3 Haziran 2011 Cuma

EBÛ CABİR ABDULLAH İBN AMR İBN HARAM



Meleklerin gölgesinde dan
Ensar'dan yetmiş kişi ikinci Akabe biatmda Resûlüllah'a (s.a.v.) biat ettiklerinde Ebû Cabir Abdullah İbn Amr İbn Haram bunlardan birisiydi.
Resûlüllah (s.a.v.) onların arasından nakiblerini seçtiğinde Abdul­lah İbn Amr da nakibierden birisiydi... Resûlüllah [s.a.v.) onu, kav­mi Seleme oğullarına  nakib yapmıştı...
O, Medine'ye dönünce, canını, malını ve ailesini İslâm'ın hizme­tine vermişti...
Resûlüllah (s.a.v.) Medine'ye hicret ettikten sonra, Ebû Cabir bü-tün saadetini,  gece gündüz  Resûlüllah'la sohbette bulmuştu.
O, Bedir savaşma mücâhid olarak katılmış, kahramanlar gibi sa-
Uhud savaşında müslümanlar savaşa çıkmadan önce, bu savaşta öleceği ona malûm olmuştu.
Onu, hiç dönmiyeceğine dair doğru bir duygu kaplamıştı, Bundan dolayı,  kalbi sevinçten  neredeyse fırlayıp çıkacaktı.
Oğlu, büyük sahabi Cabir İbn Abdillâh'ı çağırıp şöyle dedi:
«— Ben bu savaşta mutlaka öldürüleceğimi hissediyorum... Belki de ben, bu savaşta ilk şehid olacak kimselerden olacağım...
Vallahi, ben geride, Resûlüliah'tan {s.a.v.) sonra, bana senden da­ha sevimli hiç kimseyi bırakmıyorum...
Benim bir borcum varT borcumu benim namıma sen öde. Kardeş­lerine iyi şeyleri tavsiye et...»
Ertesi günün sabahında müslümanlar, emniyet içindeki şehirleri­ne baskın yapmak üzere kalabalık bir orduyla gelen Kureyş'le karşı­laşmaya çıktılar.
Korkunç bir savaş oldu. Müslümanlar savaşın başında çabuk za­fer kazandıklarını zannettiler. Eğer Resûlüllah'ın (s.a.v.) kendilerine, yerlerinde kalmaları ve asla ayrılmamalarını emrettiği okçuları Ku-reyşlilere karşı kazandıkları ani zafer sebebiyle dağın tepesindeki yerlerini terketmeyip bozulan ordunun ganimetlerini toplamakla meş­gul olmasalardı, bu  kesin bir zafer  olabilirdi...
Müslümanların arkasından tamamen boşaldığını görünce hemen kuvvetlerini toplayan bu ordu müslümanlara geriden ani bir saldın yaptı ve böylece müslümanların zaferi yenilgiye dönüştü...
Bu şiddetli savaşta, Abdullah îbn Amr dünyaya veda eden ve şe­hit olacak bir kişi gibi dövüştü...
Müslümanlar savaş bittikten sonra şehitlerine bakmak üzere git­tiklerinde, Cabir İbn Abdillah da babasını aramaya gitti... Sonunda onu şehitler arasında buldu. Müşrikler, diğer kahramanlara yaptıkları gibi onun da organlarını kesip parçalamışlardı,
Cabir ve ailesinden bazıları İslâm şehidi Abdullah İbn Amr, İbn Haram'a ağlamak üzere durdular. Ağlarlarken Resûlüllah (s.a.v.) on­lara uğradı ve şöyle dedi :
«— Ona ağlayınız... (Başka bir rivayette ona ağlamayınız) de­nilmektedir.
Melekler kanatlarıyla ona  gölge  yapmaktadırlar!...»
Ebû Cabir'in  imanı hayret verici ve son derece sağlamdı.
Onun Allah yolunda ölme sevgisi —hatta aşkı— arzu ve ideal­lerinin son noktasındaydı...
Resûlüllah (s.a.v.)   onun şehit  olma konusundaki   aşkını   tasv eden  büyük bir  haber vermişti...
ResûlüNah (s.a.v.), oğlu Cabir'e birgün şöyle demişti:
«— Ya Cabir!
Allah Teâlâ, şimdiye kadar herhangi  birisiyle ancak perde gerisinden  konuşmuştur...
Babanla  ise yüzyike konuşmuştur...
Allah Teâlâ ona: 'Ey kulum! Benden  iste sana vereyim1 dedi
Baban da şöyle dedi: 'Ya Rabbi! Senin yolunda ikinci defa öldü­rülmem için beni dünyaya tekrar göndermeni istiyorum...'
Allah Teâlâ ona şöyle cevap verdi:
'Ben daha önce böylelerinin dünyaya geri gönderilmeyecekleri­ni söyledim..
Bunun üzerine baban: 'Yarabbi! Benden sonraki kimselere bize verdiğin nimetleri  bildir'»  dedi.
Allah Teâlâ da şu âyetleri  indirdi:
«Allah yolunda öldürülenleri ölü saymayın, bilâkis Rabbleri ka­tında diridirler. Allah'ın bol nimetinden onlara verdiği şeylerle sevinç içinde nzıklanırlar, arkalarından kendilerine ulaşamayan kimselere, kendilerine korku olmadığını ve kendilerinin üzülmeyeceklerini müj­de etmek isterler».  (Al-ü  İmran,  169-170).
Uhud'da savaş bittikten sonra müsiümanlar verdikleri şehidleri arıyorlardı...
Abdullah İbn Amr'ır» ailesi onun cesedini arayıp bulunca, hanı­mı kocasını ve şehid olan kardeşini devesine koyup onları gömmek için Medine'ye doğru yönelmişti. Diğer müslümanlardan bazıları da şehitlerini aynı şekilde Medine'ye götürmeye yönelmişlerdi...
Ancak Resûiüllah'ın (s.a.v.) sözcüsü yetişip Resûlüllah'ın (s.a.v.) şu  emrini onlara  iletti:
«Şehitleri öldürüldükleri yerde gömünüz». Herbiri şehidini geri götürdü,
Peygamber (s.a.v.), Allah'a verdikleri sözlerine sadık kalan, Al­lah ve Rasûiü için kıymetli canlarını kurban eden şehid sahabiierinin gömülüşünü görmek için orada bekledi.
Sıra Abdullah İbn Haram'ın gömülmesine gelince Resûlüllah (s.a.v.)  şöyle seslendi:
«— Abdullah İbn Amr'la, Amr İbnu'l-Cemûh'u aynı kabre gömü­nüz. Çünkü onlar hayattayken çok samimi dosttular...» [1]






[1] Halil Muhammed Halil, Sahabe Hayatından Tablolar, Uysal Kitabevi: 2/48-50.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder


Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı