İlk İnsan Nasıl Yaratılmıştır?
Hz. Âdem (as)'in topraktan yaratıldığını bildiren pek çok âyet vardır. "Allah sizi (Hz. Adem'i) bir topraktan, sonra bir meniden (Hz. Âdem'in neslini) yarattı" [29]Şu Âyeti Kerîmelerde de insanın topraktan yaratıldığı belirtilir: 3/59; 18/37; 22/5; 35/11; 40/67; 30/20.
İlk insanın yaratılışında da günümüzdeki yaratılış gibi çeşitli devreler yer alır. "O'dur ki her şeyin yaratılışını güzel yaptı ve insanı yaratmaya çamurdan başladı." [30]Şu âyette de bu çamurun mahiyetinden bahsedilir: "Andolsun biz insanı kuru bir çamurdan, değişmiş cıvık balçıktan yarattık..." Hicr, 26.
Bu Âyet-i Kerîmelerden, yaratılışın; toprakla başladığını, daha sonra bunun çamur halini aldığını anlamak mümkün. Bu çamur da süzülerek çamur özü hasıl olmuştur. "Andolsun ki biz insanı çamurdan süzülmüş bir hülâsadan (özden) yarattkı."[31]Daha sonra balçık halini alan bu çamur özünün zamanla değiştiği ifade edilir. "(îblîs: "Ben bir salsaldan (kurumuş çamurdan) değişken bir balçıktan (Hamein mesnûn) yarattığın insana secde edemem" dedi" .[32]
Bazı müfessirler "insanı bir nutfeden yarattık" hükmünün, Hz. Âdem (as) için de geçerli olabileceğini ileri sürerler. Onlara göre bu balçıktan nutfe hasıl edilmiştir. (Elmalılı, V, 3058).
Bu safhaya kadar olan gelişmeler, günümüzdeki ceninin ilk dört aylık (120 günlük) durumuna benzerlik gösterir. Midedeki besinlerden spermanın süzülerek çıkarıldığı gibi, çamur da süzülerek çamur özü (sülâle) hasıl edilmiştir. Bir müddet bu halde kalan çamur özü, balçık şeklini (Hamein mesnûn) almış ve daha sonra katı hale (salsal) sokulmuştur. Bu devreden sonra kuruyan bu balçığa insan şekli verildiğini anlıyoruz. "... sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere: "Âdem'e secde edin" dedik..." [33]Nuh sûresinde ise, gerek ilk insan ve gerekse insan neslinin merhale merhale yaratılışına da işaret edilir: "Halbuki O, sizi çeşitli merhaleler halinde yarattı" [34]
İlk insanın bu safhaya kadar bitki ve hayvanlarda görülen büyüme, gelişme ve farklılaşma kanunlarına tâbi olduğu söylenebilir. Artık bundan sonra ceninde olduğu gibi, yeni bir yaratılış safhası başlayacaktır. Yani, ruh bedene gelecektir. Çünkü, insanın terkip ve tesviyesi tamamlanmıştır., "..sonra onu bambaşka bir yaratık (insan) yaptık..." [35]"Onun (şeklini) düzeltip ona ruhumdan üflediğim zaman kendisi için derhal (bana) secdeye kapanın." [36]
Şu Âyet-i Kerîmede de yaratılışın bütün safhalarına işaret edilir: "Ey insanlar, eğer öldükten sonra dirilmek hususunda herhangi bir şüphe içinde iseniz şu muhakkaktır ki biz sizi(n aslınızı) topraktan, sonra (onun neslini) insan suyundan (spermadan) sonra alaka (yapışan şey)'dan daha sonra da hilkati belli belirsiz bir çiğnem etten yarattık (ve bunları) size (kudretimizin kemalini) apaçık gösterelim diye (yaptık) sizi dileyeceğimiz muayyen bir vakte kadar rahimlerde tutuyoruz, sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyoruz." [37]Bu Âyet-i Kerîmenin son bölümündeki hükümler, yani yaratılışta tâbi olduğumuz kanunlar, günümüzde aynen cereyan ediyor. Bu bize, âyetin başında zikredilen topraktan yaratılmanın da vuku bulduğunu ifade etmez mi? Bütün bunlarla Cenâb-ı Hak, dilediğini dilediği şekilde yaratacağını göstermiştir.
İnsan vücudundaki elementlerin büyük bir kısmı toprakta mevcuttur. Özellikle balçık ve yapışkan çamurda karbon (C-4) ve (N-3 ) molekülleri eksi değerlidir. Bunlar, topraktaki oksijen, fosfor ve hidrojenle kolaylıkla birleşerek insan vücudunun teşkilinde önemli görev almış olabilir. Ama bütün bunlar, bir kudret olmadan nasıl şekilden sekile girecektir?[38]
Sonuç
Günümüz insanı her şeyi, kendi akıl ölçüleriyle değerlendirmeye çalışır. Eline bir avuç çamur alır, bundan insanın nasıl yaratılabileceğini düşünür. Bir çamura, bir de kendisine bakar. Arada hiç benzerlik yok. Ona göre bundan, ya tuğla veya çömlek yapılabilir. Çünkü kendi gücü buna yetmektedir.
Aslında tek hücreden insan yaratılması, çamurdan insan yaratılmasından daha kolay değildir. Gözle görülemeyecek kadar küçük bir hücreden, dokuz ayda şuur ve akıl sahibi bir insan süzülüyor. Zigotun bebek haline gelinceye kadar geçirdiği değişiklikleri adım adım takip etmek mümkün. Ama, hâdisenin izahını nasıl yapacağız? Hangi kudret kalbi tanzim ediyor; baştan gözü, ağızdan dişi çıkarıyor? Hem de, Hz. Âdem (as)'den beri bütün insanlarda aynı kanunlar hükmünü icra ediyor. Şunu itiraf etmek durumundayız ki, insanın yaratılışı gerçekten bir mu'cize. İster ilk insan, isterse günümüz insanı olsun, bu hüküm hepsi için geçerli.
Mes'elenin anlaşılmasındaki güçlük, sanırım yanlış kıyastan ileri geliyor. Biz, kâinattaki hadiselerin cereyan tarzını devamlı kendi güç, kuvvet ve ilmimizle mukayese ediyoruz. Tabiî ki, sonuçta işin içinden çıkamıyoruz. Halbuki bu hadiselere Cenâb-ı Hakk'ın kuvvet, kudret ve ilmi noktasından bakmak gerek. O zaman, her şeyin gerek vücuda gelmesi, gerekse ortadan kalkması o kadar kolay olur ki, şüpheye mahal kalmaz.
İlk insanın yaratılışını açıklamak hususunda evrimciler çıkmaz yoldadırlar. Bunu kendileri de itiraf ediyorlar. O halde, "Yapan bilir, bilen konuşur" kaidesince, yapanın beyanına kulak vermek gerekiyor. O, insanı topraktan yarattığını bildiriyor. "Muhakkak sizi topraktan yarattık..." [39]Hem de en güzel şekilde. "Biz insanı en güzel biçimde yarattık" [40]On defa evrimcileri dinleyenlerin, hiç olmazsa bir defa da Yaratan'ın fermanlarına nazar etmesi gerekmez mi?[41]
KAYNAKLAR
[29] Fâtır: 35/ 11.
[30] Secde: 32/ 7.
[31] Mü'minûn: 23/ 12.
[32] Hicr: 15/ 33.
[33] Araf: 7/ 11.
[34] Nuh: 71/ 14.
[35] Mü'minûn: 23/ 14.
[36] Sâ'd: 38/ 72.
[37] Hacc: 22/ 5.
[38] Prof. Dr. Âdem Tatlı, Merak Ettiklerimiz, Cihan Yayınları, İstanbul 1998: 45-46.
[39] Hacc: 22/ 5.
[40] Tîn: 95/ 4.
[41] Prof. Dr. Âdem Tatlı, Merak Ettiklerimiz, Cihan Yayınları, İstanbul 1998: 47.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder