14 Haziran 2011 Salı

Sultan 6. Mehmed Vahideddin, Taşnak Çetesi-Gürcü Yağması,Güney Cephemize Bir Bakış,Dörtyol Baskını , Mukavemetçilere Zabit, Trakya Ve İstanbul'un Durumu, Zafer'e Doğru Koşuluyor,İstiklal İçin Çalışan Cemiyetler, Mütareke Sonrasında Ordumuz ,Karakol Cemiyeti , Amasya Tamimi ,Sivas Kongresi'ne Bakış ,Meclisin Açılması,

Taşnak Çetesi-Gürcü Yağması


Van'daki 11.Tümen kumandanı Yarbay Câvit (sonradan tüm.gnl.Erdelhûn) Bey23/Aralık/1919'da 15.Kolordu Ku­mandanı Kâzım Karabekir Paşa'ya gönderdiği rapor şöyledir:
<..Van'dan güney istikametinde çekilen Ermeniler ile Nasturilerin, İngilizler tarafından silahlandırılmak suretiyle tabur hâlinde tanzim olundukları ve ülkemize taarruzlarının beklen­diği bilgilendirmesi yapılmıştır. Nitekim, bu bilgilendirme doğru çıkmış vede, buraları Osmanlı ordusunun bu bölgeleri tekrar ele geçirene kadar kesintisiz ve acımasız biçimde de­vam etmiştir. Bu mevzua başlarken ortaya koyduğumuz Mü-dafa-yı Hukuk Cemiyetleri, Erzurum ve Trabzon'da da, vardı bu cemiyetin kongrelerinde seslendirilen ortak ifade şu idi: <Bir Ermeni saldırısı hâlinde son kişinin ölümüne kadar sa­vaşmak ve Türk topluluğundan ayrılmamak için her fedakâr­lığa katlanmak..> idi.
Öte yandan da Taşnaksutyun tedhiş cemiyetinin mensubu olan sözde general Antranik emrinde ve Nazarbekof komuta­sındaki Ermeni birlikleri Erivan, Çıldır, Gümrü, Kars, Göle, Ardahan, İğdır Kağızman ve Sarıkamış bölgesine yedi ilâ se-kizbin kişi olarak yerleşmişler, kısa zamanda yirmibin kişilik bir kuvvete erişeceklerini ümid ederlerken, Ordumuz, 1914'deki hududumuza çekilince, Kars ve Ardahan bölge­sindeki Türkler kendi aralarında ittifak etmişler muntazam bir milis gücü olarak Ermenilere karşı koymaya başladıkla­rından, yerleşik ahali ile Ermeniler arasında her gün çarpış­malar cereyan ediyordu.

Güney Cephemize Bir Bakış


Doğu cephesini ve buradaki işgal hareketlerini yukarıdaki ifadelerde belirtmiştik. M.Kemâl Paşanın 9.Ordu kıtaatı mü­fettişliği vazifesiyle, 19/Mayıs/1919'da Samsun'a çıkması sonrasında o bölge dahilindeki askerî ve ermeni çetelerinin işgalci kuvvetlerin işbirli ğiyle yaptıklarını, uyguladıkları kat­liamları buna karşılık fevkalâde durum tesbiti yapan raporla­rın İstanbul'a Osmanlı Erkânı Harbiyesine gönderilmesini be­lirtmiştik. Şimdi de cennet vatanımızın bir başka güzel köşe­si olan Güney bölgesindeki işgalci ve onlara bu vatanın top­raklarını çiğnetmemeye çalışan Güney'deki insanımızın kah­ramanca, hayatını istihkar edercesine verdiği mücadeleyi,
sözde medenî avrupa devletlerinin en eski yakınlığımız olan­ların başında gelen Fransız düşmanının hareketlerini hatırla­maya ve hafızamızda bir köşede dâima yaşatabilmemiz için genç kuşaklara bir bilgi buketi olarak kronolojik ve özetlen­miş bir hâlle sayfamızı süsleyelim.

Dörtyol Baskını


1918 senesinin İl/Aralık günü dörtyüz kişilik ermeniler-den meydana gelmiş bayrağı Fransız taburu portakal bahçe­leriyle ünlü Dörtyol kasabasında daha önceden işaretlenen müslüman evlerine bir toplu baskın uyguladı. Ahali bu baskı­na karşı koymayı bildi ve elleri bağlı teslim olmamak gerek­tiğini adetâ haykırmış oludu. Bu karşı koyuş sonrasında böl­ge halkı mukavemet teşkilâtlarını tesise başladılar böylece Güney bölgemizde ilk mukavemet harekâtı 19/Ara-lık/1918'de Dörtyol'da başlamıştır diye not düşmüştür tarih­çiler. Çoğunluğunu ermenilerin teşkil ettiği 1500 Fransız as­keri Mersin'e çıkıp, Aralık 17'de Tarsus'a ve Adana'ya teca­vüzle işgali gerçekleştirdiler. 27/Aralık Pozantı'nın işgale uğ­radığı gün oldu.
Fransızların bir başka ermeni kopilleriyle doldurulmuş bir­likleri, 20/Aralık/1918'de işgal etmiş idi. Pozanti'daki devlet anbarlanndan 50 tonu yiyecek, 150 tonu arpa ve diğer hu­bubat olmak üzere çalarlarken, Yüzbaşı Mustafa adlı bir zabi­timizi de kendilerine engel olma vazifesini yerine getirirken şehid ettiler. Zâten 9/Ocak'da da Albay Romyö isimli bir Fransız Adana bölgesine genel vali unvanıyla hükümet ko­nağına yerleştirildi. Hemen ilâve edelim ki; bu bölgedeki iş­gal hareketleri M.Kemâl Paşanın malum olan büyük vazifesi­ne gönderilmesinden evvel cereyan etmekte ve efrad-ı mil­let, kendi inanç ve tecrübesi içinde; kaymakam, müftü, askerlik şubesi mensupları ve bölgenin ağa ve beylerinin, nahi­ye müdürlerinin, muhtarların ve imamların vaaz u teşvikiyle teşkilatlanmaya başlamış bulunuyorlardı. Bütün bunlar olur­ken, daha önce Suriye'ye göç etmiş bulunan ermenüer, Fransız birliklerinin içinde yer alan hayli ermeninin yanında olduğu halde bölgeye avdet ettiler. Amanos dağının doğu ci­heti idaresi, İngilizlerin Fransızlara devretmesiyle başka bir şekil aldı. Herhalde, bu şeklin Fransız/Ermeni işbirliği olaca­ğını izaha gerek yoktur. 1919 yılının ilk ayının içinde İngiliz­ler, CJrfa ile Maraş'ı ele geçirirken buradaki ermenilerde he­men kendi güçlerini tahkim için hareke te geçmekten geri durmadılar. İngilizlerin 7/Mart/1919'da Kozan'a geldikleri görüldü.
Adana bölgesinin Fransızların işgalinde olması hasebiyle İngilizler, 1919'un Ekim ayı sonu, Kasım ayı başı itibarıyla kendi idareleri altında bulunan Kilis, Antep, Maraş ve ürfa'yıda Fransız idaresine devretti. Bu arada da M.Kemâl Paşa Hâlaskâran vazifesi olan 9.ordu birlikleri müfettişliği va­zifesini Sultan Vahdeddin'in müzaheretiyle almış bölgeyi ya­kından bilmesi ve gelen haberlerin ise umduğu gibi çıkması Müfettiş Paşa'nın bölgeyi kontrolü, artık o makamın verdiği selahiyetle değil 4/EylüI/1919'da Sivas'daki büyük kongre­den sonra seçildiği Heyet-i Temsiliye riyaseti selahiyetiyle gerçekleşmiş oluyordu.
Fransız işgal kuvvetleri, ermenileri av köpeği gibi kullanı­yorlar ve asırlarca beraber oturup birlikte yaşadığı insanlara şimdi ölüm yağdırıyorlardı. Bahse konu işgal bölgesinde Fransız birlikleri içinde onbin ermeninin asker olarak yer al­mış bulunduğunu göz önüne alırsak karşımıza çıkan manza­ra ne büyük bir ihanetin karşısında olduğumuzu ortaya ko­yar sanırım. Ayrıca bölgede kalmaya devam eden ermeniferinde istisnaları hâriç, silahlandığı görülmüştü. Saimbeyli, Doğanbeyli ve Şar bölgesinde temerküz ettiler. Dörtyol'daki müslüman ahalinin mukavemeti,suya atılan bir taş gibi nasıl ki taşın düştüğü yerin etrafa dâireler hâlinde bir su akımı meydana getirdiği görülürse, işte bu mukavemet taşı aynı te'siri göstermiş 1919 yılı sonunda İstanbul'da Kilikyalılar Cemiyetinin kurulduğu haberini aldı bölge ahalisi. Bilindiği gibi Kilikya, eşittir Adana mânasına gelir. Kilis'de ise Müda-faa-yı Hukuk Cemiyeti teşkil olunurken, hukuk fakültesi tale­besi olan Saim bey adlı bir genç de Kozan'da mücadele-İ mifliyeyi sağlayacak cemiyeti te'sis eyledi. Ne var ki daha sonra Fransızlar ile meydana gelen sıcak çatışmalarda şeha-det şerbetini içti genç Saim Bey.

Mukavemetçilere Zabit


Milletimizin; İstiklâline olan düşkünlüğü her haliyle kendini böyle ortaya koymuşken, Amasya tamimi, Erzurum ve Si­vas kongrelerinin açtığı çığır ve heyet-i temsiliye İstanbul'u dünya siyaset mahfilleriyle başbaşa bırakıp, onların düşman­ları oyalamasını temine bırakırken, vatanseverlerin bu otori­tenin idaresi altında düşmanın taarruzlarını boşa çıkaracak daha sonra da onları memleketin hârim-i ismetinden tard edecek tedbirleri almakla uğraştığını bütün dünya duymağa hâttâ görmeğe başlamıştı. İşte bu Heyet-i Temsiliyenin riya­setini temsil eden M.Kemâl Paşa bölgedeki hâlin alacağı du­rumu göz önüne alarak teşkil olunan başıbozuk kuvvetlerin başına nizami subayların gönderilmesinde pek mühim fay­dalar mülahaza ettiğinden, o zamanlar topçu binbaşı olarak ordumuzun güzide bir zabiti Kemâl Bey(daha sonra Tüm.ge­neral Kemal Doğan)i, Kilikya Kuvva-yı Milliye kumandanı olarak gönderirken, Yüzbaşı Osman Nuri(general Osman Tufan)yi,Ceyhan Nehrinin şark cihetine, Yüzbaşı Ali Ratıb'ı (Si­nan Tekelioğlu) Ceyhan Nehrinin garb cihetine, Yüzbaşı Sa­lim (Kurtoğlu Yörük) ile Üsteğmen Asaf'ı (Kılıç Ali) beyleri Maraş bölgesine memur etti.

Trakya Ve İstanbul'un Durumu


Târİh 30/Ekim/1918'i gösteriyordu ki, Mondros mütareke­si imza olunmuş, gerek gemi lerimizdeki gerekse müstah­kem mevkıilerdeki Alman zabitleri yerlerini subaylarımıza bı­rakmak suretiyle çekilmişlerdi. Çanakkale'yi muhafaza eden mayınlar toplandı.6/Ka-sım/1918'de Çanakkale'ye İngilizler­den teşkil olunmuş bir heyet geldi. Tabyalar, yüzde 10'unu bizim askerin teşkil ettiği birliğe bırakıldı. İngiliz inzibat su­bayları bir kaç gün sonra İstanbul'a geldiler. Kasım ayının ilk on gününde Boğazı 61 adet savaş gemisi geçti. İstanbul Bo­ğazı üzerinde demirlediler ve bir çoğu toplarının namlularını Saraylarımızın üzerine tevcih etmiş olduğu üzüntü ile müşa­hede olunuyordu. İşgalciler 6/Kasım'da Trakya sınırımızdan içeri girmek suretiyle bazı yerleri de işgale tâbi tutarak ilerle­diler.
Dörtbin kişiden .meydana gelen bir Fransız kuvveti de Ba­kırköy istasyon önlerine 18/Kasım'da geldiler. Beş gün önce denizdeki filo'dan çıkan İngiliz-Fransız karma birliği Beyoğlu yakasına yerleştiferdi. 23/Kasım'da İstanbul'da yaşayan azınlıkların çılgın tezahürat ve avazeleri arasında Fransız ge­nerali Desprrey, Beyaz bir at üzerinde Fâtih Sultan Mehmed Hân'dan intikam alırcasına şehire giriş yaptı. İngiliz kuman­dan general Milne, İngiliz ordusu komutanı olarak, yine Trak­ya ve Boğazlar komutanı olarak da Wilson adlı general ka­rargâhlarını İstanbul'da kurdular general Desprrey'İn komutanlığının Selanik havalisini kapsadığını ileri sürerek İstanbul içinde emirlerini tatbike fırsat vermediler. Ancak; İstanbul'da bir çok Rum'un bulup buluşturup veya İngilizlerden temine muvaffak oldukları İngiliz üniformalarını giymişler taşkınlık­lar yapıp gözüne kestirdiklerine karşı lisanen ve müessir fiil­lerde bulunmuşlardır. Donanmamızın boynu bükük şekilde İzmit'de düşmanın göz altında olması, ayrıca haysiyetimize vurulmuş bir dar beydi ki veyl mağlubun hâline.. Bu sözü­müzün hemen peşinden şu vak'ayı buraya nakil ile bu haf­taki yazımızı tamamlamış olalım. "Meclis-i mebusan'da Divâ­niye mebusu Fuad Bey, düşmanın mütareke ahkâmına uy­gun davranmadığını ileri sürüp bazı tatbikatten şikâyetçi ol­duğunda Hâriciye nâzın zat, verdiği cevapda, <hüküm gali­bindik sözünü kullandığında, Trabzon mebusu Hafız Meh-med Bey şunları söylemeden edemedi: <Mütarekenin tatbi­kinde bu kadar müsamaha gösteren bir hükümet, yarın sulh masasında haklarımızı ne dereceye kadar müdafaa edebltr? Bir millet kendini müdafaa ederken bile namusu ile şerefi ile ölür!> Dedi Bu sözlerin önemi zamanla  anlaşılmıştır.

Zafer'e Doğru Koşuluyor


Kilikya hududu,İskenderun'un işgali,halkın ağlayışları ve feryadı, İngiliz baskısı, Erme niler'in Adana marifetleri, halk silahlanıyor, savunma teşkilâtlan kuruluyor, Güney'deki Er­meni kuvvetleri, Maraş'ın İngilizler tarafından işgali, Ermeni askerlerinin vahşeti, İşgalde nöbet değişimi, Maraş, Grfa ve Antep şehirlerinin işgalini Fransuzlara ciro, Kıyam-i Millînin; Sütçü îmam'ın silahından çıkan mermi ile bölgede aksiyona geçmesini, Türk Bayrağının indirilmesi şartıyla dans yapaca­ğını bildiren şıllık'ı tatmin için bayrağımızın kale'deki burç-dan indirildiğini gören hemen kale'nin yanındaki evde ikamet eden Mehmed Ali Bey'in yüreğinden damlayan kan, beyninden süzülen düşünceler vede kâğıda dökülen ifadeler, Alsancak başlıklı mektup CJlucâmi'nin bir kaç yerine bir kaç kopya hâlinde bırakıldı, yazarı tarafından ve meali şöyle idi yazılanın: "Ey asil Türk Milleti, milli varlığın ve dinin Ölüyor. Dedelerinin kanı mukabilinde fethetti ğin kale'nin burcunda­ki al sancak, Fransızlar tarafından indirilmiştir. Acaba sen de bunun yerine koyacak bir kaç Türk kanı yokmudur? So­ğukkanlılıkla korkmadan alsancağımızı tekrar yerine koya­lım ve gururla yerlerimize dönelim. Korkma seni buradaki bir kaç Fransız kuvveti kıramaz. Buna emin ol!" 5/Ka-sım/1918' de, başlayan bir çizgiden mücadele-i istiklâl'e ko­şuldu Kilikya hududu ifadesiyle belirtip diğer başlıklarla işleri özetleyip, sancak indirilmesine tahammül edemiyen bir evlâ d-ı vatanın ümmete feryadını cami merkezli duyurusunu be­lirtip, meâlen ifadeyi de okurumuza naklettik.

İstiklal İçin Çalışan Cemiyetler


Trakya ve Paşaeli Müdafaa-i Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti; l/Arahk/1918'de Edirne'de hayat buldu. Esas işi, Trakya topraklarında yaşıyan azınlıkların tehlikeli faaliyetlerini önle­mekti. İşler, Osmanlının kötü bir akıbete duçar olması hâlin­de hiç olmazsa Trakya topraklarında küçük ve bağımsız bir devlet kurmak idi. üç gün sonra da, yâni 4/Arahk/ 1918'de, merkezi İstanbul, şubeleri Erzurum ile Elaziz olmak üzere ku­rulmasında Said Paşazade tanınmış şâir ve edib valilerimiz­den Süleyman Nazif Bey'in destek ve teşebbüsüyle tesis edilmişti. 10/Mart/1919'da da Erzurum şubesi Cevad Dursu-noğlu tarafından açılmıştı. Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milli­ye Cemiyeti 12/Şubat/1919'da kurulmasıyla Pontusçülere bir korku salan teşkilât olmuştur.  1918 senesinin 14/Aralığında tesis olunmuş olan İzmir Müdafaa-i Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti Vali Nureddin Paşa'nın yardımıyla büyük hizmet vermiştir. İzmir Reddi İlhak Cemiyetinin ilk adı Müdafaai Va­tan Heyeti iken işgalden önce 14/Mayıs/1915'de bu adı al­mıştır. Sivil ve askerî idare çilerle işbirliği yaparak Kuva-yı Milliye'yi destekledi. Bu cemiyetin bir parçası olarak kurulan Hareket-i Milliye Cemiyetinin kurucuları da, Celâl Bayar(Gâ-lip Hoca),Vasıf Çınar, Mustafa Necati ve Hacim Muhiddin (Çarıklı) adlı kendileri herkesçe bilinen vatanperverlerdir. Millî Kongre teşkilâtı Göz Hekimi Esad (Işık) Paşa tarafından İstanbul'da kurulmuştur. Bu kongre, Vahdet-i Millîye, Millî Ahrâr, Sulh ve Selâmet gibi partilerle fakülteleri, dernekleri, ocakları, hayır kurumlarını içine alan altmış kurumdan mey­dana gelmiş olup, ilk defa Kuva-yı Millîye tâbiri bu ortak ha­reketle kullanılmıştır.

Azınlıklarda Gelince!


Mavrimira Cemiyeti, Pontus Cemiyeti, Kürt Teali Cemiyeti, Teâli-i İslâm Cemiyeti, İngiliz Muhipleri Cemiyeti, Wilson Prensipleri Cemiyete, Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet Cemiyeti hakkında da biraz bilgi verelim ve ondan sonra mütareke sonrasında ki ordunun durumuna eğilelim.
Mavrimira cemiyeti, 1814'de kurulmuş bulunan Yunan emellerine hizmet ve bunların mücadelesini yürüten Etnik-i Eterya cemiyetinin yarım bıraktığı işleri tamamlamak vazife­sini yüklenmiş ve Megalo idea denen Yunan hedefi, Bizans Devleti ihyasına faaliyet gayreti içinde olan eli kanlı bir fesat cemiyetidir. Rumlarla ilgili hayır kurumlarının, her birinin te­pesine birer Yunan subayı yerleştirilmişti. İstanbul'da kırkbin Rum silahlandırılmıştı. Bu silahlı adamlar Tatavla da denilen Kurtuluş'da, Galata'da ve Fener civarında bulunmaktaydılar. Bu cemiyet üyeleri Ayasofya'ya altın çan takmak, kimileride Hrisantos adlı kan dökücü haydutu hapisten çıkarıp, bilhassa polis katilliğine soyunmuş birini takviye eden bir cemiyet olup, Muharrem Bey isimli bir başkomiser bu şeriri izale et­meyi başarmıştır. Bu cemiyet ayrıca Bizans'ın çift başlı kar­tal taşıyan bayrağını ülkemizin semalarında dalgalandırmak hisleriyle yanıp tutuşmaktaydılar.
Pontus cemiyetine gelince bu cemiyetin 1904'deki kuruluş versiyonunu ileri sürenlerin cemiyetlerinin Miladdan önce 3.yüzyılda kurulmuş bulunan Pontus krallığının torunları ol­duğunu ileri süren Trabzon Rumları tarafından kurulmuştur. Bunlar; 1.Cihan savaşı esnasında yâni 1914-1918 arasında ve mütarekeden sonra müslüman ahaliye çeşitli baskınlarla hayatlarına fecii bir zulümle son vermekteydi ve bunlar Av­rupa ve Yunanistan'dan büyük yardımlar almaya başlamış­lardı,. Hayallerinde yaşattıkları Trabzon veya Samsun'dan bi­rini devletlerine merkez yapabilmekti. Faaliyete geçtiklerinde bunları durdurma yoluna resmî birlikler ile gitmek, Mond­ros'un ihlâli sayılacağından, böyle bir i'jhama mâruz kalma­mak için ahali harekâtı, milis harekâtı sivil subayların orga­nizasyonuna teslim edilmiş ve bunların tesirlerinin 1922'ye kadar sürdüğü, Sakallı Nureddin Paşa, Yarbay Mustafa (or­general Muğlalı) Bey vede Giresunlu Topal Osman Ağa, Trabzon'da da Yahya Kâhya bunların izâlesinde büyük hiz­met vermişlerdir.
Kürd Teali Cemiyeti ki Kürd Yükselme Cemiyeti diye sa-deleştirilebilir olan bu isimli cemiyet 1919/Mayısında tesis edilmiştir. Elaziz, Bitlis gibi vilâyetlerin de içinde bulunduğu bir Kürd devleti kurma hedefi taşıyordu. Ziya Gökalp olsun, Süleyman Nazif Beyler onların bu gayesine itiraz ve doğruyu göstermeye çalışmaları bu cemiyetin yayın organlarında haylice ağır yazılar ile saldırmışlardır.
İslâm Teâlii cemiyeti 1919 şubatında teşkil olunmuş din-i bir devlet kurmak düşüncesi ni gaye edinmişken, hürriyet ve itilaf partisini de desteklemişlerdi. Ancak etkileri olmamıştır.
İngiliz Muhipleri cemiyeti de, 1919 Ağustosunda İstan­bul'da kuruldu. Saltanat ve hilafet taraftarı olanlarla burada olmakta menfaat görenler, kimi kumandanlar, Said Molla gibi dinle rabıtası olan kimseler cemiyetin üyeleri arasında bulundular. Cemiyetin hedefinde Rahip Fru gibi adamlar va­sıtasıyla hilafet ve saltanatın aracılığıyla İngilizlere İltisaka götürmekti. Paraların İngilizlerce verildiği de ileri sürülmekte­dir. Osmanlı dâhiliye nâzın Ali Kemâl Bey, Mehmed Ali Bey ve Said Molla cemiyetin önemli kişilerindendi ve padişah ile sadnazam Dâmad Ferid Paşanın bu cemiyetin üyesi olduğu rivayeti vesikalandırılamamıştır.
Wilson Prensip cemiyetine gelince; 4/Ocak/1919'da tesisi kabil olmuştur. Amerikan manda'lığıni isteyenlerce kuruldu­ğu görülür, Amerika medeni bir ülkedir ve bunlara bağlandı­ğımızda kısa zamanda güçleneceğimizi düşünenler arasında gazeteci Ahmed Emin Yalman ve İsmail Hami Danişmend'de bulunmaktadırlar. Mustafa Kemâl Paşada buna karşı çıkmış ve vatanseverleri iknaaya muvaffak olmuştu.
İstanbul'da 1919 Aralık ayında kurulmuş olup, adı Trab­zon ve Adem-i merkeziyet cemiyeti Trabzonlu Rumlar, bu şehrin Ermenilere verileceği rivayetini duyduğunda bu cemi­yete taraftar olmuşlardır. Bunlardan Metropolid Lavrendius, bu Adem-i Merkeziyet'e yakınlaşmış Pontusçuların vazifeden çekil sözünü redetmiş ben buraya padişahın emriyle geldim demek suretiyle vaziyetini açıklamak meziyetini göstermiştir.

Mütareke Sonrasında Ordumuz


İşgal devletleri İstanbul'a gelmeden evvel Osmanlı genel kurmayını sıkıştırmak suretiy İe ordumuzun pek büyük bir kısmını terhise tâbi tutturmaya muvaffak olmuştur. Elimiz de silah altunda dokuz adet kolordu ile yirmi adet tümenden müteşekkil bir efrad bulunuyordu. Bunun teşkilâtlanması ya­zışmaları yapılırken, İngilizler bu işte kontrole önem veriyor bu sebeble de kuruluş hayli aksıyordu. Ankara hükümeti bu arada teşkilâtını tamamlayıp varlığını hatırlatınca, bu yazış­malar hükümsüz hâle dönüşmüştür.

Mütareke Hükümleri Gereği Teslimat


Yapılan silah bırakışması antlaşması gereğince Osmanlı genel kurmay Başkanı Kavaklı Mustafa Fevzi Paşa (mareşal Çakmak) ile İngiliz Generali Milne Osmanlı ordusunun 50 bin kişilik istihdamla kurulmasını anlaşırken, 48 bin tüfek, 200 bin süngükolu, 295 tane top kaması teslim etmek zorunda kalırken, ellin kişiyi aşan eratın terhisi yapılıyor, böylece de, ordunun tamamında 408778 tüfek, 240 makineli tüfek, 256 adet topa mâlik olunacak tarzında bir sınır konulmuştu. Tâ­rih 1919/Mart ayını işaret ederken 337.615 er'in terhisini yapmışız trenlerimizin yetersizliği, terhis edilen askerin mem­leketlerine kafileler hâlinde yaya olarak sevk edilmişti ki, bu nasıl bir eziyet, ne acıklı bir haldi. Bu askerin içinde, topal, çolak, yaraları yeni iyileşmiş nice gaziler olduğu gibi zayıf düşmüş Mehmedçiklerde bulunuyordu.

Yeni Tanzim


Elde bulundurulmasına müsaade edilen ve tanzim olunan kuvvetlerimizin tanzimi aşağıdaki şekilde tanzim olundu.
1.Kolordu;            Merkezi:        Edirne;           41. Ve 61 .Tümenler
25."        "    ;          "         "         İstanbul          1. Ve 10.    "
14."        "    ;          "        "         Tekirdağ         44. Ve 61.   "
17."        "    ;          "         "         İzmir              56. Ve 57.   "
20."        "    ;          "         "         Ankara           23. Ve 24.  "
12."        "    ;          "        "         Konya            11. Ve 41.   "
3."         "    ;          "         "          Sivas             5.Kafkas Tümeni
ve 15.Tümen
13."        "    ;          "         "         Diyanbekir     2.   Ve 5. Tümenler
15."        "    ;          "        "         Erzurum         2. 9. 11. Ve 12.
Tümenler
Kadrodaki yirmi tümeni meydana getiren sayıdan,bir tü­meni İzmir'de Yunanlılar dağıtmış, dört tümenimizde İstanbul ve Trakya'da kaldığınından böylece yirmi tümen olan yekûn gücümücün dörtte birinden istifade edememekle karşı karşı­ya idik.

Karakol Cemiyeti


Mütareke ile beraber, evlâd-ı vatan harekâta geçmiş ve çeşitli tulumbacı kulüpleri, futbol takımları, şehir kabadayıla­rı, devlet görevlerinde genç kâtipler, esnaf loncaları, nice de­ğerli hoca efendiler düşmandan halas olmak için gerek ce­maatlerini gerekse muhitlerindeki kıraathaneleri dolaşarak gönüllü temine gayret ederlerken, bunlardan İstanbuPuIumu-zun bizimde vaz u nasihatlerinden müstefid olduğumuz Alasonyah Hacı Cemâl Efendi (Öğüt) merhum Beşiktaş semtin­deki kahveleri dolaşır, ahbablık kurduğu kişilerin kanaatlerini ölçüp biçer,aklı yatanları evine götürür orada bir kaç tanesi­ne tahlif yâni yemin ettirmek suretiyle Milli Mücadele sanca­ğı altına toplar ve kâh silah kaçırmada, kâh bazı zevatı düş­man elinden kaçırmak gibi mühim baskınlarda istihdam etti­ğini bu satırlar yazılırken hayatta olan Hikmet Öğüt hanıme­fendi hazretlerinden, yapılan tahlifin yâni and içme esnasın­da, yemin edecekleri, Kur'an-ı Kerim ve tabanca üzerine el koydurmak ve bunu yaptırırken de, gözlerin bağlı olduğunu dinlemişizdir.
Beri yandan; Felah (yâni kurtuluş mânasına) gurubunun silah kaçırmak için büyük depolan baskınla veya müslüman sömürge askerlerinin göz yumması münasebetiyle soyması bunları Anadolu'ya sevk etmesi unutulmayacağı gibi meşhur Kara Vâsıf Bey'in ünlü Karakol Cemiyetinin büyük hizmetleri olmuştur. Hele Felah gurubu reisi o sıralarda binbaşı olan ve ordudan Korgeneral olarak emekli olan Ekrem (Baydar) Bey, ki bu zâtında dönme olduğu rivayeti vardır ve bunların hizmetleri hep takdirle yâd olunur. M.M Gurubunun başkanı Topkapih Mehmed Bey ki fâkir-i pür taksir bu zâtı da Mah-mudpaşa'da ki İrfaniye Çarşısında Manastır handa yarım asır evvel görmüş elini öpmüştük. Yine bu zâtın arkadaşlarından Bican Bağcıoğlu, Muhasebeci İhsan Bey ile Topçu Üsteğmen Burhan, deniz Yüzbaşı Hakkı, İnzibat bölük komutanı Seiâmi Tolunay Beyefendiler de hizmetleriyle temayüz etmişlerdir.

Amasya Tamimi


İstiklâl mücadelemizin önemli bir merhalesini teşkil eder Amasya Tamimi. Samsun'a mutasarrıf sıfatıyla bıraktığı Re-fet (Bele) Bey'i Amasya'ya gelişinde az sonra yanına davet eder. Refet Bey gelmediği gibi, cevab da vermez. Bu arada mutasarrıf olduğu Samsun civarını teftişe çıkan Albay Refet Bele, Amasya'ya gelmiştir. Daha önceden müsveddesi hazır­lanmış bazı tahriratın yeni gelen arkadaşlarca imzalanmasını taleb eden M. Kemâl Paşa,odasında oturan Rauf (Orbay) Bey ile Refet (Bele) Beylere bu kâğıtları imzalamalarını söy­lediğinde Rauf önce imtina eder, bilahire bunun târihi bir ha­tıra olduğunu hatırlatan M.Kemâl'in ricasını tekrarlaması üzerine imzalar. Refet Bey, imza atmayı kabule yanaşmaz Bunun üzerine M.Kemâl Paşa; yan oda da oturmakta olan Ali Fuad (Cebesoy) Paşayı yanına çağırtır ona beyanda bu­lunur ve bunun üzerine Ali Fuad Paşa da kâğıdı imzalar. Bu­nun üzerine Refet Bey müsveddeyi eline alır ve kendinin an­layacağı bir işaret koyar. Bu işareti müsvedde de bulmak pek müşküldür. Bu müsveddenin en bariz tarafı şu satırlardır: "Artık; İstanbul, Anadolu'ya hâkim değil, tâbi olma mecbur-tiyetindedir." Bu tamimin yayınlanışında, 22/hazi-ran/1919'da Kâzım Karabekir Paşayla Mersinli Cemâl Paşa da telgraf mâkinası tasdik etmişlerdi. Şimdi bu tamimden sonrayı bir kronoloji hâlinde sahifelerimize alacağız ve İstik­lâl harbimizin komuta kadrosunun mensuplarını ve vazife ic­ra ettikleri birlikleri ve o dönemdeki rütbeleriyle kaydederek, dizimizi tamamlama yoluna gideceğiz.
24/Haziran/1919; Padişah Vahdeddin Hân'a M.Kemâl Pa-şa'dan telgraf, "..böyle bir zihniyetin hiç bir yerde kabul ue tatbik noktası bulmadığını şükranla arzeylerim"
27/Haziran/1919: Mustafa Kemâl Paşa'nın Tokat'tan Si­vas'a gelişi ve Vali Reşid Paşa tarafından karşılanışı, bu Vali paşa meşhur tarihçi ve devlet adamı Ahmed Cevdet Paşa'nın damadıdır. Aynı gün ve târihde, Ali Fuad (Cebesoy) Paşa'nın Ankara'da erkân-ı devletin askeri ve sivillerine yayımladığı beyannameden: "İcabında mevkı-i memuriyetimden ayrıla­rak bir ferd-i millet olarak mübarek vatan ue mukaddes mil­letim uğrunda çalışmağa devam edeceğimi alenen taahhüt ediyorum.."
3/Temmuz/1919: Mustafa Kemâl Paşa'nın Rauf bey ile be­raber Erzurum'a gelişi halk ve asker tarafından sevgi gösteri­leriyle karşılanışı ve istanbul'da dahiliye nazırı Ali Ke mâl bey'in; valilere: "Ordu müfettişleri ve ordu kumandanları İtti­hat ve Terâkkinin bakiyesidir. Seferberlik emri verilirse ahali bunu icra etmesin", Tarzındaki tamimine 15.Kolordu komu­tanı Kâzım Karabekir'in karşı tamimi: "Doğu'nun müdafa­asından ben me'sulüm. Kanun bana bir tehlike anında sefer­berlik emri vermek selâhiyetini vermiştir. Her kim olursa ol­sun, seferberlik emrine uymazsa derhal divân-ı. harbe veri­rim " olmuştur.
23/Temmuz/1919: Erzurum Kongresi açılıyor ve M.Kemâl Paşa Reis intihab ediliyor.
27/Temmuz/1919: Kâzım Karabekir Paşa ile Albay Raw-linson'un Erzurum'daki mülakatı ve Amiral Galdroph'dan Lord Kurzon'a: "Şu ihtimâli göz önünde bulundurmalısınız. Hadiseler öyle bir şekil alabilir ki, küçük Asya'da bağımsız, muhtemelen gayet fanatik ve avrupa aleyhtarı bir hükümet kurulabilir. Böyle bir hükümet İstanbul'un yetkisini ve padi­şahın egemenliğini ret edebilir" Demektedir.
4/Eylül/1919: Sivas Kongresinin açılışı, M.Kemâl Paşa'nın açış konuşması ve kongre reisi seçilmesi.

Sivas Kongresi'ne Bakış


Sivas kongresi 4/EyIüi/1919'Perşenbe günü saat: 15'de M.Kemâl Paşa'nın başkanlığın da çalışmaya başladı. Kong­reye iştirak eden delege adeti kırk kişidir. Çalışmalar sekiz gün sürmüştür. 11 /Eylül/1919 günü saat 11.30'da son bul­muştur. Kongreye katılan ve adlan bilinen delegeler şunlar­dan ibarettir:
1-Mustafa Kemâl Paşa/2-İsmail Fâzıl Paşa <Ali Fuad Ce-besoy'un babasi/3-Hüseyin Rauf Orbay/4-İsmail Hami Da~ nişmend <İstanbul delegesi> /5-Albay Kara Vâsıf Bey is­tanbul delegesi>/6-Dr.Hikmet Bey (Orhan Boran'ın babası) /7-Mehmed Şükrü Bey <Afyonkarahisar delegesi> /8-Salih Sıtkı Bey <Afyonkarahisar delegesi> /9-Bekir Sami Bey <To-kat delegesi> /10-Albay Refet Bey <Samsun delegesi> /ll-Boşnakzâde Süleyman Bey <Samsun delegesi> /12-Başa-ağazâdeYusuf Bey <Denizü delegesi> /13-Küçükağazâde Necip Ali Bey <Denizli delegesi> /14-Dalhanlızâde Mehmed Şükrü Bey <Denizli de legesi> /15-Hakkı Behiç Bey <Denizli delegesi> /16-Hoca Râif Efendi <Erzurum delegesi>  17-Şeyh Fevzi Efendi <Erzincan delegesi> /18-Ahmed Nuri Efendi <Bursa delegesi> /19-Osman Nuri Bey <Bursa dele-gesi> /20-Siyahizâde Halil İbrahim Efendi <Eskişehir delege-si> /2Î-Bayraktarzâde Hüseyin Bey <Eskişehir delege-si>/22-Hüsrev Sami Bey <Eskişehir delegesi> /23-Mâcit Bey <Alaşehir delegesi> /24-Zeki Bey <Kastamonu delegesi> /25-Mehmed Tevfik Bey <Kastamonu delegesi> /26-Abdur-rabman Dursun Bey <Çorum delegesi> /27-Dellâlzâde Hacı Osman Efendi <Nevşehir delegesi> 28-Halit Bey <Bor dele-gesi> /29-Mustafa Efendi <Niğde delegesi> /30-Mazhar Müfit Bey <Hakkâri delegesi> /31-İbrahim Süreyya Bey <Saruhan deiegesi>dir.
Bu delegelerin çok büyük bir kısmı Sivas'a gelmişler ve aralarında bir çok meselede ortak noktalar oluşturmuşlar ve Mustafa Kemâl Paşanın gelmesinden önce 25 delegenin Mandater idaresi hakkında bir muhtıra hazırlamış olduğu va­rittir. Bu hususda M.Kemal Paşa şunları söylemektedir: "Öç gün ittihatçı olmadığımızı teyid için yemin etmek lüzumu ile yemin formülü hazırlamakla, padişaha arıza yazmakla ue kongreyi tebrik için gönderilen telgraflara cevap yazmakla ve bilhassa kongre siyasetle uğraşacakmı? üğraşmayacak-mı? Münakaşası ile geçti İçinde bulunan mücadele ue faali­yet siyasetten başka bir şey değil. Bunu münakaşa etmek şâyan-ı hayret değilmidir? Delegelerin mühim bir kısmı itti­hatçı idi. Buna rağmen her biri ittihatçılık yapmayacağına yemin etti." M.Kemâl Paşa daha sonra şunları ifade eder: "Erzurum Kongresinde alınan müdafaa kararı, Ermenilere ue Rumlara karşı alınmış iken, Sivas kongresinde her türlü iş­gal ue müdehaieye karşı müdafaa ve mukavemet etmek ka­rarı verilmiştir..." Daha sonra mandaterlik hakkında İstanbul delegesi İsmail Hami (Danişmend) Bey tarafından hazırlanıp 25 delege tarafından imzalanıp manda muhtırası ise müza­kereye getirildi. İstanbul delegeleri oradaki telkinlerin tesiri altında idiler. İstanbul'dan gelirken Braun adında bir Ameri­kan gazetecisini de beraberlerinde getirmişlerdi. Bu gazeteci Türkiye'ye 50 bin kişilik bir işçi ordusu getirip Türkiye'yi imâr ettireceğini söylemiş bulunuyordu. Manda teklifini mü­dafaa edenler arasında Rauf, Refet, Bekir Sami ve Kara Vâsıf Beyler ile İsmail Fâzıl Paşa da vardı. Bu görüşe eğilim sebebi olarak da; 500 milyon (günümüz parasıyla 500 katrilyon) Osmanlı lirası borcu olan ve yıllık geliri oniki milyon civarında geliri olan, verimli bir toprağı bulunmayan bir ülke yaban­cı desteği olmadan yaşayamaz, ikinci olarak parasız, ordu-suz ne yapabiliriz? Modern milletler hava da uçuyorlar. Biz daha kağnı ile ekin taşıyoruz. Onlar zırhlı yapıyor, biz yel­kenli bile yapamıyoruz. İzmir, Yunanistan'da kalsa düşmanı­mız vapurla asker getireceği halde biz hangi şimendifer yâni trenle nakliyatı gerçekleştireceğiz? Diye ileri sürmek suretiy­le ülkenin manda olmasına taraftar olduklarını beyan ediyor­lardı. M.Kemâl Paşa, mandacılara Braun adlı Amerikalı ga­zeteci ile görüştüğünü bu adamın manda'lık teriminin ne olduğunu dahi bilmediğini, ayrıca da Amerika'nın da rnanda-terlikten yana olmayacağını ifade ettiğini naklettikten sonra
M.Kemâl Paşa, manda taraftarlarını susturan yine manda­cılığı savunan Rauf Bey'in olduğunu çünkü, Amerikan kong­resinden memleketimizi tetkik edecek ve hakikati ortaya se­recek bir kurul davet olunmasını teklif olarak ileri sürdü ve bu teklif ittifakla kabul edildi. Şeklinde bilgi vermektedir. AB~ D'ye çekilen tel- grafın ülkenin o günkü durumunuda ortaya sermesi açısından ehemmiyeti münasebetiy le buraya nakli uygun bulduk: "Amerika Birleşik Devletleri Ayan meclisi reis­liğine, Rumeli ve Anadolu'nun bütün müsiüman halkını temsil eden ve Osmanlı imparatorluğunun Anadolu ve Ru­meli'deki bütün vilâyetlerinin temsilcilerinden mürekkep olan Sivas Milli kongresi, 4/Eylül/1919'da bir araya gelmiş­tir Gayeleri şunlardır:
Memleket halkının ekseriyetinin arzularını yerine getir­mek, bütün azınlıkları himaye altında bulundurmak, bütün vatandaşların can ve adalet yolundaki haklarını teminâta bağlamak. Sivas Milli kongresi Osmanlı imparatorluğu halkı içindeki ekseriye tinin arzularını ifade eden bir karar suretini 9/Eylül/1919 günü kabul etmiştir. Bu kararın içinde bulundurduğu prensipleri, Sivas Milli Kongresi, Birleşik Amerika Devletleri Ayan meclisine şu ricada bulunmayı bu gün yine ittifakla kararlaştırmıştır.
üyelerinizden kurulu bir komiteyi Osmanlı devletinin her köşesine göndermenizi diliyoruz. Bu komite hususi menfaat ile alâkalan olmayanlara ve millete has olan ber rak görüşte, Osmanlı imparatorluğunda fiili surette hüküm süren hal ve şartlan gözden geçirmelidir. Böyle bir tetkik; Osmanlı İmpa­ratorluğuna ait nüfusun ve arazinin mukadderatı hakkında bir sulh antlaşması gereğince keyfi kararlar verilmesine mey­dan bırakılmazdan evvel yapılmalıdır."
İmzaların sahibi aşağıdaki zevattır. Sivas kongresi adına: Reis: Mustafa Kemâl Paşa-Reis Vekili: Hüseyin Rauf Bey-2.Reisvekili: İsmail Fâzıl Paşa-Kâtipler: İsmail Hami ve Mehmed Şükrü

Meclisin Açılması


16/Mart/1920'de İstanbul kanlı bir işgalin altına girerken, Meclis-i Mebusan'da dağıtıldığından Osmanlı devlet başken­tinin artık millet mukadderatına vaz u elyed koyamayacağı tabii olduğundan Ankara'da bir millet meclisi teşekkül ettiril­mesi karargir oldu. Aslında Hüseyin Rauf Bey'in, meclis-İ mebusanın kapanmasını temin için tevkif olunmayı da göze alarak, İstanbul'a avdet edip, mebusan'da yaptığı tahrik edi­ci konuşmalarıylada bunu temine muvaffak olduğu böylece de, mebusların Ankara'ya gitmesinde müsbet ve mühim ro-lünüde burada hatırlamadan geçmeyelim. Mustafa Kemâl Paşa, Rauf Bey' in bu plânını pek tehlikeli bulmuş, İstanbul'a avdetine engel olmaya çalışmış başına gelmesine muhtemel hâller arasında hayatını bile kaybedeceğini ifade etmiştir. Nitekim de Rauf Bey, Meclis-i Mebusandan Kara Vasıf Beyle birlikte işgal kuvvetlerince alınmış Malta'ya sürgüne gönde­rilmiştir. Bu olayların akabinde; İstanbul'da mücadelenin ya­pılamayacağını anlayan mebusların ve Anadolu'nun livala­rında yapılan seçimlerle de, boş sandalyeler temsilcilerine kavuşturmuşlardır. Bundan sonra da, Millet meclisi İstiklâl savaşımızın merkez üssü olmuştur. 23/Nisan/1920'de Cuma günü ve Cuma Namazından sonra küşadı yapılan BMM'si başkanını seçmiş ve bu meclisin hükümeti de kurulmuştur. Bu hükümet Milli Mücadeleyi süratle muntazam askeri birlik­ler teşekkül etmek çalışmalarına girişmiştir. Bu meclisin baş­kanlığına M.Kemâl Paşa, 110 rey alarak seçilirken Hacıbek­taş Çelebisi Cemaleddin Efendi 2.başkanvekilliğine, Haydar Refik, Muhiddin Baha, Cevdet Atıf, Rasim ve Eyyaz Beyler kâtipliklere Emir Paşa ile Süreyya Bey'c'e idare memurlukla­rına seçildiler. Ancak ilk hükümet teşki! olunana kadar bir yürütme kurulu seçildi ki bu zevat, Albay İsmet (İnönü), Feyzi (Çakmak) Paşa, Hamdullah Suphi, Hakkı Behiç, Ad­nan Beyler ve Şeyh Servet Efendi'den meydana gelen altı ki­şi aşağıda ki adları yazılı hükümet kurulana kadar yürütme kurulu adıyla görev yaptılar: Başbakan: Mustafa Kemal Pa-şa-Şeriyye vekâletine: Mustafa Fehmi Efendi-İçişleri vekilli­sine: Cerni! Bey-Bayındtrlık vekâletine: İsmail Fâzıl Paşa-Hâ-riciye vekaletine: Bekir Sami (Kunduh) Bey-Sıhhıye Vekale­tine: Dr.Adnan Adıvar-İktisat vekâletine: Yusuf Kemâl Ten-girşenk Bey-Genel Kurmay başkanlığına: Albay İsmet Bey(İnönü)-MilIi Müdafaa vekaletine: Fevzi(Çakmak)Paşa-Mâliye Vekaletine: Hakkı Behiç Bey-Mâarif vekâleti: Rıza Nur Beylerden müteşekkil hükümet kuruldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder


Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı