Mençikof Ve Paltosu
Meydana gelen vaziyet Osmanlı hâriciye nezaretinden verilen notada, kendini gösterir. Nota; istiklâl-i tâmme ve hâkimiyeti padişâhiden bahsetmiş olduğundan işin geri dönüşü olmadığını ortaya koyuyordu. Nitekim; Rus generali ve murahhası Mençikof da: "Palto ile gelmiştim. Fakat kısa zamanda gömlek ile geleceğim" şeklinde boş ve buruk bir kelâmdan sonra, elçiliklerinin armalarını indirtip, Rusya'ya döndü. Tarih-i Lütfi'de: "Mençikofun gitmesinden sonra meydana gelen durumdan sonra iki devlet arasında, hasımlık kapılar, nın açılmaması hususuna dâir, teminat-ı akredite görülmemiş olduğundan devlet-İ âliye mecburiyetten bazı tedarik-i harbiye zımnında Tuna taraf lahna ve Karadeniz boğazına İcab eden takviyeleri yapmaya başlayacağını ilân et- di. Rus devleti hakkında bilinen hürmet ve riayeti lâzimeye bağlı olarak Osmanlı ülkesinde ikamet eden Rusya tebâsı tüccarlar konsolosları hakkında kötü bir muamele asla olmayıp, yine eskisi gibi usül-ü serbestliklerinde işlerine bakmaları bildirildi. İşte harp meselesinin başlangıcı budur. Mençikof gittiği gibi sağlam zannedilen münasebetler kof çıktı." denmektedir.
Zâten bu mevzu ile alakalı tolarak yayımlanan resmî beyannamede de, şöyle bir ifadeye yer verildiği görülmüştür. "Rusya devletiyle yapılan didişmenin ve çekişrnenim sebebi hakikisi, Rum klişelerinin ue ruhbanlarının vede mezheple-rinin imtiyazlarını, adı geçen devlet, bir nevi taahhüde bağırmak istemeyip, Osmanlı devletinin dahi bütünüyle razı olmaması davasıdır." Bu ifadedeki mezhebin imtiyazı meselesi
taa cennet mekân Sultan Fâtih döneminden beri bizzat bu padişahın imtiyazı devam ettirmesi ve bunu yazı ile ilân buyurduğu hatırlanmalıdır. Padişah tarafından; ecdadının yüksek takdi rine bağlı olarak, tasdik ve kuvvetlendirmeyi sağladığı ortadadır. Makam-ı padişahinin, kendiliğinden koymuş bulunduğu usûl-ü imtiyazatı bozmak Fâtih'den sonraki hiç bir padişahın aklından bile geçmediğinden böyle devam eden tatbikatın bozulmasına lüzu mu olmadığı izahtan varestedir. Bu hususda Osmanlı devleti bütün âleme bir teminatını ilâna hazır olduğunu belirteceği gibi Rusya'nın, bahse konu şüphelerden temizlemeye, yeterli usûlü temin etmeye de, is-tinkâf buyurmamış olduğu ve bir devletin tebâsmdan olup, bunca milyon nüfusu toplamış olan bir milletin mezhebinin imtiyazı üstüne başka bir devletle anlaşmasında veyahut kuvvetinde bir suret-i tanzimiye yapmak ve taahhüd eden devletin istiklâline ve hükümetinin hukukuna ait meşruluğa dokunacağı cihetiyle, böyle bir şeyin yapılamayacağı defalarca dostane ve de ihlas dolu olarak beyan olunduğu halde bu hususda bu kadar ısrarlı olmak icâb etmezken, Ruslar, yine iddialarından feragat etmiyerek hâttâ bu defa Eflak ve Buğdan memleketlerini zapt ve istila etmek üzere Rus ordusunun Prut nehrini geçmiş olup, saltanat-ı seniyye'yi hayretlere düşürmesine sebeb teşkil etmiştir.
Antlaşmalara da aykırı olarak meydana gelen böyle bir olay, Osmanlı devleti tarafından kabul olunamayacağından bütün devletlere resmi bir şekilde ve açıkça anlatılarak bildirilmiştir. Çünkü devletler arasında birbirinin istiklâl-i tâmmesi hususunda yapılan antlaşmalar gereğince bir çeşit karşılıklı kefalet ve bir zincir hâlin de bu hususda mutabık kalınmıştır. Bunu ihlâl edecek bir vak'a çıktığında hepsinin ben zer oylan muvafakat-ı usûl-ü câri'den olarak, Rusya devleti tarafından, esas hedef, Os manii devleti ile savaş değil, arzusunun verine geleceği ana kadar, Eflâk ve Buğdan topraklarını rehi-e almak yoluyla sıkıştırmaktır. İngiltere ve Fransa'nın malum olan denizci birer devlet olmaları Osmanlı devleti için, dayanacakları, istinat edecekleri ve de itimat olunacak dostlar olduklarını bu hayırhahlıklarını daha öncede fiili davranışla göster miş olmalarına binaen, devlet-i âliye diğer ülkelerle usûl gereği haberleşmişti.
Nasıl oluşa olsun, devlet-i âliye, istiklâliyetini ve hükümranlık haklarını ihlâle dönük bir teklifi kabul edemeyeceğinden, işlerin alacağı renge vakıf olununcaya kadar, kendini savunmak ve muhafaza için Tuna sahilleri ve Anadolu hu-dudlannda silahlı güçler bulundurmaya hep birlikte karar almışlardı. Esas anlaşmazlığı toplamış bulunan bu beyannamenin sonu devletin bu hususda seçtiği siyaset tarzımda içine almaktadır.
Bundan dolayı dikkatle okunmalıdır: "Rusya devletinin dâvası her ne kadar Rum milleti reislerinin gerekse ferdlerin katiyyen hisseleri ve malumatları olmadan, hatta Rumların tebâsı oldukları Osmanlı devletinden memnuniyetleri ue şükranları devam etmekteyken böyle bir meselinin ihdas olunmasından dolayı, Rumların çok müteessir oldukları da, padişah indinde tahkik olunmuş ve bu mesele münasebetiyle onlara asla kötü bir nazar ve düşmanca bakılmadığı gibi, Ermeni, Katolik, Protestan ve yahudi tâi- [eleri nasıl birer sadık tebâ iseler, Rumlar da ay&en onlar gibi olduğundan herkesin yekdiğeriyle güzel geçinmekte olduğu, velhasıl hiç-kimse vazifesinden hariç sözlere karışmayıp, rızaya aykırı davranışlarda bulunmayıp, kendi işine gücüne bakması lâzım gelecektir. İşbu açıklama ve beyanat-ı tedbir ile karar, , şeyhülislâm, südûr ve ulemâ ile serasker ve. bütün cihet-i askeriyeye memur vezirlerle, sadrıazamla devlet ricalinin hazır bulundukları halde ve sadnazamm başkanlığında toplanan meclis-i umûminin sonunda vardığı düşüncenin emr-l fermanı padişahı de bu merkezde şeref sudur buyrul-muş olduğundan her kim, bu karan beğenmeyecek ue kararlaştırılmış tenbihlerin hilâfına hareket edecek olursajtaat-sızlık mânasına geleceğinden, şediden cezaya müstahak olacaktır."
Altmış kişiden meydana gelmiş bulunan, meclis-i umûminin tasdik ettiği, siyaset usûlü dahiliyesinin özeti bundan ibarettir. Bundan sonra batı'Iı devletler ile yapılan ittifaklar ve Anadolu ile Rumelide, ordular kurulmasına ve donanmayı hümayunun yâni, padişahın donanmasının müttefik devletler donanmalarıyla Karadeniz'e çıkmalarına gayret ve Mısır'dan tertip olunan 2 kapak, 4 firkateyn, 2 vapurla beraber 9500 kara askeri getirtildi. Anadolu Ordusuna Kirımîzâde Reşid, Rumeli Ordusuna da, Halep Nâkibizâde Abdullah Efendikadı ve her iki orduya da müsteşarlar tâyin edildi.
Ruslar ise; efkâr-ı umûmiyeyi heyecenlandırmak gayesi ile osmanlı devletinin Kudüs-ü Şerifi musevilere satmış olduğu dedikodusunu yaymaya çalıştığı duyulmaktaydı. Harp, savaş lâflarının kuvvetü olarak telaffuz olunduğu bir sırada çıkarılan bir hatt-ı hümayun da son tarafında:
"Bu harbin sebeb-i aslisi devlet-i âliyemizin hukuk-u mu-kaddesesini ve istiklâlini muhafazai kaziye-i hayriyyesi olduğundan, Cenâb-ı Hallâk-ı Cihân'ın, teofıkat-ı samedaniyesinden ve rurıaniyet-i celilei hazret-i risalet penahiden müs-temend olduğu halde, böyle bir farizanın icrasında, bizzat bulunmak maksadıyla bi-mennihi teâla ilkbaharın gelişiyle azimete azm ve niyet eylediğime binaen meuakibi hümayunümüzün ihtidadaki merkezi Edirne şehri olacağından maiyetimizde bulunacak askere muktezi olacak şeylerin orada hazır bulundurulması icab-ı hâlden olmağla.."
Savaş
Muteber kaynaklarda harbin ilk günleri şöyle anlatılmaktadır: Rus orduları kuzey cihetinden, Fransız ve İngiliz ortak donanması güney yönünden yürüdükleri,Tuna'da ise, Serda-nekrem Ömer Paşa komutasında bir müdafaa hattı meydana getirilerek hareket plânlanmıştı. Bir yandan da avrupa devletleri hükümetlerine mensup vekiller, savaşın olmaması için diplomatik faaliyetleri hummalı bir şekilde sürdürmekteydiler.
Rusya başvekili Nesilrod, İngiliz elçisi Sir Hamilton Sey-mur'a, İstanbul'daki İngiliz elçisinin her çeşit teşebbüsatı anlaşmayı önlemek ve men etmekte başarılı olduğunu Mençi-kof ise, resmî bir antlaşma imzalamakla işe giriştiği halde, yavaş yavaş konuşma tarzını değiştirerek, önce bir taahhüde sonra adi bir nota istediğini bildirmişti. İngiliz kabinesi suihu isterce görüntü çizerek haziran ayı boyunca donanmasını boğaz dışında Beşike Limanında bekletmiş, Ruslar,3/temmuz'da askerlerini Prut Nehrinden geçirip, hazırlanırken, öte yandan yavaş bir surette müzakerelere eğilim göstermişti.
Fransa'da 3.Napolyon ve bnun hârici ye nâzın Droin dö Lovnis, Rusya ile savaşmak için, İngiltere ile ittifak imzaladıklarına dâir söylentilerin asılsız olduğunu ilân etmişti. Londra'daki elçisine bu mevzuuda kesin talimat verildiği halde, Viyana sefiri tarafından dahi, Avusturya başvekili, Kont Bool'a Fransa'nın niyet ve arzusunun sulh olduğunu bildirmiş, Napolyon'un hükümeti 1841 tarihli antlaşmalarla Osmanlı devletinin istiklâl-i tâmmesini savunmadan başka bir emel taşımadığını bildirmişti. Avusturya'ya adı geçen antlaşmanın metni üzerine Çar nezdinde teşebbüse geçilecek olursa harbin önlenmesinin kabil olduğu anlatılmıştı. İngilterede de, efkâr-i umûmiye, tehdit altında bulunan Osmanlı devleti lehine ve boğazların ise savunulması noktasında heyecanlı gösteriler yapıyordu.
Palmerston ve partisi Rusya ale yine tahrikler yapmaktaydı. İstanbul'da ise, resmî beyannamenin son fıkrasında görüldüğü üzere hükümet kararına uymaktan başka çâre kalmamış ve ahali daima harp istikametinde yönlendirilmiştir.
Bu sırada ise meşhur edib Victor Hugo, Quint gibi cumhuriyet taraftan kişiler kalemleri ile Rusya aleyhinde ifadelerde bulundular. Hele katolik cereyanı mukaddes yerlerle ilgili Fransız politikasını hızla lehimize yönlendirmekteydi. Yalnız Avusturya başvekili bulunan Boul, Rusya ve avrupa âlemine dostâne yaklaşım taraftarıydı. 1/temmuz'da Viyana'da bulunan bütün b.elçileri davet ederek, avrupa âlemini tatmin ve Çar Nikola'yı te-min için, Mençikof ile Osmanlı devleti temsilcileri arasında kararlaştırılıp, Stratford'un, karşı çıkması ile bozulan nota'nin aslını, büyük devletlere tebliğinin, gerektiğini ileriye sürdü.
Çar, buna razı oluyor ve böylece de savaş geriye kalıyordu. Fakat Startford Radklif İstanbul'da sefirlerin kabulünden sonra Mustafa Reşid Paşa ile gizlice görüşerek Viyana'da tanzim edilen nota'nın Rus hükümetinin arzularından doğmuş olduğunu Rusya 'nın Viyana sefirinin, Vikont Boul'un kaimbiraderi olan, Mayendorf'un teşvikiyle, Osmanlıları; sulha feda etmek üzere, kaleme alındığını anlatıp, Paşa'yi ikna etdi. Mustafa Reşid Paşa, on senedenberi İngilterenin nasi-hatlarıyla, Ruslardan bir intikam almak üzere Osmanlı ordu-ve mâliyesini tanzim etmiş olduğu gibi iki aydan beri Ae hazırlıklara başlamıştı. Maksadına devama karar verdi.
Meslirod, Kaynarca ve Edirne antlaşlannın iptali suretiyle Viyana notasının değiştirilmesini, padişahın hristiyan mezhepleri babıâlî'nin himayesinde olmak üzere Kaynarca ve Edirne antlaşmaları hükümlerine, sâdık kalacağı tarzında, İslahını istedi. Rusları 3.defa olmak üzere iddialarında boşa çıkarıyorlardı. Hâl böyle olunca savaş artık kaçınılmaz ol maya başladı. Palmerston'un teşvikiyle, İngiliz halkının heyecanı, Rusların Buğdan'a tecavüzleri savaş ilânını kesinleştirdi. Viyana notasının değiştirilmesi ve.savaş hakkında bizde, şöyle bir kayıt vardır:
"Deviet-i âliye ile Rusya devleti arasında ortaya çıkan münazara ve anlaşmazlıktan dolayı ıslah-i devletin şu sıradaki vaziyetini Mösyö Debidor, Tarih-i Siyasa'sında şöyle tarif ediyor: "Rusya, Au ustur ya ue Prusya'nın iıayırhatıane dau-ranışna itimat ettiğinden iki devlet arasında olan halin düzelmesi niyetiyle taraf-ı saltanat-ı seniyyeye arz olunan suret-i tanzimiyenin bazı mahalleri devlet-i âliye nin matlubu yâni beğendiği tarzda düzeltilmedikçe diğer devletler tarafından istenilen teminat verilmedikçe muvaffak olunamayacağı ka-rarlaşmıştı. Evvelce gelmiş olan müsveddeye Osmanlı devleti tarafından yapılan değişiklik ve tashihatın, Rusya'nın kabulüne, Osmanlı devletinin yanında yer alan dört büyük devlet tarafından büyük gayret gösterilmişse de, Ruslara tesir etmeye muvaffak olunamamıştır. Velhasıl; sulh içinde, şu anlaşmazlığın bertaraf edilmesi kabil olamayacağı anlaşıldığından
Rus askeri gücünün tecavüzü ise bu antlaşmayı nakz eüi-91 bütün devletlerin malumu olduğundan bunun böyle gitmeyeceği 22/ziihicce/1269-27'/eylül/]853 günü ya puan umumî meclis toplantısında azaların oybirliğiyle Rusya'ya harb ilânına uerilen karan yine o meüzuuda alınan fetva-i şerife tarafından te'yid edilince meclis mazbatası padişah-t şahaneye arz olunup, hatt-ı hümayun elde edilmiştir. Uzun uzun anlatıldığına göre iki deuletin sauaşması gerçekleşmiş olup, Eflâk ve Buğdan topraklarının tahliyesi hakkında Rusya askerinin kumandanına usûl icâbı gönderilen mektup târihinden itibaren 15 gün içinde tahliye emri verilmediği takdirde düşmanca harekâta başlanması hususunda Serdar-ı ekrem Ömer Paşaya ve diğer vazifelilere devletimiz tarafından gereken talimat verildi." Demekte.Fransa ile İngiltere'nin harp için aralarında anlaşacaklarına bir türlü inanamıyordu. Bundan başka Balkan yarımadasında bulunan hristiyan ahalininde ayaklanacakları hakkında çok büyük ümitler taşımaktaydı. Gerek teselya gerekse Epir taraflarında büyük heyecanlar kendini göstermekteydi. Atina da bulunan çok sayıda ve tesir gücü fazla olan Rusyalı memurlar Yunanistanı bu iki bölge üzerine atılma hususunda tahrik ve teşvik ediyorlardı. Kral Othon ile haris karısı kraliçe Amelya açıktan açığa Moskova politikasını tercih ederek Na-pist yâni Rus hükümeti taraftarı partisini kışkırtıyorlardı.
Osmanlı topraklarına geçip, ihtilâl çıkartmak için, Yunan subay ve askerlerine müsaid davranıyorlardı. Aynı zamanda Çar İran'ı da Osmanlı devleti aleyhine davranışa yöneltiyor hâttâ Baltık denizinde emniyet içinde görmek için Danimarka kralını bile ortaklığa çağırmaktan usanmıyor para azlığı yüzünden Osmanlı devletinin ilk baharda sulh yapma eyili-mine koşacağını ümid ediyordu. Bu sebeble; tecavüzi hareketlerde bulunmayıp, müdafaada bulunmaya önem verip, buna sebeb olarakda, savaş ilânının kendi tarafından olmadığı, sulh severliğinin hâlis niyetini ortaya koymaktan ileri geldiğini bildirdi. Bu vaziyet üzerine de Avusturya başvekili Boul. Rusya başbakanından aldığı kabul haberi üzerine 5/ara-hk'da Viyana Konferansını açtı. Dört devlet arasında müzakereler başladı. Babıâli'ye gönderilen protokolün özeti şu idi: "a- Osmanlı devletinin mülkiyet-i tâmmesi-
b-Padişahın, hristiyan tebânın rahat yaşamasını sağlaması şartıyla İstiklâli tâmmesi" Bu protokola iliştirilmiş notada, babıâli'nin Rusya ile müzakerelere girişmek için ileri süreceği şartların çok çabuk bildirilmesi rica ediliyordu. Fakat savaşın başlangıcı Rusya'yıda elde ettiği vaziyetden ayıracak hâle getirdi. Vidin civarında bulunan Ferik Salim Paşa yeterli kuvvet ile Kalafat Adasına geçmiş ve Rumeli Ordusu erkân ı harp reisi İsmail Paşa da Rahova tarafından gelerek, Kakjfat Ada iskelesi ve hududa yakın, Şevketil Kalesinin muhasarasına girişilerek kısa zamanda bütün silahlarını teslim etmek suretiyle isteklerimiz olan maksada muvaffak olundu.
Öte yandan da Rumeli ordusu Kumandanı Macarlı Ömer Paşa da Tutrakan önündeki Ada'ya gönderdiği kuvvetlerin himayesinde istihkâmlar inşaasına başlatmış, taş binalar karantinaya alınmış ve içine bir kaç tabur askerle, cephane ko-nulmuştu. Ruslar; 20 tabur piyade, 3 alay süvari, 1 alay Kazak süvarisi ve 32 adet piyade ve süvari toplarıyla birlikte hücum ettiler. Dört saat devam eden bu kanlı sava şın bilançosunda Ruslar ikibin yaralı ve bin ölü ile bfrakrak çekildiğinde bu savaş târihi mize, *Çetine Muzafferİyeti" adıyla şan ve şerefle yazılıyordu. Bu savaş neticesinden olarak, Rus-Sırp ittihadı ümidi bir başka zamana kadar tehire uğramış oluyordu. Ayrıca İngiltere ve Fransa'ya aid gemiler Beşike Limanında bulunuyordu ki bunların oniki tanesi padişah fermanı ile Çanakkale Boğazından geçip Büyükdere önlerinde demir attı.
Rus deniz filolarının, Osmanlı devletine aid Karadeniz'deki sahillerine tecavüzü menetmek maksadıyla Bahriye Paşası Kayserili Ahmed Paşa komutasında Osmanlı savaş gemileri gönderildi. Bu donanmada 12 parça gemi bulunup,top sayısı ise bir hayli faz la olup, 1118 tane idi. Bu arada Fransa ve İngiliz donanmalarının Beşike limanına gelmesi Çar Niko-la'nın son derece gazablanmasına sebeb oldu. Babıâli'den aldığı cevap üzerine Rusya ahalisine bir beyanname neşretmek mecburiyetinde kaldı. Bu beyanname adetâ bir haçlı seferi teşvikiydi.
Başvekil Neselrod, Çar'm yalnız Osmanlı tarafınca değil Fransa ve İngiltere cihetlerinden de tahrike uğradığını, haysiyet, şeref ve hakkı olan menfaatini gözetmek için için ileri harekâta mecbur olduğunu avrupaya bildirmeye çalıştı. Rus Çar'ı ve başvekili Neseirod bu mevzuuda kısır bir davranış cindeydi. Çünkü, Rusların Osmanlı sahillerine tecavüzü, Fransız ve İngilizlerin Beşike'ye gelmesinden önce idi. Beşike limanına gelmiş bulunan avrupa devletlerinin gemileri hiçbir antlaşmayı ihlâl etmiş olmuyorlardı. Ayrıca da Rusya Osmanlı topraklarına tecavüzde bulunduğundan harekât-ı tecavüz davranışınında sahibi olmuştu. Neselrod'un ifadesine göre de Çar Nikola, Osmanlı devletiyle harp etmekten ziyade, kendini emniyet altında hissetmek istiyordu. Bu istikametteki arzusu kabul edildiğinde ele geçirdiği topraklan iadeye razı gelecekti. Ancak,bu tarz hareket pek sert ve haysiyet kırıcı idi. Özelliklede geleceği kim te'min edebilir?
Bu işlerin sonunda Avusturya ve Macaristan müşkül bir duruma düşmüştü. 1849 ve 18 50'deki Avusturya da vuku-bulan ihtilâlde Ruslar, Fransuva Jozef'e yardım ederek adetâ Avusturya'nın, yeniden dirilmesine sebeb olmuşlardı. Bundan başka; Ruslar gerek Bohemya'da, gerekse Sava Nehri taraflarındaki, Sava Slavların: ayaklandırabilirdi. Bu bakımdan Avusturya devleti ve onun hükümeti Rusya aleyhine davranışa geçemezdi. Fakat Osmanlı devletinin yıkılmasına da seyirci kalamazdı.
Çünkü böyle bir hâl gerçekleştiğinde Avusturya ne olacaktı? Diğer taraftanda Fransa ile İngiltere'ye yardımcı olmazsa bunlarda başına bir ihtilâl çorabı örmezlermİ? İtalya'ya Macaristan'a,Polonya'ya kalkın demezlermi? Verlhasıl Avusturya hükümeti şöyle veya böyle Osmanlı devletinin tarafını tercihe memur oldu. Bunun için her iki hükümet arasında müphem, meşkûk, zavallıca bir ro! oynamağa iki tara-fıda, bir noktaya getirme vazifesini yapmak için her tarafa sallanmaya mecbur oldu. Viyana'da kaleme alınıp, Osmanlı devleti tarafından değişiklik gerektiği lüzumu gösterilen nota, işte böyle bir mecburiyet üzerine yapılmış kaçak işlerdendi. Fransa ve İngiltere Donanmasının Çanakkale'den geçişleri de, Rusların her türlü antlaşmayı yasak hâle getiren tarz şeklinde anlaması üzerine vukubuldu. Târih-i Lütfi diyorki:
"Berveçhl muharrer (yukarıda yazıldığı gibi) deulet-i âliye-i mecburiyeti meşruası cihetiyle muharebeye şur'u ey/e-miş ve asar-ı fev-u zafer zuhura başlamış oldu ğundan nâm-ı şev ket-i itsâmı Padişahi, Gâzi'lik unvanı celiliyle, cevami-l şerife min berinde ilân olundu. Yemen eski valisi Sarı Paşa ile id Paşa, Mühürdar Behçet Efendi, Livalıkdan mütekaid ve Çerkeş kumandanlardan, Sefer Paşa ve bazıları Ba tum Ordusuna gönderildiler. Çerkeş Paşanın Çerkezlstan'la münasebetlerde istifadeleri umulan kimselerin göndentmele-û pek bir şeye yaramadı. Belki, sülhden sonra Çerkeş kabile-Lerinden vatana uğramaları sağlanmış olabilir Bilhassa Fransa sulha alakadar bulunuyordu.
Hatta İstanbul'a Barakey Di'iye isimli, sert ve de Stratford Radklif ile boy ölçüşebilecek vasıfta bir diplomat gönderdi. Fakat, İngiliz Stratford maksadını temine berdevamdı. 21 /ey-lül'de başvekil Palmerston, İngiltere Harbiye müsteşarına, Rusya'nın Lehistan ile Kafkasya, Gürcistan gibi zayıf damarları vardır. Demişti. Staratford bunu bir plan hâline koyarak Rusya'yı tehdit maksadı ile akın etmekliğimizi tavsiye etdi." Demektedir.
Sinop Vak'ası
Doğu Anadolu'da Osmanlı ordusu, Rus arazisine tecavüz etmiş hatta Aya Nikola denilen kaleyi de ele geçirmişti.. Çar; büyük bir kızgınlık içinde savunmada kalacağı hakkındaki evvelki beyanatını unutarak, donanmasının Anadolu sahilinde harekât-ı harbiyede bulunması hakkında emirler verdi. Târih-i Lütfi'ye göre:
"Sinop Limanında Taif vapurundan başka, 7 kıt'a firkateyn ite 3 korvet vede l'de vapur bulunmaktaydı. Rus do nanması amirali Mahimof havadaki sisten istifade ederek limanın ağzını tuttu. Donanmamıza teslim olmalarını işaretle bildirdiysede, topla mukabeleye kasım ayının 21. Günü,3 kapak, 4 firkateyn ve 1 Briyk'den ibaret olan Rus donanması Sinop'a Osmanlıların demir atma mevkıilerini hâl ve hareketlerini keşif için ayın. 30. gününe kadar fırtınalı havada liman haricinde abluka vaziyeti almıştı. 1170/1853'de Patrona Mustafa Paşa komutasındaki filo, Batum'a harp mühimmatı sevk etmeye ve Patrona (tüm amiral) Osman Paşa kumandasındaki filo da Sinop Limanına demir atmıştır Sinop Limanında vazifelendirilen gemiler şunlardı:
T p Sayısı Gemilerin İsmi gemilerin Cinsi
Adet Avnullah Firkateyn Patrona Osman Paşa
Nizamiye " " Piyale Hüseyin Paşa " Kaid-i Zafer Nesim-i Zafer
50 64 22 48
48 « " Faziullah
42 " " Naviki-Bahri
42 " " Dimyat
22 " " Necm-i Efşan Korvet
22 " " Feyyaz-i Mâbud
22 " " Gül Sefid
10 " " Ereğli Vapuru
06 " " Pervazi Bahri Vapuru "
Rus amirali Nakimof, Sinop'da keşif yaparken Sivasto-pol'dan imdad taleb etmiş, 4 gün liman haricinde durup, inn-dad gelmesini beklemişti. Ayın 30. günü beklenen imdat gelerek kuvvetlenmiş olup, 3 anbarfı, 3 kapak, 2 firkateyn ile müsaid olan rüzgârı kullanarak limana inmiş ve mevcud olan 4 vapuru da Osmanlı gemilerinin kaçmasına fırsat vermemek için dışarıda karakol bırakmıştı. Sahil bataryalarının ateşinden kurtuluncaya kadar ilerleyip bir yerde mesafeye kadar sokularak demirledi. Osman Paşa işaret çekip, savaşa girişip, padişah uğrunda fedây-ı cân edinceye kadar gayret ve çalışmak dinin hamiyyetinden olduğunu ilân edip, akabinde Nizamiye Fırkateyn'inin toplarından ateşe başlandı.
Rus donanmasıda, Osmanlı donanmasıyla mukayese edil-dığinde bizim için teslim yada mahvolmak görünüyordu. İki-blJÇuk saaat fedakârane ve cesurane savaşa devam olundu.
Navik-i Bahri adlı fırkateyn'imiz karşısında yer alan Rusların kapak tipi gemisince açıbordo âteşi sonunda büyük yaralar aldı. Bu ümitsiz durumu gören Kaptan Ali Bey, mukavemete ve döğüşmeye fırsat olacağını göstermiyordu. Ali Bey,gemi-sini düşmana teslim etmemek için cephaneleğin ateşlenmesini emrettiği görüldü. Ne varki bu emir yerine getirilmeyince Ali Bey, yanmakta oîan bir meşaleyi bizzat kendisi cephaneliğe atarak tutuşturdu. Sonuçda gemi müthiş bir infilak ile parçalandı. Bu kararlı tutum ve geleneklere uygun davranış, maalesef askerimizin sebat ve metanetinde menfi bir te'sir meydana getirdi.
Fırkatey'nin her bir parçasının çeşitli yerlere dağılması, şehidlerimizin parça parça olan cesedlerinin deniz suyunu kıpkırmızı kan rengine getirmeside korku, ümitsizlik getirdi. Bu arada deniz üstünde iki gemimiz kalmıştı ve bunlarda birer firkateyn idi. Rus lar ateşe devam ediyorlardı. Gemilerimizi arayıp bulmaya çalışıyorlar zaferlerini duyurmak içinde askerlerini Hurra! diye bağırtırlarken, bizim deniz üstünde kalmayı başarmış olan iki fırkateyni'mizin ara sıra yaptığı top atışları, sanki yaralı arslanların feryadının sesini andırmaktaydı.
Rusların yapmış oldukları tahribat, o kadar büyüktü ki, şehir ve gemiler harab olduktan başka müteaddit isabet alıp, nice yaralara gark olan gemiler denizin üzerinde başıboş se lâmet arayanların üzerine ölüm yağdırmaya çalışarak, tek kişinin bile kalmamasına gayret gösterdiler. Neticede; demir alamamış bulunan iki firkateyn üzerine saldırdılar.
Ayağı yaralanmış Osman Paşa ile demir üzerinde kalmış iki firkateyn'in kumandanını esir alı yorken 125 neferi de derdest etmiş oldular. Ertesi gün savaşın deiik deşik ettiği bordaları ve anbarları ile enkaz hâlindeki gemiler Ruslar tarafından yakılarak yok edildi. Piyale Hüseyin Paşa savaş sırada başına hesap eden bir gülle ile şehidîer kervanına kaldı Savaşın akabinde naşı bulunup, Seyyid Bilâl Türbesi civarına defn edildi.
Vakanüvis; donanma reislerinin kara'da ve hamamlarda halvet hâlinde bulunduklarını kayd ediyor. Liman vakasından dolayı, Kapdan-i derya Mahmud Paşa ithamen azl olundu. İşbu melhame-i kübrada (pek kanlı savaşta) donanmayı hümayunun dörtbin askerinin yarısından fazlası şehid olmuştu. Ruslarda pek çok telefata maruz kalmıştı. <gemİleriyse hayli hasara uğramış, dört kapağın direkleri tamamen kırıldığından, alabandaları dağıla-rak hareketsiz kaldığından, Aralık ayının 2.gününe kadar limanda bekleyip mümkün olan tam? ratı daha sonra hareketsiz kalan gemileri vapurlara bağlayarak, İngiliz ve Fransız gemilerinin gelmesinden önce, Sivas-topol'a hareket etmişlerdi. Sinop şehrinin, yarısını humbara-larla yakmışlardı. Şehrin diğer yansıda, tahrib edilmek suretiyle viran edilmişti
Me'şum savaş başladığında demirini kesen Tâif vapuru firar etmiş ve İstanbul'a ulaştırmıştı. Ancak şunu söylemek gerekir kî, savaşın neticesini İstanbul'a ulaştırdığı meşkûktür. Neyse biz tafsilata devam edelim.
Tâif vapurunun verdiği haber ancak Sinop limanına yapılan baskını haber vermesidir. Boğaz'da bulunan İngiliz donanmasından Detreboşin ile Fransızların, Magador isimli gemileri, Sinop'a gitmiş ve buradaki manzaraya el koyarak, yaralıların tedavi edilebileceklerini tedavi etmişler ve İstanbul'a taşımışlardı. Daha sonra yaptıkları tahkikatla durum tespıtide yapmışlardı. Öte tarafdan Rus Amirali Nakimof ise ^ar'a gönderdiği malumatda, Sohum'u işgal ile Kafkasya lisini kandırmak için denize çıkarılan, 7 firkateyn, 3 korvet ve 2 vapurdan ibaret olan Osmanlı donanmasından ancak bir vapur kurtulabilmiş ve bizim taraftan ise, bir subay ile 33 asker ölmüş, 130 nefer de yaralanmıştır. Diyor.
Eski Serasker Hasan Rıza Paşa kapdan-ı derya makamına tâyin olundu. Bu arada da Ka tadeniz'deki harekâtımızın hepsi durdu. İstanbul savunması hayli güçleşti. Bu vaziyetin karşısında İngiliz ve Fransız donanmalarına müracaata kesin mecbur hâle geldik. İngiliz donanmasının başında olan Sir Aberdeen tereddüt halindeydi. Böyle olunca da İngilizlerin ahalisininde heyecanı hayli arttı. Bu sırada başvekil Palmers-ton istifa etdikİ, bunun üzerine Sir Aberdeen, Palmerston'un plânına evet demek zorunda kaldı. Fransa ise, Sinop donanmasının ve şehrinin tahrib haberi Rusların her türlü devletler hukukunu hiçe sayarak, şiddet dolu davranışlar sergilemeye başladıkları manzarası görülmektedirki bilhassa avrupa donanmasının burnunun dibinde Osmanlı donanmasının tahribi, efkâr-ı umûmiyeyi kamu vicdanını bütün bütün yaraladı.
Fransa başvekili Rerviyn do Layir'in teklifi üzerine İngiliz-ler ortak olarak Rusya'ya MemJeketeyn'i (Eflâk ve Buğdan) tahliye edinceye kadar savaş gemilerinin bundan böyle Karadeniz'de seyir ve harekât yap- maması bildirildi. Bu muamelenin mânası deniz devletine harp ilân edilmesinin kararlaştırıldığı demekti. Buna karşılık bu seferde Avusturya, batılı devletler ile Rusya arasına girdi. Babıâli'nin sulh şartlarını ileriye sürdü. Yazılı şartlar aşağıdaki maddelerden ibaret idi.
1- Osmanlı devletinin temamiyyet-i mülkiyesinin devamı ve kefilliğinin kabulü
2- Memlekteyn'in tahliyesi
3- 1841 senesinde avrupa tarafından babıâlî'ye verilen te-minat-ı taahhüdatın yenilenmesi.
4- Zât-ı Şahanenin istiklâliyetinin tanınması ve zât-ı şaha-in tam serbesti ile hristiyan tebâ'ya Yen> imtiyazlar ihsa-nına kail olması.
Vaziyetlerin gösterdiği ahvalin vahameti, Avusturya başvekiline bu şartları Çar'a bildirme hususunda kanaat uyandırdı. Nitekim; ocak/1854'de de bu programın Avusturya'ca, konferansın aldığı karara uygun olarak Çar'a takdimi kararlaştırıldı. Ancak; Çar bu teklif hakkında olumlu bir eğilim göstermedi. Bunun üzerine, gerek İngilizler, gerekse Fransız lar parlamentolarında harp karan aldıklarını Çar'a haber verdiklerinde Çar'da, Rus ahali yi mukaddes yerleri tahkir ve ihlâ! edenlere karşı savaşa çağırdı.
Buna karşılık İstanbulda da büyük bir canlılık, hamiyyet şeklinde kendini gösterdi. Gerek mâli gereksede bedenen pek çok yardım yapmak isteyenlerin yanında padişahın ih sanına nail olmuş ve daha nice ihsanlar beklemekte olan Rum ve Ermeniler gibi gayrimüslimler ve yine devletin hu-dudları içinde yaşayan diğer akvamın reisleri, babıâlî'ye tebrikler arz ediyordu. Rum cemaati patriği, metropolidleri maiyetinde olduğu halde ilk baharda harekata geçileceğinin haber verildiği yıldızın maiyetinde bulunmağa kararlılıklarını bildirdiler. Bu aradada, Osmanlı, Fransa ve İngiltere hükümetleri aralarında tanzim ettikleri ittifak antlaşmasının tasdiknameleri teati edildi ve resmen ilân edildi. Yine işaret edilmesi gereken hamiyyetlerden biri de savaş masraflarına yardımcı olabilmek için bir çeşit imtiyazlı senetler tertip edildiği gibi vükelâ, ricali devlet yâni devlet adamları, ulema ve üst düzeyde devlet memurları tarafından nakdî bağışlar birbirini takip etdi.
Aşağıdaki listede bir kısım bağışçının adlarını ve mikdarla-nnı bulacaksınız ancak bu ra kamlar tamamiyle alındımı?
Sorusuna muhatap olduğumuzda vereceğimiz cevap ise orasını defter-i mâliye erkânı bilir. (Târihi Lütfi)'nin listesi alt satırda verilmiştir.
Müteberrinin Adı Meblağı
Sadrıazam Mustafa Naili Paşa 300.000
Şeyhülislam Arif Efendi 25.000
Eski Sadnazam Rauf Paşa 50.000
B.Mustafa Reşid Paşa 300.000
Serasker Hasan Rıza Paşa . , 200.000
Fethi Paşa ,,...; ., i< 150.000
Sekip Paşa 50.000
Kıbrıslı Mehmed Paşa 100.000
Maliye Nâzın Safveti Paşa 100.000
Hasip Paşa 75.000
Mısırlı Kâmil Paşa 150.000
Sadaret müst.Mahmud Nedim - 25.000
İntisap Nâzın Hüseyin Bey , , 50.000
Damad Halil Paşa 75.000
Ali Galip Paşa 100.000
1.750.000 krş.
Savaşın gündeme gelmesi hasebiyle içtima yapan genel meclisin vermiş bulunduğu fazilet sahiplerini anlamak için, bahane edilerek talebe-i ulûm tarafından Seraskerlik kapısında (şimdiki Bayezid'deki İstanbul üniversitesi merkez binası önü) bir nümayiş yapıldıysa da bunların çoğu hemen yakalanıp, Girid'e sürüldüler. Bunları eski serasker Mehmed Ali Paşa tahrik etmişmiş! Bunun neticesinde Mehmed Ali Paşanın Kastamonu'ya sürüldüğü görüldü. Mehmed Ali Paşa ile Mustafa Reşid Paşanın arasındaki burudet bir çekişme riva-eti taşımaktadır ki, bu bakımdan rivayetlerin istinat ettiği hususlar pek de boş değildir.
Belli kişilere fırınların çalıştırılması müsaadesi tahsis olunmuştu- Bu usûl nasıl olduysa serbestliğe kavuşturuldu. Tanzimat fermanının ilânından önce fırınların idaresini hükümet eliyle yürütmek vardı. Fiatlann ayarlanması, ekmeğin tadı ve sekli idarece kararlaştırılıyordu. Bu fırın meselesi hakkında çalışmamızın, Bilgi bankası bölümünde kâfi miktarda müba-yaat başlığıyla malumat vermişizdir.
Bu arada bazı yerlerin durumlarına getirilen iyileştirme çabaları içinde Sırbistan'a mahsus olan imtiyaz fermanı gönderildiği gibi Mısır Valisi Abbas Paşa'nın vefatı üzerine boşsian valiliğe Kavalalı Mehmed Ali Paşanın diğer oğlu Kavalalı Sa-id Paşa vezaretde verilmek suretiyle Mısır Valiliğine tâyini yapıldı. Said Paşa bunun teşekkürünü yapabilmek içinde İstanbul'a gelerek huzura çıktı. Kendisine murassa Mecidiye nişanı hediye olundu. Takvimler 1270/1854'ü gösterirken 29/mayısda sadrıazam Mustafa Naili Paşa makamı sadaret-den infisal ettirildi.
Yerine Kıbrıslı Mehmed Paşa getirildi. Yunanistan'sa bu av-rupanın gayri meşru çocuğu görevi icabı ebeveynlerinin yâni kendisini devletlerin arasına sokan hamilerinin emirlerine teşvik ve tahriklerine uygun davranışla imrarı hayat ediyordu ve bu günlerde vazifesi Osmanlı topraklarına musallat olmuş ahaliye ve vazifelilere illallah dedirtmekteydi. Atina'da os-rnanlı devletini temsil etmekte olan maslahatgüzar ve heyeti lstanbul'a çağrıldı. Peşinden de Yunan sefarethanesi mensuplarıyla beraber, Yunan tebâlı tüccarlarda pasaportlar! ve-nlIP Yunanistan'a gitmeleri istendi.
Yunanistan'ın bu kalkışmalarını bastırmak için mülki, siyasi ve askeri selâhiyetlere hâiz olarak Keçecizâde Dr. Büyük Mehmed Efendiye, Paşalık unvanı verilmek suretiyle, işleri hâl yoluna koyma vazifesi emrolundu. Fuad Paşa bu vazifede büyük bir başarı sahibi olmuştu. Yunanlılar yapmış oldukları saldırı ve baskınların sonunda mütemadiyen yenilmekten kurtulamadılar. Pire limanını devlet abluka altına aldı. Kral Othon hududlarının üzerinde Osmanlı ahalisini rahatsız etmek isteyen çeteleri geri çağırmaya mecbur kal-dı.l271/c.ahir-1854/şubat ayı içindeydi.
1855 senesinde içtima eden Viyana kongresi sırasında toplantıda Arif Efendi isimli bir zât bulunuyordu. Bu kongrede batılı devletlerin hâriciye nazırları murahhaslık yapmaktaydı. Buna bağlı olarak da Hariciye nazırımız Âlî Pa-şa'nın orada olması icâb ediyordu. Bu vesika diyorki:
"Babıâli, batılı devletlerin İsrarı üzerine Avusturya askerinin Eflak ve Buğdan'a geçmesi için bir mukavele imzalanmasına rıza göstermişsede endişeliydi. İşin bu tarafıyla Âlî Paşanın, Viy anada bulunması lâzımdı. Arif Efendi lisana aşina olmadığı gibi o zamanın konferanslarında tam selahiyetti ricalin bulunması kaideden idi. Bu vaziyet karşısında Âlî Paşa fevkalâde memuriyet ve b.elçilik payesi ile yollandı. Âlî Paşaya 5oo bin kuruş harcırah ve 7500 florin muvakkat maaş tahsis olundu.
Kongre sulhu değil, büyük bir galebeyi kararlaştırmış gibi, ikibuçuk ay sonra dağıldı. Bu sırada Âlî Paşa, Mustafa Reşid Paşanın yerine makam-ı sadarete geçti. 1270/1854 "Yine Lütfi Târihi diyorki;"
Sadrıazam Reşid Paşa ile ahkâmı adliye reisi, Mısırlı Kâmil Paşanın, istifaları üzerine özel memuriyetle Viy ana'da bulunan Âlî Paşaya sadrıazamlık verilmiş ve kaimmakamlığı tâliye nazırı Şefik Paşaya verilmiş. Meclis-i Vâla riyaseti , undesindeydi. Fuad Paşa ise rütbe-i vezaretle birlikte Tanzimat meclisi reisliğine ve hariciye nezaretine, Tophane nâzın Muhtar Bey de vezaretle Mâliye nâzın, masarifat (giderler) nezareti nâzın Tevfik Bey, Mustafa Reşid Paşanın iki kanadı makamında bulunan, Âlî ve Fuad Paşalar arasında artık rekabet başladı. Bu icraatı müteakip, Viyana'da bulunan Âlî Paşa İstanbul'a dönüp babıâliye geldi. Viyana kongresi de tatile girdiğinden o meclise tâyin edilen Reşid Paşanın gitmesinden oaz geçildi. Rusya kabinesi daha evvel Kont Orlofu, Viyana ya, baron Budberg'ide Berlin'e göndermişti. Bunların vazifesi Rusya lehine tarafsızlık temini daha sonra da doğu da siyasi bir denge meydana getirip uyuşma müzake- reler-ni temin idi Yâni Rusya, Osmanlı devletini devirmeyi temin için Viyana dolaysı ile Avusturya ile Berlin yani Prusya'nın yardımını temine çalışmaktaydı. Avusturya tarafsız kalmaya razı olamadı. Cevab olarak harekât-ı serbesti içinde olacağını bildirdi. Baron Budberg ise Berlin'de halkın düşüncesinin Rusya aleyhinde olması yüzünden başarılı olamadı. Böylece de Rusya yalnız başına kaidı. Batılı devletler bu va ziyetten istifade ederek, Avusturya'yı kendi içine almaya çalıştı. Çünkü; Avusturya aralarına katılmadıkça, Rusya'ya taarruz edebilmek, sadece denizden mümkün oluyordu. Avusturya başvekili sonradan ortaya çıkacak entrikaların kurbanı olmamak için ittifak hâlinde olan devletlerden Rus Çar'ına bir ültimatom vermelerini şart olmak üzere ileriye sürdü. Memle-keteyn'in tahliyesi, olmadığı takdlrdeyse savaşa hazır olunması bu ültimatomun açık beyanıydı. Fakat Avusturya orduları, Fransız ve İngiliz orduları harbe girmeyince kırnıda-niayacak idi. Bunlar avrupada olurken İstanbul 2.derecede [Şler ite meşguldü. Tuna boyunda Silistre'de bir savunma noktası çıkmıştı. 127O/ramazan ayı 1854'ün/mayısında, Mareşal Sen Arno komutasında bulunan elli bin Fransız ue Lord Rağlan komutasında buiunan 25 bin İngiliz askeri Gelibolu'ya gelmişti.
Rus Çâr'ı tebaasını hakiki bir haçlı seferine davet ettiği gibi klişelerden Hz. İsâ (A.S)'in tasvirini çıkartmak suretiyle taassubu alulendiriyordu. Yukarıda bir miktar bahsettiğimiz Yunanlılar gibi diğer hristiyanlar da kıyam etmiş olsalardı müttefik devletler müşkil mevkıide kalacaklardı. Ruslar Ol-taniçe'de 1270/sefer/8.günü-1853/kasım/5.günü, Çetine'de uğradıkları hezimet ite beraber, Silistre'de de daha sonra şe-hid olan Müşir Musa Paşa ve onun yerine geçen Ferik Rıfat Paşa- ların sebatkârane mertlikleri karşısında, aciz kaldıklarını gördükleri halde, Tuna' dan geçme gayretinden vazgeçmiyorlardı. Silistre savunması, Osmanlı harp târihi-nin en parlak numunelerinden birisi olmakla beraber ayrıca pek şöhretli bir levhas ıdır. Müşir Gürcü İsmail Paşa Tutrakan'da fevkalâde olan cesaretini düşmanın tas dikine sunmuş, bu cesaret düşmana parmak ısırtmıştı. Bu taraf böyleyken, düşmanın sol tarafını tehdid altına sokmak için mareşal Sen Arno ile Raglan'ın kumandasında olarak Gelibolu'daki kuvvetler Varna'ya sevk edildi. Ancak bir vakit sonra Rus ta rtn müttefik ordulara rağmen İstanbul üzerine yürüyüşe geçeceğinden korkuldu."
Beri yanda Serdar-ı ekrem Ömer Paşa, Şumnu'da tuttuğu mevkii pek de ideal bir yer değildi. Müttefik devletler birlikleri, Rusların sol tarafına geçti. Ruslar ise, burada önemli bir plân değişikliği uyguladılar ki Silistre muhasarasını kaldırmak suretiyle kuzey istika metinde çekilmeye koyuldular. Böyle yapmalarının altındaki mesaj, Memlekteyn'i tahliye etmek böylece de, Avusturya'nın isteklerine sıcak bakış yaptı pakat diğer taraftan da, mazide Mapolyon Bonapart'a t klan ki 1227/1812'de, Rusya içine çektikleri Fransızla-y Moskova önlerinde nasıl feci bir mağlubiyete duçar ettiler-bunu Birleşik kuvvetlere de uygulayıp, onlarada bu acıdan tattırmak arzusuydu.
ISe varki Prusya Kra h 4.Gilyom, bazı esbaba uygun olarak tereddütlü anlar yaşadı ve bu anlar altı hafta sürünce Avusturya'nın Rusları tehdit edici niyetini fiili harekete geçi-rememek gibi bir du rumla karşı karşıya getirdi. Prusya; Rusların Tuna nehrinin güney cihetinde bir galibiyet elde etmelerini, özellikle birleşik devletler ordusu gelmeden Silist-re'yi Rusların ele geçirmesini kolaylaştırmak istiyordu. Bunu başarmaya muvaffak olamadı Allahtan. Viyana ancak 3/ha-ziran geldiğinde tehditnâmesini gönderebildi. Rus ordusu* başkumandanı Gorçakofda Silistre'yi alamadı. Muhasarayı kaldırmak mecburiyetinde kalan Gorçakof'un birlikleri Tuna nehrini geriye geçmeye acele ederek Memleketeyn'i terke başladı.
Avusturya ordusu 24/haziran da babıâlî ile yaptığı antlaşma üzerine buraları işgale başladı. Bu antlaşmanın mânası şu idi: "Avusturya harp sonuna kadar Eflak ile Buğdan'ı yâni Memleketeyni işgal ve her bir hücuma karşı yürüyen ittifak devletleri askerleri nin harekât-ı ve muamelatına karışmı-y&cak.Fakat Avusturya bu antlaşma hükümlerini yerine getirmek hususunda Prusya müttefiki Cer manya heyetlerinden gelen itirazlarla karşılaştı. Bunun üzerine müttefik devletlere, Memleketyn'in içine girmeme leri ricasında bulundu ue anca/c bu şekilde bunu sağlayabildi. Karargâhları Var-na'da bulunan müttefik devletler, plânlarını birden bire değiştirdiler. Öte taraftan da Ruslar, Avusturya'nın tehdid beyannamesine cevap verdiler. Bu cevapları şunları tasımaktaydı: Avusturya asayiş hususunda teminat vermedikçe, Rusya'nın düşmanları ile ittifak hâlinde oldukça ue bunların Eflak ve Buğdan'da yaptıkları askeri hareka ta engel olma-dıkça kendilerininde, herhangi bir tahliyeye teşebbüs etmeyeceğini ifa de etmekteydi.".
Bunların sonucunda Avusturya; Rusya ile birleşmedi ayrıca da müttefik devletlerinede iltihak etmedi. Yalnız Eflâk ile Buğdan'ın işgalini üzerine aldı. Bu hususda babıâlî ile 14/ha-ziran mukavelesi yapıldı. Böylece Avusturya, geçici olarak hem Rusya'ya hem de müttefiklere karşı Tuna Nehrinin müdafii vaziyetini aldı. Böylecede hâkim vaziyetine geçtiğinden bu görevi yerine getirebilecek bir ciddiyet ve fiili bir emniyet kazandı. Bu durumu ile Ruslara faydası dokunuyordu.
Çünkü; Tuna'nın aşağı bölgelerinde Avusturya'nın yardımı olmaksızın müttefikler Rusya ile savaşamaz olmuştu. Avusturya politikası Edirne antlaşmasından beri Rusların memleketinde kurmuş oldukları himaye usûlünden dolayı Tuna aşağılarını kendilerine kapalı görüyorlardı. Prusyalılarda, Fransizla- nn Ren Nehri tarafından kendilerine hücum edeceklerden korkuyorlardı. Avusturya im paratoru Fransuva Josef, Fredrik Gilyom'a başvurarak 1854 senesi nisan'ının 20'sinde Berlin'de bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşma gereğince Almanya'nın asayişi nokta-i nazarından tehlikeli olan aday hücum edecek olursa her ikisi de yekdiğerinin müdafa-sı için ittifak edip, karşı koyacaktı. Bundan başka Rus ordularının Eflâk ve Buğdan'da bulunması da bir tehlike olmak üzere antlaşmanın metninde bulunuyordu.
Prusya, böylece Avusturya'ya şöyle böyle yardımcı olmaya muvafakat göstermiş oluyordu. Ancak; kuzey tarafında Finlandiya'yı gözetleyen İsveç'de harekâta iştirak edecek olursa Avrupada genel bir savaş ummaktan başka yapacak şey kalmayacaktı. Bu sıralardaydı ki; Prusya' da Prens blf ? rk İralva da ise Kont Kavur siyasi hayatlarına başla-
Bismark ilk önce 20/nisan antlaşması aleyhinde vaziyet aldı Prusya'nın üstünlüğü altında olmak üzere Almanya imparatorluğunun esasını kurmaya başladı.
Kont Kavur'da çok geçmeden, Sardunya hükümetinin av-rupadaki devletlerin derecesine dahil olabilmek için sebebler ileri sürdü. Yaşanılmakta olan bu târih dilimi, avrupa da diplomatlar devri olarak anıhrsa hiç de yanlış olmaz. Bizde de, bunların arasında önemli mevkileri olan, Mustafa Reşid ve Âlî Paşalar olduğunu da hatırlamalıyız.
Müttefikler devletler, Rusları canevinden vuramayınca yan taraflarından vurmaya karar verdiler. 16/ağustos/1854'de, Fransız denizcileri Baltık denizindeki Aland adalarından, Bo-marsund'u ele geçirdi. Buna karşılık Varna'da Fransız birlikleri büyük zahmetler yaşıyorlardı. Dobruca da Kazak müfrezelerini takibe memur olan General Kan Robert tek tük ve görülür görülmez kaybolan süvari askerine rastlıyordu.
Diğer taraftanda, kolera ve tifo salgınlarının büyük telefata sebeb olduğunu yaşıyordu. Fransızlarda temmuz ve ağustos ayları içinde mevcudunun dörtte birini kayıp etmişti. Barışı imzalamak icabedi yordu. Bu sırada İngilizlerden Sivastopol askeri limanını tahrib etmek hususunda teklif getirdiler. Eğer bunda başarı olursa Ruslar haylice uzun müddet Karadeniz de bir taarru za imkân bulamayacaktı. Ayrıca Karadeniz'in sükûneti temin edilirken, İstanbul'da yakın tehlikeden b azade olacaktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder