Evrim Teorisi Aleyhindeki Yayınların Azlığına Sebeb Nedir?
Batı'da evrim teorisinin lehinde büyük bir kampanya yürütülmektedir. Bu kampanyanın hangi ölçülerde sürdürüldüğü, aşağıdaki bir kaç misâlle bir nebze anlaşılacaktır, sanırım.
Önde gelen biyologlardan A. N. Field, 1971 yılında yayınladığı "The Evoiution Hoax Exposed" isimli eserinde şu görüşlere yer verir:
"...Evrimin ispat edilmiş bir vakıa olduğu, halkın boğazına takılırcasına her fırsatta tekrar edilmektedir... Evrim teorisinin, ilim kisvesi altında bir şebeke tarafından yürütüldüğü bilinmektedir."
Meşhur bir anatomi profesörü olan Thomas Dwight'ın ifâdeleri de oldukça dikkat çekici. Bakın ne diyor:
"Evrim konusunda kurulmuş olan diktatörlük, mes'elenin dışında olanların tahmin edemiyeceği kadar despot hale gelmiştir. Sadece düşünce sistemimizi etkilemekle kalmıyor, aynı zamanda terör çağlarını aratan bir baskıyı da sürdürüyor. Acaba bilim dünyası liderlerinden kaç tanesi bu konudaki düşüncelerini aynen açıklayabilir?"
İngiltere Kraliyat Derneği üyesi Paleontolog Merson Davis, 1926 yılında Victoria Enstitüsü yayınlarından birinde şunları yazmaktadır:
"Bugünlerde evrime karşı çıkmak, başkalarının da söylediği gibi para kazandırmıyor... Acaba kaç kişi Avrupa çapında meşhur zoolog Fleischmann'ın, evrimin ilmî olarak kabullenemeyeceğini ifade eden sözlerinden haberdardır? Fleischmann'a hiç kimse doğrudan doğruya karşı çıkmamıştır. Fakat üstü kapalı bir şekilde kınanmış ve kısa zamanda unutturulmuştur. İlim adamları, bu ve buna benzer hadiselerle karşılaştıkça bu konudaki fikirlerini beyan etmeyip kendilerini saklamaktadırlar."
1928 yılında Paul Shorey, Amerika'da yayınlanan Atlantic Montly dergisinde aşağıdaki görüşlere yer verir:
"Sadece gazete idarehanelerinde değil, Kuzey Amerika'daki bütün üniversitelerde hiç bir şey 'EVRİM' kadar kutsal olamaz. Bunun tenkidi mümkün değildir. Bir profesör, Hıristiyanlığa, ABD anayasasına, George Washington'a, kadın haklarına, evliliğe veya özel mülkiyete serbestçe dil uzatabilir. Fakat evrime asla... Bu, müsamahasızlık ve geri kafalılık olur."
Sir Ambrose Fleming'i sanırım tanımayan yok gibidir. Bu zat, radyo yayınlarını sağlayan termo iyonik radyo lambasını keşfetmiştir. 1934 yılında İngiltere'de teşekkül eden evrimi protesto hareketinde Fleming de vardır ve evrimi çürütecek bir metni radyoda okumak için BBC (İngiliz radyo ve televizyon kurumu) idaresinden müsaade ister. Fakat BBC müdürü C. A. Siepmann bu teklifi reddeder. Gerekçesi de şudur:
"Memlekette önde gelen bilginlerin çoğunluğunun desteğini sağlayabilmemiz için bu tip yayın yapılmaması, BBC'nin umumi politikasıdır."
Evrim lehindeki bu baskı, meşhur biyolog Prof. Sir William Batenson'u ise hayata küstürmüştür. Batenson, Amerikan ilmî ilerleme Birliği'nin Toronto'da yapılan kongresinde evrimi destekleyen delilin bulunmadığını dile getirmiştir. Lâkin, tarafsız bir şekilde ortaya koyduğu bu düşüncesinden dolayı meslektaşlarının üzücü ve devamlı protestosuyla karşılaşması, O'nu büyük bir ümitsizliğe itmiş ve sonunda mesleğini terketmiştir.
Dünya çapında meşhur evrimcilerden Douglas Dewar 1912 yılında "Türlerin Teşekkülü" adlı evrimi destekleyen bir kitap yazar. Bu kitabı, devrin başkanı Roosevelt tarafından da tavsiye görür. Dewar bu yayınından sonra araştırmasını daha da genişletir ve Hindistan kuşlarını detaylı şekilde inceler. Neticede, anî mutasyon (değişme)'larla türlerin değişmediği kanaatine varır ve evrim teorisini reddeder. Daha sonra "İnsan Özel Yaratık" adlı kitabını neşreder. Bu kitabının bir yerinde şöyle der:
"Evrimcilerin basını ele geçirmelerinin önemini pek az insan idrak etmiştir. Bu gün pek az dergide evrim teorisini reddeden makale çıkar. Hattâ dinî dergilerin bile bir çokları insanın hayvan soyundan geldiğini kabul eden modernistlerin elindedir..Genellikle bütün gazetelerin yazı işleri müdürleri evrimi, ispat edilmiş bir vakıa olarak bilmekte ve bu teoriye karşı herkesi cehalet, ya da delilikle suçlamaktadırlar... Hemen hepsi, evrimciler tarafından çıkarılan ilmî mecmualar ise, evrim mefhumuna ufak bir gölge düşürecek yazıyı bile yayınlamak istememektedirler... Kitap neşredenler ise, yürürlükte olan böyle bir teoriye karşı çıkıp da üzerine hücumlar toplayacak veya rağbet görmeyecek bir kitabı basmazlar. Hâttâ basım masrafları yazara ait olsa bile... Bununla yayınevinin itibar kaybedeceğini düşünürler. Böylece halk, mes'eleyi tek yönlü olarak bilmektedir. Halktan birisi, evrimi, yer çekimi kanunu gibi ispat edilmiş bir gerçek olarak bilir."
Batıdaki bu taassubun uzun sürmemesini dileriz.
Akla şöyle bir soru gelebilir: "Acaba bizim ilim çevrelerinden bazılarında da evrim teorisinin böyle bir dokunulmazlığı var mıdır?" İsterseniz bu soruya bir fıkra ile cevap vereyim. Kralın çok sevdiği bir atı vardır. Seyis (at bakıcısı)'i çağırıp şu tenbihatta bulunur: "Bu ata çok iyi bakacaksınız. Her kim bunun öldüğü haberini getirirse, kellesini gitmiş bilsin."
Bir gün at ölür. Şimdi bu haberi krala kim götürecektir? Seyis iki büklüm huzura çıkar ve gayet alçak bir sesle: "Yüce kralım, at yattı kalkmıyor. Ayaklarını iyice uzattı, çekmiyor. Gözleri de kapalı. Hiç bir şey yiyip içmiyor." Bu malûmatı alan kral: "Şuna 'öldü' desen ya" diye çıkışır. Seyis: "öldü, kelimesini ben demedim efendim, siz söylediniz" diyerek kelleyi kurtarır.[22]
KAYNAKLAR
[22] Prof. Dr. Âdem Tatlı, Merak Ettiklerimiz, Cihan Yayınları, İstanbul 1998: 39-41.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder