Tuğ-Alem-Hilâl Tuğ-eski zamanlardan beri şark memleketlerinde yâni doğu ülkelerinde, Türkistan da Türk devletleriyle, Hind ve Çin hükümetlerinde büyük bir sancak üzerine, boyalı at kuyruğu kıllarından dağınık saça benzeyen bir alamet, sembol konularak, askerin önünde götürülür.
Buna Halis denirdi. Daha sonraları bunun şekli değiştirilip, bir sırığın ucuna takılıp, dağınık bir şekilde aşağıya sarkan ve kırmızıya boyanan at kıllarının üstüne beyaz ve siyah kılların örülmesinden meydana gelen bir kaç büküm saç bırakıldıktan sonra bunun üst tarafında yaldızmı top şeklinde bir yuvarlağa konmuştur. Bu halislere daha sonra tuğ adı verilmiştir. Sultan Selçuk-i Alaaddin-i sânı tarafından, Osman Oazi'ye gönderilen tuğ da bunun bir berzeriydi. Bu tuğlar daha sonra devletimizde büyük rütbeler almış kimselere alamet-i farika olmak üzere verilmiştir. Mirlivalara veya sancak beylerine bir, mirmiranlara ve beylerbeylerine iki, vezirlere üç, sadrazama beş tane verilir ve savaş zamanlarında padişahın huzurunda yedi tuğ bulunurdu.
Sancak; Sultan Alaaddin-i sâni tarafından gönderilen sancak beyazdı. İlk zamanlarımızda padişahların önlerinde beyaz bayrak çekili olurdu. Sonra yeşil, yeşil bir zemin üzerinde beyaz klabdan ile işlenmiş üç hilalli veyahut kırmızı bir zemin ortasında ve yeşile boyanmış bir şekil beyazsn içinde sarı sırma ile birbirisinin gerisinde yine üç hilâl bulunan iki çeşit sancak kullanılmıştır. 1. Murad'ın sancağı yeşile, Mehmed Çelebi'nin ise kırmızıya çevirdiği rivayeti vardır.
Hilâl-Bir rivayete göre Selçuklu devleti bayraklarının sırıkları ucunda hilâl şeklinde bir âlem bulunurdu. Hatta Selçuklu Sultanı'nın gönderdiği sancakta da üst tarafında bir hilâl şeklinde parça varmış. Bu sancak Osmanlılarca istiklâl alameti olarak kabul olunduğundan kendilerine mal etmişlerdir. Şimdiki bayrakıarımızdaki hilalin ortasındaki yıldıza gelince eski değildir. Sultan Abdülmecid zamanında, Tanzimat-ı Hayriye'den sonra kabul edilmiştir. Osman Gazi önceleri hilaii kendi otağının üzerine çektirtmiştİ.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder