ ظَهْرِ verilendir غَنِيٍّ zenginlik
Hadisin Vürûdu ve Açıklaması
Vürûdu: Nesai,[158] Hz. Ebu Hüreyre (r.a)’dan naklediyor:
-"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir gün sadaka (nafaka) vermeyi emretmişti. Bir adam:
-"Ey Allah'ın Resûlü, dedi yanımda bir dinarım var!"
-"Onu kendine tasadduk et (kendi nafakan için harca)!" buyurdu.
Adam:
-"Yanımda bir dinar daha var(sa)?" dedi.
Aleyhissalatu vesselam:
-"Onu da çocuklarına tasadduk et" buyurdular.
Adam tekrar:
-"Bir başka dinarım daha var(sa)?" deyince:
-"Onu da zevcene tasadduk et" emrettiler.
Adam bu sefer:
-"Başka bir dinarım daha var(sa)?" dedi.
Aleyhissalatu vesselam:
-"Onu da hizmetçine tasadduk et!" deyince, adam tekrar atıldı:
"Bir başka dinarım daha var(sa)?"
Aleyhissalatu vesselam:
-"Onun nereye verileceğini sen daha iyi bilirsin. Zira sadakanın en hayırlısı zenginlik halinde verilendir" cevabını verdi.[159]
-"Ey Allah'ın Resûlü, dedi yanımda bir dinarım var!"
-"Onu kendine tasadduk et (kendi nafakan için harca)!" buyurdu.
Adam:
-"Yanımda bir dinar daha var(sa)?" dedi.
Aleyhissalatu vesselam:
-"Onu da çocuklarına tasadduk et" buyurdular.
Adam tekrar:
-"Bir başka dinarım daha var(sa)?" deyince:
-"Onu da zevcene tasadduk et" emrettiler.
Adam bu sefer:
-"Başka bir dinarım daha var(sa)?" dedi.
Aleyhissalatu vesselam:
-"Onu da hizmetçine tasadduk et!" deyince, adam tekrar atıldı:
"Bir başka dinarım daha var(sa)?"
Aleyhissalatu vesselam:
-"Onun nereye verileceğini sen daha iyi bilirsin. Zira sadakanın en hayırlısı zenginlik halinde verilendir" cevabını verdi.[159]
Yüce dinimiz olan İslamın güzelliklerinden bir tanesi de, kişinin gücü yetmeyeceği şeylerle mükellef kılmasıdır. O zaman en güzel amel, kişinin güç getireceği şeyleri yapması ve sadakasını elinde varsa, ihtiyacından fazla ise vermedir.
Sadaka-i Fıtır: Ramazan bayramı sadakası. Buna zekatul-fıtır veya yalnız fıtır da denir. Yaratılış şükranesi olmak üzere sevap kazanmak kasdiyle verilir. Fıtır sadakası Hicret'in ikinci senesinde zekat farz olmadan önce vacib olmuştur. Hür müslüman ve asıl ihtiyacından fazla nisap miktarı bir mala sahip olan kişilerin vermesi gerekir.
Birde sadaka, sadece para ile sınırlı değildir. Parası olmayanında sadakaya girecek başka şeyler yapması lazımdır.
Örneğin; farz ve vacib sadaka dışındaki sadaka kapsamının genişliğini şu hadiste görmek mümkündür:
-"İçinde güneş doğan her gün, insanların her bir mafsalı için kendilerine bir sadaka gerekir. Meselâ; İki kişinin arasında adaletle hükmetmen bir sadakadır. Hayvanına binmek isteyen bir kimseye yardım ederek, hayvana bindirmen veya eşyasını hayvana yüklemen bir sadakadır. Güzel söz bir sadakadır. Namaza giderken attığın her adım sadakadır. Gelip geçene sıkıntı veren şeyleri yoldan kaldırman bir sadakadır."[160]
Bu hadiste, "sülâmâ" parmak kemikleri demektir. Ancak burada vücuttaki tüm kemik ve mafsallar kastedilmiş, kemiklerin insanın oturup kalkması ve hareket etmesi için ne kadar gerekli olduğuna dikkat çekilmiştir. İşte böyle bir nimete karşılık farz olan sadaka yerine, günlük bir takım hayra yönelik hareket ve davranışların bu nimetin sadakası olduğu belirtilmiştir. Burada nimetin şükür borcunun hafifletildiği görülür. Namaza giderken her adımın sadaka sayılması, her adım karşılığında bir derece yükseltme ve bir günah affetme anlamındadır.[161]
-"İçinde güneş doğan her gün, insanların her bir mafsalı için kendilerine bir sadaka gerekir. Meselâ; İki kişinin arasında adaletle hükmetmen bir sadakadır. Hayvanına binmek isteyen bir kimseye yardım ederek, hayvana bindirmen veya eşyasını hayvana yüklemen bir sadakadır. Güzel söz bir sadakadır. Namaza giderken attığın her adım sadakadır. Gelip geçene sıkıntı veren şeyleri yoldan kaldırman bir sadakadır."[160]
Bu hadiste, "sülâmâ" parmak kemikleri demektir. Ancak burada vücuttaki tüm kemik ve mafsallar kastedilmiş, kemiklerin insanın oturup kalkması ve hareket etmesi için ne kadar gerekli olduğuna dikkat çekilmiştir. İşte böyle bir nimete karşılık farz olan sadaka yerine, günlük bir takım hayra yönelik hareket ve davranışların bu nimetin sadakası olduğu belirtilmiştir. Burada nimetin şükür borcunun hafifletildiği görülür. Namaza giderken her adımın sadaka sayılması, her adım karşılığında bir derece yükseltme ve bir günah affetme anlamındadır.[161]
Diğer yandan başka hadislerde,
*İnsanlara iyiliği emretmenin,[162]
*Allah'a hamdetmenin ve O'nu tesbih etmenin bir sadaka olduğu belirtilmiştir.[163]
*Bir kimseye yol veya adres tarif etmek sadaka sayıldığı gibi,[164]
*Gönül alıcı yumuşak söz,[165]
*Bir ağaç dikenin bu ağacından insan veya hayvanların yemesi ya da yararlanması da sadaka sayılmıştır.[166]
*İnsanlara iyiliği emretmenin,[162]
*Allah'a hamdetmenin ve O'nu tesbih etmenin bir sadaka olduğu belirtilmiştir.[163]
*Bir kimseye yol veya adres tarif etmek sadaka sayıldığı gibi,[164]
*Gönül alıcı yumuşak söz,[165]
*Bir ağaç dikenin bu ağacından insan veya hayvanların yemesi ya da yararlanması da sadaka sayılmıştır.[166]
KAYNAKLAR
154] Bakara,2/263
[155] Nisaburî, Esbâbu'n-Nüzûl, S, 47-48; Kurtubî, a,g,e. III/303; Ayni,Tibyan Tefsiri, İstanbul, 1/187.
[156] S.Kutup, a,g,e. 1/157.
[157] Buharî, Zekât 18; Nafakat 2; Ebu Dâvud, Zekât 39; Nesâî, Zekât, 53,
[158] Ebu Dâvud, Zekât 45; Nesâî, Zekât 54;
[159] Hakim, Mütedrek, 2/198; Beyhaki, Süneni Kübra, 7/232; İbni Hamza, a,g,e.S, 380.
[160] Buhârî, Sulh, 11; Cihâd, 72,128; Müslim, Zekât, 56; Müsâfirîn, 84; Ebû Dâvud, Tatavvu', 12; Edeb,160; Ahmed b. Hanbel, II/ 316, 350, IV/ 423, V/ 178.
[161] Ahmed Davudoğlu, Sahihi Müslim Terceme ve Şerhi, İstanbul 1977, V/ 374.
[162] Tirmizi, Birr, 36; Ebû Davud, Tatavvu', 12.
[163] Müslim, Mûsafirîn, 84.
[164] Buhârî, Cihâd, 72; Ahmed b. Hanbel, V/154.
[165] Buhârî, Cihad, 72, Edeb, 34; Müslim, Zekât, 56
[166] Ahmed b. Hanbel, VI/ 362.
Derleyen :Emine Kaya
Derleyen :Emine Kaya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder